Bölüm 5.11: Xiao Hei’nin Dönüşü

avatar
4273 5

Stellar Transformations - Bölüm 5.11: Xiao Hei’nin Dönüşü


Çeviri: Pervane

 

Kan Kırmızı Dağlardaki Kan Kırmızı Mağarada,

Hah, Sang Mo artık yerinde duramaz olmuş. Nihayet Yıldırım Çekicini vermeye razı oldu.” Kırmızı cübbeli Cha Ge gülümsedi. Uzun zamandır bunu beklediğinden keyfi yerindeydi.

Mesajı getirdikten sonra yanında bekleyen gümüş zırhlı muhafız hafifçe eğildi. “Vekil usta, Yıldırım Çekici yüksek seviye kutsal silah ve hedef henüz Yuanying aşamasına bile ulaşamamış bir Xiuxianist. Bu görev çocuk oyuncağı. Muhtemelen Kan Kırmızı Dağlardaki Yuanying uzmanlarının çoğu ödülün peşine düşecek.

Yanlış. Görev hiç de kolay değil.” Cha Ge ayağa kalkıp başını kaldırdıktan sonra kibirle gülümsedi. “Söyler misin, katil Yuanying aşamasına ulaşamamış bir Xiuxianist iken Sang Mo nasıl onu yakalamakta başarısız oldu?

Gümüş zırhlı muhafız şüpheye düştü. “Doğru. Bu Xiuxianistin güvendiği bir şeyler olmalı.

Cha Ge’nin bu konu hakkında kafa yorduğu belliydi. “Sang Mo ayrıca yeşil gözlü balık klanından 30 kişiyi de katili aramakla görevlendirmişti.

Yeşil gözlü balık klanı mı?” Gümüş zırhlı muhafız biraz şaşırmıştı. Qin Yu’nun arandığı 100 bin li yarıçapındaki alan, Kan Kırmızı Dağlardan birkaç milyon li uzaklıkta olduğundan buradakiler Sang Mo’nun hangi yöntemler kullandığını bilmiyorlardı.

Cha Ge de Kan Kırmızı Mağaranın istihbarat ağı sayesinde bu bilgilere ulaşabilmişti.

Gümüş zırhlı muhafız çıkarımlara başladı. “Yeşil gözlü balık klanının balık kontrol tekniği oldukça kullanışlı. Xiuxianistlerin şeytani auraları da olmadığından fark edilmesi kolay olmalıydı. Bulunduğundaysa Sang Mo’nun gücüne karşı koyamayıp yakalanmış olması gerekirdi.

Böyle olması gerekirken neden Sang Mo’nun başarısız olduğunu anlamakta güçlük çekiyordu.

Nasıl oldu da yakalanmadı? Xiuxianistin gizli teknikleri mi var?” Muhafız kendi kendine mırıldanırken olayı çözümlemeye çalışıyordu.

Öte yandan Cha Ge özgüvenle muhafıza bakıp gülümsedi. “Cidden ne olmuş olabilir? Aklıma iki şey geliyor. İlki Xiuxianistin, aurasını gizlemeye yarayan ve Sang Mo’dan kaçmasını sağlayan bir gizli tekniği olduğu. İkincisi ise Xiuxianistin uçan kılıcıyla eriştiği hızın Sang Mo’dan yüksek olması ve Sang Mo’nun ona yetişememesi.

Gümüş zırhlı muhafız onaylar nitelikte başını salladı.

Yuanying aşamasına ulaşamamış bu Xiuxianistin, Sang Mo’nun karşısında aurasını saklaması çok zor.

Cha Ge başını salladı. “Haklısın. Muhtemelen Xiuxianistin hızı Sang Mo’nunkini aşıyordur. Ayrıca aldığım istihbarata göre Sang Mo birçok defa katilin peşine düşmüş ve ne zaman katille aralarındaki mesafeyi kapatacak gibi olsa katili elinden kaçırmış.

Gümüş zırhlı muhafız hayrete düştü. “Ne müthiş bir hız! Sang Mo’nun asıl formu ahtapot. Asıl formundayken ben bile onun kadar hızlı değilim. Peki Yuanying aşamasına ulaşamamış bir Xiuxianist onun elinden nasıl kaçabilmiş?

Nazikçe gülümseyen Cha Ge’den yalnızca iki kelime duyuldu: “Uçan Kılıç!

Muhafız başta afallasa da kendine gelince gözleri ışık saçmaya başladı.

Uçan kılıcı kullanan kişinin gücü fazla değilken kılıç üzerindeki hızı çok yüksekse bu uçan kılıcın oldukça değerli olduğunun alametidir. Tabii diğer bir ihtimal de uçan kılıçlar için özel tekniklerinin olmasıydı. Fakat Cha Ge’nin düşüncesine göre kılıcın kalitesinin yüksek olma ihtimali daha ağır basıyordu.

İstihbaratıma göre Xiuxianistin uçan kılıcı en azından yüksek seviye kutsal silah.” Aslında Cha Ge uçan kılıcın üst seviye olduğundan kuşkulanıyordu. Çünkü Sang Mo’nun ne denli hızlı olduğunu iyi biliyordu.

Fakat henüz Yuanying aşamasına ulaşamamış bir Xiuxianistin nasıl üst seviye kutsal silahı olabilirdi?

Ne de olsa Dongxu aşamasındaki uzmanların bile üst seviye kutsal silah elde edebilmek için yığınla harcama yapması gerekirdi.

Deniş aşırı Xiuzhen dünyasında bile hiçbir okul Yuanying aşamasına ulaşamamış birine üst seviye kutsal silah vermezdi.

Zaten yüksek kalite kutsal silah olması bile kabullenmesi zor bir durumdu.

Belki de talih bu Xiuxianistin yüzüne gülmüş ve yüksek seviye bir kutsal silaha denk gelmiştir.” Cha Ge zihninde bu düşüncelerle meşguldü.

Ansızın—

Pa!Pa!Pa!...

Arkadan alkış sesleri geldi. Sesin kaynağı Cha Ge’ye fazlasıyla benzeyen biriydi. Yalnızca yüzüne bakınca bile insanın aklına zehirli yılanlar geliyordu. Bu kişi diğer vekil usta Cha Po idi.

Üçüncü kardeş, az önce söylediğin şey gayet mantıklı. Xiuxianisti yakalamak için seninle gelsem sorun olur mu?” Cha Po gülümsüyordu.

Cha Ge içten içe lanet okurken ifadesi de ciddi anlamda değişmişti.

Lanet olası Cha Po. Senin hali hazırda yüksek seviye kutsal silahın var. Yıldırım Çekicinin ortaya çıkmasını uzun zamandır bekliyordum. Şimdi ortaya çıkış haberini alıyorum ve bir de Xiuxianistin yüksek seviye uçan kılıcı olduğunu buluyorum. İki kat keyifliyken sen çıkmış onlar için beni karşına alıyorsun. Sana kardeş demeye bin şahit ister!

Olağan üstü sinirliydi. Gizlemeye çalışsa bile yüz ifadesi onu ele veriyordu.

İkinci kardeş, büyük kardeş eline en son geçen yüksek seviye kutsal silahı sana vermedi mi? Bende bir tane bile yok.” dedi Cha Ge kızgınca. Lafı gevelemeden geçmişi masaya yatırdı.

Cha Po bunu duyunca anladı ki üçüncü kardeşi kendisinin yüksek seviye kutsal silahlarda hak iddia etmek üzere geldiğini düşünmüştü. Cha Po kahkahayı patlattı. “Üçüncü kardeş, kendini küçültüyorsun. Beni daha iyi tanıman gerekirdi. Benim zaten yüksek seviye silahım varken neden bir tane daha arzulayayım? Mağarada sıkıldığımdan seninle çıkarım diye düşünmüştüm. Benim için de bir değişiklik olur hem.

Ciddi misin?” Cha Ge ikna olmamıştı.

Üçüncü kardeş, gökler şahidim olsun ki o kutsal silahları almaya çalışırsam şuradan şuraya gitmek nasip olmasın! Biz kardeşiz. Sence ben kardeşinin hazinelerine göz dikecek biri miyim?

Cha Ge şüpheyi bir kenara bırakıp kardeşine inanmayı seçti. Kardeşinin kişiliğini biliyordu ama biraz önce aklı bulanıktı. “İkinci kardeş, sinirlenme. Hazırsan hemen gidelim.

Cha Po güldü. “Pekala, böylesi daha iyi. Sang Mo’ya mesaj gönderip yeşil gözlü balık klanının bölgedeki hareketlilikleri bize bildirmesini emrettim.

Mükemmel. Gidelim o halde!” Cha Ge kahkahaya boğuldu. Kan Kırmızı Mağaranın iki vekil ustası birlikte mağaradan çıktılar. İki kardeşin asıl formları, üst seviye bir yılan türü olan kan kırmızı su pitonuydu.

Cha Ge erken Yuanying aşamasında olsa da güç bakımından Sang Mo’dan üstündü. Orta Yuanying aşamasındaki Cha Po ile Sang Mo’yu karşılaştırmanınsa hiç lüzumu yoktu.

 

Su altında birkaç bin li uzanan yeşil renkli sıradağlarda, bir adam bir mağaranın içinde bağdaş kurmuş pratik yapıyordu. Belli belirsiz bir bulut vücudunun etrafında dönerken, çevresinde de 3 tane jindan havada süzülüyordu.

Uzun zaman sonra, bulut küçüldü ve adamla birleşti. Bulut gidince adamın yüzü de ortaya çıktı. Doğal olarak bu adam Qin Yu idi. Yarım yıl öncesine nazaran şimdiki Qin Yu’nun soğuk bir ifadesi vardı.

Gözlerini açıp kan donduran bakışlarıyla etrafında göz gezdirdi.

O kadar jindan arıtmama rağmen hala ileri Nebula aşamasına ulaşamadım.” Yüzünde çaresizliğini yansıtan bir ifade vardı.

Jindanı arıtırken, içerisindeki %90lık kısmı oluşturan saf olmayan kısımlar yıldız alevince yakılıyor ve geriye özümsemek için yalnızca %10 saf enerji kalıyordu. Son yarım yılda 32 Sang klanı üyesini öldürmüştü. Çoğunluğu erken Jindan aşamasındayken bir kısmı da orta Jindan aşamasındaydı. İçlerinden sadece 3 tanesi ileri Jindan aşamasına ulaşmıştı.

Qin Yu’nun tahminlerine göre 10 kadar jindan arıtınca ileri Nebula aşamasına ulaşması gerekiyordu.

Gel gör ki 32 jindan arıtmış olsa da bu jindanların barındırdığı enerji 10 jindanın enerjisinden daha azdı. Fakat fark çok fazla olmadığından ve her gün pratik yaptığından yakın zamanda ileri Nebula aşamasına ulaşmayı umuyordu.

An itibariyle orta Nebula aşamasının zirvesindeyim ve hızım da Sang Mo’nun hızından biraz daha yüksek.” Qin Yu gülümsedi.

Son yarım yılda kuzeydeki 100 bin li yarıçapındaki alana doğru kaçmamıştı. Çünkü bu bölgede daha fazla takipçi olacaktı. Bu sebeple sürekli güneye ilerlemişti, kaçarken bile.

Bazen geçici olsa da doğu ve batıya da gitmişti ama kuzeye hiç gitmemişti.

Son yarım yılda pratik yapmış, düşmanlarını avlamış veya güneye doğru ilerlemişti. Şu ana kadar 1 milyon li mesafe kat etmişti. Ayrıca öldürdüğü düşmanları üzerinde Ruh İncelemesi kullandığından yerinin her seferinde nasıl bulunduğunu da öğrenmişti.

Yeşil gözlü balık klanı.” Qin Yu hayal kırıklığına uğramıştı.

Yeşil gözlü balık klanının kontrolündeki balıkları normal balıklardan ayırt etmek mümkün değildi. En azından Qin Yu bu ayrımı yapamazdı. Bunun yanında, balıklar okyanusta rastlanması en kolay hayvanlar olduklarından sürülerin arasında rahatça Qin Yu’yu, o farkına bile varmadan izleyebilmişlerdi.

Böylece Qin Yu balık sürülerinden uzak durmaya başlamıştı. Hala bulunma ihtimali vardı ama balık sürülerinden uzak durduğu için önceki kadar yüksek bir ihtimal söz konusu değildi.

Xiao Hei her nasılsa benden bile daha hızlı. Şu anda güneybatı tarafında.” Qin Yu gözlerini kapattığında Xiao Hei’nin kabaca yerini hissedebiliyordu. Aslında Xiao Hei’nin varlığını çok daha öncesinden sezmişti. Ancak Xiao Hei peşinde birileri varmış gibi durmadan güneye ilerliyordu.

Qin Yu, Xiao Hei’nin kendisiyle buluşmayıp güneye ilerlediğini görünce peşinde düşmanlar olduğunu düşünüp endişeye kapılmıştı. Peşine takılmış olsa da, Xiao Hei’nin hızından ötürü aralarındaki mesafe gitgide artıyordu.

Qin Yu da bu durumdan sonra Xiao Hei’nin hızının, son karşılaştıklarında Geçen Yıldırımın 9 Parıltısı kullanırken ulaştığı hızdan bile fazla olduğu belki de hızının %100 arttığı sonucuna ulaşmıştı. Xiao Hei’ye yetişemeyince Qin Yu’da ister istemez pes etmişti.

Xiao Hei’nin nasıl bu denli hızlı olduğuna dair tahminleri vardı. Ya çok fazla şeytani hayvan yemiş ve gücünü kayda değer miktarda artırmıştı ya da gizli bir hareket yeteneği kullanıyordu.

Xiao Hei’nin yasak bir teknikle kendisini tamamen değiştirdiği ise aklının ucundan bile geçmemişti. Xiao Hei o teknikle kendisini yeniden oluşturmuş ve her açıdan geçmiş halinden farklı birine dönüşmüştü. Fakat bu bir yasak teknik olduğundan, sonuçtan mükemmeliyet beklemek mantıksız olurdu.

Yarım yıldır Xiao Hei’yi görmedim.

Gülümsedi ve şimşek gibi mağaradan ayrıldı. Hemen sonrasında güneydoğuya yöneldi. Bir Xiuyaoiste rastlamadıkça yoldan ayrılmadı.

Xiao Hei de bana doğru geliyor.

Qin Yu’nun yüzünü neşeli bir ifade sararken hemencecik hızını artırdı. İlerlemek onun ikinci önceliğiydi. Yoldayken önceliği peşindeki Xiuyaositlere ve Sang klanı üyelerine acımasızca karşılık vermekti.

 

Qin Yu bir yandan ilerleyip bir yandan da pratik yaparken 3 ay gelip geçti.

İlginçtir, Sang klanı üyeleri takibi bırakmış gibiydiler. Qin Yu 3 ay boyunca Sang klanından birine rastlamadığından çok daha hızlı seyahat etti. Yalnızca üç ayda, önceki sefer yarım yılda kat ettiği mesafe kadar yol aldı.

1 milyon li’den fazla ilerlemişti. Böylesine uzun bir mesafe ilerledikten sonra duygularına hakim olamıyordu.

Bu esnada Xiao Hei de kendisine doğru geldiğinden ve hala karşılaşamadıklarından aradaki mesafenin başlangıçta ne kadar fazla olduğunu hayal etmek zor değildi. Qin Yu şu anda Qian Long kıtasından 3 milyon li kadar uzaktaydı. Xiao Hei’nin aldığı yol da kendisinin aldığı yoldan kesinlikle az olamazdı.

Bu demek oluyordu ki Xiao Hei son yarım yılda en azından 4-5 milyon li yol kat etmişti.

Qin Yu gibi sürekli olarak kovalanmıyor olsa da, bu kadar zamanda bu kadar fazla mesafe azımsanmayacak nitelikteydi ve Xiao Hei’nin hızının ne denli yüksek olduğunun işaretiydi.

Qin Yu uçan kılıcının üzerinde su içinde ilerlerken kalbi neşe doluydu. Hisleri ona aralarında 100 bin li’den daha az mesafe kaldığını ve bir günden kısa sürede yeniden bir araya geleceklerini söylüyordu. Bu his her ne kadar gizemli olsa da Qin Yu buna inanmayı tercih ediyordu.

Xiao Hei, geliyorum!

Uçan kılıcının üzerinde maksimum hızına ulaştı ve şimşek misali ileri atıldı.

 

Cha Ge ve Cha Po, uçan kılıçlarıyla balık sürüleri ve mercan kayalıkları arasından kıvrılarak ilerliyorlardı. 3 aylık yolculuk boyunca oldukça rahatlardı. Bazen batıya doğru yol alıyorlar bazen de yol boyunca karşılaştıkları Xiuyaoistlerin evlerine konuk olup masadan kuş sütünün bile eksik olmadığı sofralarda yiyip içiyorlardı.

İkinci kardeş, yeşil gözlü balık klanı hiçbir işe yaramıyor.” dedi Cha Ge.

Yeşil gözlü balık klanının etkisi, Qin Yu onları fark ettikten sonra ciddi manada azalmıştı. Ruh İncelemesiyle onlar hakkında bilgi sahibi olmuş ve artık balık sürülerinden sakınır olmuştu. Artık yeşil gözlü balık klanı üyeleri ancak birkaç günde bir Qin Yu’nun izini bulabiliyorlardı.

İki gün önce aldıkları mesaja göre Qin Yu kendilerinden 100 bin li uzaklıktaydı.

Cha Po gülümseyerek konuştu. “Endişelenme. 2 gün önce aldığımız mesajı ve Xiuxianistin hızını göz önünde bulundurursak aramızda çok fazla mesafe kalmamış olmalı. 2 gün içinde onu yakalarız. O yüzden kutsal sezgin sürekli tetikte olsun.”

İçini ferah tut. Kaçmasına müsaade etmeyeceğim.” Cha Ge’nin yüzünde kötücül bir gülümseme belirdi. Nice zamandır yüksek seviye bir kutsal silah arzuluyordu.

Birden Cha Po’nun gözleri parladı. “Hah, ileri Jindan aşamasında bir siyah kartal. Okyanusun derinliklerinde kuş görmek oldukça nadir bir manzara. Üçüncü kardeş, şimdilik burada bekle. Uzun zamandır kuş eti tatmadım.” dedi ve kuzeye doğru fırladı.

İkinci kardeş beni de bekle. Ben de kuş eti tadacağım.

Cha Ge kahkaha atıp Cha Po’nun peşine takıldı.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44348 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr