17.Bölüm - Mutlu Sonsuzluk Yoktur

avatar
1001 2

Sahte Adam - 17.Bölüm - Mutlu Sonsuzluk Yoktur


"İnsanlar yalnız yaşayamazlar." 


Katılıyorum. İnsanlar, 'insan' denen organik hapishaneden kurtulamadıkça asla özgür kalamayacaklar.

 

 

Öğrendiğim net bir şey varsa, kötü birisiymiş gibi davrananların iyi, iyi birisi gibi davrananların kötü olduğudur. Aslında bir çok konuda düşünceye sahibim. Lakin şu an hiçbiri aklımın köşesinde değil. Ve açıkçası umurumda da değil. Ne Ivan umurumda, ne de biyolojik olmayan sahte ailem. Onlar benim ailemden bile değil. Neden onların evladı olmak zorundaydım? Hiçbirinin önemi yok. Şu an çok mutluyum. Dünyadaki hiçbir şey umurumda değil. Kuş kadar özgür, uzun zaman sonra sahibini görmüş evcil hayvan kadar mutluyum. Mutluluğumu hiç kimse, hiçbir şey bozamaz. Gerçek ailem bir daha ölse bile bu umurumda olmaz.

 

Bir siluetin bana doğru yaklaştığını seçtim.


"Beautiful... yine mi?"

 

Evime nasıl girdi bu şahıs? Hayal mi görüyorum? Belki de rüya görüyor olabilirim.

 

"İki ay oldu, Beautiful. Artık kendi iyiliğin için onu unutman lazım. Hayat devam ediyor. Lütfen, kendin veya benim için yapmıyorsan,'' karnını tuttu, ''onun için yap.''

 

Kim olduğunu hatırladım.

 

O'na cevap vermek istedim ama ağzım inanılmaz derecede uyuşmuştu. Bir bebekten farksız bir şekilde cümle kurmaya çalışıyordum. Ağzımda bir şeyler geveledim fakat ne gevelediğimi anlamak değil, ne söylemek istediğimi bile bilmiyordum.


Sahi, ben bu duruma nasıl geldim?


Birisinin kolumun altına girip beni taşıdığını hissettim.

 

                                                              ***

 

Nefis kokuyor. Sanki ben salonda uzanmış uyuklarken, annem içeride yemek yapıyormuş gibi.


Gözlerimi açtım; inanılmaz bir baş, göz ve fiziksel ağrı hissettim: Özellikle kollarımda.


Damarlarımda iğne izleri vardı.


Uyuşturucu mu kullanıyorum?!

 

Küt Saçlı Kız, "Al şu ilacı ve suyu iç,'' deyip elindekileri uzattı.

 

Hiç sorgulamadan kafama diktim.


"Bana ne oldu?" diye sordum.

 

"Hah," deyip başını iki yana salladı. "Yine hatırlamıyorsun. Son hatırladığın şey ne?"

 

"Ivan'ın ölüm haberi. Bu gerçekten oldu mu?"

 

"Evet. İki ay oldu."

 

"Demek öyle."

 

Sessizce mutfağa geçtik.

 

"Karnın,'' dedim. ''Birazcık şişmiş.''

 

"Öyle."

 

"Ben...'' gözlerimi ovuşturdum, ''Özür dilerim. Hiçbir şey hatırlamıyorum. Ailem beni merak etti mi?"

 

"Ivan'ın cenazesine beraber gittiniz. Daha doğrusu hepimiz, bütün okul oradaydı; öğretmenler, müdür, öğrenciler... sonrasında okumak için buraya döndüğünde, seni cenazeden iki hafta sonra gördük. Canına kıymaya çalışırmışçasına alkol içip, uyuşturucu kullanıyordun. Ailene senden hamile olduğumu açıkladım. Senin bu durumda olduğunu söylemedim ama biraz kendine zaman istediğini dile getirdim. Bu sebeple arayacakları zaman beni arıyorlar. Aynı evde yaşadığımızı biliyorlar."

 

"Daha çocuk olmadan karı koca olmuşuz."

 

"Beautiful,'' dedi sertçe. ''Kendini toparlamazsan bu çocuğu beraber büyütemeyeceğiz."

 

"O çocuğu istediğimi kim söyledi?'' diyerek böğürdüm. ''Ya da seninle karı-koca oynamayı? Benim için hiç kimsenin, hiçbir şeyin değeri yok!"

 

"Ivan öldü tamam mı!'' Gözleri dolmuş, elleri titriyordu. Derin bir nefes soludu. İfadesi bir nebze yumuşamıştı. ''Ben de üzgünüm. Ve farkındayım. Senin en iyi arkadaşındı. Biliyorum. Fakat artık atlatman gerekiyor."

 

"Atlatmak istemiyorum. Beni yalnız bırak. Seninle uğraşamam.'' Alnımda zonklayan ağrıya elimi kavuşturdum. ''Ayrıca verdiğin ilaç da bir sikime yaramadı."

 

"Yaramaz çünkü keşin tekisin! Seni az önce nereden aldığımı bile bilmiyorsun! Sokak arasında, çöplerin içinde baygın şekilde yatıyordun!"

 

Tartışmamız o kadar şiddetlenmişti ki karşılık veremeyecek kadar bitap olduğum için cümlesini bitirmesini bekledim. Kafamı dik tutacak güçten bile noksandım.

 

"Biz yanlış zamanda birbirimizi sevdik," diyebilecek gücü topladım.

 

Sofrayı hışımla toparlarken, "Ne saçmalıyorsun yine?" diye kükredi.

 

"Eğer ki doğru zamanda doğru yer de karşılaşsaydık, mutlu sonsuzluk olurdu aşkımız. Bu yüzden mutlu sonsuzluk diye bir şey yoktur. Çünkü doğru zaman, doğru yer yok."

 

"Ben...'' saçlarını çekiştirdi, ''daha fazla dayanamayacağım. Ne yaparsan yap! Ben gidiyorum!''


Elindeki tabakları ve kaşıkları bırakıp masadan kalktı.


Dış kapının sertçe çarptığını işittim.

 

Gözlerim hâlâ buğulu görüyor.


Yüzümü yıkamak üzere lavaboya gittim.


Aynaya baktığımda görüntüm karşısında afalladım.


"Bu gerçekten ben miyim?" diye sordum kendime.


Gözaltlarım torba olmuş, yanaklarım incelmiş ve yüzüm iyice ortaya çıkmıştı.


Yerdeki bir şey gözüme çarptı: Uyuşturucu iğnesi.


Yorgundum. O'nunla aramızda geçen tartışmadan dolayı kötü hissediyordum. Fakat uyuşturucuyu gören bedenimin coşkulu bir reaksiyon göstermesi, beni daha da kötü hissettirmişti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44342 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr