Cilt 4 - Bölüm 9: Gecenin Misafirleri (1/2)

avatar
250 4

Start - Kapının Ardındaki Dünya - Cilt 4 - Bölüm 9: Gecenin Misafirleri (1/2)


Öğle vaktiydi ve güneş tepedeydi. Sokakta hâlâ insanlar vardı ve onlar fark etmesin diye kan lekelerini gizlemeye çalışarak yürüyordu.

 

Cesetlerden aldığı cübbeleri keserek sol kolunu tamamen gizlemiş, kılıcını tekrar sargı bezleri ile kaplamıştı. Yüzüne bir gölge düşüren kapüşonu başındaydı ve gözleri haricinde tanınabilecek herhangi bir kısmı açık değildi.

 

Toplamda üç defa şifa iksirini içmişti. Yürürken başı dönüyordu. Sokak aralarında kusmuş, bir iki defa düşmüştü ama en sonunda tekrar Rager’in evine varmıştı.

 

“Keşke onları sorgulamak aklıma gelseydi,” diye düşündü. “Diğer çete üyelerinin yerini öğrenebilirdim.”

 

Daha fazla çete üyesi demek daha fazla şifa iksiri demekti. Yu bulduğu iksiri bitirmek yerine kilisede sakladığı için tekrar ihtiyacı olduğunda gidip alabilirdi ama o matara birkaç kullanımdan sonra bitecek ve Yu yenilerini arayacaktı.

 

“Bir dakika… Düşünüyorum…”

 

Derin nefesler almaya başladı. Neden düşünebildiğini anlamaya çalıştı ve cevabı hemen buldu. Şifa iksiri kısa süreli olarak düşünmesini engellese de sigara yokken Yu tekrar düşünmeye başlıyordu.

 

Sigaraya ulaşmak için kapıyı sertçe çaldı.

 

“Yu!”

 

Kapı ikinci çalışının ardından hemen açıldı. Açan sarışın kız henüz yüzünü bile görmeden Yu’nun adını bağırmıştı.

 

Yu yüzünü açtı ve kendisini tamamen tanımasını sağladı. Amelia’nın gözleri dolmuştu, hemen onu tutup içeri çekti.

 

“Neden? Nereye gittin? Neden evden ayrıldın?”

 

Yu, Amelia’nın sorularından ve ona sarılmaya çalışan kolundan sendeleyerek uzaklaştı, kendini minderlerin üstüne bıraktı.

 

“Elim…” dedi elini göstererek. Sağ elini saran sargı siyah kanla kaplanmıştı. “Sigara, düşünmek istemiyorum.”

 

“Baba! Geldi!”

 

Rager bu sefer üst kattan değil de mutfaktan çıktı. Koşarak Yu’nun yanına geldi ve eğildi. “Mu hârde nereye gittin? Sana ne ordu?”

 

Yu, Rager’e elini uzattı ve incelemesine izin verirken konuştu. “Çete üyelerinin yanına gittim. Bulduğum herkesi öldürdüm.”

 

Rager şaşakaldı. “N-ne yaptın?”

 

“Yaprak… Düşünmeye başlıyorum, Rager. Düşündükçe aklıma geliyor… Aklıma geldikçe sinirleniyorum…” Nefes alışverişini dengelemeye çalışıyordu. “Lütfen.”

 

Amelia üst kata koştu.

 

“Neden möyre mir şey yaptın? Senden munu istemedik.”

 

“Sizin için yapmadım,” diye cevap verdi Yu. “Yaptım çünkü yapmak istedim.”

 

Ona gerçek duygularını söylemek istemiyordu. Geçiştirmeyi denemek daha iyi olacaktı. Öyle de yaptı, tüm sorulara aynı yanıtları vererek Rager’e tatmin edici hiçbir bilgi sunmadı.

 

“Buyur baba.”

 

Amelia sigara ve şifa iksiri getirmişti. Şifa iksirini gören Yu’nun ametist gözleri parladı. Tekrar kullanacaktı. Tekrar huzura kavuşacaktı.

 

Rager iksiri ona içirdi.

 

Ama bu, bugün iksiri beşinci tüketişiydi. Yu’nun vücudu bunu kaldıracak durumda değildi. Şifa iksiri her zamanki etkisini göstermek yerine Yu’nun gözlerini kararttı.

 

Yu bayıldı.

 

***

 

Rüya yoktu, ses yoktu. Yalnızca uyuduğu süre boyunca onu sarmalayan bir hiçlik ile baş başaydı.

 

Kötü sayılmazdı. Doğmadan öncesi gibiydi. Hiçbir şey görmüyor, hiçbir şey duymuyor, hiçbir şey hissetmiyor, hiçbir şey bilmiyordu. Ölümden ve ölüm sonrasından korkmasına rağmen hiçliği kabulleniyor ve ona daha fazla maruz kalmak istiyordu.

 

“Ama içinde ben olursam hiçlik, hiçlik olmaz.”

 

Temelinde varlığın aksi olan kavramın içine herhangi bir şey sokarsa tekrar varlığa dönüşürdü. Kendi kendine anlamsız şekilde homurdandıktan sonra kaşlarını çattı.

 

“Felsefe yapma Yu, sikerim.”

 

Başı ağrıyordu. İki kulağı da çınlıyordu. Ayağa kalktı ve kendini bayıldığı salonda buldu. Dün geceki gibi bir sofra kurulmuştu ve ailenin tüm üyeleri sofranın çevresindeydi. Yu’nun uyandığını fark eden ilk kişi Amelia oldu.

 

“Günaydın,” dedi iki elini göğsüne götürerek.

 

Yu onun yüzündeki gülümsemenin masumiyetini fark ettiğinde kalbinde bir burukluk belirdi. Mavi gözlerindeki parıltı aklındaki ışıltılı geleceğin bir yansımasıydı.

 

Amelia’nın ardından diğerleri de Yu’ya döndü. Rami’nin yüzünde hâlâ yediği dayağın izleri vardı ve kısa sürede geçecek gibi gözükmüyordu. Küçük karısı Ursula kocasının yanındaydı. Masha’nın yanında çocukları vardı ve Rager yine sofranın başına oturmuştu.

 

“Gün şu anda pek de aydın değir gerçi,” dedi Rager. “Nasırsın?”

 

Kötüyüm diyerek tanımadığı insanların başını biraz daha ağrıtmak istemedi. Çatan kaşlarını gevşetti ve sol eliyle yanaklarını ovdu.

 

“İyiyim,” diye cevap verdi. “Eğer vücudum ve akıl sağlığım yeterince iyi olsaydı daha fazlasını da yapabilirdim.”

 

İnsanların kolayca öldürülebilir olması aklına gelen ilk şeylerden biriydi. Parmakları ete girdiği zaman lanetli koluyla vücudunun birleşiminde hissettiği baskı, kalbinin hızla atışı, yalnızca ve yalnızca onun merhametine kalmaları... Tüm bunlar Yu’yu delirtircesine heyecanlandırmıştı.

 

“İyireşmen dışında yapman gereken mir şey yok,” dedi Rager.

 

“Zannetmiyorum.” Yu’nun sesi derinden çıkmıştı. “Yapmam gereken bir şeyler var...”

 

İçinde yükselen öfkeyi bastırabilmek için derin nefesler almaya başladı. İnsanları öldürüyordu. Bunu kasıtlı olarak, isteyerek yapıyordu. Öldürdüğü bir kişi daha aklına geldi, öldürdükleri arasında canını en çok yakan kişiydi. Kasıtlı olsun ya da olmasın Yu, Yurine’yi öldüren kişiydi.

 

Az önceki heyecanlı duygu durumu yerini öfke ve sinir krizine bırakmak üzereydi. Öyle ki buradaki insanlara zarar vermesi bile olasıydı. Yumruklarını sıktı. Öfke, ağlamasına neden olmak üzereydi.

 

“Bunu al.” Amelia yardımına yetişti. “Yakıyorum, al.”

 

Mumların yardımıyla sigaranın ucunu yakan Amelia onu Yu’ya verdi ve Yu hiç zaman kaybetmeden dudaklarının arasına koyup içine çekti.

 

Siniri kısa sürede yatışırken Rager’e ve zehir üretimindeki kabiliyetine teşekkür etti. Yaptığı şeyin kötü olduğunun farkında olsa da iyinin ve kötünün arasında ayrım yapmak artık anlamsız görünüyordu. Onu ahlaki bir çizgi üzerinde tutabilecek tüm etmenler yok olmuştu.

 

“Ger, yemeğe katır. Uyurken karnın gururduyordu.”

 

Amelia, Yu’nun oturabilmesi için babasından uzaklaşarak ona yer açtı ama Yu gelmekte tereddüt etti. Sigarasına daha yeni başlamıştı.

 

“Şu anda bunu içiyorum,” dedi Rager’e. “Oraya gelirsem dumanından rahatsız olacaklar.”

 

“Möyre mir kimarrık mekremiyordum.”

 

“Ne dedin amına koyayım?”

 

Kendisinden beklenmeyen şeyin ne olduğunu anlamamıştı. Amelia sofradan kalktı ve mutfaktan bir sehpa alıp Yu’nun önüne getirdi. Daha sonra yemeğini ve birasını sehpanın üstüne koydu. Yemekte yine yulaf lapası vardı.

 

“Teşekkür ederim,” dedi Yu.

 

Samimi değildi ve baştan savma bir şekilde söylemiş olsa da Yu Valarfin’den teşekkür almak Amelia’yı gülümsetti. Yu gece olduğunda onunla cinsel ilişkiye girebilir miydi merak ediyordu.

 

“Yine de Rami’den hızrı toparrandın he~” Rager hafifçe gülümsedi. “Şu anda mir şeyin var mı?”

 

Yu sağ eline baktı. Avucunun içi kararmış ve kabuk bağlamıştı. Kabuğun yapısını hissedebilmek için burnuna götürdü ve ucuyla dokundu. Sol eli gibi sert olsa da elinin hareketine engel olmuyordu. Ayrıca üstünde hafif bir yanık kokusu vardı.

 

“Lütfen bu da böyle olmasın,” diye iç geçirdi. Çirkin bir uzuv yeterliydi, daha fazlasını vücudunun diğer yerlerinde taşımak istemiyordu.

 

Fakat bundan tamamen rahatsız da değildi. Eğer kanındaki lanet yaralarını beklenenden hızlı bir şekilde iyileştirecekse siyah kısımları umursamazdı. Bir an önce iyileşmek ve buradan gitmek istiyordu. Belki kimsenin olmadığı bir alanın ortasında yalnız başına kaldığında ne yapması gerektiğini düşünebilirdi.

 

“İyi olduğumu zannediyorum. Tahmininden hızlı iyileşmeyi umuyorum.”

 

Rager’in iyileşmesini umduğu süre bir aydı. Keichi Tempo’nun ve Yu Zao Long’un şehre varışına ise yaklaşık üç hafta vardı. Şu anda herhangi bir şey düşünmekten korktuğu için plan yapamıyordu ama insanlara zarar veremeyeceği bir yerde olduğunda tüm gününü ağlamak ve bağırmakla harcayıp sonunda düşünmeye başlayabilirdi.

 

“Peki, seni gören ordu mu?”

 

Beklemediği bir soru, sormasını beklemediği bir kişiden gelmişti. Rami omzunun üstünden Yu’ya bakıyordu.

 

Çocuklar onu görmüştü, pencereden çıkardığı yaşlı adam ve arkasındaki kadın da onu görmüştü. Evlerinin penceresinden yoldan geçen tuhaf görünümlü adama bakan pek çok kişi vardı.

 

Yu açıkça görülmüştü ve onu izleyerek nereye gittiğini de bulabilirlerdi.

 

“Neden cevap vermiyorsun?” diye sordu Amelia.

 

“Bir şey düşünecek durumda değildim. Muhtemelen beni görenler olmuştur ama bunun için belirgin yerlerimi gizlemiştim.”

 

Elbette bu yeterli değildi. Sıradan bir görünüme sahip olsaydı görülme mevzusu büyük bir soruna dönüşmezdi ama sargılarla sarılmış vücudu onu çok daha kolay takip edilebilir birine dönüştürüyordu.

 

Olayın yaşandığı esnada bilinci yerinde olsa da akıl sağlığı iyi bir durumda değildi ve onu takip edebilecekler hakkında endişelenmemişti. Açıkçası şimdi de endişelenmiyordu. Sadece şu an sahip olduğu düzenin bozulacak olması nahoş bir his yaratıyordu.

 

“Seni takip ederrerse...” Masha anlaşılacağı üzere çocukları için endişeliydi.

 

Yu onun endişelerini gidermek için seri cevap verdi. “Takip ettikleri son kişi olurum.”

 

Eğer on kişi evi basıp içeri girerse Yu onlara karşı kendini ya da buradakileri savunamazdı. Buradakileri savunmak gibi bir niyeti zaten yoktu ama kendini savunamaması sıkıntı yaratabilirdi. Ölüm hakkındaki düşünceleri nefret dolu olsa da artık kendi ölümü hakkında endişelenemiyordu.

 

Ama bu ölmeyi kabul ettiği ve gözü kapalı bir şekilde ölüme yürüyeceği anlamına da gelmiyordu. Hâlâ bir insandı ve diğer tüm insanlar gibi yaşamaya programlıydı. Yaşamak için elinden geleni yapmak milyarlarca yıl önce onun DNA’sına işlenmişti.

 

Elini biraya ya da sigaraya götürmeden hızlıca yulaf lapasını bitirdikten sonra sigara ve içkisini birlikte içmeye başladı.

 

Rager endişelerini dile getirdi. “Çok fazrarar, evi masarrarsa hiçmirimizi sağ mırakmazlar.”

 

“Onlara uyuşturucu sağlıyorsan seni bırakırlar,” dedi Yu.

 

“Munun ne önemi var?”

 

“Merak etme.” Yu sakindi. Biradan bir yudum aldıktan sonra sigarasını çekti. “Yapabilecekleri en kötü şey evi ateşe vermek olur ama bunu yapamazlar. Binalar birbirine çok yakın, kendileri ile birlikte tüm şehri yakarlar.”

 

Geriye iki seçenek kalıyordu. İlki ev sakinlerini teker teker avlamaktı ama bulundukları ev öyle ücra bir konumda değildi. Şehir meydanında olmasa da kolayca oraya ulaşmaları mümkündü. Yu’nun ara sokaklarda yaptığı gibi birini kolayca öldürmek kolay olmayacaktı.

 

Gece vakti evi basabilirlerdi ki diğer seçenekler arasında bu daha mantıklı bir hamle olurdu. Böyle bir durumda da evin içine aynı anda girmeleri mümkün olmazdı. Burada durup bir savunma oluşturmak Yu için zor değildi.

 

“Evet... Evi basabilirler... Onları öldürebilirim. Buraya gelirlerse -ki o sokaklardaki herkese beni sorup burayı bulmaları zor olmayacak- benim elimde ölecekler. Onların canını alacağım. Hepsini öldüreceğim.”

 

Gelmelerini istiyordu.

 

“Belki önce buraya birkaç kişiyi gönderip sizi yoklamayı denerler. Dün gece iki adamları bir ‘şeytan’ tarafından saldırıya uğruyor ve bugün de bir grupları yeni bir saldırının hedefi oluyor...”

 

Yu konuşmaya başladığında Masha ve çocukları yemeklerini bitirmişti. Masha çocuklarını insanları öldürmekle ilgili konuşmalardan korumak için onları aldı ve salondan ayrıldı.

 

“Kraliyet şehri geri aldığına göre kısa sürede devriyelere başlar, hatta şu anda başlamış olabilirler. Yani ilk başta doğrudan bir saldırıya geçmeleri mümkün değil. Evet, önce birkaç kişi gönderecekler.”

 

Normalde düşünmeye müsait olduğunda düşündüğü şeyler Yurine ve yaşananlar ile ilgili olduğu için kaçmaya çalışıyor ve zararlı maddelere sığınıyordu. Konu farklı bir şey düşünmeye geldiğindeyse bu maddelerin düşünmekte yardımcı olduğunu fark etti. Anladığı kadarıyla Rager’in ilaçları insan isteklerini gerçekleştirmeye yönelik çalışıyordu.

 

İnsanları öldürmek için plan yapmak düşünmesi gereken asıl konulardan kaçmasına yardımcı oluyordu. Rager’in yarattığı fantastik morfinin etkisini tekrar hisseder gibi oldu. İçine serin bir hava doldu, karnında neşeyle kanat çırpan kelebekler onu gıdıkladı.

 

“Belki bu gece gönderirler. Olası şüphelilerini ellerinden kaçırmamak için erken davranmaları gerek. Ayrıca kraliyet yakında şehrin kontrolünü tamamen sağlayacağı için suç örgütleri de tehlikeye girecek. Yani kraliyet asayişi tamamen sağlamadan önce yapabilecekleri her şeyi yapacaklardır.”

 

Birasından biraz daha içti.

 

“Belki bugün direkt saldırırlar. Eğer yapabilecekleri her şeyi hızlıca yapıp kraliyet onların varlığına son vermeden önce kazanabilecekleri her şeyi kazanmak isterlerse bunu yapabilirler. Seni kaçırırlar ve onlar için uyuşturucu üretmeye zorlarlar. Şehrin dışına çıkabilirlerse çok para kazanacaklardır.”

 

Onları hemen kraliyete bildirmek Rager’in yapabileceği en iyi şey olurdu ama bu durumda Yu kimseyi öldüremezdi. Kraliyet ile çalışmayı da istemiyordu.

 

“Herhangi bir anda saldırıya uğramanız yüksek bir ihtimal.”

-------------------------

10.07.2022 – 16:00






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr