Cilt 2 - Bölüm 37: Tek Bir Işık Zerresi

avatar
358 4

Start - Kapının Ardındaki Dünya - Cilt 2 - Bölüm 37: Tek Bir Işık Zerresi


“Eğer bir kez olsun beni dinleseydi, şu an yaşıyor olurdu.”

 

“Sadece bir seferliğine beni dikkate alsaydı, şu an yanımda olurdu.”

 

Odaları güneşi göremese de yeni doğan güneşin ışığı hâlâ içeriyi aydınlatıyordu. Yurine henüz gözlerini açmamıştı bile ama tanıdık bir yerde olduğunu hissediyordu.

 

Yastığın yumuşaklığı, yatağın rahatlığı ve üzerindeki tatlı sıcaklık, bunların hepsi sevdiği o tanıdık hislerdi. Bu hisler Yurine için en öncelikli ihtiyaçtı.

 

Gözlerini açtığında yanılmadığını fark etti. Bildiği bir tavana bakıyordu; kendisi için masmavi bir gökyüzü, bulutlar ve kocaman bir güneş ile süslenmiş tavana. Tüm oda Yurine için bu şekilde boyanmıştı.

 

Hasretini çektiği günlerde her zaman bu tavana bakarak uyanırdı. Bu tavana baktığında da üzerinde hep aynı kadının sıcaklığını hisseder, yüzünü en çok sevdiği insana dönerdi.

 

Ve şimdi alışık olduğu gibi, geçen bir ay boyunca her gün dilediği gibi bu yatakta, bu renkli tavana bakarak uyanmış ve üzerinde en sevdiği insanın sıcaklığını hissetmişti.

 

“Anne!”

 

Sonunda dileğinin gerçekleştiğini düşünmüş, en sonunda bu hasretin biteceğine inanmış, heyecanlanmış, küçük göğsünün içinde sayısız kuş aynı anda kanatlarını çırparak kalbini hoplatmıştı. Yurine annesinin güzel yüzünü bir daha görebilmek için başını çevirdi.

 

Ama orada uzun beyaz saçlara sahip, sakince uyuyan zarif kadın yatmıyordu.

 

Orada yatan kişi oldukça kibirli ve günahkâr olmasına karşın uyurken masum gözüken, kahverengi saçlara sahip zarif bir oğlandı. Uzun siyah kirpikleri annesininkiler kadar zarifti ve teni annesininki gibi beyazdı.

 

Birinin ona sarılması ile oluşan sıcaklık annesinin değil Yu’nun kolu tarafından sağlanıyordu.

 

Böyle olmasıyla hayal kırıklığına uğradığını ve kalbinin incindiğini reddedemezdi ama bağırdığı sırada onu uyandırmadığı için de mutluydu.

 

Tabii ki annesini görseydi daha mutlu olurdu ama Yu’yu görmek de onu mutlu etmişti. Onun yanında olmasını seviyordu, kendisini yalnız bırakmaması iyi hissettiriyor ve daha büyük bir acının pençesine düşmekten kurtarıyordu. Ayrıca Yu çok yakışıklıydı ve Yurine bunun kalbini titrettiğini reddedemiyordu.

 

“O bana sarılıyor...”

 

Gülümsedi. Yu’nun kolu annesinin koluna göre daha ağırdı, bu yüzden üstüne daha fazla yük biniyordu ama sarılmak sarılmaktı, sıcak hissettiriyordu ve Yurine bundan hoşlanıyordu.

 

Yurine annesi ile uyurken ondan önce kalkarsa ve annesi hâlâ uyumaya devam ediyorsa ona sıkıca sarılır ve o uyanana kadar öyle kalırdı.

 

Şimdi Yu’yu uyurken gördüğünde aynı alışkanlıktan ötürü ona sarılmak üzereydi. Önce bacağını, sonra kolunu, sonra da kuyruğunu onun üstüne atacaktı ki...

 

“O bana sarılıyor...”

 

“Bana sarılıyor...”

 

“Sarılıyor...”

 

Elini tutmasına izin vermişti ama sarılmasına izin vermiş miydi?

 

“Neden bana sarılıyorsun!”

 

“Ha? Ah?”

 

Yurine, Yu’yu iterek yataktan düşürmeye çalıştı ama denese de kollarında kuvvet yoktu. Önceden olsa tek seferde Yu’yu yere düşürürdü ama şimdi onu yerinden bile kıpırdatamadı. Böyle olunca da yatağın üzerinde ayağa kalktı ve kuyruğunu dikleştirerek savaş pozisyonu aldı.

 

“Senin hakkında ne zaman iyi şeyler düşünsem hemen yılışmak zorunda mısın!?”

 

“Benim hakkımda iyi şeyler mi düşünüyordun?”

 

Yurine’nin yüzü ortaya çıkan gerçek yüzünden kızardı ve yataktan atlayarak kızaran yanaklarını beyaz saçları ile saklamaya çalıştı.

 

“A-Aptal!”

 

Birinin elini tutmak, birine sarılmak ve birisiyle yakın olmak Yurine’yi mutlu ediyordu. Yu ile tanışana dek elini tutup sarıldığı tek kişi annesiydi ama Yu’nun da elini tutmayı sevmiş ve sarılması da çok hoşuna gitmişti. Sadece Yu’ya yüz verip tepesine çıkarmak ve kendisini kolay bir kız olarak görmesini sağlamak istemediğinden bu tepkileri veriyordu.

 

Ama Yurine’nin sevimli tepkisi Yu’yu daha fazla neşelendirmekten öteye gitmemiş ve yüzüne aptal bir gülümseme yerleştirmişti. Yu kıkırdayarak yataktan çıktı ve yanına geldi.

 

“Tam bir aptalsın,” dedi Yurine.

 

“Beni korkuttun.”

 

Yu, Yurine’nin hakaretini görmezden geldi ve ellerini tutarken başlarının aynı hizaya gelmesi için tek dizinin üzerine çöktü.

 

“İyi olmana sevindim.”

 

Gülümsemesi kibirden yoksundu. Tamamen saf, masum ve iyi niyetli bir gülümsemeydi. Mutluluğu diğer tüm duygulardan arınarak belli eden gülümsemesine gözlerindeki şefkatli bakış eşlik ediyordu. Onun bu şekilde gülümsediği nadir görülürdü. Onu böyle gülümserken gördüğü ilk sefer tanıştıkları zamandı, Rie’ye karşı böyle gülümsemişti.

 

Şimdi bu gülümseme sadece Yurine’ye özeldi ve Yurine’nin gördüğü en ama en güzel gülümsemeydi. Yurine’nin içi ısınırken yüzü pembeleşti, kalp atışları hızlanıyordu. Yu’nun yüzüne daha fazla bakmak istiyordu ama o kadar utanıyordu ki gözlerini kaçırmak zorunda kaldı. Kuyruğu bir sağa bir sola sallanıyordu.

 

Yurine’nin bakışları Yu’nun ellerine indi. Annesinin ellerinden daha büyük ve biraz da soğuktu ama ellerini çekmek yerine orada tutmaya devam etti.

 

“Neden buradayız?”

 

Bir süre el ele bekledikten sonra ellerini çekti ve yatağın üzerine oturdu. Yu dizinin üzerindeyken biraz ilerlemiş ve yine onun karşısına geçmişti, gülümsemeye devam ediyordu.

 

“Geçen gece görevi bitirdik. Sivina katili öldürse de ağır yaralandı ve onun tedavi olması için buraya geldik. Sony ise senin sayende hayatta kaldı ama onu kurtarmaya çalışırken tüm mananı harcadığın için bayılmıştın. Dün tüm gün boyunca uyudun. Senin için gerçekten, gerçekten çok endişelendim.”

 

Yu’nun hikâyesinde ufak eksiklikler var gibi hissediyordu ama önemli olsaydı söylerdi, bu sebeple sessizliğini korudu ve dinlemeye devam etti.

 

“Buraya dün öğlen geldik. O zaman seni muayene ettirdim ama bir sorun olmadığını söylediler. Herkes bana bir süre uyuduktan sonra uyanacağını söyledi, işte böyle.”

 

Bir günden daha uzun süredir uyuyordu. Yu bunu söylediğinde karnının guruldadığını duydu ve boğazının kuruduğunu hissetti.

 

“Su.”

 

Yu ayağa kalktı, odadaki masanın üzerinde duran sürahi ve bardağı alarak su doldurdu. Yurine’ye bardağı verip suyu içmesini bekledi, içtiğinde bardağı alarak yerine geri koydu.

 

“Biz neden bu odadayız peki?”

 

“Maron bize sizin eski odanızı verdi, sonra buraya gelip seni yatırdım.”

 

“O adam müdür oldu yani?”

 

“Sanırım bu sabah olacak, belki olmuştur bile.”

 

Yu başarmıştı. Artık hem annesinin cinayetini aydınlatabilecek hem de zamanı geri sarmak için bir yol bulabileceklerdi.

 

“Salery’yi sorgulayacağız, değil mi?”

 

Yu başıyla onayladı.

 

“Dün akşam maron ile konuştuğumda onu cinayet tasarlamakla suçlayarak zindana atacağını söyledi. Yani evet, onu sorgulayabileceğiz.”

 

“Kütüphane?”

 

“Maron müdür olunca istediğimiz zaman istediğimiz kadar kullanabileceğiz.”

 

Yurine sorularına aldığı cevaplardan memnun kalmıştı. Gerçekten de görev tamamlanmıştı ve vaat edilen ödüller verilecekti.

 

“O kız iyi mi peki?”

 

Sivina’dan bahsediyordu. Aslında sormak istediği şey bu değildi ama vakit kazanmak ve alacağı cevaba kalbini hazırlamak için asıl konuyla arasına küçük bir soru sıkıştırmıştı.

 

“Durumunun düne kıyasla daha iyi olduğunu söylediler.”

 

Yurine kendilerine yardım eden birisi zarar görsün istemezdi, bu yüzden Sivina’nın iyi olmasını istiyordu.

 

Ama sormak için sabırsızlandığı asıl mesele Sivina’dan çok başkaydı, annesi hakkında soru sormak istiyordu.

 

“Artık kütüphaneyi kullanabileceğimize göre annemi geri getirebiliriz.”

 

Yu sustu. Yurine ne zaman asıl amaçları hakkında konuşmaya başlasa Yu kesin cevaplar vermekten kaçınıyordu. Sony’nin öldüğünü gördüklerinde ve Yurine, Yu’nun beline sarılıp ağladığında bile cevap verememişti.

 

“Neden konu buraya geldiği zaman daima kaçıyorsun?”

 

Yu’nun buna da verecek cevabı yoktu.

 

“Bana söz ver,” dedi Yurine. Yu’nun ametist rengi gözlerinin içine bakıyordu. “Onu geri getireceğiz.”

 

“Ben...”

 

Yu dudağını ısırdı. Yurine biliyordu. Yu da onun dediklerini tıpkı annesinin almadığı gibi ciddiye almıyordu. Yu ona inanmıyordu, mümkün olduğunu söylemesine rağmen inanmıyordu.

 

“Neden cevap vermiyorsun?”

 

“Eğer bir yol bulursak elimden geleni yapacağıma...”

 

“BENİ KANDIRMAYA ÇALIŞMA!”

 

Yurine sesini yükselttiğinde Yu’nun gözleri büyüdü ve ağzı açık kaldı. Şaşkınlıkla ona bakıyordu ama aynı zamanda yüzünde sanki bu anın geleceğini önceden biliyormuş gibi bir ifade vardı.

 

“Bir yol bulamazsak nasıl geri getirebiliriz? Bir yol bulduğumuzda o yola çıkacağız ve onu geri getirmek için...”

 

“YÜRÜMEYE YOLUN ORTASINDAYKEN DEĞİL O YOLA ÇIKMADAN ÖNCE KARAR VERİRSİN!”

 

Yurine tekrar bağırdı ve bir zamanlar annesinden duyduğu sözleri Yu’nun yüzüne çarptı. Hiç kimse yolun ortasına kadar geldiğine yürümeye karar vermezdi. Karşılarında bir yol vardı ve olmasa bile o yolu yaratmak zorundaydılar. Öyleyse şimdi bir karar vermeleri gerekiyordu.

 

Hem onun kararlılığını şimdi görmek istiyordu. O yolun ortasına geldiğinde kararlılığını göstermesinin ne anlamı olacaktı ki?

 

“Yol yoksa...”

 

Yurine tekrar onun konuşmasına izin vermeden söze girdi.

 

“Bana inanmayacaksan neden bana yardım edeceksin ki? Sana bir yol var diyorum, şimdi bana inanmanı istiyorum...”

 

“Yurine...”

 

Güçlü olmak zorundaydı ama gözünden akan yaşları tutamadı. Yu bunu gördüğünde akan yaşları silmek için elini uzattı ama Yurine o eli iterek kendi yaşlarını kendi sildi. Eğer Yu ona inanmayacaksa ona bir daha dokunmasına izin vermeyecekti.

 

“Neden bana inanmıyorsun? Bana inanmanı istiyorum. Şimdi benim sözüme inanmanı istiyorum. Sen kütüphanede ya da dünyanın başka bir yerinde bunun bir yolunu bulsan bile o yolu bulduktan sonra bana gelip, ‘Yurine, sen haklıymışsın’ demenin bir anlamı olmayacak. Çünkü sen bana inanmamış olacaksın, başka bir şeye inanmış olacaksın.”

 

Yu’nun dolan gözlerini görse de kalbinde yarattığı etkinin asıl büyüklüğünden haberdar değildi. Dudakları titredi.

 

“BANA İNAN! BENİ DİKKATE AL! BANA İLGİ GÖSTER!”

 

“Ağlama lütfen.”

 

Yurine’nin ağlamasına dayanamıyordu, yaşlarını silmek için elini tekrar uzattı ama bu sefer uzattığı el çok daha sert bir şekilde itildi.

 

“Konumuz bu değil! Bunun bir önemi yok! Bana güvenmeyeceksen yanımda durmanın hiçbir önemi yok!”

 

Yurine, Yu’ya aralarında bir güven bağı olmayacaksa gitmesini söyleyecekti ama kalbi buna izin vermiyordu. Ondan ayrılmak istemiyordu. Bu yüzden, kendisine inanacağını umarak, söz vereceğini umarak konuşmaya devam etti.

 

“Bana inanıyorsan, sana bir yol olduğunu söylüyorum. Sadece bana inanıyorsan, bu mümkün diyorum. Bana inanıyorsan eğer, şimdi söz ver; anneni geri getireceğim de, Rie’yi geri getireceğim de.”

 

“Yurine...”

 

“Lütfen, söz ver...”

 

Artık ona yalvarıyordu. Ona inanması için yalvarıyordu. Onun yanında olmasını istiyordu, yardım etmesini istiyordu, güvenmesini istiyordu, ilgi göstermesini istiyordu, onun sevgisini istiyordu.

 

Ve Yurine ağlıyordu, Yu da onunla birlikte ağlıyordu.

 

Ve Yu, onun daha fazla ağladığını görmeye dayanamadı.

 

“Söz veriyorum, anneni geri getireceğim, Rie’yi tekrar göreceksin, tekrar sarılacak, tekrar konuşacak, tekrar onun sıcaklığını hissedeceksin. Yurine... Ben... Söz veriyorum... Başaracağım.”

 

“Bana inanıyor musun?”

 

“İnanıyorum... Her zaman inanacağım, her zaman dikkate alacak ve ilgi göstereceğim. Sen, benim kızımsın.”

 

Bu noktadan sonra Yurine’nin kendisini tutmasına gerek yoktu, Yu’nun boynuna sarıldı. Şimdiye kadar sadece gözyaşı döküyordu ama şimdi tamamen, hıçkırarak ağlamaya başladı ve haykırdı.

 

“Yu!”

 

Artık onun adını söylemekte sorun yoktu.

 

“Yu!”

 

İstediği zaman, istediği kadar söyleyebilirdi.

 

“Yu! Yu! Yu! YU! Sen beni hiç terk etme! Hep yanımda kal!”

 

Haykırdı ve ağladı. Yu ile beraber gözyaşları tükenene dek ağlamaya devam etti. Yu’nun da kendisine sarıldığını, saçını okşadığını hissederek ağladı. Kalbi sıcacıktı, ilk kez tek bir duygu tüm vücuduna hükmediyordu.

 

Ve Yurine’nin tüm ihtiyacı buydu. Tüm ihtiyacı birinin karşılıksız, saf sevgisini hissetmekti. Tüm kalbi ile tüm ruhu ile tüm varlığı ile bunu hissetmek istiyordu.

 

Bu yüzden ilk kez mutluluk yüzünden ağladı.

 

“Seni...”

 

Yurine’nin son kelimeleri hıçkırıklarının arasında duyulmadı ama o kelimelerin taşıdığı anlamı zaten aktardığına inanıyordu.

-------------------------

22.1.2022 - 19:40






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr