Bölüm 482: Oyunlar Boşa Çıkıyor

avatar
1233 19

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 482: Oyunlar Boşa Çıkıyor


“Gaoqi, burada kal.” Jiang Chen konuşmuştu, önlerindeki kişiler ağır şekilde yaralanmış olsalar da Jiang Chen’in içinde hala etrafta bir tehlike olduğuna dair bir his vardı.

 

Lin Feng ve Feng Wanjian ise pek umursuyor gibi değillerdi, Feng Wanjian Xu Gang’ın önünde durdu: “Xu Gang! Seni gidi vahşi hayvan herif! Anlaşmamızı bozdun ve yeryüzü seviyeli bir uygulayıcıyı yanında getirdin. Şimdi ise kader senin cezanı kesti!” Konuştuktan sonra Xu Gang’ın boğazına doğru hamle yaptı.

 

Jiang Chen onu durdurmaya çalışmadı, asıl ilgilendiği şey kayalık kısmın altında duran ruh bitkisiydi. Tam Feng Wanjian hamlesini yaparken Jiang Chen bir uyarı hissetti ve geri adımlamaya hazırlandı, bu esnada Feng Wanjian bir çığlık attı ve yere serildi.

 

Yerde yatar vaziyette duran Gezginler Topluluğu müridi bir anda gülmeye başlamıştı, adamın vücudunda aslında yara bile yoktu!

 

Neredeyse aynı zaman içerisinde Yue Pan’ın vücudu da bir anda harekete geçmişti ve Lin Feng’in durduğu yere doğru kılıcını savurmuştu, Lin Feng’in kafası bir anda vücudundan ayrıldı.

 

Bum! Bum!

 

Xu Gang da hiç vakit kaybetmeden bir anda harekete geçti, vücudunu ezmiş gibi görünen kaya parçaları bir anda büyük bir hızla Jiang Chen’e doğru harekete geçmişti. Diğer Gezginler Topluluğu müridi de bir anda harekete geçti ve yayını çekti. Yayında gerdiği oku direkt olarak Jiang Chen’e doğrultmuştu.

 

Bu kritik anda denge tamamıyla bozulmuştu. Feng Wanjian kendisine yapılan sinsi saldırı ile ölmüştü, Lin Feng ise bir tek hamle ile yere serilmişti. Az evvel hayata gözlerini yummuş gibi görünen dörtlü bir anda Jiang Chen’in etrafını sarmıştı.

 

Fakat Jiang Chen daha evvelden zaten bir şeylerin ters gittiğini sezmiş ve gardını almış vaziyette ortamda sapasağlam duruyordu. Üzerine gelen kaya parçalarını görünce bir anda geriye fırladı ve anında manyetik kuvveti etkinleştirerek vücudunun etrafında bir hava akımı oluşturdu.

 

Bum!

 

Kaya parçaları manyetik fırtınaya çarptıkları anda patladı, ayrıca üzerine fırlatılan ok da manyetik fırtınaya çarptığı gibi kenara savrulmuştu. Jiang Chen etrafına baktığında yüzündeki ifade soğuktu.

 

“Demek oyun peşinde olanlar dördünüzdü ha?” Jiang Chen soğuk bir ifadeyle güldü. Bu iki grubun birlik olup kendilerine oyun kuracağını tahmin edememişti. Birbirleri ile savaştıktan dakikalar sonra birlik olmaları şaşırtıcıydı.

 

“Çocuk! Senin ismin ne! Söyle bana!” Yue Pan sırıtarak konuşuyordu: “Ben kılıcımla seni isimsiz bir hayalete dönüştürmek istemiyorum.”

 

Jiang Chen’in bakışları Gezginler Topluluğunun müritlerine döndü: “Sizler şeytanla dans ediyorsunuz! Bu olaydan sonra Büyük Katedralin yemi olmaktan korkmuyor musunuz?”

 

Üçgen şekilli gözlere sahip bir mürit homurdanarak konuştu: “O bizim meselemiz! Senin bu konuda endişelenmene gerek yok.”

 

Xu Gang kahkaha ile cevapladı: “Çocuk! Sen bizi birbirimize mi düşürmeye çalışıyorsun?”

 

Jiang Chen ise gülümsedi: “Buna ihtiyacım mı var?”

 

Biraz uzakta dikilen Mu Gaoqi endişeliydi, kılıcını hazır hale getirmişti ve savaşa girmeye hazırlanıyordu. Kendisinin seviyesi her ne kadar ortamdakilerden düşük olsa da yine de eli kolu bağlı şekilde duramayacağının farkındaydı.

 

“Gaoqi, biraz destek ver.” Jiang Chen aslında Mu Gaoqi’ye arkasını dönmüştü fakat sanki kafasının arkasında gözleri varmış gibi onun tam olarak nerede dikildiğini biliyordu.

 

Xu Gang sinirli şekilde konuştu: “Mu Gaoqi, eğer elindeki azıcık yeteneğinle buraya gelmek istiyorsan ölümüne geliyorsun demektir. Seni de öldürmekten çekinmeyiz.”

 

Köşeye sıkışan bir fare bile bir aslan cesareti ile hareket edebilirdi, Mu Gaoqi sinirli şekilde konuştu: “Xu Gang, siz haddinizi aşıyorsunuz! Diğer toplulukların elemanları çoktan öldü bile, daha ne istiyorsunuz?”

 

Xu Gang bakışlarını Jiang Chen’e çevirdi: “Mu Gaoqi, bu uygulayıcıyı nereden buldun? Biz bile bu adamın yetenekleri konusunda yanılgıya düştük.”

 

Büyük Katedral ve Gezginler Topluluğu Jiang Chen’in ne kadar güçlü olduğunu gördükten sonra aralarındaki meseleyi bir kenara bırakmışlar ve birlik olmuşlardı. Bundan dolayı yaralanmış gibi rol yaparak Jiang Chen’i tuzağa düşürmeye çalışmışlardı. Aslında Feng Wanjian ve Lin Feng’in lav gölünden sağ çıkmalarının tek faydası gelip burada ölmeleri olmuştu ve onlara da yazık olmuştu.

 

Yue Pan elindeki kılıcı sallamaya başladı: “Pekâlâ, az konuşalım çok iş yapalım! Bu çocuk lav gölünden çıkabildiğine göre sıradan bir uygulayıcı olamaz. Eğer dördümüz ortak hareket ederek bu çocuğu burada öldürmezsek zaten daha fazla ilerleyemeyeceğiz.”

 

Mu Gaoqi bağırarak konuştu: “Dikkatli ol kardeş Jiang Chen! Gezginler Topluluğu sürekli olarak zehir kullanır!” Jiang Chen elbette bunun farkındaydı fakat zaten kendisi zehirler konusunda Gezginler Topluluğunun müritlerinden çok daha fazla tecrübeye ve bilgiye sahipti.

 

Jiang Chen önceki hayatınca zehirlerle bir tür oyuncakmış gibi oyun oynarken henüz Gezginler Topluluğunun müritleri doğmamıştı bile!

 

Xu Gang ve Yue Pan Büyük Katedral müritleriydi ve yakın dövüş konusunda başarılıydılar. Gezginler Topluluğu müritleri ise uzak mesafe dövüşlerde çok yetenekliydi.

 

Müritlerin arasından iki adet figür Jiang Chen’e doğru yaklaşmaya başladı, Yue Pan’ın dövüş tarzı vahşiydi, rakiplerini üstün momentumla alt etmeye çalışıyordu. Xu Gang da aynı şekilde tüm gücü ile rakibinin üzerine atılan bir karakterdi. İkilinin koordine şekilde saldırı yapması kendilerine çok büyük avantaj sağlıyordu, bu şekildeki bir saldırının gücü iki müridin toplam gücünden daha etkili bile olabilirdi.

 

Gezginler Topluluğunun müritleri savaş alanını zehirli oklar ve kargılarla mühürlemişti, Yue Pan ve Xu Gang ise güçlü silahlarla bu dar alanı Jiang Chen için daha da dar hale getiriyorlardı.

 

Mu Gaoqi heyecanlı şekilde Gezginler Topluluğu müritlerinin arkasından dolaşmaya başladı, bu esnada müritlerden birisi bağırdı: “Mu Gaoqi, benim üç yüz metreden daha yakınıma gelirsen seni öldürdüğümde beni suçlama!”

 

Mu Gaoqi zaten heyecanlıydı, şimdi arkadan saldırma planının ifşa olduğunu fark edince daha da heyecanlandı. Kendisi birinci seviye orijin âlemi uygulayıcısıydı ve askeri Dao konusuna hiç yoğunlaşmamıştı. Bu üçüncü seviyeli orijin âlemi uygulayıcılarının karşısında hiç şansının olmadığının farkındaydı.

 

Yue Pan’ın kılıcı bu esnada Jiang Chen’i hedef almıştı: “Yaratıcına kavuşma vaktin geldi çocuk!”

 

Yue Pan’ın hamlesi gittikçe hızlanarak Jiang Chen’in omzuna kadar ilerledi ve delip geçti, omzunun başından vücudunun alt kısmına doğru çapraz şekilde Jiang Chen’in vücudunu ikiye ayırdı!

 

Bu esnada Xu Gang’ın hamlesi de Jiang Chen’in vücudunun üst tarafını hedef almıştı ve hedefini bulmuştu, Jiang Chen’in kafasına saplanan kılıcını çevirdi ve kafasının patlamasına sebep oldu.

 

Xu Gang ve Yue Pan birbirlerine baktı ve oldukça memnun bakışlar attılar. İkisinin birden koordine şekilde gerçekleştirdiği bu hamleyi on yaşlarından beri çalışıyorlardı ve kendilerinden daha güçlü olan rakiplerini bile bu hamleyle alt edebiliyorlardı. Fakat tam da zaferlerinin tadını çıkarmak için birbirlerine baktıklarında ortamında bir anda garipleştiğini hissettiler, içlerinde tarif edemedikleri bir his uyanmıştı.

 

Saldırıları oldukça temiz gerçekleşmişti ve hedefi tam vurmuştu. Fakat kılıçlarının hedefe oturduğundaki çıkan ses biraz garipti, her zamanki kırılma ve parçalanma sesinden biraz farklıydı.

 

Yue Pan cesede baktı ve inceledi: “Bir şeyler yanlış.”

 

Diğer iki mürit de tuhaflık sezmişti: “Yue Pan, ne yapıyorsunuz?”

 

Bir anda ortamdaki herkes ayaklarının altındaki zeminin titrediğini hissetti. Sanki yer yarılacak gibiydi.

 

Bum! Bum! Bum!

 

Ortamdaki hava sayısız patlama ile sarsılmaya başlamıştı ve yeryüzünde bir sürü delik oluşmaya başlamıştı.

 

Jiang Chen ise bu esnada vücudunun bir hareketi ile Mu Gaoqi’nin yanına gelmişti ve suratında korkuya dair bir iz bile yoktu.

 

Yue Pan ve diğerlerinin suratındaki ifade etraflarını nilüfer dallarının kapladığını görünce bir anda değişti. Nilüfer dalları bu müritleri bir Eskimo evinin buzları gibi kaplamaya başlamıştı.

 

“Bu da ne böyle be?” Yue Pan garip hissediyordu, kılıcı ile bu dallardan bir tanesini kesti ve dal ortadan ikiye ayrıldı.

 

“Haha! Bu dallar çok zayıf! Sadece bir çöp!” Kılıcını bir anda dans ettirmeye başladı.

 

Vınnn! Vınnn!

 

Fakat henüz ikinci dalı keserken bir ışık parladı ve kılıcın etrafı buz tutmaya başlamıştı.

 

Üçüncü hamlede ise bu buz enerjisi bütün kılıcı kaplayacak şekilde ilerlemişti.

 

“Olamaz! Bu dondurucu qi enerjisi!” Yue Pan aniden kılıcı bir kenara fırlattı ve geriledi, fakat arkasında da oraya gizlice sızmış bir dal vardı. Bu dal aniden yaprakları ile Yue Pan’ı sarmaya başladı ve sanki devasa bir ağzın bu adamı yutması gibi bir manzara oluştu.

 

Dallar Yue Pan’ı tamamen sarmış ve içine almıştı.

 

Çıt! Çat!

 

Çiçeğin dalları Yue Pan’ı ezmeye başladığında çıtırdama sesleri yayıldı ve nilüferin dalları birkaç kez sert şekilde sarsıldı. Diğer müritler ise bu olayı izlemekten başka hiçbir şey yapamıyordu.

 

Xu Gang ise bu esnada dalların dikkatini dağıtmak için sahte bir hamle yapmak istemişti, fakat onun da arkasına gizlice sızmış olan dallar cardı ve onun da vücudu sarılmaya başlamıştı. Bileklerinden yakalanmış olan Xu Gang havada asılı vaziyette kalmıştı.

 

Xu Gang müthiş derecede korku duyuyordu: “Teslim! Teslim oluyorum! Daoist Chen! Ben teslim oluyorum!”

 

Diğer müritler de benzer durumdaydı, çoktan buzlu nilüfer dalları tarafından kuşatılmışlardı. Dondurucu qi enerjisi ruhlarına nüfuz etmeye başlamıştı.

 

“Merhamet et Daoist Chen! Teslim oluyoruz! Eğer Ruh Kaynağını keşfetmekte yardıma ihtiyacın olursa senin hizmetindeyiz!” Gezginler Topluluğunun müritleri artık hayatlarının Jiang Chen’in elinde olduğunun farkındaydı. Eğer şu anda teslim olmazlarsa zaten yaşam için bir şansları kalmayacaktı.

 

Jiang Chen’in ifadesi değişti: “Demek bana hizmet edeceksiniz?”

 

“Evet! Mu Gaoqi’nin zayıf birisi olduğunu sen de biliyorsun, bizler sana yardımcı oluruz!”

 

“Doğru! Bize ne dersen onu yapacağız!”

 

Mu Gaoqi kendisine zayıf denilmesine rağmen bir tepki vermemişti. Şu anda tamamen şaşkın durumdaydı, Jiang Chen’in güçlü birisi olduğunu biliyordu fakat dört kişi tarafından etrafı sarılmışken böylesine kuvvetli bir karşı saldırı yapabileceğini hayal bile edemezdi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44936 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr