Swallowed Star - SS 112: Dünya Karargahı

---

 

 

Çeviri ve Düzenleme: madShy

 

Erken baharın gecesi buz gibiydi fakat Wang Xing Ping ‘in beyni eriyordu ve ifadesi haret edilecek derecede hararetliydi: “Bu hayatım boyunca sürüklendiğim en kötü durum. Her yıl ne kadar öğrenci dünyanın en iyi eğitim kampına kabul ediliyordu ki ? Her birkaç yılda Jiang Nan şehrinden bir kişi ! Ve şimdi gerçekten biriyle karşılaştım ve onu tehdit bile ettim…” eğer Wang Xing Ping Wang ailesinin başı olsaydı, itibarını bu kişiyi tehdit etmek için kullanabilirdi. Diğer yandan Wang ailesinin başı onun dedesiydi!

 

Dedesinin epeyce oğlu ve düzinelerce torunu vardı! O dedesinden direkt olarak alt tabakadaydı ve bu nedenle diğer torunlar daha yüksek konumlara sahiplerdi, ancak bu bir sonraki aile reisi olmakla karşılaştırılamazdı bile. Aile için mücadele aşırı rekabetçiydi : kimin başarılı olduğuna aile karar verirdi.

 

Dedesi konumunu bıraktıktan sonra babasının nesli yerine geçecekti.

 

Birkaç düzine yıldan sonra onun neslinin sırası gelecekti!

 

Wang Xing Ping reis olabilecek olsa bile epeyce yıl beklemek zorunda kalacaktı.

 

“Ailemden gelen biraz gücüm var fakat sadece aşırı küçük miktarlarda” Wang Xing Ping dişlerini sıktı, “Eğer ailem dünyanın en iyi eğitim kampının bir öğrencisiyle dövüşmeye başladığımı bilirse yapacakları ilk iş bana özür diletmek olurdu. Bundan sonra durumu sakinleştirmek için Luo Feng ile müzakere etmem gerekirdi!”

 

Wang Xing Ping aile kuralları konusunda kesindi.

 

Eğer öldüremiyorsan, dostça davranırdın!

 

Beş büyük ülke bile Luo Feng’in girmek üzere olduğu Sınırların Dojosu dünya merkezine birini göndermeye cüret edemezdi ! Çünkü bu yer dünyanın en güçlü dövüşçüsü Hong’un yaşam alanıydı. Hong’un adı bir nükleer bombadan daha patlayıcıydı.

 

“Hey, kardeş Wang, ne düşünüyorsun?” Ya Xia dürterek gülümsedi.

 

Wang Xing Ping derin bir nefes alarak Luo Feng’e baktı ve başını alçaltarak eğildi : “Luo Feng, bu benim Wang Xing Ping’in hatası. Lütfen yaptıklarımı yok say !”

 

Özür diledi? Bu Wang Xing Ping gerçekten başını eğerek özür dilemişti !

 

“Ne,ne,neler oluyor?” Ya Xia dondu ve Wang Xing Ping’e sonrasındaysa Luo Feng’e baktı. Kör birisi bile bu durumda yanlış bir şeyler olduğunun farkına varabilirdi.

 

Luo Feng Ya Xia’ya baktı ve gülümsedi: “Hiçbir şey, sadece genç usta Wang Xing Ping küçük bir yanlış anlaşılmaya kapıldı. Pekala, hala yapmam gereken işler var, öyleyse ilk ben gidiyorum!” bunu söyledikten sonra Luo Feng arkasını döndü ve karanlık beton caddeye doğru yürüdü.

 

Luo Feng ayrıldıktan sonra Ya Xia fısıldadı: “Kardeş Wang, ne oldu? Luo Feng’e öfkelendin mi?”

 

“Resmen batırdım” Wang Xing Ping geriye doğruldu, “Diğer yandan Ya Xia bunun hakkında çok teşekkür ederim. Eğer Luo Feng’in kimliğini söylemeseydin, kim olduğunu bilmeden onu küstürecektim!”

 

Şu anda Luo Feng’in hiçbir şeye yetecek gücü yoktu fakat birkaç yıl içerisinde, savaş tanrısı olduğunda ve Sınırların Dojosunda yükseldiğinde, Wang ailesinin rastgele bir zengin velediyle uğraşması kolay olacaktı. Sınırların Dojosu’nun önünde sadece Wang ailesi değil , tüm HR ittifakı bile başlarını eğerdi!

 

���

 

“SİKTİR, SİKTİR, SİKTİR!!!!” otele döndüğünde Wang Xing Ping vahşice büyük şarap şişelerini etrafa atmaya başladı. Şişe üzerine şişe atarken aşırı pahalı şarap masanın, duvarların ve zeminin üzerine akmaya başladı.

 

BENG! PAT!

 

Parçalanma sesleri çalındı, kahya An amca hiçbir şey söylemeden köşede bekledi. Öfkesi yatıştıktan sonra , Wang Xing Ping öfkeyle kanepeye oturdu, “An amca, şu çift ikiz kardeşi buraya getir”. Wang Xing Ping’in gözleri kurtlar kadar soğuktu. Her sıkıntıyla karşılaştığında boşalmak istiyordu.

 

“Genç usta” kahya An amca elinde olmadan söyledi.

 

“ENDİŞELENME, KİMSE ÖLMEYECEK!” Wang Xing Ping başını çevirdi ve buz gibi An amcaya baktı. Wang Xing Ping’in bakışları altında kahya başka bir şey söylemeye cüret etmedi.

 

“Evet” kahya An amca başını çevirdi ve odadan çıktı.

 

���

 

Wang Xing Ping ile karşılaştıktan sonra Luo Feng sadece bir şaka olarak saydı ve bunu unuttu. Gelecek birkaç gün için Luo Feng vaktinin çoğunu Dokuz Aşama Yıldırım Bıçağı için harcadı. Zaman su gibi akıp geçti ve göz açıp kapayana kadar 22 Mart, Luo Feng’in merkezi şehirden ayrılacağı gün geldi !

 

22 Mart, 13:30. Jiang Nan merkezi şehri havaalanı.

 

“Feng, oraya vardığında kendine dikkat et” dedi Luo Hong Guo.

 

“Anladım baba” Luo Feng gülümsedi.

 

Gong Xin Lan’ın gözleri yaşlıydı, Luo Fengin elini tutarak:” Feng, kendine dikkat et!”

 

Luo Feng her vahşi doğaya girdiğinde ailesi aşırı derece endişeleniyordu. Diğer yandan bir süre sonra özellikle Ming Yue dövüşçü sektöründe yaşamaya başladıktan sonra ebeveynleri onun dövüşçü yolunu anlamışlardı!

 

“Luo Feng,kontrol zamanı” dedi savaş tanrısı Yang Hui uzaklardan.

 

“Geliyorum” Luo Feng cevapladı.

 

Luo Feng ebeveynlerine baktı ve hemen Yang Hui’ye doğru koştu. Çok uzakta olmayan Ya Xia da ailesine veda ederek Luo Feng ve savaş tanrısı Yang Hui ile güvenlik kontrolüne ilerliyordu. Sınırların Dojosu başkanı Ya Xia’nın ve Luo Feng’in ailesini ayrılırlarken izledi.

 

Tüm hava alanında sadece bir tane son derece devasa boyutlarda çay tabağı şeklinde uçak bulunuyordu.Luo Feng ticari uçağa girdi.

 

“Bay Yang, koltuklarınız birinci sınıf bölümde” güzel bir hatun olan uçuş hostesi gülümsedi.

 

“Tamam” Yang Hui başıyla onayladı ve merdivenlerden yukarı çıktı.

 

Bu Luo Feng ve Ya Xia’nın böylesine devasa bir ticari uçakla olan ilk uçuşlarıydı, bu nedenle oldukça meraklıydılar. Luo Feng çoğu diğer ilk binenler gibi etrafa meraklı gözlerle bakıyordu. Uçağın içerisi rüya gibiydi. Uçak çay tabağı şeklinde olduğundan kabinler üst seviye,orta seviye ve alt seviye olarak üçe ayrılıyordu. En üst seviye birinci sınıfken , orta ve alt seviyeler normal kabinlerdi.

 

“Daire?” Luo Feng en üst seviyenin duvarına baktı ve bunun farkına vardı, tüm diğer şeylerle birlikte her şey daire şeklindeydi. Koltuklar da dairesel biçimde, halka ardına halka şeklinde sıralanmıştı. Doğal olarak dış halkalarda daha fazla koltuk vardı. Ve tam ortada 3B hologram bulunuyordu.

 

E21 Luo Feng’in yeriydi. O, Ya Xia ve Yang Hui yan yana oturdular. Diğer yolcular kısa süre sonra birer birer geldiler.

 

“Luo Feng , Ya Xia, bu uçaktaki ilk seferiniz, bu yüzden Sınırların Dojosu siz ikinizi karşılıyor” dedi Yang Hui, “Eğer Çin büyük ticari uçaklarından altı merkezi şehirden dünya karargahına bilet almak isterseniz normal kabinler 10 milyon ve birinci sınıf kabinler 20 milyon fiyatında !”

 

Luo Feng içten içe iç geçirdi….

 

Ortalama birinin uçağa binemediğine şaşırmamak gerekiyordu. Bu yüz milyonun üzerinde parası olan bazı zengin insanlar için iyiydi. Bir uçak için 10 milyon harcamak? Muhtemelen bunu isteksizce yapıyorlardı.

 

“Birinci sınıf kabinler aşağıdaki normal kabinlerden nasıl daha iyi olabiliyor?” Ya Xiu sormaktan kendini alamadı.

 

“Koltukların genişliği ve rahatlık düzeyi” Yang Hui gülümsedi.

 

“Koltukların ne kadar geniş olduğunu görmedim?” Ya Xiu sormaktan kendini alamadı.

 

“Bunun nedeni aşağıdaki normal kabinlerde oturmadığından !” Yang Hui güldü, “Bu dünyada neredeyse hiç ticari uçak olmadığını unutmayın; inşa etme maliyeti her uçak için aşırı derecede pahalı. Fazla nadir olmaları nedeniyle uçağa mümkün olduğunca fazla koltuk sıkıştırıyorlar ! Normal kabinlerde oturabileceğinizi düşünseniz de bacaklarını açamıyorsunuz.”

 

Ya Xia iki kez göz kırptı.

 

Luo Feng başını salladı. Daha büyük koltuklar için iki kat fiyat ! Diğer yandan dünyanın en üst noktasında olan kişiler için 10 milyon ile 20 milyon arasında o kadar çok fark olmuyordu.

 

GÜMBÜÜÜR~~

 

Bir gümbürtüyle uçak sonunda havalandı. Diğer yandan daire kabinler tamamen mühürlüydü ve pencereleri yoktu, bu yüzden Luo Feng ve diğerleri dışarı bakamıyordu.

 

Son zamanlarda ünlü bir film kamaranın ortasında oynuyordu! 3B hologram sayesinde oldukça gerçekçiydi.

 

“Eğer izlemek istiyorsanız kulaklıklarınız takın. İstemiyorsanız sadece dinlenin. Dünya karargahına bir saat içerisinde varacağız” Yang Hui gözlerini kapattı.

 

Bir saat 20 dakika sonra ticari uçak Sınırların Dojosu Hong Ning merkezi şehri hava alanına indi. Luo Feng ve diğerleri hava alanını terk etti ve özel bir araca geçtiler.

 

Uzunca bir kadillaktı.

 

Luo Feng ve Ya Xia pencereden dışarı bakarken şaşırıyorlardı. Tüm merkezi şehir son derece güzeldi ve tüm binalar antik Çinden kalmaydı: her yerde köşkler görülebiliyordu.

 

“Büyük Nirvana periyodu sırasında reis buraya bir grup insanı getirdi ve basit bir insan üssü oluşturdu, çoğu insanın buraya kaçmasını sağladı. Zaman geçtikçe Hong Ning merkezi şehri büyüdü ve daha da büyüdü !” Yang Hui gülümsedi,” Hong Nin merkezi şehrimiz doğu Asyada, Avrupaya yakın. Reis burada olduğundan tüm dünyadaki en güvenli karargah burası !”

 

“Çoğu zengin insan ve dövüşçü her yıl merkezi şehre gelir. Diğer yandan reis her zaman merkezi şehrin nüfusunu kontrol altında tutar. Şimdi olduğu gibi tüm şehir civarındaki nüfus seviyesi sadece sekiz milyon civarında” Yang Hui gülümsedi, “Eğer reis nüfusu düzenlemeseydi, 200-300 milyon değerlerine ulaşması normal olurdu. Diğer yandan kalite sayıdan üstündür ! Hong Nin merkezi şehrimiz tüm dünyada en yüksek dövüşçü doğum oranına sahip yerdir ! Şimdi olduğu gibi hiçbir imparator canavar Hong Nin merkezi şehrinin etrafında dolaşmaya cüret edemedi” dedi Yang Hui güvenle.

 

Luo Feng ve Ya Xia’nın gözleri hayretler içerisinde kalmıştı.

 

Tüm dünya genelinde 5 büyük ülke olmak üzere 23 merkezi şehir vardı! Hong bir merkezi şehri ve  Sınırların Dojosunu kontrol ediyordu. Buna neredeyse yenilmez olan kendi gücü de eklendiğinde, denkliği….’Hong’ tartışmasız dünyadaki en güçlü adamdı! Güçte ve itibarda #1 numara !

 

“Eğitim kampına geldik, hadi inelim” dedi Yang Hui, “Bu seçkin eğitim kampı. Ya Xiu sen de gel ve bir bak. Eğer çok çalışmaya devam edersen, buraya gelme şansın olabilir.”

 

“Tamam” Ya Xia heyecanını bastırmak konusunda sıkıntı yaşıyordu.

 

Luo Feng ve Ya Xia arabadan indi ve eğitim kampının devasa kapısına Yang Hui ile gittiler.

 

Kapıya tam vardıkları sırada, devasa bir ejderha heykeli gördüler. Devasa kara ejderha 50 metre yüksekliğindeydi ve Luo Feng’e bakıyordu; görünmez aurası aniden Luo Feng’i baskılayarak şok olmasına neden olmuştu. Ya Xia’nın yüzü tamamen beyazlamıştı. Sadece Yang Hui hafifçe ikisini dürterek uyandırdığında Luo Feng ve Ya Xia kendine geldi.

 

“Sadece bir heykelden mi şaşırdınız?” Yang Hui güldü.

 

Luo Feng’in alnı terle kaplanmıştı; bu ejderha heykeli onda çelik zırhlı ejderhadan daha fazla baskı kurmuştu. 50 metre uzunluğundaki siyah ejderhanın pulları arasında küçük ekranlarda bazı isimlerin listeleri vardı.

 

NO.1 Reinatus Bridge (530321)

 

NO.2 Zhu Qiang (540601)

 

NO.3 Eben Perth (520316)

 

NO.182 Jaclyn Bernard (570319)

 

Ejderhanın en üstünden altına kadar pullarında 182 isim görünüyordu.

 

Yang Hui kenardan güldü: “Bu sıralama. Şimdilik seçkin eğitim kampında 182 öğrenci var. Onlar tüm dünyadan gelen cennetsel dahiler. Herkesin derecesi savaş skorlarına dayanır! Luo Feng eğer B derece sınavını geçersen, çok çalışıp dereceni yükseltsen iyi edersin”