Bölüm 405: Eşlik

avatar
3164 18

Release That Witch - Bölüm 405: Eşlik



Çevirmen: Lodos 

Ertesi sabah Gizemli Ay gözlerinin altında yine büyük koyu halkalar varken aceleyle Majesteleri’nin ofisine koştu.

 

"Cam top neden yandı? Sonrasında ne kadar uğraşsam da bir daha yakamadım.” diyen Gizemli Ay, heyecanla odaya dalmıştı.

 

“Bu kadar hızlı mı?” diyen Prens şaşırmıştı. Tüy kalemini indirdi. Oyuncağı Gizemli Ay’ın elinden aldı ve: “Ben en az iki üç gün süreceğini düşünmüştüm.” dedi.

 

Gizemli Ay, masanın kenarına eğilerek gözlerini kırpıştırıp sordu: “Nasıl oldu da parladı o?”

 

“O elektrikti.” diyen Prens gülümsedi: “Gökteki yıldırımlar gibi…”

 

“Yıldırım mı?” diye soran Gizemli Ay, içinden bu kelimeyi birkaç defa tekrarladıktan sonra sordu: “Ama hiç de öyle görünmüyordu. Kırmızı-turuncu bir renkti ve parlamaya devam ediyordu. Ama yıldırım bir anda çakıverir biter…”

 

"Yıldırım, filamanı yaktı ve sürekli olarak parlamasını sağladı.” diyen Prens cam topu büktü ve çıkardı: “Bunu şimdilik anlamamanda problem yok. Gerçek elektrik ışığını sonra görmeni sağlayacağım.”

 

Gizemli Ay'ın gözleri açıktı. Roland'ın her hareketini inceliyor, hiçbir şeyi kaçırmak istemiyordu. Prens iki bakır teli daha yakına çekerek cam topu geri taktı ve: “Sen şimdi git. Pratiklere devam!” dedi.

 

"Bu kadar mı?” diyen Gizemli Ay, bakır telden çerçeveyi aldı. Biraz hayal kırıklığına uğramış gibiydi.

 

“Evet…” diye cevap verdi Prens: “Pratik yaparken perdeleri çekmeyi unutma…”

 

...

 

Gizemli Ay, yatak odasına döndüğünde Lily, yatağın ucuna oturmuş Temel Doğa Bilimleri kitabını okuyordu.

 

"Bugün neden bu kadar erken kalktın?” diye soran Lily, biraz şaşkındı: “Madem uyanmışsın… Hadi bana kahvaltı getir. Omlet ve ekmek lütfen. Yulaf lapası istemiyorum.”

 

"Hayır! Bir haine kahvaltı getirmem ben!” diye homurdandı Gizemli Ay. Perdeleri çekti. Oda karanlığa gömülmüştü.

 

“Hey, ne yapıyorsun?” diye soran Lily kaşlarını çatmıştı.

 

“Antrenman yapacağım.” diyen Gizemli Ay, kendini yere attı: “Perdeleri çekip, Işık taşlarını saklıyorum. Majesteleri böyle dedi.”

 

“İyi, iyi…” diyen küçük kız gözlerini yuvarladı: “Ben de salonda çalışırım o zaman…”

 

“Hayır, bunu yapamazsın!” diye bağırdı Gizemli Ay.

 

“Neden?” diye soran Lily, garip bir şekilde Gizemli Ay’a bakıyordu: “Açlıktan ölüyorken ders gitmiyor. Burada seninle kalmak zorunda mıyım?”

 

“Ee…” diyen Gizemli Ay bir dakika bekledikten sonra: “Sana kahvaltı getireceğim. Burada kalır mısın?” diye sordu.

 

"Ne yani?” diye sordu Lily. Epey ilgisini çekmişti bu iş: “Yoksa karanlıktan mı korkuyorsun?”

 

“Hiç de bile!” diyen Gizemli Ay, yanaklarını şişirmiş bir şekilde mırıldandı: “Sadece birinin eşlik etmesine ihtiyacım var…”

 

Birinin ilerlemesine tanık olmasını ve yeteneğine hayran kalmasını istiyordu. Başarısız olsa bile, birisinin onu teselli edeceğini umuyordu. Ama bunları Lily’ye söylemektense mezara kadar götürmeyi tercih ederdi.

 

“O zaman tamam… Bu seferliğine senle kalacağım. Kötü görünüyorsun…” diyen Lily esnedi: “Kahvaltı! Çabuk!”

 

Gizemli Ay isteksizce kahvaltıyı getirdikten sonra artık pratik yapmaya hazırdı.

 

Lily yumurtayı direk ağzına attı ve sordu: “Ne yapacaksın? Elindekini falan mı mıknatıslayacaksın?”

 

“Hayır. Elimdeki manyetik kuvvetlerin değişmesini sağlayacağım. Majesteleri bunun yıldırım oluşturacağını söylüyor…”

 

Lily’nin ağzı açık kalmıştı şaşkınlıktan: “Yıldırım mı?”

 

“Evet, başlıyorum şimdi…”

 

"Bekle!” diye bağırdı Lily. Kapıya iyice yaklaştı: “Tamam, şimdi iyi. Devam et…” dedi.

 

Mystery Moon uzun bir nefes aldı. Daha önce olduğu gibi büyülü gücünü harekete geçirdi. Bu yaşadıkları Cadı Birliği kamplarında yaşanmış olsaydı Cara kesinlikle Gizemli Ay’ı azarlardı bunlar için. Ancak Majesteleri özel olarak onun işinin kolaylaşması için bir şeyler hazırlıyordu.

 

Sınır Kasabası'nda gördüğü bu harika muamelenin karşılığını vermesi şarttı.

 

Kasabada yaşadığı her şey birer birer canlanıyordu aklında. Çok çabuk girebilmişti moda… Büyülü gücünün ellerinin arasındaki o tanıdık yoğunluğunu hissediyordu.

 

Sonra elektrik ışığını gördü. Bulutların arasından ortaya çıkan bir hayalet gibi geçici bir süreliğine ortaya çıkan ışık hemen kayboluvermişti. Yine de elektriği açıkça görebilmişti. Bakır telin bir ucundan diğerine uzanan küçük bir yay gibiydi sanki… Yumuşak çıtırtı sesleri çıkıyordu.

 

Sona daha çok vardı...

 

Sonra ikinci bir yay ve sonra da bir üçüncüsü ortaya çıkmıştı. Dehşet içinde manyetik kuvvetlerin her geçirdiği dönüşümle beraber göz kamaştırıcı elektrik ışığının yayıldığını ve izlerin de aynı şekilde değiştiğini görüyordu. Manyetik kuvvetlerin yönü hızla ileri geri hareket ederken iki bakır tel arasında mavi ve beyaz renkten bir köprü oluşuvermişti.

 

"Bu ne?” diye soran uzaktaki Lily’nin gözleri dört açılmıştı.

 

Elektrik ışığı dünkü kırmızı-turuncu ışıkla karşılaştırıldığında önemsizdi. Ancak Gizemli Ay’ın heyecanlanmasına yetmişti. İlk kez kendi yeteneğine tanık oluyordu! En ufak bir şekilde anlayamadığı manyetik kuvvetlerin görünmez çizgilerine kıyasla şu anda önünde dans eden o elektrik yayları tamamen onun kontrolündeydi. Bu tamamıyla onun tarafından oluşturulmuş bir yıldırım idi…

 

Elektrik manyetizma üretiyordu. Bu işlemin tersi de geçerliydi ama… O da işte buydu… Vücudundaki büyülü gücün öne çıktığını ve netleştiğini hissediyordu.

 

Gizemli Ay ayağa kalktı ve masanın üzerine bakır telden çerçeveyi koydu. Büyülü gücün solmasını sağlamak için yavaş yavaş ellerini serbest bıraktı. Ama bakır tellerin uçları hala uzakta yanıp sönen yıldızlar gibi titreşiyorlardı.

 

Şimdi Majesteleri’nin söylediklerini daha iyi anlıyordu.

 

Başka bir deyişle, elektrik manyetizmaydı. Ama bunun tam tersi de geçerliydi…

 

*******************

 

Roland dişlerinin arasına kalemi almış boynunun tutulmasını açmaya çalışıyordu.

 

Bülbül, kulaklarına fısıldamıştı: “Yardıma ihtiyacın var mı?”

 

“Ah… Teşekkür ederim.” diyen Roland, başını salladı. Bülbül de ellerini Roland’ın omuzlarına koyarak masaj yapmaya başladı.

 

Roland gözlerini hafif kapatarak bu anının tadını çıkarmaya çalışıyordu. Sınır Kasabası’nın Temel Yasalar’ı olarak kullanılacak kanunları hazırlayabilmek için son üç gündür muhafızlardan bile erken kalkıyordu. Nihayet bugün taslağı bitirebilmişti. Roland'ın yasalar hakkında pek fazla bir bilgisi yoktu. Bu sebeple sade bir dile 10 paragraf yazmıştı. Toplamda iki sayfayı çekmiyordu.

 

Bunların yanında bu paragraflar yeni dünyadan fikirler ve ideolojiler barındırıyorlardı. Bu yasaların, topraklarını genişletirken tüm kıtada hâkim olan antik feodal sistemin yerini alacağını ve bütün konuları kapsayabileceğine inanıyordu. Temel olarak bu yasalar sayesinde diğer herkesten farklı olduğunu göstermesi gerekecekti.

 

Ofisin kapısı birden sertçe açılmıştı. Gizemli Ay elinde bakır telden çerçeve ile içeri fırlayıp bağırdı: “Majesteleri! Sonunda anladım!”

 

Roland gözlerini açtı. Kızın masaya koyduğu bakır telden çerçeveyi gördü.

 

"Bakın!” diyen Gizemli Ay, tel çerçeveye dokunmuyordu. Ama bakır tellerin arasındaki ışıktan yay dalgalanmaya devam ediyordu.

 

Bu inanılmaz sahneye bakan Roland’ın ağzı açık kalmıştı. Ağzındaki kalem de kayarak yere düşmüştü…










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44334 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr