Bölüm 352: Utanmaz Mücadeleler Serisi

avatar
2155 3

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 352: Utanmaz Mücadeleler Serisi


Liu Wencai ile Jiang Chen’in antrenmanından daha çok kazanç sağlayan taraf elbette Li Wencai’ydi, çünkü Liu Wencai’nin Jiang Chen’e öğretebileceği çok fazla şey yoktu.

 

Fakat elbette Jiang Chen’in sağladığı kazanç sıfır denemezdi, uygulamalı bir savaş antrenmanı her daim faydalı olurdu.

 

Liu Wencai’nin tekniği ve gücü aslında fena değildi. Oldukça yüksek bir potansiyel barındırıyordu. Jiang Chen bu adamla karşı karşıya geldiğinde anlamıştı, belki de bu adam bir avcı kişinin kanından geldiği için davranışları tıpkı bir kadim canavar gibiydi. Meridyenlerini geliştirmek için ruh hayvanlarının kanını kullanmıştı. Bu durum bu adamın kanında, etinde ve kaslarında bir ejder ve bir kaplanın gücünü barındırmasına sebep olmuştu.

 

Bu durum belki de doğuştan gelen bir potansiyel bile olabilirdi, veya kişi doğduktan sonra yetişim yaparak elde edilmiş bir potansiyel de olabilirdi.

 

“Liu Wencai belki de şekil verilebilecek birisi olabilir. Arkasındaki topluluğun bu adamı bu hale getirmesi yazık olmuş. Üstelik de destekleyicisini kaybedince dünyanın zalim yüzüyle karşılaşıp topluluğun kötü etkisini daha güçlü şekilde görmüş. Bu adamın potansiyeli dokunulmamış bir orman gibi, eğer doğru yönlendirilirse insanların hayalinin ötesinde bir noktaya ulaşır.”

 

Jiang Chen Liu Wencai’yle bir gece antrenman yaptıktan sonra bu adamın harika olduğuna karar vermişti.

 

Jiang Chen odasına geri döndükten sonra nefesini ayarladı ve dinlenmeye geçti. Henüz yaşanmış bir savaş bir kişinin ruh özünü geliştirmesi için en iyi fırsattı. Ruh gücüyle yetişim yapmak, onu geliştirmek ve arıtmak tam da savaştan yeni çıkıldığı zamanda en iyi etkisini gösterirdi.

 

Jiang Chen toplanma zamanı yaklaştığında gözlerini yeni açmıştı, dudaklarının kenarında bir gülümseme vardı.

 

Gece yapılan antrenmandan kesinlikle kazançlı çıkmıştı.

 

Apartmanından ayrıldı ve mücadele arenalarının olduğu noktaya yöneldi.

 

Bugün mücadelelerin ikinci günüydü ve belli oluyordu ki bütün katılımcılar heyecanla doluydu. Herkesin yüzünde kaybetmeme isteğinin varlığı görülebiliyordu.

 

Yeryüzü çeyreğindeki katılımcıların hepsi de kesinlikle daha hevesli ve daha çalışkandı.

 

Buradaki müritler topluluklardaki birinci veya ikinci kademe müritlerden oluşuyordu. Aralarında çok fark yoktu, ikinci kademeliler biraz şans ve çaba sayesinde anında birinci kademeye yükselebilirdi.

 

Birinci kademeye yükselmek demek ‘çekirdek mürit’ olmak demekti, bu durumda topluluğun gerçek mirasına erişebilirlerdi.

 

Ortamdan anlaşılıyordu ki bütün katılımcılar birinci kademe mürit olmayı ve burada barınabilmeyi hedefliyordu.

 

Jiang Chen bu kişilerin bu hayali kurmasına saygıyla yaklaşıyordu.

 

Fakat saygı duymadığı istisna kişiler de vardı, bu kişiler elbette Mor Güneş Topluluğunun müritleriydi. Jiang Chen sabahın erken saatlerinden beri bu adamların sinsi ve düşmanca bakışlarını hissedebiliyordu.

 

Bu kişilerin yakın zamanda bir toplantı ile sinsi planlar kurduğu çok barizdi, Jiang Chen’den nasıl intikam alacaklarını tartışmışlardı.

 

Bu müritler he ne kadar Ouyang Jian’la çok sıkı bir ilişki çerisinde olmasalar da sonuçta aynı topluluğun elemanlarıydılar. Dolayısıyla Ouyang Jian’ın vahşi yenilgisi bu müritlerin de utanmasına sebep olmuştu.

 

Müritler elbette toplulukları aşağılandığı zaman boş durmayacak zihniyetteki kişilerdi.

 

“Sadece toplu şekilde durabilmeyi başarabilen bir avuç çöp! Eğer ayrı ayrı karşıma çıksalar hiçbiri bir hamleme bile dayanamaz!” Jiang Chen bu adamların hepsini yenebileceğinin farkındaydı, çok kafasına takamdı bu meseleyi.

 

Sakin bir nokta buldu ve bağdaş kurarak oturdu, yeni günün mücadeleleri için isminin anons edilmesini beklemeye başladı.

 

Aradan çok zaman geçmeden Liu Wencai de geldi fakat bu sefer yalnız değildi. Yanında bir kişi daha vardı ve bu kişi Jiang Chen’i şaşırtmıştı.

 

Bu kişi Jiang Chen’in bu çeyrekte ilk galibiyetini aldığı Devasa Ruh Topluluğundaki şişman adamdı. Bu elemanın şişman vücudunun üzerinde sivri yapılı bir surat şekli cardı. Bacakları kalındı, bu adamın vücut parçaları orantısız gelişmişti belliki.

 

Basitçe ifade edilecek olursa, uçlarda ince, ortalarda kalın bir vücudu vardı.

 

Kaşları da oldukça dikkat çekiciydi. Komik bir yapıdaydı kaşları. Gülümsediği zaman gözleri ince bir çizgi halini alıyordu ve sinsi bir ifade oluşuyordu.

 

Dürüst ve açık birisi gibi görünüyordu ama aslında numaralarla dolu biriydi.

 

Jiang Chen’in bu adam hakkındaki ilk izlenimi bu yöndeydi. Fakat dünkü savaştan sonra Jiang Chen kendini bu elemana daha yakın hissetmişti.

 

Bu eleman Jiang Chen’in karşılaştığı kişiler arasında bir savaşta bilerek yenilmeyi kabul eden ilk kişiydi.

 

Herkes bilirdi, eğer bir mücadelede çok hevessiz davranılırsa cezası çekilmek zorunda kalınırdı.

 

“Kardeş Kaya… Kardeş Kaya bu…” Liu Wencai tam da ağzını açmış ve tanıtma aşamasına girecekti ki şişman eleman tombul elini uzatarak onu durdurdu.

 

Eleman gülerek konuştu: “Küçük Kardeş Wencai, beni tanıtmana gerek yok. Ben, Şişman Lu, uzun zamandır Kardeş Kaya ile tanışmayı istiyordum zaten, bu yüzden kendimi tanıtmalıyım.”

 

Bu eleman Devasa Ruh Topluluğundan Lu Yali’ydi. Fakat bu eleman vücudunun uçlarında ince, ortalarında kalın olduğu için bazen kendisiyle alay etmek için Lu Armut denirdi.

 

ÇN: ‘Armut’ kelimesinin Çin dilinin bazı lehçelerinde ‘Yali’ şeklinde telaffuz edilmesi bu benzetmeyi doğurmuş.

 

“Kardeş Kaya, benim adım Lu Yali, seninle tanışabildiğime çok memnun oldum, lütfen bana ileride göz kulak ol.” Şişman eleman oldukça sosyal birisine benziyordu, normalde böyle bir tanışma şekli itici olurdu ama bu adama yakışmıştı.

 

“Merhaba.” Jiang Chen şişman elemanla tokalaştı.

 

Liu Wencai ise biraz utanmış gibiydi. Şişman Lu’nun bugün kendisi ile buluşmak isteyeceğini ya da gelip Jiang Chen’le tanışmak isteyeceğini düşünmemişti.

 

Bu ikili her ne kadar aynı toplulukta olup ister istemez karşılaşmak zorunda kalsalar da aralarında aslında çok sıkı bir arkadaşlık ilişkisi yoktu.

 

İşin aslında, Liu Wencai’nin gizemli çeyrekteki birkaç yancısından başka arkadaşı yoktu, yeryüzü çeyreğinde ise hiç arkadaşı yoktu. Bundan dolayı Şişman Lu karşısına çıktığında şaşırmıştı, hatta gardını bile yükseltmişti.

 

Fakat bu eleman vücut şeklinden dolayı toplulukta çok dışlanmış birisiydi.

 

Genellikle kendisiyle dalga geçiliyor, gülünüp geçiliyordu.

 

Fakat Şişman Lu her daim iyimser birisi olmuştu. Her zaman gülümseyen birisiydi ve bu sayede toplulukta barınabilmeyi başarabilmişti.

 

Fakat karakterinin temiz olmasından dolayı toplulukta bu elemanı ciddiye alan birkaç mürit de vardı elbette. Fakat bu kişiler yüksek kademelerdeydi ve Şişman Lu’nun bu adamlarla arkadaşlık kurmasına imkân yoktu. Bunlardan dolayı Şişman Lu’nun toplulukta hiç yakın arkadaşı yoktu.

 

Şişman Lu yanına geldiğinde Liu Wencai’nin onu reddetmemesinin sebebi bunlardı işte.

 

Ataların da dediği gibi, gülümseyen bir yüze tokat atılmazdı.

 

Jiang Chen’in gördüğü kadarıyla Şişman Lu da topluluktaki ilginç karakterlerden birisiydi, topluluktaki durumu oldukça garip birisiydi.

 

Aksi takdirde zaten topluluk müritlerinden hiç biri Jiang Chen’in yanına gelerek onunla arkadaşlık kurmak istemezdi.

 

Jiang Chen yine de bu kişilerin arkadaşlık kurma isteklerini hiçe saymadı ve saygıyla karşıladı, üçlü kendi arasında sohbet ederken mücadeleler başlamıştı.

 

İlk yapılan eşleşmelerde bu üçlüden kimsenin ismi anons edilmemişti.

 

Fakat Jiang Chen’in ismi kısa süre sonra anons edilmişti.

 

“Kardeş Kaya, umarım henüz ilk mücadelende başarılı olursun.” Liu Wencai iyi dileklerini iletti.

 

Şişman Lu gülerek konuştu: “Fark etmez ki! Bir kişiye meydan okunduysa onun kazanması ya da kaybetmesi önemli değil. Sadece meydan okuyan kişinin skoru etkilenir!”

 

Şişman Lu’nun hayatta kalma içgüdüsü burada da kendini göstermişti, kazancı olmayan bir durumda risk almayan birisiydi. Kazancının olmadığı bir durumda utanç verici şekilde hamleler yapmak bu adam için normaldi.

 

Kendilerine meydan okunan katılımcılar genellikle aşağılanmaktan korktukları için mücadeleyi kaybedeceklerini bilseler de çaba sarf ederlerdi.

 

Yetişimciler kaybetmekten zevk alamazdı. Bundan dolayı meydan okunan kişi kendileri olsa bile hiçbir şey yapmadan beklemektense gayret sarf etmeye gönüllü olurlardı.

 

İşte bu sebepten dolayı mücadeleler oldukça vahşi geçiyordu. Şişman Lu gibi prensipleri zayıf olan katılımcılar nadirdi, çoğunluk kazanacak olsa da, kaybedecek olsa da mücadeleye sonuna kadar devam ediyordu.

 

Jiang Chen’in rakibi Kıymetli Ağaç Topluluğundandı ve denk geldiği halka buz halkasıydı.

 

Jiang Chen hala gücünü saklama niyetindeydi, halkaya çıktığında zorlanıyor gibi rol yapıyordu. Böylece kozlarını saklayabilecekti.

 

Budan dolayı zaman sınırı dolana kadar savaştılar ve Jiang Chen bu sayede halkanın avantajını kullanarak rakibinin kazanmasına izin vermedi.

 

Kurallar gereği bir kişi kendisine meydan okunduğunda kazansa bile halkadan inmek zorundaydı.

 

Jiang Chen halkadan inerken Şişman Lu’nun sinsi, kurnaz bakışlarıyla karşılaştı: “Kardeş Kaya, sen güçlü yönleri olan iyi bir adama benziyorsun, fakat senin rol yapma yeteneğinin benden daha iyi olduğunu kim düşünebilirdi?”

 

Jiang Chen bu adamın kurnaz birisi olduğunu biliyordu, onunla fazla konuşmadan uzak bir köşeye çekilip bağdaş kurarak oturdu.

 

Henüz oturalı çok süre geçemden ismi tekrar anons edildi.

 

“Bu garip, Kardeş Kaya, sen halkadan henüz yeni indin zaten, acaba senin ismin seçilirken bir tür hile mi yapılıyor?” Liu Wencai bu durumun garip olduğunu hissetmişti.

 

Jiang Chen’in bu seferki rakibi Akan Rüzgar Topluluğundan, birinci seviyeli bir müritti ve halka seçimi yine buz halkası olarak yapılmıştı.

 

Akan Rüzgar Topluluğunun birinci seviyeli müridi demek Ouyang Jian’dan iki seviye düşük demekti, kolay bir mücadele olabilirdi.

 

Jiang Chen mademki seçilmişti, o halde mücadeleden kaçmayacaktı.

 

Halkaya girdi ve savaşmaya başladı, Jiang Chen karakteri gereği kaybetmek istemiyordu, kendisine meydan okunmuş olsa bile!

 

Şişman Lu’nun yöntemini kesinlikle kabullenebilecek birisi değildi.

 

Fakat elbette, karşısındaki kişi güçlü olsa bile Jiang Chen gücünün tamamını kullanarak kendini açık etmeyecekti.

 

Jiang Chen bu sefer daha büyük rol yapıyordu, neredeyse kaybedecek gibi görünmüştü.

 

Neredeyse kaybedecek gibi olup son anda kazanması etraftakilerin bu adamın büyük kayıplar vererek galibiyet kazandığını düşünmesine yol açmıştı.

 

Jiang Chen halkadan inerken suratına ‘yorgun’ bir ifade yerleştirip rol yapmıştı.

 

Şişman Lu’nun suratındaki kurnaz gülümseme daha da belli oluyordu. Liu Wencai bile Jiang Chen’in büyük çaba sarf ederek kazandığını düşünürken Şişman Lu’nun durumu anlaması komikti.

 

Jiang Chen’in bu şekilde rol yaparak galibiyet alması, Şişman Lu’nun Jiang Chen’in yeteneklerini daha iyi kavramasına ve anlamasına sebep olmuştu.

 

“Kıdemli Kardeş Şişman, lütfen Kardeş Kaya’yı rahatsız etme.” Liu Wencai kederli şekilde konuşmuştu: “Üst üste iki defa savaştı ve büyük bir çaba sarf edip enerji harcamak zorunda kaldı. Eğer bu şekilde devam ederse, Kardeş Kaya meydan okuyan taraf olduğunda yeterli enerjisi kalmayacak.”

 

Şişman Lu gülerek cevapladı: “Pekâlâ, pekâlâ…”

 

Şişman Lu zeki birisiydi, bir sırrı keşfettiğinde bazen bu sırrı açık etmemesi gerektiğinin farkındaydı. Anlayışının üstünü kapatması, anlamamış gibi davranması bazen uygun olabilirdi, çünkü bazı şeyleri zeka ile kavrayıp açık etmek, bazen zekanın aslında yetersiz olduğunu kanıtlayabilirdi.

 

Bu sefer daha garip bir şey yaşanmıştı, Jiang Chen henüz oturduğu yere yerleşemeden ismi tekrar anons edildi! Yine meydan okunan kişi olarak seçilmişti.

 

Bu sefer Şişman Lu da garip bir şeyler döndüğünü düşünmüştü, Liu Wencai zaten çoktandır bu düşüncedeydi. Şişman Lu keyifli şekilde gülümsedi: “Rüzgar bugün değişik esiyor. Bir kişinin üç defa meydan okunan kişi olarak seçilmesi ve bu durumun üst üste yaşanması normal mi?”

 

Bu soru aynı zamanda Jiang Chen’in aklındaki soruydu, sesli olarak Şişman Lu dile getirmişti bu soruyu.

 

Fakat yine de Jiang Chen bunu umursamadı, sonuçta kendisi bir yetişimciydi ve mademki ismi anons edilmişti, hiç çekinmeden savaşacaktı.

 

Bu seferki rakibi Mor Güneş Topluluğundan Ye Han’dı.

 

“Ye Han? Bu adam Usta Shuiyue’nin müritleri arasından dördüncü sıradaki kişi. Yeryüzü çeyreğinde ilk yirmiye girmiş birisi.” Şişman Lu’nun savaş gücü gelişmiş olmasa da dedikodu gücü oldukça gelişmişti. Her türlü haberden ve yenilikten haberdar birisiydi.

 

Liu Wencai ise bu esnada şüphelerinden kesinlikle emin olmuştu: “Hah! Bir katılımcıyı defalarca ismini anons edip yormak ha? Ne kadar da utanç verici!”

 

Liu Wencai Usta Shuiyue’nin bunu bilinçli şekilde planladığını düşünmüştü. İlk olarak Jiang Chen’in karşısına iki güçlü rakip çıkartmış ve onu yormuştu, daha sonra ise kendi müritlerinden birini seçerek Jiang Chen’in karşısına göndermişti! Usta Shuiyue kesinlikle bu mücadelelere hile karıştırmıştı!

 

Liu Wencai sinirliydi, Jiang Chen’e büyük bir haksızlığın yapıldığını düşünüyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44251 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr