Bölüm 16-Boşluk

avatar
726 4

Tembel Hükümdar - Bölüm 16-Boşluk





Çoktan gece olmuştu. 


Son bir kaç gün yaşanan olaylar çoktan tüm krallıklara, imparatorluklara hatta bilinmeyen diyarlara dağılmıştı, tüm dünya kısa süreli karışıklığa girmişti. 


Bu sırada krallıktaki insanlar çoktan derin uykuya dalmıştı. Aynı şekilde, son bir kaç gün içinde yaşanan olaylar onlar için çok fazlaydı, hepsinin rahatlaması için iyi bir uykuya ihtiyacı vardı.


Shun bu sırada sarayın tepesinde uzanmış gökyüzünde asılı duran farklı renkteki 3 ayı izliyordu.


2 gün önce yaşanan ruhların uyanışından dolayı fiziği, zihni ve ruhu büyük değişikliklerden geçmişti, hatta tamamen farklı bir şeye dönüştü bile diyebiliriz. Varoluşun zirvesindeki 3 varlık ve Shunun kendi özellikleri birleşip tamamen evrim geçirmiş yepyeni bir varlık yaratmıştı.


Başlangıçta, Shun kendi normal bilincini ve hafızasını koruyabiliyordu, diğer 3 varlığın hafızası ve bilinci tamamen kendine entegre olmamıştı. Fakat zaman geçtikten hafızalar ve bilinç yavaş yavaş Shunun kendisiyle tamamen bir olmaya başlamıştı, bu da Shun'un mizacını tamamen değiştirmişti.


3 varlığın kendilerini füzyonlayıp yeniden doğmak istemelerinin sebebi çok basit, daha güçlü olmak istiyorlardı. Bu onların tek ve nihai amacıydı. Ama zaman geçtikçe ve güçlü oldukça herşeyin anlamsız göründüğünü hissetmeye başladılar. Her şeyin bir başlangıcı olduğu gibi her şeyin bir sonuda vardır.


Sonunda 3 varlık her şeyi aşıp en güçlü varlıklar haline geldiler, ama burada durdular ve fark ettiler ki... Önlerinde hiç bir şey yoktu, saf boşluk...


Bu boşluk çok ürkütücüydü. O kadar korkunçtu ki milyonlarca, belki milyarlarca yıl yaşamış bu 3 varlık iliklerine kadar korkuyu hissetmişti.


Bu korku sonun korkusuydu. Bu boşluk onların sonunu ifade ediyordu, daha fazla güçlenemezler, daha fazla ilerleyemezler, ne kadar ilerlerlerse ilerlersiner boş, daha fazla adım atamazlar, ne yaparlarsa yapsınlar hiç bir şeyin anlamı yok! 


Daha fazla güçlenebilirler, daha fazla şey öğrenebilirler, daha fazla teknik yaratabilirler, yıldızları yok edebilirler, evrenleri kaosa sürükleyebilirler, ama hiç bir şeyin anlamı yok!


Bu boşluk hissi bu 3 varlığın kalplerini ve ruhlarını tamamen ezmişti. Sonsuz iradeye ve güce sahip 3 varlık tamamen kayıtsızlık durumuna girmişti. Sonsuzluk içinde, sessizce, kimsesiz, çok yalnız...


Shun bu hafızaları sessizce sindiriyordu, onların ruh hallerini anlıyordu, hatta hissediyordu. Bu ruh hali çok bunaltıcıydı, o kadar bunaltıcıydı ki şu anda ölmek istiyordu! Her hangi biri gelip kendini bıçaklayarak öldürebilirse mutlulukla ölebilirdi.


Bu anda Shunun etrafına tamamen kayıtsızlık hakim oldu. Sonsuz umutsuzluk Shun'un kendisinden etrafına yayılmaya başlamıştı... Önce krallık, sonra imparatorluk, sonra tüm kıta, sonra tüm dünya, en sonunda evrenin tamamı bu umutsuzluk aurasıyla kaplanmıştı.


Şu an bu evrende bulunan iradesi olan her bir varlık derin bir umutsuzluğa çökmüştü, herkesin aklında bir kaç kelime yankılanıyordu- Kimim ben? Ne yapıyorum? Yaşamımın anlamı nedir? Güçlenmemin anlamı nedir?


Shun fark etmeden çoktan derin umutsuzluk ve kayıtsızlık durumuna girmişti, artık tamamen boşluktaydı ve ne yapacağını bilmeden gökyüzüne boş boş bakıyordu.


Bu sırada aniden ruhundan derin bir çınlama sesi geldi, tüm iradesinin etkiledi ve derin umutsuzluk ve kayıtsızlık bir anda çok daha az hale geldi ve sonunda bilinci biraz ayıklaştı! Bu anda aceleyle zihninin ve ruhunun getirdiği büyük korkuyu mühürlemeye çalıştı. 3 varlığın bu durumu uzun zaman önce tahmin etmesi gerektiği görülüyor, bu durum için bazı hazırlıklar bile yapmışlar.


Bir kaç saat boyunca bu duyguları ve zihninin karanlık kısımlarını zorla mühürledikten sonra kendini çok daha rahat hissetmişti. Şimdi o duyguları düşündükçe sırtından soğuk terler dökülmeye başlamıştı, bu ne derin bir umutsuzluk duygusudur! 


Shun sonunda neden novellerde gördüğü zirvedeki varlıkların tamamen kayıtsızlık durumuna girdiğini anladı. Bu tür bir umutsuzluk o novellerdeki varlıklardan kat kat daha yüksek olmasına rağmen, sonunda anladı.


Bir süre daha rahat bir şekilde yattıktan sonra zihnini stabilize etmişti, lakin ne kadar bastırırsa bastırsın, gözlerinde bir tür kayıtsızlık dokunuşu vardı. Yapacak birşey yok, tüm o anıları ve ruhundaki umutsuzluğu bastırıp mühürlemesine rağmen Shun çoktan o duygulardan etkilenmişti. Her ne kadar şu anki Shun 3 varlığın yaşadığı hayatın tüm hafızasına sahip olmamasına rağmen, çoktan en güçlünün bilincine, gururuna ve kayıtsızlığına sahipti. 


Lakin bu o kadarda kötü bir şey değildi, Shun'un şu anki görünüşü kelimelerle tarif edilebilecek bir şey değildi. Bu dünyaya geldiğinde Shun, tamamen anlaşılmaz ve hafif tembellikle yakışıklı bir genç adamdı, ruhların kaynaşmasından sonra vücudu ve ruhu tamamen değişip geçirerek aşkınlığın fiziğine sahip oldu, şu anki Shun ise, zaten aşkınlığın zirvesini aşmış görünüşüne ek olarak kayıtsızlık mizacı kazanmıştı, pastaya krema eklenmiş gibi düşünebilirsiniz.


Bu sırada Shun şatonun en yüksek tepesinden etrafındaki dünyayı izlemeye başlamıştı. Bu sırada heyecanlı hissediyordu, en azından bu dünyaya geldiği zamanki duyguları hala korunuyordu, sadece ek bir kayıtsızlık duygusu eklenmişti.


Şimdi ne yapacağını düşünüyordu, belki annesini bulmaya gidebilirdi. Ne kadar çok merak etmesede, biraz merak ediyordu, annesi kimdi? Neden babasıyla başka bir dünyaya gitmişti? Nasıl olsa zamanı sonsuz, her şeyi yavaş yavaş yapalım. 


Bunu düşünen Shun tekrar eski benliğine geri döndü, tekrar yarı kapalı uykulu gözleriyle üşengeç haline geri döndü. Artık yürümek bile istemiyordu, bu yüzden düşüncenin hafif bir hareketiyle ayakları hafifçe süzülmeye başladı ve yerden yaklaşık 10 cm yukarda yavaşça süzülmeye başladı. Karar verdi, bundan sonra böyle 'yürüyecek'.


Bu arada, Shun'un doğumundan beri evrendeki, hatta varoluştaki bir çok güçlü varlığı şaşırtmıştı, fakat bu sonraki zamanın hikayesi.

.........................


Shun yavaşça Sily ile birlikte kaldıkları odaya doğru süzüldü. Odaya girince Silynin boş bir şekilde tavana baktığını fark etti. Ne olduğunu 1 saniyede fark etti ve hemen vücudundan bir dalgalanma meydana geldi ve tüm evrene yayıldı. Bu sırada Silynin boş gözleri yavaşça kendine geldi ve korku ve göz yaşlarıyla kendinin Shun'un kollarına attı.


''Çok korktum,Shun, Çok korktum! Bir an beni terk edip gittiğini zannettim ve çok kortum! Ne yapacağımı bilemedim, sadece ölmek istedim...''


Göz yaşları nehir gibi gözlerinden akıyordu ve hıçkırık tutmuştu. Shun, Silynin bu halini görünce suçlu hissetmekten kendini alamadı. Sonuçta kendi ruh hali yüzünden Sily bu olumsuz düşünceleri düşünmüştü.


Hafifçe kafasını okşadı ve yumuşak bir sesle,''Merak etme, seni hiç bir zaman terk etmeyeceğim. Korkma, benim yanımda olduğun sürece hiç bir şeyden korkmana gerek yok...'' Sadece bir kaç söz, Silye sonsuz otoriterlik ve sıcaklığı getirmişti ve gözlerindeki yaşlar daha hızlı akmaya başlamıştı, ama bu sefer mutluluk göz yaşlarıydı.


Kafasını Shun'un göğsüne gömerken onaylama anlamında,'hm' dedi, fakat Shun'u bırakmaya hiç niyeti yoktu.


Shun da bu durumda gülümsedi ve yavaşça sarılarak Silynin saçlarını okşadı...


Sily kendini çok rahat hissediyordu, öyle ki sonsuza kadar böyle kalmayı yeğliyordu...






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44388 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr