Bölüm 232: Giriş Yöntemi

avatar
8980 4

Tales of Demons & Gods - Bölüm 232: Giriş Yöntemi


Çeviri: AllenWalker  Düzenleme:Asile

 

Yarı Tanrı Seviyedeki uzmanların çoğunluğunun Yasaların Enerjisini kavrayış oranları bir hayli iyiydi. Ruhani Tanrı Seviyesine ulaşmaları için karşılarına bir fırsat çıkmasını bekliyorlardı.

Yasaları tamamen kavrasalar bile binlerce Yarı Tanrı Seviyesinde ki uzman arasında hiç Ruhani Tanrı Seviyesine çıkmayı başaran kimse olmayabilirdi.

Fakat onlar parçalanmış İlahı Kıvılcımları elde edebilirlerse durum bambaşka olabilirdi. Onlar İlahi Kıvılcımlarla birleştikten sonra Ölümsüz Ruhani Tanrı olmayı başarabilirlerdi.

Mezarın üstünde duran dev iskelet garip boğucu bir baskı yayarken gözleri kızıl alevlerle birlikte yanmaya başladı. Sürekli şekil değiştiren sivri kemikler uzmanların kalplerinin titremesine sebep oldu.

Dev iskelet hareket etmeden havada süzülmeye devam ediyordu. İskelet süzülmeye devam ederken mezardan uğursuz ve korkutucu bir aura yayılıyordu.

Havada süzülen iskelet bedenin içerisinde Parçalanmış İlahi Kıvılcımlar bulunuyordu. Acaba mezara gömülmüş olabilir miydi...

Bu Yarı Tanrı Seviyesindeki uzmanların gözleri tutkulu ve ciddiyetle parlamaya başladı. Ölüm Tanrısı, antik zamanlardan kalma bir Ruhani Tanrıydı! Ondan kalan hazinelerin ne kadar değerli olduğunu kim bilebilirdi ki?

Nie Li ve grubu bir kaç yüz metre geride bekliyorlardı. Kafasını kaldırıp büyük mezara bakınca şok olmuştu.

Xiao Yu'nun gözleri soğuk bir şekilde parlıyordu.

Nie Li, Xiao Yu'ya baktı ve "İlk katmanda böyle bir mezarın saklı olacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi. Kardeş Xiao Yu ne yapmayı planlıyorsun?" diye sordu.

"Kardeş Nie Li, benimle birlikte mezarı araştırmak için gitmeyi düşünür müsün?" diye sordu Xiao Yu.

Nie Li bir süreliğine sessizce düşündükten sonra "Gelirim. Fakat Ziyun ve Ning'er'i yanımızda götürmek tehlikeli olacaktır. Onları burada yalnız başlarına bırakmayı da istemiyorum. Bir tehlikeyle karşılaşabilirler." dedi.

"Nie Li mezara girmeyi mi düşünüyorsun?" diye sordu Ziyun kaşlarını çatmış bir vaziyette.

"Nie Li mezara girmesen iyi olur." dedi Ning'er. Onun yüzü endişeli gözüküyordu.

Xiao Yu, Ning'er ve Ziyun'a baktı, hafifçe bir iç çekti ve "Kardeş Nie Li, senin hakkında çok fazla kişi endişeleniyor. Bu oldukça güzel bir duygu olmalı." dedi.

Xiao Yu'nun sesi üzüntülü bir tonda çıkmasına rağmen Nie Li karşısında gülümsüyordu.

Xiao Ning'er "Eğer birisine karşı samimi bir şekilde davranırsan o kişide sana samimi bir şekilde davranmaya başlar. Nie Li bize bir çok kere kendini düşünmeden yardım etmiş birisidir. Bundan dolayı hepimizin hayranlığı kazanmıştır." dedi.

Ning'er'in sözlerini duyduktan sonra Xiao Yu etkilenmiş bir şekilde Nie Li'ye baktı ve daha sonra gülerek "Peki bende birilerine samimi bir şekilde davranırsam onların samimiyetini kazanabilir miyim?" diye sordu.

Xiao Yu gülümseyerek sağ elini salladı ve uzamsal yüzüğünün içinden altın bir kağıt parçası çıkardı, daha sonra Ning'er'e baktı ve "Siz ikiniz bunu alın. Eğer herhangi birisi size saldırmaya kalkışırsa sadece bu kağıt parçasını onlara gösterin. Onlar bu kağıt parçasını gördükten sonra kesinlikle sizi rahat bırakacaklardır." dedi.

Nie Li, Xiao Yu'nun elinde ki altın kağıda baktı ve ciddi bir ses tonuyla "Söylediklerin doğru mu? Sen bunu bize blöf atmak için kullanmıyorsun değil mi?" diye sordu.

Nie Li'nin sözlerini duyduktan sonra Xiao Yu'nun yüz ifadesi sertleşti ve "Oradan yalan söyleyebilecek birisine mi benziyorum?" dedi.

"Evet, benziyorsun." dedi Nie Li ciddi bir ses tonuyla.

Nie Li'nin cevabını duyan Xiao Yu çok fazla sinirlenmişti. Daha sonra kendisini sakinleştirdi ve "Eğer bana inanmıyorsanız onu geri verebilirsiniz." dedi.

"Gerek yok." dedi Nie Li. Aslında Nie Li, Xiao Yu'nun sözlerine güvenmişti. Nie Li onun geçmişinin hiçte sıradan olmadığı konusunda neredeyse emin gibiydi. Eğer o bu altın kağıt parçasının kullanışlı olduğunu söylüyorsa bu kağıt parçası kesinlikle kullanışlı bir eşyaydı.

Xiao Yu somurtmaya başladı. Eğer Nie Li onu daha fazla kışkırtmaya devam ederse en sonun çileden çıkabileceğini düşünüyordu.

Düşüncelere dalmış bir şekilde Xiao Yu şu kelimeleri kendi kendine tekrar etti; "Günah! Günah!".

Nie Li ile tanıştıktan sonra neden onun zihinsel durumu bu kadar çabuk bir şekilde bozulmaya başlamıştı?

"Ziyun, Ning'er siz ikiniz burada bir süreliğine bekleyin. Ben şu hanım evladıyla birlikte gidip mezara bakacağım. Kısa zaman içerisinde geri dönmüş oluruz." dedi Nie Li.

Nie Li'nin söylediklerini duyduğu anda Xiao Yu yüzünü ekşiterek "Nie Li sen bana ne dedin az önce?" diye çıkıştı.

Nie Li, Xiao Yu'ya şaşırmış bir şekilde bakarak "Anlamadım? Xiao Yu dedim tabi ki başka ne diyebilirim ki?" dedi.

Xiao Yu somurtkan bir şekilde arkasını döndü ve "Hıpmh! Hem söylüyorsun hem de söylemedim diyorsun." dedi.

Nie Li ve Xiao Yu'ya bakınca Ning'er gülümsemeye başladı. Bu ikisi ilk karşılaştıkları andan bu yana birbirlerine karşı hep atarlı davranmışlardı. Fakat Ning'er, Xiao Yu'nun kötü birisi olmadığını düşünüyordu. Ve kim bilir belki gelecekte Xiao Yu'da onların bir arkadaşı olabilirdi.

"Nie Li içerde tehlikeli bir durumla karşılaşmayacak mısın?" diye sordu Ziyun tedirgin bir şekilde.

"Sıkıntı olmayacaktır. Yanımda Xiao Yu olursa bir tehlikeyle karşılaşmayacağımı düşünüyorum. Sizlerde onun ne kadar güçlü olduğunu gördünüz. Ayrıyeten oradaki tehlikeler bana sorun çıkarmaya yetmeyecektir. Xiao Yu bile içerde ölse ben ölmem." dedi Nie Li rahat bir şekilde.

"Az önce içeride kimin öleceğini söyledin sen!" diye çıkıştı Xiao Yu Nie Li'ye bakarak.

"Sadece metafor. Bir gelişimci olarak senin kadar ateşli olmamaya çalışıyorum. Çılgına dönüp bedeninin patlamasını istemezsin değil mi?" dedi Nie Li. Bu sözleri Xiao Yu'yu uyarmak amacıyla söylemişti.

"Bedenin patlayarak ölmek..." Nie Li'nin sözlerini duyduktan sonra Xioa Yu'nun akciğerleri öfkeden patlamak üzereydi. Kendisine defalarca sakinleşmesini söyledikten sonra biraz sakinleşmeyi başarmıştı.

"Senin bu saçmalıklarını daha fazla dinlemeyeceğim. Seni az ilerde bekliyorum." dedi Xiao Yu ve mezarın olduğu yöne doğru ilerledi.

"Bu adam sonunda gitti. Siz ikiniz etrafınıza çok dikkat edin ve yakınlarda bir yerde saklanın. Buradan başka hiçbir yere gitmeyin. Eğer Cehennem Bölgesinden herhangi bir kişiyle karşılaşırsanız Xiao Yu'nun da dediği gibi altın kağıdı gösterin. Bu adamın geçmişi hiç sıradan değil gibi duruyor, onun söylediklerinin doğru olduğunu düşünüyorum." dedi Nie Li kısık bir ses tonuyla.

"Tamam, sende içeride dikkatli ol." dedi Ziyun.

"En, rahat olun." dedi Nie Li sakin bir şekilde.

Xiao Yu basitçe çok güçlüydü. Onun etrafında olursa Nie Li daha rahat edecekti. Her ne kadar Xiao Yu'nun kimliği gizemini koruyor olsa da onlara karşı herhangi bir kötü düşünce beslemiyor gibiydi.

Nie Li, Ning'er ve Ziyun'a gerekli gördüğü konular hakkında bilgi verdikten sonra Xiao Yu'nun yanına gitti ve "Hadi gidelim!" dedi.

Xiao Yu herhangi bir karşılık vermeden yerden yükseldi ve mezarın olduğu tarafa doğru uçmaya başladı.

"Hey, ben hala havada nasıl uçulacağını öğrenmedim!" diye bağırdı Nie Li, Xiao Yu'nun arkasından.

Nie Li'nin söylediklerini duyduktan sonra Xiao Yu bir süreliğine sessizliğe büründü. Nie Li'ye garip bir yüz ifadesiyle bakarken beyaz bir ipek ip çıkartıp aşağı doğru uzattı. Daha sonra "Beyaz ipeğin ucundan tut. Seni taşıyacağım." dedi.

Beyaz ipeği gördükten sonra Nie Li'de yüzüne garip bir ifade takınarak "İkimizde erkek değil miyiz? Beni elimden tutup taşımak beyaz ipekten tutarak taşımaktan daha kolay olmaz mı? Sanki kendimi asıyormuşum gibi görünüyor?*"

Allen: Çin kültüründe intihar ederken kullanılan, boyuna asılan ip genellikle beyaz ipekten yapılıyormuş. İngilizce çevirmeni öyle demiş.

Xiao Yu, Nie Li'ye küçümser bir ifadeyle baktı ve "Bende misofobi var, ellerimin kirlenmesinden korkuyorum." dedi.

"Tamam o zaman, bende de var o dediğinden." dedi Nie Li ve ipekten tuttu. Xiao Yu gerçekten garip bir insandı. Nie Li beyaz ipeğe baktı, beyaz ipek kabaca bir metre civarındaydı ve Nie Li'nin tek yapması gereken bu beyaz ipeği tutmaktı.

Xiao Yu ise diğer ucundan tutarak Nie Li'yi havaya kaldırdı daha sonra mezara doğru uçmaya başladı.

Bu beyaz ipeğin üstünde gümüş işlemeli çiçekler yer alıyordu. Nie Li garip bir ifade takınmasına engel olamadı. Bu Xiao Yu gerçekten de hanım evladı gibi duruyordu. O, bu beyaz ipeğin üstüne bile çiçek işletmiş. Fakat daha sonra Nie Li'nin fikri değişmişti. Bu gümüş çiçekler belki de Xiao Yu'nun ait olduğu ailenin kullandığı simge olabilirdi.

Nie Li gümüş çiçeğin şeklini aklına kazıdı, geri döndüğü zaman bu çiçeği Luo Xiao'ya göstermeyi düşünüyordu, belki o bu gümüş çiçeğin hangi ailenin simgesi olduğunu bilebilirdi.

Yarı Tanrı Seviye uzmanların hepsi bir anda mezara doğru ilerlemeye başladılar.

Uzmanlar her türden Yasaların Enerjisi kullanarak iskelete doğru saldırdılar.

Aniden, iskeletin elinde dev bir savaş baltası oraya çıktı ve iskelet baltayı ileri doğru savurdu. Balta savuruşu Ölüm Yasasının enerjisini içeriyordu ve Yarı Tanrı Seviye uzmanların üstüne bir şok dalgası şeklinde ilerlemeye başladı.

Boom!! Booom!! Boom!

Yasaların Enerjisi gökyüzünde patlamaya devam etti.

Cennet ve Dünya bu güç karşısında titremeye başladı.

Açığa çıkan Yasanın Enerjisi sayısız dalgalar şeklinde Nie Li ve Xİao Yu'nun üstüne doğru ilerlemeye başladı. Tam Nie Li karşı saldırıda bulunacaktı ki Xiao Yu sağ elini hafifçe arkaya doğru çekti ve sonrasında ileri doğru itti. Avucundan dışarı bir çeşit enerji çıktı ve kendilerine doğru gelmekte olan başıboş enerjiyi havada dağıttı.

Xiao Yu'nun saldırısına şahit olduktan sonra Nie Li'nin ağzı açık kalmıştı. Xİao Yu'nun sahip olduğu güç kapasitesi basitçe korkunç bir seviyedeydi. Nie Li, Xiao Yu'nun Yarı Tanrı Seviyesinde bulunan uzmanlar tarafından açığa çıkartılan Yasaların Enerjisini nasıl bir enerji ile dağıttığını bilememişti. Nie Li onun Ruhani Tanrı Seviyesine ulaşıp ulaşamadığını bilememişti. Nie Li'nin sahip olduğu şu anki güç seviyesiyle Xiao Yu ile aşık atması mümkün değil gibi görünüyordu.

Dev İskelet şok dalgası göndermeye devam ediyordu, Yarı Tanrı Seviyesindeki uzmanların mezara yaklaşmasını engellemeye çalışıyordu.

"Bu iskeletten dolayı büyük ihtimalle mezara ulaşmayı başaramayacağız. Geri gidelim!" dedi Nie Li. Nie Li aslında korkmuş gibi davranarak Xiao Yu'yu test etmek istemişti.

Xiao Yu Nie Li'e bakarak "Biz buraya kadar geldik zaten. Mezara bakmadan geri dönmek mi istiyorsun?" diye karşılık verdi.

"O iskeletten kurtulmadığın sürece hiçbir şey yapamayacağız." dedi Nie Li. Dev İskeletin sahip olduğu güç çok aşırıydı, yaklaşık elli-altmış civarı Yarı Tanrı Seviyesindeki uzman bile bu iskeletle başa çıkamıyordu. Nie Li, Xiao Yu'nun gücünü test etmek istiyordu.

Xiao Yu'nun kim olduğu tam olarak bir sırdı.

Allen: Ghost gibi adamsın Xiao Yu.

Xiao Yu, Nie Li'ye baktı ve "Senin zekanın olmadığından şüphelenmeye başladım. İskeleti elli-altmış tane Yarı Tanrı Seviyesindeki uzman bile öldüremezken benden onu öldürmemi mi istiyorsun?" dedi.

"Peki madem ne yapmamızı öneriyorsun? Madem oraya giremeyeceğiz, o halde geri dönelim." dedi Nie Li. Fakat aslında Nie Li'nin içeri girmesi için bildiği bir teknik vardı. Onun tek yapması gereken şey Gölge İblisi ile birleşmekti ondan sonra içeriye rahat bir şekilde girecekti. Fakat Nie Li içinden bu yöntemi kullanmak istemiyordu, Xiao Yu'nun ne yapacağını daha çok merak ediyordu.

Xiao Yu, Nie Li'ye bakarak sessiz bir şekilde düşünmeye başladı. "Durum bu şekildeyse şu yöntemi kullanabiliriz." dedi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr