Bölüm 717: Av Yarışı

avatar
1550 37

Release That Witch - Bölüm 717: Av Yarışı




Çevirmen: Lodos

Siyah barutu ve fünyeleri gömmek Roland'ın beklediğinden daha fazla zaman almıştı. Çünkü barut fıçılarını surların dışına taşımak epey zahmetliydi. Diz hizasına kadar biriken kar arabanın hareketlerini engellemişti. Ne zaman bir şeytani canavara denk gelseler de durmaları gerekiyordu. Her ne kadar Lotus siperler kazarak barutu doldurma konusunda yardımcı olsa her şeyin düzgünce ayarlanması yaklaşık 1 hafta sürmüştü.


En iyi patlayıcı etkiyi sağlamak için gömülü barutun tamamı bir elektrikli fünye ile patlatılacaktı, basit bir prensipti. Depolama ve nakliye fünye açısından önemli değildi. Çünkü tüm fünye bakır bir fıçının içindeki küçük bir bölüm ve iki telden oluşuyordu sadece… Bakır fıçı pamukla doldurulacak ve ince bir bakır tel de kısa devre yapması için iki teli birbirine bağlayacaktı. Elektrik akımı geçtiği anda ince bakır tel yanacak, aynı anda çevresindeki alev alan pamuk da patlayacaktı.


Patlatılan tel Lotus tarafından toprağa gömülecekti. Şeytani canavarlar ya da topçular tarafından zarar görmesin diye yaklaşık beş metre derinlikteydi. En nihayetinde tüm teller de surların ana kontrol kulesine gidecekti. Herhangi bir bölge rahatlıkla patlatılabilirdi böylece…


Artık tatbikat için eksik olan tek şey canlı bir hedefti.


“Bu şeytani canavarları avlama tatbikatında arkadaşlık yarışmadan önce gelir. Güvenlik en yüksek önceliğimiz ve Yaprak’ın gözetim alanından çıkmak yasak. Anlaşıldı mı?” diyen Roland surların üzerinde durmuş, yan yana ayakta dikilen ‘yarışmacılar’ sırasına bakıyordu.


Adil olmak ve Yaprak’ın üzerindeki yükü azaltmak için katılan cadılar üç gruba bölünmüştü. Toplam altı kişilerdi. Grup üyeleri; Neverwinter’dan Şimşek ve Maggie, Uyku Adası’ndan Ashes ve Andrea, Taquila cadılarından ise Agatha ve Phyllis idi.


Başlangıçta Iffy ve Annie'nin Kurt Yüreği’ni temsil edecek şekilde bir ekip oluşturmasını istemişti ancak Annie ava katılmak istemiyordu. Ayrıca diğer Kurt Yüreği cadılarının da savaş yeteneği yoktu. Bu yüzden fikrinden vazgeçmek zorunda kalmıştı Roland.


“Evet!” diye hep bir ağızdan cevap verdi kalabalık… Özellikle de Andrea Quinn epey enerjik görünüyordu. Şafak Krallığı'nın üç büyük soylu ailelerinin birinden gelen Andrea, Karmaşa İçecekleri’ni tattığından beri kafayı Ateş Ejderhası şarabının eşsiz tadına takmıştı. Hatta bir aylık Karmaşa İçkileri payını yalnızca yarısına kadar dolu olan Ateş Ejderhası şarabının son fıçısı karşılığında kullanmayı umuyordu.


Cevap olarak Roland kazanan için her şeye izin verilebileceğini söylemişti.


“Kurallar gerçekten basit. Bir günlük süreniz var. Kim en şeytani olan yaratığı yakalarsa kazanacak. Ancak, yalnızca kafeste hapsolmuş canavarlar sayılıyor.” diyen Roland surların aşağısındaki demir kafesleri işaret etti: “Ayrıca Yaprak’ın gözetleme alanı dışına çıktığı tespit edilen kişi, ekibiyle beraber diskalifiye edilir. O halde… Av başlasın!”


Roland’ın sesi kesilir kesilmez Şimşek ve Maggie önceliği alarak havalanmış ve Puslu Orman’a doğru uçmaya başlamışlardı. Kalan iki takım yalnızca bacaklarına güvenebilirdi ilerlemek için…


Üç takım da surları terk ettikten sonra Tilly gülümseyerek sordu: “Kimin kazanacağını düşünüyorsun?”


Roland, onun bu gülümsemesinin altında gizli bir anlam olduğunu hissetmişti: “Eh… Şimşek ve Maggie olur sanırım. Yetenek olarak en güçlü olanlar onlar değil. Ama biz sadece kafeslerdeki şeytani canavarları sayıyoruz. Bu nedenle hız şüphesiz büyük bir avantaj…”


“Hadi bir iddiaya girelim ağabey…” diyen Tilly dudaklarını kıvırdı: “Bence Uyku Adası takımı kazanacak.”


"Andrea ve Ashes mı?” diye düşünmeye başladı Roland: “Andrea profesyonel bir uzun menzil savaşçısı ve Ashes da bir olağanüstü. Bu yüzden çok güçlü olduklarına şüphe yok… Düşmanı yok etmek onlar için kolay bir iş olsa da canavarları canlı yakalamak o kadar kolay olmayacaktır. Ve bunu başarmak için de hedefi öldürmeye kıyasla daha fazla enerji harcamaları gerekecek. Bu nedenle kazanmaları zor olabilir.”


Bu, Roland'ın kesinlikle kazanacağı bir bahis gibi görünüyordu.


“Tamam.” dedi: “Nesine giriyoruz iddiaya?”


“Eğer ben kazanırsam… Ee… Şu andan itibaren Karmaşa İçecekleri’nin satışından elde edilen gelirin yarısı, şehrin gelişimine olağanüstü katkılarda bulunan cadıları ödüllendirmek için kullanılsın.''


Evelyn de aynı zamanda Uyku Adası’ndan gelmişti. Böyle bir uygulama çok daha fazla cadının buraya gelmesini sağlayacağından dolayı hiç de kötü bir şey değildi. Hatta Tilly bu fikirden bahsetmiş olmasaydı Roland’ın buna benzer bir planı da vardı zaten…


“Elbette…” diye cevap verdi Roland: “Ya kaybedersen?”


“Bundan sonra Neverwinter'da yaşayacağım. Buna ne dersin?”


Roland hafifçe irkildi ve başını yana eğerek Tilly'ye baktı. Ama kız kardeşi şaka yapmıyor gibiydi. Sordu: “Gerçekten mi?”


“Elbette.” dedi gözleri kurnazlıkla parıldayan Tilly: “Ama muhakkak kazanacaksın diye bir şey yok… Bekleyip görelim.”


“Ben de öyle düşünüyorum.” diye sisin içinden Roland’ın kulağına fısıldadı Bülbül: “Sana söylemeyi unuttum… Andrea’nın büyüsü de kaynaşmış durumda…”


*******************


“125 metre solunuzda size doğru yaklaşan vahşi bir şeytani yaban domuzu var.”


Ağaç gövdeleri sallanmaya başlamış ve bir kar yığını yere düşmüştü. Dalların ve yeşil yaprakların sürtünme sesi Yaprak’ın benzersiz ses tonunu oluşturuyordu. Yaprak bu sayede herkesle konuşabiliyor ve onları izleyebiliyordu.


“Ee peki… 125 metre ne kadar uzakta?” diyen Andrea, Roland tarafından belirlenen yeni ölçü birimine hâlâ pek alışamamıştı. Düşünceli şekilde kaşlarını çattı: “Bir metre iki adımdı… O zaman 125 metre…”


"Saymaya gerek yok.” diyen Ashes gözlerini yuvarladı ve “Ashes’ın Elçisi” isimli kılıcını sırtından çekti: “Ayak seslerini şimdiden duyabiliyorum.”


Bir an sonra ormanda siyah bir figür belirmişti. Aşağı yukarı bir yetişkin boyutundaydı. Kol kadar kalın gri dişlere sahip şeytani bir yaban domuzuydu.


“Saldırma. Onu canlı yakalamalıyız.” diyen Andrea şeytani canavara doğru bir ıslık çaldı ve: diye bağırdı.


Buna karşılık tıslayan yaban domuzu soğuk havanın etkisiyle beyaz buhar bulutları püskürtmüş, kendisini kışkırtan sarışın cadıya doğru koşmadan önce etrafı parlak kırmızı gözleriyle taramıştı. Sıradan avcılar böyle bir durumla karşılaşmaları halinde domuzla çarpışmayı asla düşünmezlerdi. Muhtemelen en yakındaki ağaca tırmanmaya çalışırlar veya kaçmak için bir şans beklerlerdi. Şeytani canavarın dişlerinin onların hayatını sona erdirip erdirmeyeceği ise tamamen başka bir meseleydi.


Ama Andrea hareketsizdi. Ellerini düzleştirdi. İşaret parmağı ile başparmağını açarak bir kare şekli oluşturdu. Yaban domuzu kendisinden en fazla 10 adım uzaktaydı. Neredeyse damlayan salyasını bile görebiliyordu.


Yavaşça fısıldadı: “Bang.”


Birden avucundan güçlü bir hava akımı fırlamış ve patlayıcı bir kükremeye neden olmuştu. Şeytani yaban domuzu görünmez bir duvara çarpmış gibi görünüyordu. Tüm vücudu havaya fırlamıştı. Altındaki kar hava dalgaları tarafından sağa sola savrulmuş ve yoğun beyaz bir sise neden olmuştu. Şeytani yaban domuzunun koca vücudu yere serilmeden önce iki kez sallanmıştı. Herhangi bir ses dahi çıkaramamıştı. Çoktan kan kusmaya başlamıştı. Sonrasında da bacakları yukarı gelecek şekilde yere serildi.


Bu Andrea'nın yeni yeteneğiydi. Prenses Tilly tarafından çalışmaya zorlanmanın yanı sıra yay ve silah arasındaki farkı gözlemleyerek evrimsel yönünü fark etmişti: Her iki yeteneği de oklara veya mermilere enerji veriyordu. Neden doğrudan enerji veremesindi ki? İki haftalık gemi yolculuğundan sonra kademeli şekilde bu yeni savaş becerisinde ustalaşmıştı.


Elinde bir alet olmasa dahi tek başına bu darbe de düşmanı öldürebilirdi. Ve bu atış becerisi de sadece büyüsüyle ilgiliydi. Gücü bir önceki atıştan çok daha fazlaydı. Bir yay ve çakmaktaşı birleşmiş gibiydi. Tüm büyüsünü tekte serbest bırakması halinde yolladığı enerji kütlesi kendisine bile zarar verebilirdi.


...

Andrea’ya bak sen… Alttan alttan gelip evrimleşmiş. Bravo cidden…

Bu arada Tilly eğer kaybederse bundan sonra Neverwinter’da yaşayacağını söyledi de… Sizce zaten aklında böyle bir fikir olmasa bunu söyler mi? Yani bir iddiaya göre mi hayatının geri kalanını geçireceği yeri belirleyecek? Siz neler düşünüyorsunuz? Yorumlara yazın bakalım…

Ayrıca hangi ekibin kazanacağına dair tahminleriniz varsa onları da yazabilirsiniz, merak ediyoruz doğrusu…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr