Bölüm 231: Parçalanmış İlahi Kıvılcımlar.

avatar
9271 4

Tales of Demons & Gods - Bölüm 231: Parçalanmış İlahi Kıvılcımlar.


Çevirmen: AllenWalker 

 

"Bu Zombi Jiao Ejder gölde mutlu bir şekilde yaşıyordu, fakat şu anda birileri onu avlamak istiyor. Burada suçlu olan uzmanlar değildir, burada asıl suç hazinenindir. Durum bundan ibaret olduğu için senden bu inciyi alacağım ve böylelikle yaşamına devam edebilirsin." Dedi, Xiao Yu ve ileri atıldı. Gökyüzünde sudan oluşmuş ejderler oluştu ve bir biri ardına Zombi Jiao Ejderini sarmaya başladılar.

Xiao Yu, Zombi Jiao Ejderinin hemen önünde durdu ve nazik bir şekilde elini ileri uzattı, kırmızı inciyi Zombi Jiao Ejderinin alnından aldı.

Zombi Jiao Ejderinin kırmızı bedeni yavaşça normal haline geri döndü.

Xiao Yu sağ elini yavaşça salladı ve sudan oluşmuş ejderler yavaşça ortadan kaybolarak Zombi Jiao Ejderini bıraktılar. Korku dolu gözlerle Xiao Yu'ya baktı, daha sonra gölün içine geri girdi, kırmızı inciyi onun elinden geri olmaya cesaret edememişti.

Xiao Yu havada süzülerek gölün kıyısına geri indi. Xiao Ning'er'e döndü ve "Ning'er sen Cennetin Yıldırım Serçesi ile birleşmiştin değil mi? Her ne kadar bu inci senin sahip olduğun niteliğe sahip olmasa da gelişimine çok büyük bir katkı sağlayacaktır. Bunu sana hediye ediyorum." dedi.

Xiao Yu'nun sözlerini duyduktan sonra Xiao Ning'er anında kafasını iki yana sallayarak "Özür dilerin, bu inci çok değerli. Bu hediyeyi kabul edemem." dedi.

O, Xiao Yu'nun kendisinden hoşlandığını fark etmişti. Fakat Nie Li'nin Xiao Yu'ile arasında bir şey olduğunu düşünmemesi için Xiao Yu anında reddetmişti.

"Madem Ning'er kabul etmedi, o inciyi neden bana vermiyorsun?" dedi Nie Li gülümseyerek. Ning'er'in önüne geçmişti, ve Xiao Yu'nun elinden inciyi çok hızlı bir şekilde çaldı.

Xiao Yu tepki bile verememişti. Bu dünyada önünde duran adam kadar utanmaz birisi nasıl var olabilirdi? Xiao Yu bu inciyi Nie Li'ye verebileceğini ne zaman söylemişti?

"O zaman senin olsun." dedi Xiao Yu. Her ne kadar bu inci nadir bulunan hazinelerden birisi olsa da Xiao Yu'nun gözünde pek bir önemi yok gibi duruyordu.

Nie Li inciyi elleri arasında sıkarken Ning'er'e göz kırptı. Bu incinin Ning'er'in gelişimine büyük katkısı olacaktı. Fakat eğer bu hediyeyi kabul etseydi Ning'er'in Xiao Yu'ya büyük bir minnet borcu olacaktı. Fakat diğer taraftan Nie Li bu inciyi Xiao Yu'dan alırsa ortada çok fazla endişelenmesi gerekilen bir durum olmayacaktı. Minnet duygusu Nie Li'nin üzerinde fazla baskı oluşturmayan bir şeydi.

"O zaman, teşekkür ederim." dedi Nie Li elini sallayarak. Nie Li'nin düşüncelerine göre bir kişiye borçlu olsa bile eğer gerekli bir durum olduğu zaman borçlu olduğu kişiye düşünmeden saldırabilirdi.

Ye Ziyun gülmemek için kendisini tutamamıştı. O, Nie Li'nin utanmazlığına alışmıştı. Önceden Ye Han'dan Donmuş Yeşim Bilekliği Nie Li, kendisi adına almıştı. Daha sonra Ye Ziyun her ne kadar almak istemese de Nie Li bu bilekliği ona zorla vermişti.

Nie Li'nin yüzünde ki ifadeyi gördükten sonra Ning'er'in yüzü kızarmıştı. Herhangi bir şey söylemeden kafasını yere doğru eğdi.

"Hadi gidelim!" dedi Nie Li daha fazla Ruhani Kaynak Meyvesi aramaya gitmek için hazırlanmıştı. Üstüne daha Cehennem Bölgesi Efendisinin öğrenci seçimleri vardı.

"Kardeş Nie Li, buraya kadar geldiğine göre sende Cehennem Bölgesinin Efendisinin öğrenci seçimlerine katılmak için gelmiş olmalısın. Sahip olduğun yetenekle birlikte Cehennem Bölgesinin Efendisinin öğrencisi olmayı başaramasan bile geleceğin şüphesiz çok parlak olacaktır." dedi Xiao Yu gülerek.

"Cehennem Bölgesinin Efendisinin öğrencisi olmakla ilgilenmiyorum. Fakat buraya arkadaşlarıma gelecekleri hakkında plan yapmalarına ve bir usta bulmalarına yardım etmek için geldim. Yaşadığımız bu dünyada bir uzamanı destekleyen, bir uzmanın olması lazım. Büyük bir ağacın gölgesi üstünde olursa güzel olur. Bu dünyada sayısız dahi onu destekleyen birisi olmadığı için ölüp gidiyor." diye cevapladı Nie Li.

Nie Li'nin sözlerine Xiao Yu istemsizce gülmüştü. Demek Nie Li arkadaşlarını Cehennem Bölgesinin Efendisinin öğrencisi olmalarına yardım etmek için buraya gelmişti.

"Kardeş Nie Li neden bu konu hakkında biraz konuşmuyoruz?" diye sordu Xiao Yu sesini biraz kısmıştı. "Eğer Ning'er'i bana verirsen, onun destekçisi olacağıma söz veririm. Ne dersin?" diye devam etti.

Xiao Yu'nun sözlerini duyduktan sonra Nie Li'nin gözleri dondurucu bir ışıkla parladı ve "Ning'er bir eşya değil! O 'verilmez' Eğer o senden hoşlanırsa bu duruma herhangi bir itirazım olmayacak. Fakat eğer Ning'er senden hoşlanmazsa ona herhangi bir şekilde elini uzatmayacaksın. Aksi takdir de kaba davrandığım için beni suçlama." dedi Nie Li.

Xiao Yu kaşlarını çattı ve daha sonra gülerek "Şaka yaptım." dedi.

Xiao Yu'nun yüz ifadesine baktığı zaman Nie Li onun gerçek mi yoksa yalan mı söylediğini anlamadı. Ne olursa olsun Nie Li Xiao Yu'ya karşı temkinli davranmaya devam edecekti. Xiao Yu bir çok kere onu kışkırtmayı denemişti. Eğer aralarında bu kadar fazla güç farkı olmasaydı, Nie Li çoktan ona karşı harekete geçmiş olurdu.

Xiao Yu elini hareket ettirdi ve saç tokası uçarak ona geri döndü.

Önceden Xiao Yu bu saç tokasını Cang Ming'in yıldırım mızrağına vurmak için kullanmıştı. Bu yeşim saç tokasının üstünde ki el işçiliği çok iyiydi. Yüzeyinde herhangi bir çizik izi olmadan yarı saydam bir şekilde parlıyordu. Bununla birlikte bu el işçiliğine bakarak bile Nie Li bu saç tokasını yapan zanaatkârın sıradan birisi olmadığını fark etmişti. Bu küçük yeşim saç tokası sınırsız sanatsal yaratıcılık barındırıyordu.

Nie Li kendi kendine "Yetişkin bir erkek silah olarak bir saç tokası kullanıyor.." diye mırıldandı.

Nie Li, Xiao Yu'nun saç tokasını tuttuğu parmaklarına baktı. Parmakları uzun ve inceydi. Beyaz yeşim renginde ki parmakları daha önce hiç iş yapmamış bir kızın parmaklarına benziyordu.

Nie Li uzun bir süre Xiao Yu'ya baktı. Xiao Yu o kadar güzel birisiydi ki bir erkeğe hiç benzemiyordu.

Xiao Yu, Nie Li'nin kendisini küçümsediği hissetti ve öksürdü. Daha sonra "Bu yeşim saç tokası annemden bana kalan bir hatıra." dedi.

Nie Li omuz silkti ve "Neden bana böyle bir şey söyledin? Sana bunu hiç sormadım ki?" dedi.

"Sen..." Nie Li'nin hiç bir şey söylemesine gerek yoktu, çünkü onun yüzündeki ifade her şeyi belli ediyordu. Fakat bir süre durduktan sonra Xiao Yu kalbini sakinletirdi ve Nie Li ile daha fazla ilgilenmedi.

Üçlü Nie Li ile birlikte daha fazla Ruhani Kaynak Meyvesi aramaya devam etti.

Aynı zaman zarfı içerisinde Dokuz Katmalı Ölüm Bölgesinin birinci katmanında başka bir bölgede bulunan Lu Piao, Du Ze, Duan Jian ve diğer dört kişi birlikte yürüyorlardı. Yol boyunca sırasıyla birbirlerini bulmuşlardı ve daha sonra Nie Li ve diğerlerini aramaya başladılar. Aynı zamanda Ruhani Kaynak Meyvesi de aramaya devam ettiler.

"Sonunda bir tane Ruhani Kaynak Meyvesi bulduk." dedi Lu Piao bedeni yara bere içerisindeydi, görünüşü bir kavgadan yeni çıkmış gibiydi. Somurtarak "Geri zekâlılar Ruhani Kaynak Meyvemizi çalmaya çalıştılar. Bunlar ölmeyi bayılmak sanıyorlar galiba!" dedi.

Ondan biraz uzakta bir düzine uzman yerde ölü gibi yatıyorlardı.

Bu uzmanların hepsi perişan haldelerdi. Aslında Ruhani Kaynak Meyvesini ilk olarak onlar bulmuştu. Daha sonra Lu Piao onlardan bu meyveyi zorla almak istemişti. Lu Piao zorla almak için ısrar edince bu uzmanlarda onu bir güzel pataklamışlardı. Fakat Lu Piao geri çekilmek yerine daha da sinirlenmişti. Daha sonra Lu Piao'nun yardımına Duan Jian gelmişti ve Duan Jian'la birlikte Lu Piao bu uzmanları bir güzel benzetmişlerdi.

Bu kanatlı eleman nasıl bir canavar böyle? Ne tür saldırılar kullanırlarsa kullansınlar bu kanatlı uzmana zarar verememişlerdi. Aynı zamanda onun gücüde çok fazlaydı, o kadar fazlaydı ki karşısında olan uzmanlar kemik iliklerine kadar Duan Jian'dan korkmuşlardı. Uzmanlardan herhangi biri ayağa kalktığı zaman Duan Jian onu anında geri yere yapıştırıyordu. Bu durum uzmanlardan herhangi bir ayağa kalkmaya cesaret edemeyene kadar devam etmişti.

"Hmph! Hmph! Onlar gerçekten de beni dövmeye kalkıştılar, destek kuvvetimin yakında geleceğini dize söylemiştim!" dedi Lu Piao. Fakat onları yenmesine rağmen kendisine baktığı zaman perişan halde olduğunu fark edince kasvetli bir havaya bürünmüştü.

Duan Jian kendisinden daha çok savaşmıştı fakat onun bedeninde herhangi bir yara izi oluşmamıştı. Lu Piao kendi bedeni ile Duan Jian'ın bedenini karılaştırdığı zaman hayal kırıklığına uğramıştı. Kendisini Duan Jian ile kıyaslamak gerçekten de sinir bozucu bir durumdu. Görüşüne göre fiziksel gücünü çok fazla geliştirmesi lazımdı, aksi halde bir savaşa daha girerlerse kötü bir yenilgi yaşayabilirdi. Yeniden.

Ruhani Kaynak Meyvesini elde ettikten sonra grup tekrar yola koyuldu.

Lu Piao ve diğerleri uzaklaştığı zaman yerde yatan uzmanlar tekrar ayağa kalktılar.

"Bu insanlar nereden geliyorlar?"

"Hangi ailenin geç efendisi gezintiye çıkmaya karar verdi acaba?"

"Biz sadece Ruhani Kaynak Meyvesi bulmak istedik. Nasıl bu kadar kötü şekilde yenildik?" dedi yüzü morluklar içinde kalan bir uzman. Çok kötü bir şekilde dayak yemişti. Gözlerinden yaşlar gelene kadar yüzlerine yumruk yemişlerdi.

Bu uzman grubu çok sefil bir haldeydi. Onların yaralarını iyileştirmeleri için en azından bir iki aylık süreye ihtiyaçları vardı.

Lu Piao ve grubu, Nie Li ve diğerlerini aramaya devam ediyorlardı. Onlar hangi yönde gideceklerini bilmediklerini için dümdüz ilerliyorlardı. Ve en onunda ilk katmanın derinliklerine kadar ilerlemişlerdi. Her ne kadar ilk katman diğerlerine göre güvenli sayılsa da yine de tehlikeli bölgeleri de vardı.

Arada sırada bir kaç tane iskelet toprağın altından çıkıp onlara saldırıyorlardı. Bu iskeletler Ölüm bölgesinde ölmüş olan uzmanların cesetlerinden geriye kalanlardı. Öldükten sonra bedenleri çok yoğun ölüm aurasına uzun yıllar boyunca maruz kaldıktan sonra bu iskeletler artık birer canavara dönüşmüşlerdi.

Duan Jian önden giderek karşılarına çıkan iskeletlerden kurtuluyordu. Geri kalanlarda Şeytan Ruhlarıyla birleşmişlerdi ve dikkatli bir şekilde etrafı kolaçan ederek ilerlemeye devam ediyorlardı.

Bu zaman zarfı içinde Nie Li ve diğerlerinde ilk katmanın derinliklerine doğru ilerlemeye devam etmişlerdi.

Aniden, Nie Li kendilerinden çokta uzakta olmayan çok güçlü uzmanların auralarını hissetti. Bu auralar Yarı Tanrı Seviye uzmanlardan yayılıyorlardı. Bir düzine Yarı Tanrı Seviye uzman yere çok yakın bir şekilde ilk katmanın derinliklerine doğru uçuyorlardı.

"Neler oluyor? Neden bu kadar fazla Yarı Tanrı Seviye uzman burada?" diye sordu Nie Li, Xiao Yu'ya bakarak.

Xiao Yu kaşlarını çatmıştı. Açıkçası o da ilk katmanda bu kadar Yarı Tanrı Seviye uzmanın olmasına şaşırmıştı. Onların bir sebepten ötürü burada toplandıklarını düşünüyordu.

"Bu konu beni de aşan bir konu." dedi Xiao Yu kafaını iki yana sallayarak.

"Senin her şeyi bildiğini düşünüyordum. Demek senin bilmediğin şeylerde varmış." dedi Nie Li gülümseyerek.

Kısa bir süreliğine Xiao Yu'nun ağzı açık kalmıştı.

"Gidip neler olup bittiğine bir bakalım isterseniz. Size bir zarar gelmeyeceğini garanti ederim." dedi Xiao Yu.

Nie Li bir süre düşündükten sonra Ye Ziyun ve Xiao Ning'er'e baktı ve kısık bir ses tonuyla "Gidip bir bakalım. Fakat körü körüne onun sözlerine kanmayın. Eğer durumlar kötüye giderse direk tüyeceğiz." dedi.

Nie Li'nin söylediklerini duyduktan sonra Ye Ziyun gülümsemişti. Xiao Ning'er'de gülümsemişti. Nie Li her zaman biraz sinsi bir insandı. Onun bu sinsiliğinden dolayı zarar görmüş çokça insan vardı.

Nie Li, Ye Ziyun ve Xiao Ning'er Xiao Yu'nun hemen arkasında ilerlemeye başladılar. Xiao Yu bu üçlüyle birlikte ilerleyebilmek için hızını azaltmak zorunda kalmıştı.

İlk katmanın derinliklerdin de,

Korkunç bir kükreme ilk katmanın derinliklerinde bir anda yankılanmaya başladı bu sesten dolayı zemin bile titremişti.

Sayısız iskeletin çöküşünden sonra zeminde bir mezar yükseldi. Mezar yavaş yavaş gökyüzüne doğru yükselmeye başladı. Mezarın en üst kısmında iskelet yığını bulunuyordu. Duvarlarında dehşet verici enerjiler yayan yazıt desenler bulunuyordu.

Mezarın üstünde sakin bir şekilde süzülen bir beden vardı. Tüm bedeninde sivri kemik çıkıntıları olan bir iskeletti bu. Sivri kemiklerin ucu yer yer kanatlara yer yer zırhlara dönüşmüş durumdaydı. Sonsuz miktarda Yasaların Enerjisi yayılıyordu bu bedenden.

Yaklaşık olarak elli veya altmış tane Yarı Tanrı Seviyeli uzman grubu gökyüzünde uçarak mezardan tarafa bakıyorlardı. Bu uzman grubunun gördükleri karşısında heyecanlı oldukları her hallerinden belliydi.

"Bunlar Ölüm Tanrısının Parçalanmış İlahi Kıvılcımları."

Ölüm Tanrısı, Ölüm Yasasını kavramayı başarmış olan bir Ruhani Tanrıydı. Fakat bir milyon yıl kadar önce aniden ortalıktan kaybolmuştu. Kimse onun nereye gittiğini bilmiyordu. Bazı uzmanlar Ölüm Tanrısının, Cehennem Bölgesinin Efendisiyle yaptığı bir savaşta öldüklerini söylemişti.

Fakat bu sadece bir söylentiden ibaretti. Yasalar arasında Ölüm Yasası, Zaman ve Uzay yasasından sonra ilk sırada gelen yasaydı. Uzmanların çoğunluğu Ölüm Tanrısının öldüğüne inanmıyorlardı.

Kimse Ölüm Tanrısının Parçalanmış İlahi Kıvılcımlarının ilk katman ortaya çıkacağını düşünmemişti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr