Bölüm 351: Ay Işığının Altında Antrenman

avatar
2216 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 351: Ay Işığının Altında Antrenman


Jiang Chen apartmanına dönerken her zamanki gibi dikkatliydi. Etrafını kolaçan ederek ilerliyordu ve en sonunda her şeyin normal düzeninde olduğunu fark edince apartmanına girdi.

 

Gizemli ruh çeyreğinde yaşadıklarından sonra bir saniye bile dikkatsiz davranmaması gerektiğini anlamıştı.

 

Gizemli ruh çeyreğinde üç ay yetişim yapmak normal dünyada bir ya da iki yıl kadar yetişim yapmakla aynı düzeyde gelişim göstermeye denk geliyordu. Yeryüzü çeyreğinde ise bu oran yaklaşık olarak iki kattı.

 

“Yeryüzü çeyreğinin birinci kademesindeki müritlerin hepsi en az beşinci seviye ruh âleminde. Benim eğitim seviyem hala dördüncü seviyede, ben bu çeyrekteki kimseden korkmuyorum ama sanırım göksel çeyreğe geçtiğimde dördüncü seviye ruh âleminde olmam yetersiz kalacak. Görünüşe göre önümüzdeki üç aylık süreci çok iyi değerlendirmeliyim. Bir an önce sıkı şekilde çalışarak beşinci seviyeye geçiş yapmalıyım.”

 

Jiang Chen aynı zamanda Sonsuz Ruh Dağında yetişim yapma fırsatının çok nadir olduğunun da farkındaydı.

 

Jiang Chen’in yetişim seviyesi hızla ilerliyordu elbette, ama göksel çeyrekteki elemanlar da oraya tatil yapmak için gitmemişlerdi. Müritler de avantajlı bir ruh enerjisi barındıran bir ortamda bulunduklarının farkında olduklarından hızlı şekilde ilerleme kaydetmek için yetişim yapıyor olmalıydılar, hatta göksel çeyrekteki ruh enerjisi yoğunluğu daha fazla olduğundan belki de Jiang Chen’den daha hızlı gelişim gösteren müritler bile vardı.

 

Bundan dolayı Jiang Chen hızını artırmayı ve üstün bir şekilde gelişim göstermeyi planlıyordu.

 

“Benim benden üst seviyede olan kişilerle savaşıp kazanma avantajımı bana veren yeteneklerim olsa da, göksel çeyrekteki kişiler gerçekten de çok üstün kişiler olacaktır, topluluğa girdiklerinden beri kıymetli hazinelerle beslenen kişiler bunlar. Bu kişilerin hazineleri her ne kadar nilüfer ya da manyetik dağ kadar kıymetli olmasa da ben bu yeteneklerimi sadece yüzeysel olarak kavrayabildim. Henüz bu yeteneklerimin tam kapasitesinin yüzde birini bile kullanamıyorum. Bundan dolayı belki de toplulukların elit müritleri ile karşılaştığımda avantajımı yitirebilirim.”

 

Jiang Chen’in önceki başarılarından dolayı kibir yapmaması ve yoluna tam hızla devam etme çabası içerisinde olması iyi bir şeydi.

 

Nilüfer ve manyetik dağ belki de orijin âlemindeki kişilerin bile kavramakta zorluk çekeceği yeteneklerdi, fakat Jiang Chen zaten bu yeteneklerin yüzde birini ancak kullanabiliyordu.

 

Jiang Chen bunları düşününce kalbinde bir titreme hissetti. Mesela manyetik dağ örnek alınacak olursa, bu yetenek kesinlikle sayısız kutsal sanat içeren bir yetenekti.

 

“Evet, manyetik dağ gibi bir hazineye sahip olup onun sadece küçücük bir kısmını kullanabilmek elinde balık olan birinin sadece pirinç yiyebilmesi gibi bir şey.”

 

Jiang Chen manyetik dağın içerdiği yetenekleri düşününce derhal yetişim yapma arzusu hissetti.

 

Dağın barındırdığı manyetik hortumları, altın renkli canavarları ve hatta Altın Mühür Lordunu bile kullanabilmek istiyordu.

 

En etkileyici saldırı şekli ise manyetik dağın tamamını ortaya çıkarıp rakipleri ilkel bir yöntemle, ezerek öldürmek olurdu. Bu tarz bir galibiyetin verdiği heyecan, kelimelerle tarif edilemez derecede büyük olurdu.

 

Jiang Chen bunu daha önce yapmayı denemişti ama böylesine bir saldırıyı gerçekleştirmek için henüz yeterli seviyede değildi.

 

Altın Gözlü İblisi oluşturmak ise diğerlerine göre daha rahat olurdu çünkü Jiang Chen çoktandır İlah’ın Gözü yeteneğine çalışıyordu. Ruh âlemine geçtiğinde bu türden bir teknikle karşılaşacağını tahmin etmişti.

 

Altın Gözlü İblis sadece bir görüş yeteneği değildi, rakip bu hamleyi karşılamak için aynı zamanda müthiş güçlü bir kalp Dao’suna sahip olmalıydı.

 

Altın Gözlü İblis aslında karşıdaki kişinin ruhunu dondurmak için tasarlanmış bir yetenekti, metan esansını kullanarak karşıdaki kişiyi altın bir heykele dönüştürme yeteneğiydi.

 

Bu yetenek çok şeytani görünüyor olabilirdi, ama temelinde kullandığı teknik bu kadar basitti.

 

Bu yetenek en üst seviyesine ulaştığında adımlar hızlı bir şekilde tamamlanabilir ve bu teknik bir bakışla bile aktif hale getirilip etkisini gösterebilirdi.

 

Aslında Altın Gözlü İblis yeteneğinin şeytani olduğunun düşünülmesinin sebebi de buydu, yetenek gelişince tek bir bakışla karşıdaki kişiyi heykele çevirebiliyordu.

 

Sonuçta altından bir heykele dönüşmek oldukça korkutucu bir şeydi.

 

Fakat bu yeteneğin derin sırları göz ardı edildiğinde, özünde çok da gizemli bir yetenek değildi.

 

Ateş ve Buz’un Büyüleyici Nilüfer Çiçeğine gelince, Jiang Chen bu yeteneğini de adım adım geliştiriyordu. Ruh okyanusu genişledikçe yetişim seviyesi de gelişiyordu ve nilüferin temelini kavraması da artıyordu.

 

Daha önceden altı adet nilüfer dalını kontrol edebiliyordu fakat şu anda kontrol edebildiği nilüfer dalı sayısı on ikiye çıkmıştı.

 

Ouyang Jian’la olan mücadelesinde nilüferden yardım almıştı.

 

Nilüferin dallarını yeraltında tutmuş, dışarı çıkartmamıştı. Dışarıdaki insanlar nilüferi görmemişlerdi.

 

Ouyang Jian’ın Öfkeli Alev Akımı saldırısı nilüfer tarafından durdurulmuştu.

 

Mücadelenin sonlarına doğru ise nilüfer tarafından yutulmuştu.

 

Jiang Chen’in mücadele esnasında kollarını sıvayıp savurması sadece etraftaki izleyenlerin gözlerini boyamak içindi.

 

“Yeryüzü çeyreği kesinlikle gizemli çeyrekten çok daha farklı bir yer. Beş halka kendine özgü özellikler barındırıyor, katılımcıları zorlayan bir mücadele bu. Bu şekilde mücadelelerin zorluğu artırılıyor. Zaten en büyük galibiyet serisinin sadece üç olması bunun bir göstergesi.”

 

Jiang Chen aynı zamanda mücadeleleri düşününce, bu çeyrekteki mücadelelerin öncekine göre çok daha vahşi geçtiğini düşündü.

 

Bu esnada dış kapıdan bir ses duyuldu, birisi avlu kapısını çalmıştı.

 

Jiang Chen Zephyr’in Kulağını kullanarak gelen kişinin Liu Wencai olduğunu anladı.

 

Kapıyı açtığında ise gelen kişinin gerçekten de Devasa Ruh Topluluğundan Liu Wencai olduğunu doğruladı. Liu Wencai hafifçe gülümseyerek konuştu: “Kardeş Kaya, seni rahatsız etmiyorumdur umarım?”

 

“İçeri gel.” Jiang Chen bir arkadaşı ziyarete geldiği için doğal olarak mutluydu.

 

Özellikle de Xiao Fei ayrıldığından bu yana Jiang Chen’in hiç arkadaşı yoktu ve yalnızlık çekiyordu. Liu Wencai ile yakından tanışıp birbirleri hakkında bilgi sahibi olduktan sonra ise bu adamın her ne kadar kibirli bir topluluk müridi gibi görünse de aslında iyi kalpli birisi olduğunu anlamıştı.

 

Toplulukların arasında böylesine iyi kalpli birisine rastlamak imkânsız gibi bir şeydi.

 

“Seni rahatsız etmeye cesaretim yetmez elbette, fakat dairemde meditasyon halindeyken senin geçtiğimiz sefer sohbet ederken bana öğrettiklerini düşündüm de, bana öğrettiklerin gerçekten çok kazançlı çıkmamı sağlayacak. Bu yüzden dolayı gelip sana teşekkür etmeden içim rahat etmedi.” Liu Wencai bunları söylerken cebinden bir parça kâğıt çıkardı: “Kardeş Kaya, benim sana teşekkür etmek için verebileceğim fazla şeyim yok, bunlar benim hayvanları eğitmek ve evcilleştirmek için bildiğim şeyler. Sana yardımı dokunur mu bilemiyorum ama ben yine de bunları Kardeş Kaya’ya teşekkür niteliğinde bir hediye olarak vermek istiyorum. Eğer bunu kullanışlı buluyorsan lütfen kabul et, eğer kullanışlı bulmuyorsan bile hediyemi al, belki gün geldiğinde sen de bir başkasına verirsin bunları.”

 

Görünüşe göre Liu Wencai kendisine yapılan iyiliği unutmayan kişilerdendi, anlamsız cümlelerle değil, samimi şekilde teşekkür etmesini bilen kişilerdendi.

 

Jiang Chen bu adamın yüz ifadesini inceledikçe ne kadar samimi şekilde konuştuğunu anlayabiliyordu, adamın samimi olduğunu görünce onun hediyesini geri çevirmenin uygun olmayacağını düşündü: “Devasa Ruh Topluluğunun ruh hayvanları hakkındaki bilgileri elbette benim için çok kullanışlı olur, belki de ileride bir zamanda bunu kullanmam gerekebilir.”

 

Jiang Chen kendi arkadaşlarına hava atmayı seven birisi değildi, bu elindeki bilgileri kullanmayacağının kendisi de farkındaydı.

 

Jiang Chen’in önceki hayatından aklına getireceği herhangi bir hatırayı Devasa Ruh Topluluğunun sindirmesi bile on yıl belki de yüz yıl kadar süre alırdı.

 

Fakat yine de, bu hediye bir arkadaştan gelen bir hediyeydi, bir bardak su kadar basit bir hediye bile olsa kabul edip teşekkür etmek gerekirdi, arkadaşlığın görgü kuralı buydu.

 

Bu arkadaşlığın gelişmesi ile, Liu Wencai’nin aslında kendisine yapılan iyiliğe iyilikle karşılık veren birisi olduğu anlaşılmıştı.

 

Liu Wencai tekrar söze girdi: “Pekâlâ, sana hatırlatma amaçlı bir şey daha söylemek istiyorum, sen Ouyang Jian’ı mücadelede yendin, ben topluluğun müritlerinin konuşmalarına kulak misafiri oldum ve Usta Shuiyue’nin ve diğer müritlerin ne kadar sinirlendiğine şahit oldum. Görünüşe göre Mor Güneş Topluluğu yakın zamanda seni baskı altına almak için harekete geçecek. Mental olarak kendini hazırlamalısın.”

 

“Mor Güneş Topluluğu her daim zorba bir topluluk olmuştur. Eğer zorbalık yapıp beni baskı altına almaya çalışmasalar işte asıl o zaman şaşırırdım. Fakat Liu Wencai, sen beni uyarmaya geldiğinde Mor Güneş Topluluğuna tarafını belli edip başına bela almaktan korkmadın mı?”

 

“Onlar benim gibi küçük bir karakteri ciddiye alacak kişiler değiller. Görmedin mi, benim kendi topluluğumdaki kişiler bile beni ciddiye almıyorlar. Mor Güneş Topluluğundakiler neden beni ciddiye alsın ki?”

 

“Göklerin gözünde küçük karakter diye bir şey yoktur, sadece korkaklar kendilerinin küçük karakterler olduğunu düşünür. Sen kendini küçük düşürüp kendine değer vermezsen kimse vermez.”

 

Liu Wencai bu sözleri duyunca gülerek karşılık verdi: “Kesinlikle, kesinlikle… Başkalarının gözünde bizler küçük karakterleriz, fakat kendimiz hakkında böyle küçük düşürücü değil, üstün kişiler olarak düşünmeliyiz.”

 

“Elbette, kendimize güvenimiz tam olduktan sonra her zaman umut var demektir. Kardeşim, gece daha başlamadı, saat henüz erken. Ne dersin, biraz antrenman yapalım mı?”

 

Jiang Chen Liu Wencai’ye kendini daha yakın hissediyordu artık, ona bildiği bazı şeyleri öğretmeye karar vermişti, ama elbette bunu teklif ederken ‘ben senin eğitmenin olacağım’ gibi havalı şekilde teklif etmemişti, antrenman yapmak istediğini söylemişti.

 

Bundan dolayı Liu Wencai’yi antrenman yapmaya davet etmişti, bu şekilde onun savaş esnasında kullandığı tekniklerin pürüzlerini ortadan kaldırmayı hedefliyordu.

 

Jiang Chen’in yetişim seviyesi dördüncü seviye olsa da bilgisi çok daha ötedeydi.

 

Jiang Chen önceki gün Liu Wencai’nin mücadelesini izlemişti. Kazanmasının sebebi henüz Jiang Chen’le sohbetini yeni bitirdiği için aydınlanmış olmanın verdiği güç patlaması ve aynı zamanda rakibinin güçsüz olmasıydı.

 

Bu maçta kullanılan teknikler çok fazla önem arz etmemişti.

 

Jiang Chen zaten mücadeleyi izlerken kullanılan tekniklerde bir sürü pürüz ve boşluk yakalamıştı.

 

“Elinden gelenin en iyisi ile saldır bana.” Jiang Chen Liu Wencai’yi cesaretlendirecek şekilde konuşuyordu.

 

Liu Wencai Jiang Chen’in yeteneklerini görmüştü, bunları söylerken kibrinden dolayı söylemediğinin farkındaydı. Liu Wencai aynı zamanda mutluydu, uzman bir kişiden ders alacağı için sevinmişti.

 

Belki de Kardeş Kaya kendisine birkaç tavsiye verebilirdi.

 

Kükreyerek ileri atıldı: “Hazırlan Kardeş Kaya!”

 

Bum!

 

Liu Wencai kükrerken iki yumruğu ile bir kaplanın formuna bürünen bir illüzyon oluşturdu, Jiang Chen’in göğsüne doğru hareketlenen bir hava akımı oluşturdu.

 

“Sağ ve sol yumruklarının arasındaki uyum yeterli ritme sahip değil, yumrukların hem saldırıya hem de savunmaya yardım edecek şekilde olmalı, fakat senin yumrukların ahenk içinde değil. Gerçek bir uzman kişi ile mücadele edersen bu şekilde kazanman mümkün değil.”

 

Jiang Chen bunu söylerken avuç içlerini karşıya yöneltti ve Liu Wencai’nin yumruklarının önünü kesti, yumrukları aştıktan sonra ise boğazına doğru yöneldi.

 

Tam da Jiang Chen’in söylediği gibi hem saldırı başarısız olmuştu, hem de savunma.

 

Liu Wencai’nin yüzü kızarmıştı, aklında düşünceler vardı: “Sadece bir hamleme bakarak nasıl bir anda pürüzleri görebildi?” Jiang Chen’in çok erken konuştuğunu düşünmüştü.

 

Fakat Jiang Chen hamlesini yaptığında aslında doğruları konuştuğunu anlamıştı.

 

Jiang Chen elbette erken ya da boş konuşmamıştı, kendisine gelen saldırıyı avuç içleri ile def etmişti.

 

“Tekrar!”

 

Jiang Chen bunu söylerken bir adım gerilemişti. Antrenmana devam edeceklerdi.

 

İki adam ay ışığının altında savaşmaya başladılar.

 

Antrenman sırasında dikkatlerini tamamen bu işe vermişlerdi. Güneş doğarken kendilerine geldiler ve vaktin nasıl geçtiğini anlamamışlardı.

 

Dikkatlerini antrenmandan dağıttıktan sonra havanın aydınlanmak üzere olduğunu fark ettiler.

 

“Haha! Harika! Olağanüstü! Kardeş Kaya, sen benim hem büyük kardeşim hem de eğitmenim oldun. Ben bu seçmelerde çok şey kazandım. Bunun sebebi seninle tanışmış olmamdır.”

 

Liu Wencai bir gecelik antrenman sonunda büyük bir kazanç elde etmişti.

 

“Kardeş Kaya, henüz dört saat kadar vakit vaktimiz var. Ben müsaadenle apartmanıma gidip bugün öğrendiklerimi sindirmek istiyorum.” Liu Wencai konuşurken sesi heyecanlıydı.

 

Bu gecenin kazançlarının gücünü ve kavramasını artıracağını düşünüyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr