Bölüm 261: Hediyeler

avatar
3005 9

Release That Witch - Bölüm 261: Hediyeler


 

 

Çevirmen: Lodos

Yemekten sonra Bülbül, elindeki açılmamış kutu ile beraber odasına döndü. Onu Şimşek, Gizemli Ay, Lily ve Maggie takip ediyordu. Gözleri kutunun üstünde idi.

 

“Neymiş?” diye soran Wendy diğerlerini alaya almaktan kendini geri tutamıyordu: “İçinde ne olduğuna baktınız mı?”

 

Lily haricindekiler başlarını salladı.

 

“Majesteleri kesinlikle taraf tutuyor!” diye mırıldandı Şimşek: “Önce şarap içmemize engel oldu. Şimdi de hediye vermiyor!”

 

“Bu hediyenin sadece yetişkin cadılar için olduğunu söyledi.” diye iç çekti Lily: “Biraz büyüyene kadar bekle. Sonra ondan bir tane istersin. Hem ben bu kıyafetle ilgilenmiyorum bile. Beni niye buraya kadar sürüklediniz ki?”

 

“Hey! Kimse seni buraya sürüklemedi, kendin geldin.” diye çıkıştı Gizemli Ay.

 

“Ben…”

 

“Durun, önemli olan bu değil!” diye bağırdı Şimşek: “Gizemli Ay zaten büyük. Maggie de yetişkin oldu. Ama onlar da almadılar.”

 

“Evet! Ben de almadım!” dedi Maggie.

 

“Bu… Majesteleri kesinlikle bir bildiği olduğundan dolayı bunu yapıyor.” diye konuşan Bülbül, durumu biraz garipsemişti. Roland daha önce kimseye farklı davranmamıştı, neden bu sefer böyleydi ki? “Şimdilik sadece içinde ne olduğuna bakalım.”

 

Kutu açıldığında hepsi garip bir ‘kıyafet’ görmüştü. İki cebi olan bir şeye benziyordu. Bülbül dokunduğunda çok yumuşak ve rahat hissetmişti. İpekten yapıldığı belliydi. Ama ne kadar bakarsa baksın ne olduğunu anlayamamıştı. Bir kıyafet olmak için çok küçüktü.

 

“Altında kâğıtlar var.” diye haykırdı Şimşek.

 

Kâğıtları açan Bülbül, ne olduğunu öğrenmekle kalmamış nasıl giyildiğine dair bir resim de görmüştü.

 

“Eee…” diyen Wendy de kendi kutusunu açınca şaşırmıştı: “Bunun adı… Sütyen miymiş?”

 

“… ağırlığı azaltarak göğsü rahatlatır, duruşu düzeltir ve kan akışını stabile eder…” Mektubu okuyan Bülbül’ün sesi her bir kelimede daha da alçalmıştı. Yanaklarının kızardığını hissediyordu. Bu şey göğüsleri tutması için mi kullanılıyordu yani? Bakışlarını Wendy’ye çevirmekten geri duramamıştı. Aynı şekilde diğer cadılar da Wendy’ye bakıyorlardı. Bir anda hep bir ağızdan meseleyi anlayarak: “Heeee!” dediler.

 

Lily kahkahasını daha fazla tutamamıştı: “Şimdi neden hediye almadığınızı anladınız mı? Şimdi cümlemi düzelteyim… Şimşek, yetişkinliğe ulaşsa dahi bunlardan bir tane alamayacağı kesin.”

 

“Aynı şey senin için de geçerli olacak gibi duruyor.” diye cevap verdi Gizemli Ay.

 

“Ben istemiyorum ki bunlardan.”

 

“Korse gibi bir şey sanırım, değil mi?” Bir tek Şimşek rahatsız görünmüyor, aksine merakla kıyafete bakıyordu: “Giyebilir misin? Biz de bir görelim…”

 

“Tabii ki hayır!” diye aniden patladı Wendy. Biraz utanmış gibiydi. Diğerlerini hızla dışarı çıkararak Bülbül’e döndü ve derin bir nefes aldı: “Nasıl olur da Majesteleri… Bize böyle bir şey hediye edebilir?”

 

Bülbül de biraz utanmış gibiydi. Normal günlük kıyafetler verse daha uygun olurdu. Çok da utanılacak bir şey yokmuş gibi hissediyordu. Ama bu kıyafetler de herkese özel tasarlanmıştı ve farklı boyuttalardı. Bu Roland’ın onları dikizlediği anlamına mı geliyordu? Bu fikirden dolayı Bülbül’ü sıcaklık basmıştı. Kendini sisin içine atarak ortadan kaybolmak istiyordu.

 

E peki Anna ne yapmıştı?

 

“Geri dönerim.” diyen Bülbül, sise girdi. Duvarlardan hızla geçerek Anna’nın odasına geldi. Sisten çıkıp kapısını tıklattı.

 

Çok geçmeden kapı açılmıştı. Anna her zamanki gibi geceliğiyleydi: “Ne oldu, bir sorun mu var?”

 

“Hayır, sadece bir şey sormak istedim.” diyen Bülbül odaya girdi ve kapıyı kapattı: “Majesteleri sana da bir hediye verdi, değil mi? Nasıl sence?”

 

“Ben çoktan giydim. Epey kullanışlı bir şey bence.”

 

Anna’nın cevabı Bülbül’ü hazırlıksız yakalamıştı: “Çoktan giydin mi?”

 

“Evet.” diye başını salladı Anna: “Görmek ister misin?”

 

“Yok yok, gerek yok.” diye hızla elini sallayıp Anna’yı durdurdu Bülbül: “Sence de biraz garip değil mi..?”

 

“Niye ki?” diye soran Anna’nın kafası karışmıştı: “Majesteleri bunu halka satacağını söyledi. Bu yüzden giyerek ve ona görüşlerimizi söyleyerek yardımcı olmamız lazım. Hem bence gayet de güzeller.” diye göğsüne vurdu Anna: “Çok yumuşak ve rahat. Arkasındaki kanca sayesinde kolayca giyilip çıkarılabiliyor. Normalde giydiğimiz kat kat çamaşırlardan çok daha iyi.”

 

Demek durum buydu… Bülbül, hüzünle içini çekti. Anna, küçük ayrıntılara takılmıyordu. Aksine, umursadığı tek şey Majesteleri’ne yardım etmiş olmaktı. Belki de Anna’yı bu kadar özel yapan şey de buydu… Madem bu Majesteleri’nin verdiği bir hediyeydi ve zaten her türlü giyecekti. O zaman neden Bülbül bu kadar endişelenmişti ki..? Ama yine aynı şey gelmişti aklına. Majesteleri cadıları mı dikizliyordu? Belki de her şeyi es geçip direkt olarak bu yeni hediye ile ilgili nasıl düşündüğünü söylemeliydi… Anna kesinlikle böyle yapacaktı çünkü.

 

Bunları düşünen Bülbül, odasına gitti. Sütyenin nasıl giyildiğine birkaç kez baktıktan sonra sisin içine karıştı ve giydi. Sonra üstüne normal kıyafetlerini de geçirerek Wendy’nin önünde tekrar belirdi.

 

“Biraz büyük gibi. Ama kesinlikle çok rahat. En azından eskiden giydiklerimiz gibi değil, onlar hep benim göğsümü acıtırdı. Bunlar çok rahat ve kesinlikle eskiler gibi hareketlerimi kısıtlamıyor. Sen de denemelisin.”

 

“Hayır, hala ihtiyacım yok bunlara…” diye başını salladı Wendy.

 

“Nasıl ihtiyacın olmaz?” diye kıkırdayan Bülbül, Wendy’yi de sisin içine çekti: “Ben Majesteleri’nin bunu tasarlamasının asıl sebebinin sen olduğunu düşünmüştüm.”

 

*

 

Sylvie o gün ömrü hayatı boyunca görmediği şeyler görmüş ve yaşamıştı.

 

Bir borudan akan su... Kirleri temizleyip güzel koku yayan sabun... Ve boğazını yakan bir içki…

 

Tabii ki en inanılmazı ise yemekten sonra dağıtılan hediyelerdi… Soyluların korse giydiklerini önceden bilirdi. Ama kim böyle bir kıyafeti hediye edebilirdi ki? İlla hediye edilecek olsa bile sadece yakın gördükleri kişilere hediye edebilirlerdi…

 

Ama Majesteleri bunun sadece cadılara özgü olmadığını aynı zamanda bunu halka da satmak istediğini söylemişti.

 

Sylvie biraz garip hissetmişti. Nasıl olurdu da bir soylu böyle bir işe girmek isterdi ki? Acaba Prens’in kalçalara ve göğüslere karşı özel bir ilgisi falan mı vardı..?

 

Bülbül’ün Wendy’yi sisin içine çekmesinden sonra Sylvie’nin tek gördüğü iki büyülü figürün yatağın etrafında dönüp durmalarıydı. Sanırım Wendy hediyeyi giymeyi kabul etmişti. Ama ya Uyku Adası’ndan gelen diğer beş cadı? Acaba onlar böyle kişisel kıyafetlerin hediye edilmesini garipsememişler miydi?

 

Ashes’ın uyarısını hatırlayan Sylvie yutkundu.

 

Ashes haklıydı. Majesteleri gerçekten tehlikeli biriydi. En iyisi ondan uzak durmaktı.

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr