Bölüm 404: Manyetoelektriğe Yolculuk

avatar
3253 17

Release That Witch - Bölüm 404: Manyetoelektriğe Yolculuk



Çevirmen: Lodos 

"Ah... Nana'ya çok imreniyorum…” diyen Gizemli Ay, ıslak saçlarını kurulayıp Lily’ye yaklaştı.

 

“Hmm...” diye cevap veren Lily başını bile çevirmemişti.

 

“Neden ona imrendiğimi niye sormuyorsun?”

 

“Çok geçmeden kendin söylersin zaten…” dedi Lily.

 

"Lanet olsun!” diye mırıldandı Gizemli Ay. Ama sonunda dayanamayarak söze girdi: “Hastanedeki askerlerin ve halkın ona nasıl davrandığını görmedin mi?”

 

"Gördüm.”

 

“--Merhaba Bayan Nana, nasılsınız? Bayan Pine bir şeyler yemek ister misiniz? Bayan Pine çok iyisiniz gerçekten!-- Ben de böyle muamele görmek istiyorum!” diyen Gizemli Ay, yüzünü Lily’nin yanağına bastırmış ama Lily tarafından itilmişti.

 

“Bu onun yeteneğinin karşılığı…” diye söze girdi Lily: “Şeytan Ayları'nın başından beri hastanede bekliyor ve sürekli yaralıları tedavi ediyor. Halkın en az yarısını tedavi etti. Geriye kalan diğer yarı da zaten tedavi edilenlerin aileleri ve tanıdıkları..."

 

"Abartıyorsun."

 

“Cidden abartmıyorum.” diyen Lily, iç çekerek elindeki kitabı bıraktı: “Her ne kadar surlarda şeytani canavarlarla savaşanlar halk olmasa da halkın hastalanması ve yaralanması gayet normal. Madenciler, cevherler sayesinde ayaklarına zarar verebilirler. Fırında çalışanların bir yerleri yanabilir. Aynı türden tehlikeler kimya laboratuvarlarında ya da buhar motoru fabrikalarında çalışan kişiler için de geçerli.” dedikten sonra bir an duraksayıp devam etti: "Majesteleri bana bir keresinde benim ve Nana’nın Sınır Kasabası’nın sağlığı için çok önemli iki temel olduğumuzu söylemişti. Birimiz ilaçlar için, diğerimiz de ameliyatlar için… Bu sayede herkesin sağlığını korumasına yardımcı oluyoruz. Gerçi ben de sadece salgın hastalık konusunda yardımcı olabildim ama…”

 

"Yani sen de benim gibi biraz kötü hissediyorsun!” dedi Gizemli Ay.

 

“Hayır, hissetmiyorum!” diyen Lily, Gizemli Ay’ı kovmaya çalışıyordu: “Rahat bırak beni! Dersime karışıyorsun!”

 

“Oh…” diyen Gizemli Ay, biraz ürkmüştü: "Ama onu gerçekten kıskanıyorum…”

 

“O zaman Nana’dan bir şeyler öğren. Halk iyice seni tanıyana ve herkes seni bilene kadar onlara sürekli yardım et. Sonrasında iyice tanınmış olursun işte…” diyen Lily, omzunu silkti.

 

“Ama Nana'nınki gibi bir yeteneğim yok!” diyen Gizemli Ay, biraz sinirlenmişti.

 

Lily, dalga geçer bir sesle: “O zaman yeteneğini değil de fiziksel gücünü kullan. Ne de olsa eskiden kamplarda çok çalıştın…” dedi.  

 

“Seni… Hain!”

 

Gizemli Ay, yatağa girdiğinde siniri hala geçmemişti. Lily'nin haklı olduğunu içten içe biliyordu. Ama diğer cadılardan daha aşağıda olmak gerçekten gurur kırıcıydı. Dayanılmaz derecede gurur kırıcıydı… Sonunda onca sıkıntı ve problem atlattıktan sonra yaşayacak düzgün bir yer bulmuştu. Ama burada da bütün gün boş boş dolaşmak onu üzüyordu.

 

Bütün gece doğru düzgün hiç uyuyamamıştı. Sürekli bölünmüştü uykusu... Ertesi sabah gözlerinin altında mor halkalarla Majesteleri Roland’ın kapısını çaldı.

 

"Ne oldu?” diye soran Prens, şaşırmıştı: “Biri bir şey falan mı yaptı?”

 

“Evet Lily….” diyecek olsa da sonra vazgeçerek Roland'ın masasına doğru eğildi: “Majesteleri, büyük bir potansiyelim olduğunu söylememiş miydiniz? Neden hala yeteneğimde bir değişiklik yok? Temel Doğa Bilimi’ni anlamadıkça gerçekten gelişemez miyim?”

 

“Anlıyorum…” diyen Roland, kahkahasını bastırmaya çalışıyordu: “Aslında ben de bu sorunu düşünüyordum…”

 

“Ne sorunu?”

 

“Agatha 400 yıl önce Kutsal Birlik’teki cadıların bile dünyayı tam olarak anlamadıkları halde gelişim yaşadıklarını söylemişti. Temel pratiklerin haricinde her şey ani aydınlanmalara bağlıymış… Bu da doğa olaylarını gözlemlemekle ya da ani bir ilham gelmesiyle olabiliyormuş… Ama belli ki ikinci yöntem sistematik bir şekilde doğayı öğrenme yöntemiyle kıyaslanamaz bile... Agatha'nın sihirli gücüne bak mesela… Evrim geçiren cadıları bırak sıradan olan Sylvie ve Andrea ile bile kapışamaz…”

 

“Geliştiğim sürece önemi yok!” diyen Gizemli Ay'ın gözleri parlıyordu: “Bir fikriniz mi var?”

 

“Belki işe yaramaz… Ama denemeye değer.” diyen Prens, ellerini iki yana açtı: “Manyetik kuvvetler hakkında ne biliyorsun?"

 

“Ee… Bir manyetik alanın, manyetik organları ve elektrik akımları üzerinde hareket eden elektronların yaptıkları hareketten doğan kuvvet..." 

 

“Kitaptakinin kopyası…” diyen Prens, gülümsedi: “İyi ezberlemişsin. Ama muhtemelen hiç anlamıyorsundur.”


Gizemli Ay bir an için tereddüt etti ve başını salladı.

 

"Demir tozu tarafından ortaya çıkan manyetik kuvvet çizgilerini gördün… Ayrıca manyetik kuvvetlerin yönünü biliyorsun ve DC jeneratörünü de gördün. Yani… Kapalı devrelerin manyetik kuvvet çizgilerini hızlı bir şekilde kesmesini sağlayamazsın… Ama oluşturduğun manyetik alanı şekillendirebilir ve manyetizmadan elektriğe olan dönüşümü kişisel olarak deneyimleyebilirsin.”

 

“Pek anlayamadım…”

 

"Manyetizmadan elektriğe dönüşümün doğası manyetik akımdaki değişimdir. Manyetik akımı sabit bir manyetik alanda değiştirmek istiyorsan tek yol ortamı değiştirmek, yani manyetik indüksiyon çizgilerini kesmektir.” diyen Prens kâğıda bir diyagram çizdi ve devam etti: “Peki ya ortam sabit kalırsa? Bu da manyetik alanı değiştiriyor olacak… Yani manyetik akım da değişecek…”

 

Gizemli Ay, hala boş boş Prens’e bakıyordu. Hiçbir şey anlamamıştı.

 

Prens güldü: “Bunu anlamaman gayet normal. Senden sadece şunu yapmanı istiyorum: Manyetik kuvvetini sürekli kullanmak yerine salıp salıp geri çek.”

 

"Ve sonra?” diye soran Gizemli Ay, Roland’ın devam etmesini bekliyordu.

 

“Hiçbir şey…” diyen Roland, başını salladı: “Sadece bu..."

 

"Haa… Sadece manyetik kuvvetleri serbest bırakıp çekeceğim…”

 

“Aynen öyle. Manyetik kuvvet çizgilerinin yönünü de değiştirebilsen mükemmel olurdu. Örneğin, sol elden sağ ele geç.” diyen Prens gülümsedi: “Sen antrenman yaparken ben de senin için küçük bir oyuncak hazırlayayım. Zamanı gelince daha iyi anlayacaksın."

 

...

 

İki gün sonra Gizemli Ay, Majesteleri’nin ‘küçük oyuncak’ dediği şeyi almıştı. Bakır tellerden yapılmış kare bir çerçeveydi. Üst kısmı bir yumruğun yarısından daha büyük olmayan bir cam topa bağlanmıştı. Yakından bakıldığında, bakır tellerin topun içinde son bularak daha ince metal bir tele bağlandığı görülebiliyordu.

 

Beraberinde bir de kullanma kılavuzu vardı: “Kare çerçevenin iki ucunu iki elinle tut ve o şekilde çalış. Not: perdeleri çektiğinden ve etraftaki Işık taşlarını kaldırdığından emin ol.”

 

“Bu da ne be?” diye düşünen Gizemli Ay, başını kaşıdı ve kılavuzda yazanları yapmaya başladı: “Nasıl yaparsam yapayım, pratik pratiktir. Bir sorun olacağını sanmıyorum…”

 

Gücünü hızlı bir şekilde serbest bırakıp geri çekmenin zor olmadığını fark etmişti. Ancak manyetik kuvvetlerin yönünü değiştirmek kör edici bir baş ağrısı yapıyordu. Manyetik kuvvet onun için önemli bir güçtü. İlk başladığında sanki burnundaki tek bir hücreyle nefes almaya çalışıyormuş gibi hissediyordu. Her ne kadar son iki gündür boş işleri ve poker oyunlarını bırakmış ve sürekli pratik yapmış olsa da ortaya çıkan sonuç sadece 30 saniye sürmüştü.

 

Derin bir nefes aldı ve büyülü gücünü çağırdı.

 

İlk başta hiçbir şey hissetmemişti. Ama çok geçmeden kırmızı bir ışık parlamıştı.

 

Cam topun içindeki metal tel turuncu-kırmızı bir renk almıştı ve giderek daha da fazla parlıyordu. Birkaç saniye içinde gözlerini rahatsız edecek hale gelmişti. Gizemli Ay, gözlerine inanamıyordu. Zifiri karanlık oda mumdan daha parlak ve daha yumuşak bir ışıkla dolmuştu.

 

Güçsüz bir sesle birlikte sönen ışıktan sonra karanlığa gömülen Gizemli Ay, şaşkınlık içindeydi…




 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44240 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr