Bölüm 341: Nakliye Rotası

avatar
2925 15

Release That Witch - Bölüm 341: Nakliye Rotası



Çevirmen: Lodos 

Vader ayrıldıktan sonra Carter, Roland’a doğru eğildi ve sordu: “Majesteleri, bu insanları buraya kimin gönderdiğini biliyor musunuz?”

 

“Kilise’nin haricinde elinde hap olan ve mantıklı görünen tek kişi Timothy. Garcia zaten buraya epey uzakta, ayrıca beni küçümsediğini ve gerçek bir düşman olarak görmediğini düşünüyorum.” diyen Roland iç çekti: “Çok yüksek bir ihtimalle Timothy’dir. Buraya bir ordu gönderemez şu mevsimde. Ama bu bana saldırmaya çalışmasını engellemez.”

 

Kalabalık arasında gizlenen saldırganların barut kullanmayıp hapa başvurmuş olmaları Roland için büyük şanstı. Kalabalığın içinde canlı bombalık yapmış olsalardı bütün emekleri boşa giderdi.

 

Roland, kardeşinin gönderdiği sözde ‘intihar ekibinin’ ona zarar vereceğinden endişe etmiyordu. Bülbül’ün görevde olduğu bu günlerde sürekli en az on muhafızla geziyordu. Hepsinde de Tanrı Gözü’nün İntikamı taşları vardı. Çıldırtma hapını alan askerleri bir tarafa bırak; bir olağanüstü cadı bile bu muhafızlar ve onların silahlarıyla baş edemezdi.

 

Bir Prens’in yerine geçtikten sonra başta korksa da sonrasında ayakları daha sağlam basmaya başlamıştı yere. Bir şekilde bu çağa ayak uydurabilmişti. Onun tek lafıyla ölecek ve düşmanların üstüne ölüm yağdıracak orduları vardı. Fena iş çıkarmıyordu sanki…

 

Roland, Barov’a döndü ve: “Gönderdiklerinden birkaçını sorgula da işe alım sürecinin nasıl yürüdüğünü öğren. O insanların gemilere nereden bindiklerini bilmem gerekiyor.” dedi.

 

“Emredersiniz Majesteleri.” diyen Barov’un yüzünde kasvetli bir ifade vardı. Muhtemelen kendi kontrolündeki o gurur duyduğu belediye görevlilerinin bu kadar büyük bir hata yapmasını beklemiyordu. Yüzünün Majesteleri’nin önünde kara çıktığını hissediyordu.

Bunu fark eden Roland onu rahatlatmak için: “Çok yüklenme onlara. Her şey bittikten sonra ilgilenirsin.” dedi.

 

 

Roland ofisinde akşam yemeğini bitirdikten sonra Barov, kapısını çalarak içeri girdi: “Majesteleri durumu az çok öğrendim.”

 

“Seni dinliyorum.”

 

“Kuzey topraklarındaki mültecileri çağırmak için görevlendirdiğim Salem adında bir çırağım var. Geri dönerken gemi eksiği çekiyormuş. Bu yüzden başkentte tanıdığı bazı tüccarlarla temasa geçerek gemi kiralamış.” diyen Barov iç çekti ve devam etti: “Haber oradan sızmış olmalı… Mültecilerin bir kısmını da başkente yarım günlük bir uzaklıktaki Gümüş Şehir’de bırakmış. Eğer Timothy istediyse rahatlıkla adam yerleştirebilmiştir yani.”

 

“Şu anda Gümüş Şehir’de ne kadar var peki?”

 

"Yaklaşık 800 kişi.” diye alçak bir sesle konuşmaya başladı Barov: “Ticaret gemilerinin gidiş-dönüş yapması yaklaşık yarım ay sürüyor. Bir sonraki mülteci grubu geldiğinde işler ne olur, nasıl olur bilinmez. O bölgedeki Birinci Ordu askerlerinin o mültecileri terk ederek buraya geri dönmelerini düşünür müsünüz acaba?”

 

“Hayır, hayır. Kaç tane olurlarsa olsunlar, Timothy’nin gruba yerleştirdiklerinden kurtulmamız gerekecek. O zamana dek kontrol noktalarını iyice düzeltirsek sorun olacağını düşünmüyorum.” diyen Roland başını salladı: “Onları terk edemeyiz. Bu bize yakışmaz.”

 

Sylvie'nin görüşü ve Bülbül’ün yetenekleri sayesinde onlara kimsenin yalan söylemesi mümkün olmayacaktı. Bu konudan endişelenmiyordu, diğer mültecilere zarar vermedikleri sürece sorun yoktu.

 

“Emredersiniz Majesteleri.” diyen Barov, iki kez öksürdü: “Salem’e verilecek ceza konusunda ne düşünüyorsunuz?”

 

"Aklında ne var?”

 

Barov bir an tereddüt ederek söze girdi: “Bu olayın sebebi aşırı dikkatsizliğinin bir sonucu olduğu için Belediye Binası’ndaki görevinden atmayı ve 2 aylık maaşı kadar para cezası almasını öneriyorum. Ömür boyu madene atmak biraz aşırı olur gibi düşünmekteyim.”

 

Roland yüksek sesle kahkaha attı. Barov'un utancı yüzüne yansıyordu: “Sakin ol, kararımı çoktan verdim. Ne de olsa, ilk kez böyle bir görev üstleniyor şimdiye kadar… Yanlış hatırlamıyorsam yirmili yaşlarında olmalı… Bu olay ona sağlam bir ders verecektir. İki aylık ceza vermek yeterli olacaktır.”

 

“Anlıyorum efendim.” diyen Barov eğildi: “Majestelerimiz nasıl buyurursa…”

 

Başını sallayan Prens gülümsedi. Barov konuşmaya gayet çelik sinirler ile başlamış olsa da Salem’in cezalandırma konusu geldiğinde biraz üzülmüştü sanki. Ama bu durum anlaşılabilir bir durumdu. Ne de olsa Salem ta başkentte iken her zaman onun yanında olmuştu ve aynı zamanda Sınır Kasabası’na gelen ilk öğrencilerden biriydi.

 

“Çıkabilirsin.” dedi Roland. Bu konu da bitmişti. Gerindi. Çekmecesinden birkaç sayfa beyaz kâğıt aldı. Buhar motoruyla çalışan çimento teknesinin planlarını çizdiği sırada Yaprak odasına girmişti.

 

“Majesteleri!” diye odaya dalan Yaprak çok heyecanlıydı: “Şahin geri döndü!”

 

“Gerçekten mi?” diyen Roland yavaş yavaş ayağa kalktı. Yaprak’ı takip ederek arka bahçeye gitti. Hava balonunun gölgesi bütün bahçeyi dolduruyordu.

 

Sepet yere değdiği anda Anna dışarı fırladı. Her iki elini açıp ona doğru yürümeye başladı Roland.

 

Anna da ona gülümsüyordu: “Geri döndüm."










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr