Bölüm 28: Mektup

avatar
3005 0

Seeking the Flying Sword Path - Bölüm 28: Mektup


Çeviri: Makankosappo

Düzenleme: Bluishgray

 

Yeşil Diş Dağının uzun yükseltileri arasında Yi Xiao talimat verdi. “Sis Gölü Vadisine gidiyoruz. Elder Qian, çevreyi kontrol edip bize güvenli bir yol çizin.

Tamam, bana bırakın.”

İnce yapılı yaşlı şeytan hizmetkarın burnu bir köpeğin burnuna dönüştü. Sayısız kokuyu birbirinden ayırabiliyordu.

Qin Yun kenardan izledi. Köpeklerin burnu bile iyi koku alıyorken bir köpek şeytanın burnu çok daha keskin olmalıydı. Ayrıca şeytan hizmetkarın gücü, Su Tanrısının şeytan lordlarının gücünden fazlaydı.

Yeşil Diş Dağı gerçekten ismini hak ediyor. İçinde gizlenen birçok şeytan var. Beş kilometre mesafede çok sayıda şeytan saptadım.” dedi Amca Qian. “Beni izleyin, yolu göstereceğim.”

Gidelim.”

Yi Xiao, Qin Yun ve Jia Huairen takip etti.

Yol boyunca gerçekten hiç şeytanla karşılaşmadılar.

Amca Qian ara sıra burnuyla çevreyi kontrol ediyordu. 1 saat yol aldıktan sonra aniden durdu ve fısıldadı. “ Bayan Yi, Sis Gölü vadisine 1.5 km kaldı. Fakat orda çok fazla şeytan aurası var. Birbirlerine karışmış olduklarını göz önüne alırsak uzun süredir ordalar. Bu yüzden onları birbirinden ayırt edemiyordum. Tek bir şey söyleyebilirim. Orada en az 100 şeytan var.”

Sadece Sis Gölü Vadisinde bile yüz şeytan mı var?” Yi Xiao’nun ifadesi değişti.

Düşük seviye şeytanlar bile Qi Saflaştırmanın onuncu seviyesindeki bir yetişimciye denkti.

Örneğin Qin Yun yaşlı şeytan Chu Yong’u katlettiğinde 7 düşük seviye şeytan güçlerini birleştirip Qin Yun’a saldırmışlardı. Eğer bu sayı yüz olsaydı yetişimciler bile bundan korkardı.

Bin yıllık Buz Yeşimi Bitkisi, Sis Gölü Vadisinde. Eğer o kadar kalabalıklarsa meyveyi koruyorlardır. Anlaşılan şeytanlar meyveye pek kıymet veriyor.” dedi Yi Xiao.

Bayan Yi, şimdi ne yapacağız? Vadide çok fazla şeytan var.”

Öncelikle vadiye girip meyveyi görebileceğimiz bir yer bulalım. Meyvenin olgunlaşmasını görebileceğimiz bir yer olmalı.” Yi Xiao ciddiyetle konuştu.

Anladım.”

Amca Qian şikayet etmeden tekrar gruba öncülük etmeye başladı.

Vadiye şimdi mi gireceğiz?” Jia Huairen kibarca sordu. “Meyvenin olgunlaşmasını beklememiz gerekmez mi?

Olgunlaşma zamanına kadar beklersek çok geç olabilir. Ayrıca girdikten sonra meyveyi nasıl koparacağımızı da belirlemeliyiz. Yani erken girmemiz gerek.” Yi Xiao, Jia Huairen’e baktı. “Ne oldu? Korktun mu yoksa?

Hayır, hiç de bile. Neden korkayım ki?” Jia Huairen buraya kadar geldikten sonra geri dönmenin mümkün olmadığını anlamıştı.

Qin Yun sakindi. Kuzey sınırlarında üç yıl kaldığından zerre kadar gergin değildi.

Ç/N: Ulan şimdi gruptan biri ölse yine kuzey sınırlarına gidecek bu domates. Hatta ben iddia ediyorum vali bile ölse bir şekilde kuzey sınırlarına bağlar konuyu veya dünyayı dolaştığı zamanlara. O dünyayı dolaşma mevzusu da ayrı bir şey zaten. Ya dünya denen yeri bir tek bizim oğlan biliyor ya da bu oğlan dünyayı değil dünyaları dolaşmış. Zaten fahişe mevzusunu bile dünyayı dolaştığı zamana bağlamıştı. Domates efendi bazen ciddi manada sıkıyor beni. Bir gün seriyi çevirmeyi bırakırsam bilin ki domatesin suçu. Domates de serinin yazarı I Eat Tomatoes bu arada.

Aradaki kısa mesafeye rağmen dörtlünün hızı git gide azalıyordu. Çünkü şeytanların dikkatini çekmek istemiyorlardı.

Görebiliyor musunuz?

Dağdan aşağı bakan grup altlarında kalan vadiyi gördü.

En çok dikkat çeken şey salınan sıcak gazlardı. Sımsıcak gölün suyundan gazlar dalga dalga kabarıyor ve vadiye puslu havasını veriyordu. Sis Gölü denmesinin nedeni de buydu. Gölden çok uzak olmayan bir yerde buzdan heykeli andıran bir ağaç vardı. Sise rağmen güneş ışınlarını yansıtıyordu.

Ağaçta sadece bir tane mavi renkli bir meyve vardı.

Ondan fazla şeytan ağacın etrafında hareketsiz bekliyordu. Bütün vadi göz önüne alındığında 20-30 şeytan arazi boyunca yayılmıştı. Vadiyi çevreleyen tepeler bile şeytanlar tarafından korunuyordu. İnsan şehirlerinde olmadıklarından gizlenme kaygısı gütmüyorlardı. Hepsi orijinal formlarındaydı ve ellerinde silahları vardı.

Kenarlardaki tepeciklerde yedi kadar şeytan saklanıyor. Büyük ihtimalle gözcülük yapıyorlar.” Amca Qian çevreyi kokladıktan sonra devam etti. “30-40 şeytan sürekli olarak muhafızlık yaparken ortadaki o evde sırayla mola veriyorlar. Auraların çoğu o evden geliyor.

Bayan Yi, meyveyi nasıl koparacağız?

Ağacın çevresi düzlük.” Yi Xiao yüzünü buruşturdu. “Ondan fazla şeytan ağacın etrafını sarmış. Bölgede de 20-30 kadar şeytan var. Herhangi bir kargaşa evin içindeki şeytanların dışarı fırlamasına sebep olacaktır. Vadinin içinde saklanılacak yer de yok. Meyveyi koparmak için görünmezlik büyüsüne ihtiyaç duyacağız.”

Görünmezlik büyüsü mü?” Qin Yun’un gözleri parladı. Görünmezlik büyüleri yetişimi en zor Dharma büyülerindendi. Genelde sadece Kaynak Alemindekiler bu büyülerde ustalaşabiliyordu. Şeytanlar mı? Değişik türlerin değişik yetenekleri vardı. Bazıları yere oyuklar açarken bazıları gökyüzünde uçuyordu. Bazıları görünmez bile olabiliyordu yani onları kıskanmak anlamsızdı. Aslında şeytanlar da yetişim için elzem olan algıya sahip oldukları için insanlara imreniyorlardı.

Kimi şeytanlar bin yıl yetişim yapsalar da on yıl yetişim yapan bir insana denk olamayabiliyordu.

İnsanlar da şeytanlara uzun ömürlerinden dolayı imreniyordu. Altın Kaynak Çekirdeği Alemindeki insanlar bile en fazla beş yüz yıl yaşayabiliyordu.

İki tarafın da kendi üstünlükleri vardı.

Muhtemelen Kardeş Qin Yun meyveyi dalından koparabilecek tek kişi. Jia Huairen bunu yapmaya cesaret edemez. Elder Qian da Dao tılsımları kullanamıyor.

Kardeş Qin Yun, sana güveniyoruz.” Jia Huairen yalakalık yaparak gülümsedi.

Çok komik!

Birisi kötü şansa sahipse meyveye dokunamadan ölme ihtimali de vardı. Katıksız yeteneğinden ötürü fark edilmese de meyveyi kopardıktan sonra fark edilirdi. Fark edildiğindeyse etrafı sarılır ve saldırıya uğrardı.

Tamam bana bırakın.” Qin Yun başını salladı. Kendisi de bu görevi başkasının yapamayacağını biliyordu.

Yi Xiao bir Dao tılsımı çıkardı.

Qin Yun tılsıma baktıktan sonra bunu görünmezlik muskası olduğunu doğruladı. Aslında onda da bir tane vardı. Görünmezlik muskaları çok pahalıydı. Bağımsız bir yetişimci olarak kaynak toplaması çok zordu. Büyük mezheplerin öğrencileriyle karşılaştırılamazdı bile.

Kardeş Qin, meyveyi dalından koparmak çok zor bir iş. Sana zahmet vereceğim. Eğer işe yaramazsa meyveyi bırak ve canını kurtar.” Yi Xiao tılsımı Qin Yun’a teslim etti.

Merak etme, hayatıma öncelik vereceğim.

Sana güveniyoruz, Kardeş Qin.” Jia Huairen Qin Yun’u pohpohladı. Gergedan şeytanı öldürdüğünü bildiğinden saygıyla karışık korku duyuyordu. Kendisinden güçlü bir yetişimciyle karşılaştığında özgüven eksikliği oluyordu. Çünkü Jia Huairen hayatında hiç tehlike hissetmemişti.

Qin Yun aşağı baktı ve kendisine kabaca bir yol çizdi.

Gidelim. Yola devam etmeliyiz.” dedi Yi Xiao. “Zamanı geldiğinde Kardeş Qin Yun’a yardım edebilmeliyiz.

Devam mı edelim?” Jia Huairen’in ifadesi değişti.

Eğer meyveyi kopardığından binlerce feet uzakta olursak ona destek olamayız. Devam ediyoruz.

Qin Yun, Yi Xiao’ya gülümsedi. Yi Xiao çok kararlıydı.

Dörtlü artık daha dikkatliydi.

Qin Yun ve Yi Xiao Dharma gözlerini aktive ederek çevreyi incelemeye başladı. Ama hala Amca Qian’a güveniyorlardı. Çünkü Dharma gözlerinin menzili sınırlıydı.

Amca Qian ve arkasındakiler dikkatlice meyveye doğru yaklaştı.

Daha fazla yaklaşamayız. Hala ağaçtan 600 feet uzaktayız.” Amca Qian sesini transfer etti. “Neyse ki burada çok fazla şeytan yok. Civarda sadece birkaç düzinesi geziniyor. Ayrıca şeytanlar çok tembel olduğundan düşman alarmı olmadıkça buralara gelmeyeceklerdir.

600 feet yeterli.” Yi Xiao başını salladı. Bu mesafe yıldırım tekniklerini kullanması için yeterliydi. Eğer daha uzakta olsaydı tekniklerini kullanamazdı.

Artık meyve olgunlaşana kadar yapabileceğimiz tek şey beklemek.” Yi Xiao ses transferiyle konuştu.

Anlaşıldı.”

Herkes hareketsiz kaldı. Hiç kimse çıt çıkarmadan beklemeye koyuldu.

 

 

Yollarda..

Gece yarısını ilk dakikalarında vali şehir kapılarını gizlice açtı ve muhafızlarıyla birlikte şehirden ayrıldı. Çabucak Serene Şehri’ne vardılar. Fakat plana uyarak şehre girmediler. Bunun yerine doğrudan Yeşil Diş Dağına yöneldiler.

Vali, etrafını muhafızların çevrelediği bir arabanın içindeydi. Komutan Fang da yakın takipteydi.

Swoosh!

Gökyüzünden bir şahin inişe geçti.

Muhafızlardan biri kolunu kaldırdı ve şahin koluna kondu. Muhafız şahine bağlı mektubu aldı ve valinin oğlu Wen Chong’a teslim etti.

Wen Chong mektubu aldı ve üzerindeki amblemi gördükten sonra yüzünü buruşturdu. Mektubu açtı ve içeriğine göz attı.

Durun! Baba! Baba!

 Wen Chong endişeyle bağırdı.

Bütün konvoy durdu. Vali arabanın perdesini aralayıp dışarı baktı.

Ne oldu?

Wen Chong mektubu ona verdi.

Mektubun içeriği basitti. “Söylentiler diyor ki Su Tanrısı, kardeşi Beyaz Kaplan’ı bin yıllık Buz Yeşimi Meyvesini koruması için Ulu Hakimiyete çağırmış.”

Sadece bir cümle valinin kalbini tekletti.

Beyaz Kaplan mı?

Su Tanrısı, kardeşi Beyaz Kaplanı mı çağırmış?

Valinin kalp atışları hızlanmış elleri titremeye başlamıştı.

Bu nasıl olur? Bu nasıl olur? Gökler benim ölmemi mi istiyor?” vali kendi kendine söylendi.

Beyaz Kaplan’ın ikametgahı Sarsılmaz Dağ Eyaletindeki Kara Rüzgar Tepesi değil miydi? Kara Rüzgar Tepesindeki yaklaşık üç bin şeytan onun emirlerini dinliyor. Rüzgarlara boyun eğdirip uçabiliyor. Ama böyle güçlü bir şeytan Su Tanrısının sadece küçük kardeşi mi? Ve böyle bir şeytan bin yıllık Buz Yeşimi Meyvesini korumak için mi çağrıldı?” Wen Chong da panikledi. Çünkü o meyve olmadan babası birkaç yıldan uzun yaşayamayacaktı.

Böyle güçlü şeytanların kendi yetişim yöntemleri vardır.” Vali ağır bir tonla konuştu. “Yetişim yöntemlerinin kendi mirasları ve ustaları vardır. Yoldaş savaşçı kardeşler olmaları gayet normal. Benim düşünceme göre… Su Tanrısı yıkım yapmaya o kadar dalmıştı ki Jiang nehri gölünü terk etmeye cesaret edemiyordu. Yeşil Diş Dağından birçok şeytanı davet edebilirdi ama o Beyaz Kaplanı davet etti!

Bu söylenti asılsız olabilir mi?” Wen Chong sordu.

Bazı insanlar şeytanların emrine girerdi.

Benzer şekilde bazı düşük seviye şeytanlar da insanların emrine giriyordu. İnsanlardan sayısız fayda görebilirlerdi. Mektup da valinin emrindeki bir şeytan tarafından gönderilmişti.

Beyaz Kaplandan bahsedildiğine göre büyük ihtimalle doğru.” Vali inanmak istemese de yıllar ona bilgelik katmıştı. Haberde geçenlerin ne derece mümkün olduğunu biliyordu. “Su Tanrısı meyvenin ne zaman olgunlaşacağını kesin olarak bilmiyorsa da yarım aya kadar tahmin edebilecektir. Küçük kardeşi Beyaz Kaplanı, meyveyi yarım aylığına koruması için çağırmıştır.

Ama bu meyve birinin hayatını uzatır. Onun gibi son derece uzun yaşayan bir şeytan neden bu bitkiyi istesin ki?” Valinin ifadesi yırtıcılaştı.

O zaman ne yapacağız?” dedi Wen Chong.

Beyaz Kaplan buradaysa, Yi Xiao ve yanındakilerin hiç şansı yok. Beni asıl korkutan şey sağ dönememe ihtimallerinin olması. Özellikle Yi Xiao burada ölecek olursa ne Yi ailesi ne de Gök Kubbe Meclisi bu meselenin peşini bırakmayacaktır.

Mesajı göndermesi için birini bulacağım.

Vali gökyüzüne baktı ve iç çekerek konuştu. “Artık çok geç. Zaman gelmek üzere. Buradan oraya haber göndermemiz çok fazla zaman alır. Artık çok geç!

Vali konuşmasını bitirdikten sonra perdeyi tekrar çekti.

Devam ediyor muyuz?” dedi Wen Chong.

Devam. Dağın eteğinde bekleyelim. Belki canlı çıkabilirler.” Valinin sesi sanki bir anda yaşlanmış gibi çıkıyordu. Eğer Beyaz Kaplan oradaysa meyveyi elde etme şansı yoktu. Hayatını 20 yıl uzatma hayali burada sona mı erecekti?

Beyaz Kaplan, Beyaz Kaplan..” arabanın içinden mırıldanmaları duyuluyordu.

Wen Chong ifadesi de çirkinleşti.

Devam edin.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44355 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr