Sıfırıncı Dünya 1. Cilt: 8. Bölüm Kırılan Döngünün Devamı (2/2)

avatar
116 0

Sıfırıncı Dünya - Sıfırıncı Dünya 1. Cilt: 8. Bölüm Kırılan Döngünün Devamı (2/2)


Sıfırıncı Dünya

1. Cilt: 8. Bölüm Kırılan Döngünün Devamı (2/2)


İçerisi bir çalışma odasıydı. Oldukça küçük olan bu oda bir kitaplık, bir masa ve önünde bulunan iki sandalyeden ibaretti. Sandalyelerden birinde Lilina oturuyordu. Onu ilk gördüğünden bu yana devam eden zayıflık hissini hissetmeye devam ediyordu. Bu sefer mavi tonlarında herhangi bir dekolte içermeyen bir elbise giyiyordu. Saçlarını at kuyruğu şeklinde bağlamıştı ve güzel yüzü iyice açığa çıkmıştı.

 

-Geldiğiniz için teşekkür ederim Izuku Yuno.

 

Masanın başındaki kişi ayağa kalkıp tıpkı Rona gibi selamını verirken bunları söylemişti. Bu köşkün sahibi Coll Rose'dan başkası değildi. Kivi renginde geriye doğru taranmış saçları ve kahverengi gözleri vardı. Kıyafetleri bir soyludan çok soytarı kıyafetleri gibiydi. Yuno'yla hemen hemen aynı uzunlukta ve kilodaydı. Yaşı hakkında bir yorum yapamasa da otuz yaşının altında olduğunu tahmin ediyordu. Yuno diğer sandalyeye oturdu. Elenora kapıyı kapamış ve Coll Rose'un sağına geçmişti.

 

-Yaşananları yarı cücelerden ve Lilina'dan da duydum. Şansımıza zehrin panzehirini barındırıyorduk. Lilina bana onların yapabildiklerini duyunca o kadar heyecanlandım ki...

 

-Eee... Siz iyi misiniz?

 

-O aslında her zaman böyledir. Melezlere biraz takıntısı var.

 

Coll Rose'un son sözlerini söyleyiş şekli Yuno'nun epey garibine gitmişti. Haydut kardeşlerin kendisi baygınken neler yaşadığını bilmiyordu. "Bu adam kesinlikle sırf Lilina yarı elf olduğu için onu tahta çıkarmaya çalışıyor olabilir. Niyeti beklediğimden daha basit olmalı." şeklinde düşünüyordu.

 

-Her neyse. Öhm... Kısacası benimle görüşmek için köşküme gelirken saldırıya uğradığınız için yaşadığınız mağduriyeti telafisi hakkında konuşmak istiyorum.

 

-Elbette.

 

Görünüşe göre Coll Rose'un saldırı hakkında pek bir soru işareti yoktu. Haydut kardeşler ve Lilina olayları tıpkı istediği şekilde anlatmış olmalıydı.

 

-Öncelikle Lilina sizin iletişim küreleri dediğiniz fikrinizden bahsetti. Sizinle daha önceden tanışsaydım kesinlikle elli altın ve ne kazandıysanız yüzde yirmi beş pay isterdim.

 

Yuno, Coll Rose'un söylediği parayı biraz düşük bulmuştu. "Elli mi? Cidden mi?" diye düşünürken;

 

-Ancak size iki yüz elli altın vereceğim ve ne kazandıysanız bana yüzde kırk pay vereceksiniz.

 

-Ne?! Bu miktar çok fazla Efendi Rose. Dediklerinizin farkında mısınız?

 

-Elbette farkındayım Elenora. Yedi yıldır benim yanımdasın. Beni yeterince tanıdığını düşünüyorum.

 

-Tabii ki tanıyorum. Melezlere takıntılı birisiniz.

 

Yuno verilen tepkilere bakınca ona verilen paranın hayli yüksek olduğunu anlamıştı. Bu dünyanın ekonomik düzeninden bihaber birisi olarak pazarlık yapmanın şimdilik gereksiz olduğuna karar verdi. Ona ne verilecekse kabul edecekti.

 

-Ayrıca yarı cücelere de ayrı olarak elli altın vermeni istiyorum. Güçlerini Felia'da kullanma konusunda çekincelerinin olabileceğini düşünerek bir belge hazırladım. Bu mektubu önce melez mahallesinin şefine, ardından da Lilina'nın kimliğini sizden başka bilen tek kişi olan Büyücü Komutanına götürüp imzalat. Bu sayede benim himayem altında olacaklar ve güçlerini özgürce kullanabilecekler.

 

Yuno parası bir kenara onlara verilecek olan mektuba çok sevinmişti. Bu sayede Susan ve Nick artık istedikleri gibi davranabileceklerdi. Bu sırada karnının gurultusunu herkes duymuştu. Çikolata onun dişinin kovuğuna yetmemişti ve bu sesi duyan Coll Rose kahkahayı patlatmıştı.

 

-Hahahaha!!! Dedem ben küçükken midesi boş olanın çeliği bile yiyebileceğini söylerdi. Seninle şimdilik işim bu kadar. Lia yemeğini odana bırakmıştır. Rona yemek konusunda cidden berbat. Elenora tüm konularda onlardan çok daha iyi üstelik o bir melez ve...

 

Coll Rose hizmetçisini yerlere göklere sığdıramıyordu. Elenora kendi efendisine vurmamak için kendini zor tutuyordu. Yuno onu övgüleri ile baş başa bırakıp odadan çıktı. Kendisi çıktıktan sonra övgülerini bitirmişti ve Lilina'ya döndü.

 

-Kusura bakma Lilina. Bir şeyler hatırlamaya başladın mı?

 

-Hatırlayabildiğim şeyler hakaretlerden ibaret.

 

Lilina'nın yüzü iyice düşmüştü. Kolyesine bakarken hafızasını neden kaybettiğini düşünüyordu. "Merak etme. Her şey güzel olacak." Hatırlayabildiği tek olumlu şey buydu. Bu ses onun kalp atışlarını hızlandırıyordu. Sesin sahibinin ona şu an taktığı yüzüğü verdiğini anımsamıştı.

 

-Şu gizemli kişi hakkında yeni bir şeyler hatırlayabildin mi?

 

-Hayır ve onun için her şeyi yapabilirim.

 

-Sırf o ses istiyor diye Asteray'ın başına geçmek istediğine inanmak cidden güç. Üstelik işlerim yüzünden senin kraliyet kanı taşıyıp taşımadığını kontrol edemedim.

 

-Babam eğer cidden ölmüşse... Onun neden elflere ilgisi olduğunu sormayı çok isterdim.

 

-Bunu bende merak ediyorum. Akşam vaktinde Izuku Yuno'yu da çağırmayı düşünüyorum. Senin için bir mahsuru yok değil mi?

 

-Merak etmeyin Coll Rose.Aslında Yuno'nun kim olduğumu çoktan anladığını düşünüyorum.

 

-O adamın tavırlarının siz de garip olduğunu düşünmüyor musunuz Efendi Rose?

 

-Endişelerini anlıyorum Elenora. Bu adamın ileride neler yapacağını merak ediyorum.

 

Bu konuşmalar yaşanırken Lia koridorda Yuno'nun odasına onun yemeğini götürmek için yürüyordu. Aklı yaşanan saldırıdaydı. Yemeği götürmeden mutfakta iki tabak daha kırmıştı. "Üç gündür sakarlığım zirvede. Kendimi ne kadar meşgul edersem edeyim olmuyor." diye düşünürken elindeki yemek tepsisini az kalsın düşürüyordu. Neyse ki başka bir sakarlık yapmadan Yuno'nun odasına gelebilmişti.

 

Yemek tepsisini yatağın üzerine bıraktı. Hızlıca odadan çıktı. Bu sırada Yuno ile karşılaştı.

 

-Pasif hizmetçimiz ne yapıyor?

 

-Sadece bana söylenenleri yapıp yemeğini odana bıraktım. Yemek işini genelde Elenora'ya bırakırdım ama Rona'nın yemekleriyle zehirlenip ölmeni istemedim.

 

-Rona yemek yapmada cidden o kadar kötü mü?

 

-Ablam yemekten çok temizlik işleriyle ilgilenir. Ayrıca pek öyle gözükmese de küçük detaylara gereğinden fazla takılır.

 

Lia söyleyeceğini söyleyip mutfağa doğru yürümeye başladı. Yuno ise bu garip kızın tutumundan dolayı kendini tuhaf hissetmişti. İçinden "Bana gittikçe mesafeli davranıyor. Dediklerini başta çok ciddiye almamıştım ama... Onun nasıl davranacağını bilmiyorum. Yarın ilk işim buradan ayrılıp hemen Susan ve Nick ile buluşmak olacak." diyordu.

 

Lia ise merdivenlerden aşağı inip hemen sağında kalan mutfağa girdi. Rose Köşkü üç katlı ve yaklaşık dört yüz metrekareydi. İlk katta büyük bir yemek salonu, kocaman bir oturma alanı, banyo ve tuvalet, mutfak ve Coll Rose'un şahsi odası bulunuyordu. İçeride değerli eşyalar vardı. Duvarlar Yuno'nun odası gibi aynı duvar kağıtları ile kaplı, tavanları oldukça yüksekti. İkinci katta dört adet misafir odası, bir kiler ve Coll Rose'un çalışma odası bulunuyordu. Üçüncü katta ise hizmetçiler için ayrılmış üç oda ve bir kütüphane vardı.

 

Mutfak, içinde beyaz eşyalar barındırsa Yuno'nun dünyasındaki modern mutfaklara taş çıkarırdı. Tezgahta maydanozları elindeki bıçağıyla doğrayan Lia derin düşünceler içerisindeydi. Maydanozlarla işi bittikten sonra bıçağının üzerinde yazılı olan "BD" şeklindeki yazıya bakıyordu.

 

-Sen bir aptalsın Lia.

 

Bunu bıçağındaki yansımasına söylüyordu. Tek başına olduğu için istediği kadar bağırıp çağırabilirdi. Bıçağı tezgaha koydu ve köşedeki sandalyeye oturdu.

 

-Sen cidden aptalın önde gidenisin Lia. O zaman yaptığın şeyi hiç unutmadın mı?

 

Kendi kendine konuşmaya başlamıştı. Bir bakıma kendi kendisine hesap veriyordu.

 

-Neden bunu yapıyorsun ki? Tam da zamanını buldun değil mi? Beni bayıltan o büyü... Eminim sadece bir tesadüftür. Kara Ölüm Wilma Tores ülkenin en çok aranan seri katili.

 

Lia ne yapacağını, ne düşüneceğini bilmiyordu. İşini yapması ve akşam için yemeği hazırlaması gerektiğinin farkındaydı ama kafası karmakarışıktı. Bir şeyler ona mantıklı gelmiyordu.

 

-Kendimden nefret ediyorum. Tüm bu yaşananlar...

 

-Lia sen iyi misin?

 

-Abla?!

 

-Son zamanlarda sürekli düşünceler içindesin. İyisin değil mi?

 

-Ben... İyi olmaya çalışıyorum.

 

-Anlıyorum. Öyleyse yemekle...

 

-Birilerini yemeğinle öldürmek istiyorsun değil mi?

 

-Ne!?!?

 

Rona küçük kardeşini azarlıyorken Lia gülümsemişti. "Cidden ben ne düşünüyorum ki?" diye düşünürken bıçağını alıp patatesleri soymaya başlamıştı.

 

************

 

Akşam olmuştu. Herkes yemeğini yemiş, hizmetçiler erkenden odalarına çekilmişti. Yuno ve Lilina'nın odaları bitişikte olduğu için yan yana yürüyorlardı: Konu Lilina'nın hafızasıydı.

 

-Duyduğuma göre hafızanı kaybetmişsin. Kendini nasıl hissediyorsun?

 

-Hatırladığım şeyler hakaretler ve onun sözleri.

 

-O? O dediğin kişi annen mi? Ya da sana değer veren birisi?

 

-Kim olduğunu hatırlayamıyorum ama... Sanki onunla birbirimize bağlıymışız gibi hissediyorum.

 

-Anlıyorum.

 

Yuno elflere olan zaafına rağmen Lilina'ya karşı bir şeyler hissedemiyordu. Bu yüzden gereksiz kıskançlıklar yapamazdı. Lilina söze devam etti.

 

-Bu arada Coll Rose bizimle kütüphanede buluşmak istiyor.

 

-Bu konu cidden önemli mi? Karnım tıka basa doydu ve uyumak istiyorum.

 

-Bu konu benim için çok önemli. Aslında babamın resmen Asteray'ın son kralı olup olmadığını bilmiyorum. Bunu teyit ettirebilmenin bir yolunu bulabilmek için buraya geldim.

 

-Demek ki o bile anne tarafı elf olan birini desteklemek konusunda kararsız. Halk tarafından büyük bir tepkiye maruz kalabilir.

 

-Haklısın. Buna rağmen adaylığımı koymanın yolunu bulacağım.

 

İkili böyle derin bir muhabbet ederken zaman akıp geçiyordu ve kütüphaneye çoktan gelmişlerdi. Kapıyı tıklatıp onay aldıktan sonra ikili içeri girmişti. İçerisi köşkün genel görünüşünden biraz farklıydı. İçeride on altı adet kitaplık vardı. Yer kırmızı bir halıyla kaplıydı ve duvarlar siyah renkliydi. İçeriyi aydınlatan şeyler mumlardan ibaretti ve pek de güçlü oldukları söylenemezdi. Buraya uzun zamandır girilmemişe benzemiyordu çünkü etraf tozla kaplıydı. "Sanırım hizmetçilerin buraya girmesi yasak olmalı. Neden acaba?" diye düşünüyordu. Coll Rose ikilinin aniden önüne çıkarak onları biraz korkutmuştu.

 

-Bunun için kusura bakmayın. Burası kız kardeşimin kişisel kütüphanesi. Buraya girdiğimi öğrenirse canımı okur. Eşyalarının kurcalanmasından nefret ediyor. Şansımıza Terrasa'nın başkentinde bulunuyor ve en az üç ay daha buraya uğramaz.

 

-Anlıyorum. Son yarım saattir tek yaptığım şey bir şeyleri anlamaya çalışmak oluyor.

 

-Peki neden buradayız Coll Rose?

 

-İşte bunun için.

 

Coll Rose yanında bulunan kitaplıktaki kırmızı kitapların arasında bulunan mavi kitabı çekti. Sonrasında kütüphanenin içinde bir şeyin açılma sesi duyuldu. Önlerinde bulunan duvar ikiye ayrılmış, aşağıya inen merdivenlerden oluşan bir yol ortaya çıkmıştı. Yuno içinden "Gizli bir oda? Burası köşkün neresinde ki?" diyordu. Önde Coll Rose arkada Lilina ve Yuno merdivenlerden aşağıya inmeye başlarken Coll Rose konuşmaya başladı.

 

-Pekala size öncelikle soyadımızın anlamından bahsetmek istiyorum.

 

-Büyük bir ihtimalle çok sıkıcı bir hikaye anlatacaksınız.

 

-Böyle kaba olmayın lütfen.

 

-Lütfen anlatın. Hikayeleri çok severim.

 

-Benim ailem Asteray kurulduğundan beri kralın çocuklarını eğitir ve eğer varsa kralın soyundan olan yetimleri kralın kanına sahip olup olmadığını kontrol eder. Bunu anlamamızı sağlayan bir bitki vardır. İşte bu bitkinin adı bizim soyadımızdır.

 

Merdivenler sona ermişti ve sadece bir gülün bulunduğu boş bir odaya gelmişlerdi. Gülün yaydığı gücü Yuno hissedebiliyordu. Gül etrafı kızıl bir renkte aydınlatıyordu.

 

-Lütfen kolyeni bana verebilir misin Lilina?

 

-Ta... Tabii ki.

 

Coll Rose kolyeyi almıştı ve ona sanki bir bebekmiş gibi bakıyordu. Yuno onun bu halini garipsemeden edemiyordu.

 

-Kesin melez hayranlığı tuttu de mi?

 

-Haklı olabilirsin.

 

-Lütfen beni hafife almayın. Ben on kasaba öteden bir melezin büyü yapıp yapmadığını bile anlayabilirim.

 

-Kusura bakmayın ama bu bana çok sapıkça geldi.

 

-Başka şeylere takılıp duracak mıyız? Kolyemin gülle bir ilişkisi mi var?

 

-Evet. Eğer kolyen kraliyet mücevheri ise senin kraliyetten geldiğin kanıtlanmış olur.

 

-Bu kraliyet mücevherlerinin önemi nedir?

 

-Görüyorum ki Lilina'dan daha heveslisin Yuno. Kraliyet mücevherleri bu gülün yapraklarından, kişiye özel bir şekilde yapılır. Bu yapılırken de mücevherin sahibinin kanı mutlaka kullanılır. Eğer bu mücevheri kraliyet ailesi dışından birisi tarafından çalınır veya takılırsa kolye onları öldürür.

 

-Öldürür mü?

 

-Aynen öyle. Bu gül nedenini bilmediğim bir sebepten dolayı kraliyet ailesi dışındaki herkesin kanını emiyor. Elf, cüce, moche veya insan fark etmiyor. Açıkçası siz ilk melez olabilirsiniz.

 

-Öyle mi? Peki bu gül nasıl ortaya çıktı?

 

-Dedemin zamanında bunu anlatmıştı. Dediğine göre Asteray'ın kurucusu ile kendi babasının bu odada buluştuğunu ima etti. Ne konuştuklarını bilmiyorum. Şimdi bu kolyeyi yavaşça bu güle yaklaştıracağım. Eğer bu bir kraliyet mücevheri değilse kolye parçalanır.

 

-Parçalanır mı? Tüm bu yolu boşuna geldiysem...

 

-Bunu birazdan öğreneceğiz. Eğer bu bir kraliyet mücevheri ise gül tepki verse bile parçalanmayacaktır.

 

Coll Rose yavaşça kolyeyi güle yaklaştırmaya başlamıştı. Kolye güle yaklaştıkça gül parıldamaya başlamıştı. Coll Rose adımlarını yavaşça atıyordu çünkü ölümünün bu gül yüzünden olmasını istemiyordu. Lilina elleri kalbinde kolyesine bakarken Yuno ise ne hissettiğini bilmeden güle bakıyordu. Gül iyice parıldamaya başlamıştı ve Coll Rose kısa bir süreliğine durdu. Yüzünden akan ter gözlerine giriyordu. Sonra ani bir daha adım atıp durdu ve gözlerini kapadı.

 

Gözlerini açtığında gülün parıltısı odayı aydınlatıyordu ve elinde sallanan kolye neredeyse güle dokunacak kadar yakındı. Coll Rose'un yüzünde bir gülümseme vardı ve hızla gülden uzaklaşıp Lilina'nın önünde eğildi.

 

-Tebrikler Lilina Asteray. Krallığın bir üyesi olarak kolyenizi takdim ediyorum.

 

-Lilina... Asteray...

 

Lilina'nın yüzünde biraz tuhaf bir gülümsemeyle kolyesini alıyordu. Yuno ise Lilina'da hissettiği zayıflığı iyice hissetmeye başlamıştı. Bu his ona nedense daha önceden yaşadıklarının iyi günleri olduğunu hissettiriyordu.



************



#Mart ayına girerken bir serim olduğunu hatırladım ve yeni bölümü size hazırladım. Bu gecikmenin nedeni stok bölüm oluşturmaktı. Şimdi birkaç gün kafam rahat. Öyleyse bu kısa yazar notunun sonuna geldik.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44734 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr