Cilt 3 - Bölüm 53: Bakire, Terazi ve Ejderha (1/2)

avatar
305 4

Start - Kapının Ardındaki Dünya - Cilt 3 - Bölüm 53: Bakire, Terazi ve Ejderha (1/2)


Komodor, at ve rinolarının üstünde, biraz yüksek bir alandan savaşı izliyorlardı. İki taraf da birbirini sarmak için kanatlara doğru uzanmıştı fakat aynı hamleyi iki taraf da yaptığı için düz bir hat üstünde kimsenin baskın olmadığı bir savaş meydana geliyordu.

 

“Cornelia.”

 

Yu, Cornelia’ya seslendi ve Cornelia hemen yüzünü ona çevirdi. Ona karşı duyduğu hisleri itiraf ettiği için göğsü ferahlamış, sanki kanat açmıştı. Şu anda uçabilirmiş gibi hissediyordu.

 

“Merak ediyorum da bu şehrin altında hiçbir gizli geçit yok muydu? Yani şehir lordunun kaçabileceği yollar olması gerekmez mi? Ben olsam kalenin altına inşa ederdim.”

 

“İki tane var fakat ikisi de düşman kontrolünde,” diye yanıtladı Cornelia. “Daha önce oralardan içeri sızmayı düşünmüştük ama Cecilus onların yerini de bildirmiş.”

 

“Kardeş gibi kardeş…”

 

Cecilus’un ölümünü daha bu sabah öğrenmişti ama Yu’nun yanında olmak hiç sevmediği kardeşinin ölümünü unutturuyordu. Yu, Cornelia’nın tattığı en güzel içkiydi.

 

“Henüz tamamen tatmış sayılmam ama… Eminim öyle olacak.”

 

Yine de kardeşi yüzünden Yu’ya karşı mahcup hissediyor ve bu onu öfkelendiriyordu. Yu’nun yanında sinirli gözükmek istemediği için öfkesini sakladı.

 

“Birazdan şehirden kraliyet askerleri çıkacak ve ordumuza arkadan saldıracak.” Yu, Vermia’ya doğru bakıyordu. “Muhtemelen önce bizim harekete geçmemizi bekliyorlardır. Biz öncü birliklere katıldığımızda bizi de arkadan sarabilecekler.”

 

“Öyleyse biraz daha mı bekleyeceğiz?” diye sordu Sivina.

 

“Düşman ordusunun sayısı öncü birliklerimizin sayısından fazla. Eğer beklersek öncü birliklerin kanatları geri düşer, kuşatılır ve yok olurlar,” dedi Keichi. “Üstelik öncü birlikleri bastırsa bile büyücünün harekete geçip tüm öncü birliği yok etme olasılığı var.”

 

Ordularının sayısı, dün geceki kuşatmadaki kayıpları ile birlikte kırk bin civarındaydı ve Yu Zao’nun yirmi bin kişilik ordusuna karşı on bin asker göndermişlerdi.

 

“Evet, büyücüyü etkisiz hâle getirmek için hemen harekete geçmeliyiz,” dedi Yurine. “O ordudaki yoğun manayı buradan bile hissediyorum.”

 

Keichi başını eğip Yurine’ye baktı. Yurine onun bakışlarını fark ettiğinde başını kaldırdı ve komodorunun üstündeki Keichi ile göz göze geldi. Keichi’nin arkasında Akalda oturuyordu.

 

“Ne bakıyorsun?”

 

“Yurine, onunla biraz daha nazik konuşmalısın. Sonuçta aynı ülkeden olmasak da hemşeri sayılırız.”

 

“Yu…” Yurine iç çekti, kafası karışıktı. “Hmph!”

 

“Böyle tatlı tepkiler vererek beni motive ettiğin için teşekkürler.”

 

Yu, Yurine’nin yanağını mıncırdı ve başını eğip saçlarının üstüne bir öpücük kondurdu.

 

“Merak etme, babanın ilgisini çalmaya çalışmıyorum,” dedi Keichi. “Sadece sana bir tavsiye verecektim. Odaklanman gereken şey bir zincir, bağı bununla kuracaksın.”

 

“Zincir mi?” Tavsiyeyi alan Yurine olsa da soruyu soran Yu’ydu.

 

“Bundan fazlasını söylemek işe yaramıyor, üzgünüm.” Keichi başını tekrar savaş alanına çevirdi. Hâlâ bir taraf diğerine üstünlük kuramıyordu. “Sayı farkını düşünürsek kraliyet askerlerinin üstün gelmesi uzun sürmez.”

 

Terazi Katedrali’nin ordusunu yakından görmüştü ve hem Başak Katedrali’nin hem de Cornelia’nın ordusundan çok daha deneyimli, çok daha donanımlı olduğu şüphe götürmezdi.

 

Belki de bu ordu Başak ve Vermilia ordusunu tek başına yenecek kadar güçlüydü ama kraliyet ordusu ayrı meseleydi. Onlar ülkenin kuzeyinde daha iyi şartlarda yetişiyor, erzak sıkıntısı çekmiyor ve güçlü bir motivasyonla savaşıyordu.

 

“Rakip, şehirden gelen birlikler bizi kuşattıktan sonra ikinci bir birlikle kuşatmayı yarmayı deneyeceğimizi düşünmüş olmalı. Şehirde hâlâ otuz binden fazla asker var. Tüm askerleri göndermezler ama yirmi beş binini gönderseler aradaki fark beş bin olur…”

 

Yu kendi kendine mi konuşuyordu yoksa onlara bir şey mi anlatıyordu Cornelia anlayamadı.

 

“Rakip bizim sağ kanadımızın uzağından bir birlik göndermiş olsa gerek. Süvarilerimiz ile şehirden çıkan askerlerin oluşturduğu kuşatmayı yarmamızı engellemeyi deneyeceklerdir. On beş bin asker Cornelia ve Sivina ile birlikte desteğe insin. Sen, ben, Yurine, roaronlar ve Jaime de düşmanın göndereceği askerleri avlamaya gidelim.”

 

Keichi’ye bakarak konuşmuştu. Keichi onu sakince dinliyordu ama Cornelia’nın buna bir itirazı vardı.

 

Tamamen duygusal davranacaktı ama Yu’dan ayrı kalırsa onun zarar göreceğine dair güçlü bir inancı vardı. Onu korumak için yanında olmak istiyordu.

 

“Harika bir plan, efendim!” Jaime rinosunu Yu’nun yanına çekti ve miğferinin siperini indirdi. “Elimden geleni yapacağım.”

 

“Yu-” Cornelia tam da plana itiraz etmek için Yu’ya seslenmişti ki sözü Keichi tarafından bölündü.

 

“Yu-” Cornelia ile aynı anda konuştuğunu gören Keichi sustu. “Pardon, önce sen söyle.”

 

“Hayır, kardinal hazretleri, ben özür dilerim. Lütfen söyleyin,” diyerek Keichi’ye öncelik verdi.

 

Eşit şartlarda olsaydı ondan pek hoşlanmadığı için ilk sözü almak isterdi ama Keichi bir dini lider olarak Cornelia’dan üstün bir konumdaydı. İlk söz hakkını onun alması gerekiyordu.

 

Keichi nezaket gereği başını sallayarak yapmacık bir teşekkür etti. “Cornelia arkada bekleyen Ana ile gitsin, zaten yanında komutanları var.”

 

“Ben de varım,” dedi Sör Devan. Hiç konuşmadığı için Cornelia onun varlığını unutmuştu. “Hanımefendiyi yalnız bırakmam.”

 

“Teşekkür ederim ama-” Cornelia konuşmaya başladı ama Keichi, Yu’ya dönerek tekrar sözünü böldü.

 

“Sivina, sen ve ben düşmanın gönderdiği askerlerin önünü kesecek, ardından sağ kanattan bir saldırı yapacağız. Yapabilirsek arkalarına geçeriz, büyücü o taraflarda. Doğrudan büyücüye gideceğiz. Jaime’yi de Cornelia’ya yardımcı olması için bırak, bizimle gelirse onun için iyi şeyler olmayacak.”

 

Keichi planını anlattığında her ne kadar Cornelia, Yu’nun yanında olmak istese de buna itiraz etmeyecekti. Sivina’yı savaşırken görmüştü ve onun yanındayken Yu’nun güvende olacağına inanıyordu.

 

Hem Yurine ve roaronlar da onunla olacaktı. Her ne kadar içinin rahat etmesi için Yu’nun gözünün önünde olması gerekse de böylesi de iyiydi.

 

“Jaime için iyi şeyler olmayacak, huh?”

 

Yu’nun sesinin derinliklerinde yatan bir sinsilik vardı. Yu’nun her bir detayına dikkat eden Cornelia sevinç, keder ve hafif kıskançlığın karışımından oluşan garip duyguyu o kelimelerde hissetmişti.

 

“Jaime’nin kendini benim kendimi savunacağımdan daha iyi savunacağına inansam da…” Yu bir tekerleme gibi konuşurken gülümsedi. “Sen böyle diyorsan kabul ediyorum.”

 

“Ama Bay Valarfin!” & “Ama Yu!”

 

Jaime ve Yurine aynı anda konuşunca sesleri birbirine karıştı. Cornelia, Jaime’nin itiraz etmesini anlayabiliyordu ama Yurine neden itiraz ediyordu?

 

“Ben yaver olarak sizin yanınızda olmalıyım!” & “Neden onun dediklerini bu kadar kolay kabul ediyorsun?!”

 

Jaime ve Yurine yine aynı anda konuştu ama Yu ikisine de cevap vermedi. Onun yerine tepeye baktı, ne Yu ne de Cornelia arkadaki süvarileri göremiyordu.

 

“Üç bin süvarinin yirmi binden fazla düşman askerine karşı başarılı olabileceğine inanıyor musun?” diye sordu Sivina.

 

“Düşmanı yok etmeleri gerekmiyor, Cornelia’nın birliklerinin arkasını dönüp düşmanı yok etmesinde yardımcı olmaları gerekiyor.”

 

“Anlamadım.” Yu’nun verdiği cevabı anlamayan Sivina daha açıklayıcı bir cümle kurmayı tercih etti. “Cornelia, Yu Zao Long’un askerleri ile savaşıyor olacak. Bu esnada-”

 

“Alana bak, Sivina. Bunu ben anlayabiliyorsam sen hayli hayli anlarsın.”

 

Yu parmağı büyüklü küçüklü tepelerden ve ormanlardan oluşan araziye doğrulttu. İki ordu o arazinin kenarında savaşıyordu.

 

Şehir tarafında Yeşim Gölü olduğu için ordular o tarafa doğru açılamıyordu, doğuda ise daha fazla tepe ile ağaç vardı ve ordular oraya doğru da açılamıyordu. Yani savaştıkları alanda açılabilecekleri yer sınırlıydı ve bu da az sayıdaki ordu için bir avantajdı.

 

Çünkü Yu Zao’nun askerleri birbirinin üstüne binmediği sürece tüm kuvveti ile onların askerlerine saldıramayacaktı.

 

Aynı şey şehirden çıkacak askerler için de geçerliydi. Yirmi beş bin asker bile şehirden çıksa yirmi beş bininin aynı anda Cornelia’nın birliklerine saldırması mümkün değildi.

 

“Sayıca bizden biraz üstün olsalar da düz olmayan bir alandayken askerlerini tüm verimleri ile kullanamayacaklar.”

 

“Sorduğum sorudan farklı bir şey anlatıyorsun gibi gözüküyor…”

 

Cevap karşısında kafası karışan Sivina sorusunu tekrar edecekti ama Yu elini kaldırarak onu durdurdu.

 

“Kısaca Cornelia’nın birliğindeki askerler, Terazi askerlerini geçip Yu Zao’nun askerlerine kolayca ulaşamaz çünkü engebeli arazi buna izin vermiyor. Cornelia’nın birlikleri şehirdeki birlikleri kendine çekecek. Cornelia’nın görevi şehirden çıkan askerleri yok etmek. Bunu yardımcı olmak için de süvariler orada duruyor.”

 

Yu tekrar konuşmadan önce Keichi’ye baktı. “Blitzkrieg denen stratejiyi daha önce duymuş muydun?”

 

“Evet, oyunlarda duydum ama ne olduğunu bilmiyorum,” diye yanıtladı Keichi.

 

“Blitzkrieg savunma hattını bozmaya yönelikti, bu yüzden tam olarak bu ismi verebilir miyiz bilmiyorum ama mantık benzer. Ağır zırhlı süvarilerin görevi düşman hatlarını yarmak olacak. Sürekli hareket edecekler, aralara girecekler ve düşmanın düzen kurmasını engelleyecekler. Bu da Cornelia’ya onları yok etmek için gerekli yardımı sağlayacak, bu kısım onun yeteneklerine kalmış.”

 

Cornelia kitaplarda benzer stratejileri okumuştu, bu yüzden kolayca aklında canlandı ama ona bu görevde yardım edecek Sör Devan anlayamamıştı.

 

“Blitzkrig-”

 

“Blitzkrieg.”

 

Yu, Sör Devan’ın yanlış telaffuzunu düzeltince adam dil şaklatarak hoşnutsuzluğunu belli etti.

 

“Almanca kelimelerin telaffuzu hoşuma gidiyor, dili kirletme.” Yu, Sör Devan’ı daha fazla sinirlendirmek istercesine konuşuyordu. “Yıldırım Harbi, eğer ilkini söyleyemiyorsan bunu kullanabilirsin.”

 

Bu cümlelerden sonra Sör Devan anlamadığını belirtmeyi gururuna yediremedi ve sustu. Yu varken geçen her an diğer erkekler Cornelia’nın gözünde daha da aşağı, tahammül edilemez bir hâl alıyordu.

 

“Öyleyse konuşacak başka bir şey yok,” dedi Keichi.

 

“Evet, başlayalım.”

-------------------------

28.04.2022 – 17:22






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44355 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr