Cilt 3 - Bölüm 53: Bakire, Terazi ve Ejderha (2/2)

avatar
310 4

Start - Kapının Ardındaki Dünya - Cilt 3 - Bölüm 53: Bakire, Terazi ve Ejderha (2/2)


“Neden onu hemen yakmıyoruz?” Fâ’nın sesi Yu Zao’nun zihnindeydi.

 

“Çünkü benim kanımdan olan ve onuru ile dövüşmek isteyen bir şövalye, bir Long.”

 

Büyü kullanmanın onursuz olduğunu düşünmüyordu ama büyü kullanmaya niyeti olmayan bir rakibe karşı kullanmanın adil olmadığı ortadaydı.

 

“Bir Long olsa bile sizin asaletinizden çok uzak, majesteleri. Öylesine birinin sizi oyalamasına müsaade etmemelisiniz.”

 

Fâ kendini Link Yachi Long olarak tanıtan kişiyi hemen öldürme konusunda ısrarcıydı ama Yu Zao öyle yapmayacaktı. Onunla dövüşecekti.

 

“Başak Şövalyesi Link Yachi Long,” diye tekrar etti karşısındaki şövalye. Uzun ince bir vücudu ve hafif feminen bir yüzü vardı ama savaştaki her erkek gibi gözlerindeki ölüm havası fark ediliyordu.

 

“Yu Zao,” diye cevap verdi Yu Zao. Basit olmayı seviyor ve unvanlardan hoşlanmıyordu. Zaten onun kim olduğunu kundaktaki bebekten ölüm yatağındaki yaşlıya kadar herkes biliyordu.

 

“Bir düşman askerine karşı gereğinden fazla iyi niyetlisiniz…” Fâ’nın iç çektiğini hissetti.

 

Yu Zao uzun ve kaslıydı, iri vücudu sayesinde ilk başta insanlar onun kaba biri olduğunu düşünebilirdi ama aslında kibar biriydi. İnce düşünmeye özen gösteriyor ve insanları umursuyordu.

 

Arada sırada onun da sabrının taştığı anlar oluyor ve bazı şeylere tolerans göstermiyordu tabii ama her insan arada sırada kişiliğinin dışında hareketler yapabilirdi.

 

Link Yachi Long ya buraya gelene kadar ya vücudundaki manayı gereğinden fazla harcamamaya özen göstermiş olmalıydı ya da vücudunda inanılmaz derecede bir mana yoğunluğu vardı.

 

Çünkü Yu Zao’nun üstüne şimşek gibi atılmıştı. Eğer Yu Zao normal bir insan olsaydı şu anda karnında bir delik olabilirdi ama o normal bir insan değildi, Yakut Ejderhası tarafından seçilmiş özel olandı.

 

Kükredi ve kılıcı Fâ’yı savurdu. Yu Zao, Link’den daha güçlüydü ve Fâ, Link’in elindeki kılıca çarpınca Link’in kolu yukarı kalktı. Elindeki kılıcı düşürmemişti ama havadaydı.

 

Link kılıcını geri indirip gardını almadan önce Yu Zao sol yumruğunu ona doğru götürdü. Amacı yumruğu yüzüne indirmekti ama başaramadı. Link başını yana eğdi ve Yu Zao’nun kolunu tuttu, kolundan aldığı destekle zıpladı ve başına tekme atmayı denedi.

 

Yu Zao eğilerek tekmeden kurtuldu ve dengesini kaybetmeden hemen önce Link, Yu Zao’nun kolunu bırakıp yere geri indi. Yu Zao kılıcını Link’in başına indirmeyi denediğinde Link sağa sıçradı, Yu Zao bir hamle daha yaptığında Link aynı yöne tekrar sıçradı.

 

Yu Zao kılıcı ile ona vurmaya çalışıyor, Link tavşan gibi sekerek hamlelerden kaçıyor, bu esnada Yu Zao’nun etrafında dönüyordu.

 

Dönmeyi bırakıp kılıcını Yu Zao’nun boynunu kesmek üzere savurdu ama Yu Zao, Fâ’yı kullanarak hamleyi karşıladı. Sonra Link’in kılıcını itti ve Link geriledi.

 

Yu Zao ve Link aynı anda zıpladı ama ikisinin de zıplama nedeni birbirlerine saldırmak değildi. Savaş alanındaydılar ve etrafları birbirini öldüren insanlarla doluydu.

 

İki tarafın süvarileri Yu Zao ve Link’in üzerine at koşturduğunda ikisi de zıpladı ve onlardan kaçındı. Daha sonra aralarına daha fazla süvari girdi ve Yu Zao, Link’i gözden kaybetti.

 

“Kaçtı mı?” diye sordu Fâ.

 

“Zannetmiyorum.”

 

İki yüz, belki iki yüz elli civarı Long belki vardı ama Yu Zao bile hepsini tanımıyordu. Link Yachi de tanıdığı Longlar arasında değildi.

 

Yine de kaybedeceğine hemen karar verip kaçacak birine benzemiyordu.

 

Üzerine gelen iki şövalye gördüğünde sol eline yumruk şeklini verip yukarı kaldırdı ve yerden toprak bir sütun yükseltti. Şövalyelerden biri toprak sütunu yerken bir diğeri arkadaşının yanından geçti ve elindeki mızrağı Yu Zao’ya saplamayı denedi.

 

“GEBER!” diye bağırmıştı göğsünde bir terazi figürü taşıyan şövalye.

 

Fakat ölen Yu Zao olmadı. Yu Zao mızraktan sıyrıldı ve Fâ’yı şövalyenin başına indirdi. O kadar kuvvetli bir şekilde vurmuştu ki şövalyenin başındaki çelik miğfer içeri göçtü ve şövalyenin gözleri patladı.

 

Yu Zao savaş alanında farklı ölüm şekilleri görmüştü ama bu gördükleri arasında ayrı bir vahşet seviyesindeydi. Böyle bir şey yaptığı için utanç duysa da savaşmaya devam etti.

 

“Majesteleri! Lütfen dikkatinizi dağıtmayın!”

 

Fâ alevlerini Yu Zao’nun etrafında bir halka hâline getirdi ve bir patlama ile çevreye yaydı. Bir anda Yu Zao’nun etrafını saran düşmanlar böylece çığlıklar içinde yanarak uçtu.

 

Bundan memnun değildi, yanan insanlar da en nihayetinde Moralıydı. Burada ölen herkes Moralıydı. Onların aileleri, Yu Zao’nun korumak istediği insanlar arasındaydı.

 

Yine de bu insanlar Zodyaizm tarafından kandırılmış, küçük bir zümre ve bu zümrenin yandaşlarının çıkarı uğruna hayatta kalan varlıklara dönüşmüştü.

 

Öfkelendi.

 

“HAAA!”

 

Arkasını döndüğünde ona doğru uçan sarışın şövalyeyi gördü, kılıcını Yu Zao’nun başına indirmek üzereydi. Hemen Fâ’yı kaldırdı ve Link’in kılıcını karşıladı.

 

Link çevik bir hareketle Yu Zao’nun Fâ’sının üstüne binen kılıcından destek aldı ve havada dönüp Yu Zao’nun arkasına geçti.

 

“Ah!”

 

Yu Zao arkasını dönmek üzereydi ki Link’den gelen bir ses işitti. Arkasını döndüğünde zırhının üstünde siyah bir yanık izi ile birlikte yerde yatan Link’i gördü.

 

“FÂ!” diye bağırdı Yu Zao öfkeyle.

 

Link arkasına geçtiğinde Fâ onu korumak için alev büyüsünü kullanmıştı.

 

Fâ buna cevap vermedi ve önlerinden iki süvari geçtiğinde Link ayağa kalktı. Kılıcını tekrar doğrulttu ve Yu Zao’ya doğru atıldı.

 

Kılıçları çarpıştı ve çarpıştı. Yu Zao da hızlıydı ama Link daha hızlıydı. Yine de Yu Zao’nun darbeleri Link’in darbelerinden daha güçlüydü.

 

Yu Zao bir boşluk yakaladığını düşündüğünde Link’in boynunu kesmek için kılıcını salladı fakat Link eğildi, şimdi boşluğu veren Yu Zao olmuştu. Link kılıcını ileriye götürdü ve Yu Zao’nun bacağına saplamayı denedi.

 

Yu Zao son anda kılıcın bacağına girmesinden kurtuldu ama yine Link’in kılıcı, Yu Zao’nun bacağının zırh ile korunmayan kısmını sıyırdı. Bu hamleye öfkelenen Fâ tekrar alevlerini kullanarak Link’i yakmayı denedi ama Link bu sefer tüm alev saldırılarından kaçındı.

 

“KRAL ADINA!”

 

Bir başka Kraliyet askeri savaş narası atarak Link’in arkasından saldırıyordu. Belki, çok küçük bir ihtimalle nara atmasaydı başarılı olabilirdi ama böylece tek yaptığı Link’e yerini ele vermek olmuştu.

 

Link döndü, onun kılıcını kendi kılıcı ile karşıladı ve kemerine bağlı hançeri çıkarıp askerin gözüne sapladı. Hançer askerim başının arkasından çıktığında tutmayı bıraktı.

 

Şimdi o asker ölüm anında olduğuna inanamadan derin nefesler alıyordu. Sağlam gözü ile Yu Zao’ya baktı ve sonra yere düştü.

 

“Teslim olmak da bir seçenek,” dedi Link. “Halk için savaştığını söylemiyor musun? İşte, halkın ölüyor!”

 

Etrafında koşuşturan diğer askerleri umursamadan ellerini iki yana açtı ve Yu Zao’ya manzarayı gösterdi.

 

Eğer Yu Zao bu manzarayı ilk kez görüyor olsaydı dehşete kapılır, yaptığı işin doğruluğunu sorgulardı.

 

Ama ilk kez görmüyordu. Daha önce defalarca kez gördüğü bir manzaraydı bu.

 

“Andromeda Kilisesi’nin emrinde insan onuruna ters bir hayat yaşayacaklarına refah için ölmek onlar için çok daha iyi.”

 

“Ölüme sen mi karar veriyorsun?”

 

Link onu öldürmeye çalışan iki askerin daha üstesinden gelirken Yu Zao da üzerine gelen bir süvariyi Fâ’nın alev büyüsüyle öldürdü.

 

“Hayır,” diye yanıtladı sessizce. Sonra he kelimesinde daha da yükselerek konuştu. “Fakat insanların açlıktan ölmesinden daha iyi; kadınların, kızların ve oğlanların katedrallerde tecavüze uğramasından daha iyi; ailesini geçindiremeyen babaların bunu gururuna yediremeyip intihar etmesinden daha iyi.”

 

Yu Zao insanların bunu görmek istememesinden nefret ediyordu. Azer o kadar mükemmel bir araçtı ki hiçbir alkolün yaratmadığı sarhoşluğu yaratıyor, insanların tüm bunları görmezden gelmesini sağlıyordu.

 

“Sözde üst sınıflar bunları anlayamaz tabii, onlar halkın ne çektiğini nereden biliyor ki? Ve bilseler bile umurlarında mı? Umurunda mı, Başak Şövalyesi?”

 

“Benim umurumda,” diye cevapladı Link.

 

“Öyleyse neden bu çürümüş insanların yanındasın?”  diye sordu. “Ben kimsenin ölümüne karar vermedim. Onlara bu düzenin bitmesini istiyorlarsa ölümü göze almalarını söyledim ve onlar da aldılar. Hepsi bu.”

 

Yu Zao ona saldıran bir kişinin daha kafasını kesti ve parlamaya başlayan Fâ’nın sivri ucunu Link’e doğrulttu.

 

“Benim kanımdan biri olduğun için sana fırsat sunacağım, bana katıl.”

 

“Hayır,” Link cevabı hemen yapıştırdı. “Barış hiçbir zaman bizim elimizden gelmeyecek.”

 

Daha fazla konuşmadı ve Yu Zao Long’un üzerine sıçradı. Kılıcını Yu Zao’nun sağ bacağına savurdu, Yu Zao bunu Fâ ile savundu.

 

Link hemen ardından ikinci bir saldırı yaptı, bu sefer Yu Zao’nun sol bacağına saldırdı ama Yu Zao bunu da karşıladı.

 

Link, Yu Zao’nun tepki vermekte zorlandığı bir hızda saldırıyordu. Tekrar ve tekrar bacaklarına saldırdı.

 

“Sol bacak, sağ bacak.”

 

“Sol bacak, sağ bacak.”

 

“Sol bacak, sağ-”

 

Link’in kılıcı bu sefer Yu Zao’nun sağ bacağına gitmedi. Link kendi etrafında bir değil iki tur döndü ve kılıcı Yu Zao’nun sol koluna indirdi.

 

Yu Zao’nun sağ elinde tuttuğu Fâ ise sağ bacağı savunmak için aşağıya inmişti. Link’in kılıcı Yu Zao’nun kolunu vücudundan ayırmayı başaramasa da Yu Zao’yu kükreten derin bir kesik bırakırken Fâ alevler saçtı.

 

Fakat Link, yanma pahasına Yu Zao’nun yanında kaldı. Kılıcını Yu Zao’nun boynuna doğru indirirken aynı anda Fâ’nın alevlerine maruz kalıyor, kulakları parçalayan bir çığlık koparıyordu.

 

Link’in sarı gözlerindeki tek şey öldürme isteğiydi. Bir erkeğin temel içgüdüsü, eline kılıç verdiğinde ortaya çıkan vahşi doğası bu sarı gözlere ve korkunç kükremesine kazınmıştı.

 

Yu Zao başını geri çekmeyi başardığında yüzünde sağ şakağından sol şakağına dek uzanan derin bir çizik oluştu.

 

Link durmadı ve tekrar kılıcını savurdu.

 

Fakat alev almıştı, yanıyordu ve taşıdığı öldürme arzusu onu tahmin edilebilir kılıyordu.

 

Yu Zao kılıç kesiği yüzünden yanan yüzünü, tıpkı Link’in alevleri görmezden geldiği gibi görmezden geldi ve Link’in kılıcını sol bileğindeki zırhın çelik parçası ile durdurdu.

 

Sol kolunu oynattığı için Link’in açtığı kesik yanmış ve canını daha fazla yakmıştı ama can havliyle bunu görmezden geldi ve Fâ’yı taşıyan eliyle yüzüne bir yumruk attı.

 

Yumruk, Link’in burnunu kırmış ve geriletmişti.

 

“Neden onu yaktın…”

 

Yu Zao, Fâ’ya bir soru sormuyordu. Yu Zao, Link’i öldürmeyi bile istememişti.

 

Fakat şimdi Link yanıyordu ve Fâ’nın güçlü alevleri sönse bile yanıklar yüzünden öleceği kesindi.

 

Link de bir Moralıydı ve onun da acı çekmesini istemiyordu.

 

Savaşa başladığında büyü kullanmamaya niyetliydi ama büyü kullanmazsa Link savaşmaya ve acı çekmeye devam edecekti.

 

Onun acısına son vermek için kılıcını kaldırdı, manasını Fâ ile paylaştı ve Fâ tamamen kızıla büründü.

 

Fâ’yı Link’in üstüne indirdiğinde Link kaçınmak yerine kendi kılıcı ile savunmayı tercih etti ve bu, yanlış tercihti.

 

Fâ, Link’in sıradan kılıcını kesti ve Link’in başına inip onu boydan boya yardı.

-------------------------

28.04.2022 – 17:22






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44355 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr