Bölüm 367: Çılgın Bahis Adamı

avatar
2152 3

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 367: Çılgın Bahis Adamı


Jiang Chen Kalp gücünün test edileceği bölgeye geldiğinde çok fazla katılımcının gelmediğini fark etti.

 

Sınavın yapılacağı bölge bir kuleydi.

 

Kulede toplam dokuz seviye vardı, bu alandaki beş testi de geçmenin yolu beşinci kata kadar tırmanıp yeşim taşından yapılmış olan ve bir kolyeyi bulmaktı, her katılımcı kendi katılımcı numarasının yazılı olduğu kolyeyi almalıydı.

 

Bu sınavı belirlenen vakitte tamamlamak yirmi beş puan kazanmaya sebep oluyordu. Sınavı tamamlayamayan kişiler ise kaldıkları noktanın puanını alabileceklerdi. Sadece.

 

Yolunu kaybeden katılımcılar ise puan kazanamayacaktı. Birinci katı geçmek beş puan kazandırıyordu.

 

Bu kalp gücü sınavı Jiang Chen’in birinci kademe seçmelerde girdiği Yeniden Doğuş Yolu sınavına benziyordu.

 

Fakat buradaki kulenin mimarisi ilk seferkinden farklıydı. Daha açık konuşulursa, kulenin içindeki formasyonlar sayesinde kişinin başlangıç rotası doğru olsa bile bir anda patikanın düzeni değişebiliyor ve yolların kesişim noktaları birbirlerine karışabiliyordu. Bu şekilde içerideki kişilerin yolunu bulmasını oldukça zorlaştıran bir hal oluşturuyordu.

 

Bu formasyonlara hacim katlayan formasyonlar deniyordu, içerlerinde çeşitli sanatlar barındırıyorlardı.

 

Jiang Chen kulenin dibine geldi, kulenin dibinden yukarıdaki dokuz kata doğru bakarken kalbinde ufacık bile titreme yoktu. ‘Yeniden Doğuş Yolu’ isimli sınavda zamanında zorlanmamıştı, bu sınavda da zorlanmayacağını düşünüyordu.

 

“Hah! Çocuk! Korktun mu yoksa ha? Eğer bunu yapmaya cesaretin yoksa geldiğin fani dünyaya geri dön tamam mı? En azından sırayı bekletmezsin, benim önümü açmış olursun.” Jiang Chen tam da odak noktasını tırmanmaya ayarlamıştı ki arkasından kulak delici bir ses yükselmişti.

 

Sesin sahibi genç birisiydi, kızıl saçları vardı, göğsünü germiş şekilde dikiliyordu. Omuzları genişti ve sırtı kalın kaslarla kaplıydı, adamın silueti bir boz ayıyı andırıyordu.

 

Fakat bu adamın figürü hakkındaki en ilginç şey sırtı, omuzları ya da kırmızı saçları değildi, en şaşırtıcı özelliği olağanüstü genişliğe sahip ayaklarıydı. Sanki kadim bir canavarın ayakları gibiydi, normal bir insanın ayaklarından çok daha büyüktü. Adam ayakkabı giymiyordu, yalın ayak dolaşması kendisini izleyen kişilere korku salacak cinsten bir vahşilik oluşturuyordu.

 

Jiang Chen’in kaşları hafiften çatıldı, bu adam görgüsüz birine benziyordu, Jiang Chen sadece sırada beklemesine rağmen adam gelip laf atmıştı.

 

Jiang Chen bilerek olduğu yerde durdu, sanki üzerine kar yağmış bir dağ gibi hareketsiz duruyordu.

 

“Oh? Bana karşı mı çıkacaksın? Bir münakaşa mı başlatmak istiyorsun?” Kızıl saçlı adam Jiang Chen’in bu hamlesini görünce eliyle bir kavrama hareketi yaparak Jiang Chen’e uzandı: “Çekil be!”

 

Jiang Chen eliyle sanki bir tavuğu kışkışlar gibi bir hareket yaptı, adamın oluşturduğu aurayı def etmişti.

 

İki tarafın da vücudu sarsılmıştı, ikisi de homurdandı.

 

“Hmm?” Kızıl saçlı adam merakını gidermiş gibi güldü: “Ben seni hafife almışım fani çocuk! İlginç!”

 

Bunu söyledikten sonra hamlesini tekrarlayarak tekrar eliyle Jiang Chen’e uzandı.

 

Bu sefer kullandığı gücü artırmıştı, yaklaşık olarak yüzde yetmiş-seksen oranında güç kullanıyordu. Duruşu ile amacını belli ediyordu: “Seni yolumdan çekene kadar durmayacağım.”

 

Jiang Chen soğuk bir ifadeyle gülümsedi ve kollarıyla bir çember çizdi, bir elinde ay bir elinde güneş vardı, kollarının hızlı bir hareketiyle bir girdap oluşturmuştu.

 

Kızıl saçlı adamın saldırısı bir kez daha boş havaya denk gelmişti, Jiang Chen bu saldırıyı da def etmişti.

 

Bu sefer öncekinden daha çok şaşırmıştı, vücudu önceki sefere göre daha fazla oranda sarsılmıştı.

 

Eleman şu anda tamamen şaşkınlık içerisindeydi. Gözbebekleri genişlemiş şekilde konuştu: “Güzel… Çok güzel çocuk! Az evvel söylediklerimi geri alıyorum. Senin Kutsal Labirent Kulesinde ilerlemeye gerçekten de hakkın var. İlginç, çok ilginç! Ben uzun zamandır bu seçmelerde çılgın bir Kaya Kalpli Adam olduğunu duyuyordum, her gün ve her gece konuşuluyordu bu! Artık bunu duymaktan kulaklarım zedelenecekti neredeyse, dedikoduların abartıldığını düşünmüştüm! Meğer bu dedikoduların oluşmasında bir sebep varmış. Çok güzel… Sen bu şöhreti hak ediyorsun!”

 

Kızıl eleman bunları söylerken ellerini birleştirmişti, dişlerini gıcırdatarak konuşmasına devam etti: “Boks yapma tekniğin ve ayaklarını nasıl hizaya sokman gerektiği bilgin çok iyi seviyede. Görünüşe göre seni dövmem hiç de kolay olmaz. Zaman her şeyin özüdür ve ben şimdi Kutsal Labirent Kulesine gireceğim. Umarım bir sonraki karşılaşmamızda kaliteli bir savaş yaparız ve senin boks tekniklerinin benimkinden daha üstün olup olmadığını görürüz.”

 

Eleman konuşurken oldukça fazla jest ve mimik kullanıyordu, aynı zamanda ağzından sürekli olarak tükürük parçaları saçılıyordu. Bu adam kesinlikle dövüşmeyi çok seven birisiydi.

 

Jiang Chen ilk başta bu elemanın kendisini bilerek kışkırtmaya çalıştığını düşündü. Görünüşe göre yanlış anlamıştı. Bu adam sadece direkt olarak konuya girmeyi seven birisiydi.

 

Gülümseyerek kenara çekildi: “Devam et, içeri gir.”

 

Jiang Chen kendisini düşmancıl bir niyetle darlayan kişilerle kafa kafaya çarpışmaya razıydı, fakat bu adamın düşmancıl bir niyetinin olmadığını düşündüğü için kenara çekilip ona yol verdi.

 

“Sen girmiyor musun?” Kızıl saçlı eleman şaşırdı.

 

“Gireceğim.”

 

“Hehe! Gireceksin ha?” Kızıl elemanın gözlerinde sanki aniden bir şey düşünmüş gibi bir ışık parladı.

 

“Ne oldu? Benim kaçırdığım bir şey mi var?” Jiang Chen karşısındaki kişinin garip şekilde gülümsediğini görünce kendisini bunu sormaya mecbur hissetti.

 

“Haha! Bir şey yok, hiçbir şey yok… Bak, ikimiz aynı anda girelim. Seninle bir iddiaya girelim, kim beşinci kata ilk ulaşır ve kendi katılımcı numarasının yazılı olduğu yeşim taşı kolyesini bulursa kazanan o olur. Ne dersin?” Kızıl saçlı eleman yapmacık bir ifadeyle konuştu.

 

“Yenersem ne olacak, yenilirsem ne olacak?” Jiang Chen de gülerek konuşuyordu, görünüşe göre kumarbaz zihniyetli birine denk gelmişti.

 

“Hadi kaliteli bir bahis oynayalım, ne dersin, ruh taşlarını bahis olarak ortaya koyalım mı?”

 

“Ruh taşları mı? Bende hiç yok ki.”

 

Jiang Chen’in gerçekten de ruh taşı yoktu, sıradan dünyada bu ruh taşları bir değiş tokuş birimi olarak kullanılmıyordu. Jiang Chen her ne kadar nadir bulunan bazı malzemelere sahip olsa da ruh taşına sahip değildi.

 

Kızıl eleman alnına vurarak konuştu: “Doğru ya, sen fani bir uygulayıcısın, senin hiç ruh taşının olmaması normal bir şey. Aslına bakarsan biz topluluk müritlerinin de çok fazla ruh taşı yok. O halde ne üzerine bahis oynayalım sen söyle.”

 

“Bahis oynamamız şart mı?”

 

“Evet, elbette! Şu sınavların ve testlerin ne kadar sıkıcı şeyler olduğunu görmüyor musun? Her şey aynı görünüyor benim gözüme, eğer işin içine biraz eğlence katmazsak hayatlarımız ne kadar sıkıcı olur farkında mısın?”

 

Jiang Chen bu elemanın e kadar kumar sever birisi olduğunu görünce şaşırdı, fakat kendisi kumar işine pek hevesli birisi değildi, kibarca gülümseyerek teklifi reddetti: “Üzgünüm, seninle bahse girebilecek değerli bir şeye sahip değilim.”

 

“Gerçekten elinde değerli bir şey yok mu?”

 

“Hayır.”

 

“Üzücü, ne kadar da üzücü… Peki, şuna ne dersin? Ben bahis için ortaya ruh taşı koyacağım ve kazanırsan bunlar senin olacak, fakat kaybedersen benim hizmetçim olacaksın?”

 

“Senin hizmetçin olmak mı? Ben ilgilenmiyorum.”

 

“Adamım, sen gerçekten sıkıcı birisin. Sen herkesin muhteşem Tang Hong’un hizmetçisi olabilecek kadar şanslı olduğuna mı inanıyorsun? Yoksa senin üzerinden avantaj sağlayarak seni kullandığımı mı düşünüyorsun? Neden etrafındakilere beni sormuyorsun, Tang Hong’un daha önce herhangi birinden faydalanıp faydalanmadığını sormuyorsun? Hah! Eğer senin bu işle ilgilendiğini, yani içinde heves olduğunu görmeseydim ben zaten vaktimi seninle konuşarak israf etmezdim ki!”

 

Kızıl elemanın ismi Tang Hong’du.

 

Jiang Chen bu elemanın kötü bir niyetinin olmadığını, sadece kumar oynamayı çok seven birisi olduğunu görebiliyordu.

 

Gülümseyerek konuştu: “Ben senin ruh taşlarını istemiyorum, eğer sen kaybedersen sen de benim hizmetçim olacaksın, buna ne dersin?”

 

“Ben mi? Ben… Ben senin hizmetçin mi olacağım?”

 

Tang Hong’un gözbebekleri büyüdü, kaşlarını kaldırarak daha ciddi bir ifadeyle sorusunu tekrarladı: “Çocuk, benden senin hizmetçin olmamı mı istiyorsun?”

 

Bu soru Tang Hong’a garip gelmişti. Kendisi Kıymetli Ağaç Topluluğunun ilk üç müridinden birisiydi ve göksel çeyrekte ilk on kişi arasındaydı.

 

Ortamdaki en elit müritler bile bu adama bunu teklif edebilecek durumda değildi.

 

Herkes bu adamın lakabının Ölüme Meydan Okuyan Tang Hong olduğunu biliyordu, bu elemanın öfkesi bir defa uyarılınca artık önü alınamaz bir hale geldiğini herkes bilirdi.

 

İşte bundan dolayı ölüme meydan okuyan bir karakteri vardı. Bundan dolayı Tang Hong’la aynı seviyede olan yetişimciler onunla çok fazla iletişime geçmek istemiyorlardı. Herkes onun aniden çılgın bir şey yapacağından korkuyordu.

 

Bu durum aynı zamanda bu elemanın çok fazla arkadaşının olmamasının da sebebiydi.

 

Bu adamın karakteri inatçı ve aniden sinirlenebilen bir yapıya sahipti ve çoğu kişi böyle bir karakterle başa çıkamayacağı için arkadaşlık kurmak istemiyordu.

 

Jiang Chen adamın şaşkın tepkisini önemsemedi ve hafifçe güldü: “Eğer sen benden senin hizmetçin olmamı istiyorsan ben de senden aynısını isteyebilirim. Ne yani, bahis oynamaya korktun mu yoksa? Eğer korktuysan unut bunu, benim gitmem lazım.”

 

Jiang Chen karşısındaki adamın dizginsiz, vahşi bir kişi olduğunu anlamıştı.

 

Tang Hong gözlerini kırptı, tekrar alnına vurdu: “Doğru diyorsun, bir kumar oynayacaksak adil bir bahis koymalıyız ortaya. Adil olmayan bir bahis demek hile yapmak demektir teknik olarak. Pekâlâ, söylediğin bahse gireceğim. Şimdi sözünden dönmeyeceksin değil mi çocuk?”

 

“Sen sözünden dönmediğin sürece ben de dönmeyeceğim.”

 

“Çocuk, bana üstünlük taslamaya mı çalışıyorsun? Tekrar düşün!”

 

Görünüşe göre bu eleman sıradan bir kumarbaz da değildi. Şimdi ortaya koyulan bahiste bir önceki durumdan daha dezavantajlı olduğu halde gözlerindeki ışık daha net görülebiliyordu.

 

“Çocuk, sana tekrar hatırlatayım da sonradan beni suçlama, Kutsal Labirent Kulesinin her katındaki patika formasyonlar sayesinde sürekli olarak değişir. Ben daha önce bu kuleye iki defa tırmandım fakat ikisinde de zorlandım. Aynı zamanda bu hacim formasyonunda belirli bir düzen ya da mantık da yoktur. Tamamen senin mental kuvvetinle alakalı bir durum bu. Bu alana gelip de başarısız olanların sayısı çok fazladır.”

 

Tang Hong bir acemiye karşı bu ipuçlarını vermenin uygun olacağını düşünmüştü.

 

Jiang Chen gülümsedi ve bilinçli şekilde elemanı kışkırttı: “Beni düşüneceğine kendin hakkında endişelenmeye ne dersin? İşin sonunda kaybetmemiş olmaya baksana sen.”

 

“Çocuk, sen beni küçümsemeye nasıl cesaret edersin? Nasıl?”

 

Jiang Chen bir anda ileri atıldı ve Tang Hong’un görüş alanından kayboldu.

 

Tang Hong garip şekilde gülümsedi: “Aptal çocuk, birinci kata ulaşmanın yolunun hızlı olmaktan geçtiğini mi düşünüyorsun? Kutsal Labirent Kulesinde başarılı olmanın anahtarı hızlı olmak değil güçlü bir kalbe sahip olmaktır.”

 

Tang Hong kendi kalp gücünden oldukça emin görünüyordu. Ellerini göğsünde birleştirdi ve etrafına bakındı, bir anda kendisi de harekete geçti ve kırmızı bir ışık huzmesinin içinde kayboldu.

 

Eleman kısa süre içerisinde birinci kata ulaştı ve ikinci kat için yola çıkarken Jiang Chen’den henüz bir eser görememişti.

 

Dişlerini hırslı şekilde gıcırdattı: “Hah! Bu çocuk daha alt kattaki merdivenlerde yolunu bulmaya çalışıyor olmalı! Çaylaklar! Kutsal labirent Kulesine gelip neden benim tavsiyelerimi dinlemezler ki? Benim iyi niyetli konuşmalarımı neden dikkate almazlar ki?”

 

Tang Hong bu konuda kendisine oldukça fazla güveniyordu.

 

Merdivenlerdeki formasyonlar her ne kadar belirli bir düzene sahip olmasa da Tang Hong kalp gücü sayesinde en ufak ipuçlarını bile yakalayabiliyordu.

 

Tuzakları anında tespit edebiliyordu.

 

Hızlı şekilde üçüncü kata giden patikayı da bulmuştu.

 

“Hehe! Çocuk benimle iddiaya girecek kadar cesurdu. Fakat aynı zamanda oldukça da saf davrandı!” Tang Hong şu anda kendisiyle gurur duyuyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr