Bölüm 178: Gizemli Tapınak

avatar
3236 9

Release That Witch - Bölüm 178: Gizemli Tapınak


 

 

Çevirmen:Lodos

 

“Ha ha ha... Heather gülerek konuşmasına devam etti: “Bir piyonun emredildiği gibi davranması pek olası değildir. Esas amacımıza uygun olarak hareket ettiği sürece istediği gibi davranması pek de önemli değil. Bunun anlamı şu; savaşta adam kaybettiği sürece nereye giderse gitsin önemli değil. Her halükarda Gökhisar, planlarımıza göre saldıracağımız son krallık. Birbirleriyle kavga etmeleri için bolca vakitleri var. Roland Wimbledon, geçen sefer haplarımızı reddetmemiş miydi? Bu sefer Timothy’nin batı bölgesine daha fazla baskı yapmasını sağlarsak belki de hapları kabul eder.”

 

Mayne yine de Berrak Su Kraliçesi’nin açıkça ona karşı çıkmasından memnun değildi. Timothy, Gökhisar Krallığı’nın geri kalanını fethettikten sonra hala Garcia ile nihai savaşa girmeyip birliklerini korumayı seçerse taht savaşları Kilise’nin istediği sonuca ulaşmayacaktı. Anlaşılan o ki; farklı yöntemler kullanması gerekiyordu.

 

“Elçiden bir haber alana kadar Batı bölgesinin işleri hakkında acele bir karara varmayacağız.” diyen Mayne devam etti: Bugünlük bu kadar. Lütfen her şeyin planlandığımız gibi gittiğinden emin olun. Benim yer altı kalesinde başka işlerim var.”

 

Ah evet. diyen Heather aniden bir şeyler hatırlamış gibiydi: Bugün vücut bulma günü değil miydi? Vücut bulma törenine katılmak için kaç kişi başvurdu?”

 

“Bu gizli bir bilgi. diyen Mayne ayağa kalktı ve arkasına bakmadan gizli odayı terk etti.

 

 

Başpiskopos Mayne mağaranın dibine giden uzun, asılı merdivendenden iniyordu.

 

Her zamanki sakinliğinden farklı olarak, ofis bugün oldukça meşgul gibi görünüyordu. Sınava giren bir grup Yargı ordusu askeri ofisinin dışında bekliyordu. Birçoğu ilk kez buradaydı. Etrafı meraklı gözlerle süzüyorlardı. Mayne’i gördükleri anda göğüslerini ileri çıkarıp yumruklarını sıkarak selam verdiler: Başpiskopos!”

 

Mayne gülümseyerek başını salladı. Yargı Ordusu, Tanrı’ya oldukça sadık ve fedakarlık yapmak isteyen seçkin savaşçılardan kurulmuştu. Tanrı’nın Ceza Ordusu’nun vücut bulma törenleri her zaman başarılı olamamasına rağmen askerler zaten başvurularını sunmadan önce bunu biliyorlardı. Yine de hayatlarını bu büyük şerefe adamak için istekliydiler.

 

Savaşçılar ona saygıyla bakarken üçüncü kontrolden geçmiş ve Papa’nın muhafızlarının beklediği gizli alana gelmişti. Muhafızlar arkasındaki büyük metal kapıyı itmeden önce ona doğru eğilerek selam verdiler.

 

Hermes’in yeraltı kalesinin kalbi burada başlıyordu. Kilise’nin her araştırması, icatları ve buluşları buralarda yapılıyordu.

 

Bu gizli alanda meşale olmadan hiçbir şey görünmüyordu. Gözleri biraz alıştıktan sonra dar koridoru fark edebildi. Koridorun duvarları ve tavanı demirle dövülmüştü. Ayrıca duvarın her iki tarafı da floresan taşlarla süslenmişti. Bu eşsiz taş Tanrı Gözü’nün İntikamı ile aynı taş ailesindendi ve Şeytani canavarların kanlarıyla ıslatıldıktan sonra yeşil floresan ışığı yayıyorlardı.

 

Koridorun sonunda bir kafes vardı. Kafese girdiklerinde muhafız kolu aşağı indirdi. Zincirlerin çatırdama sesleri sessiz koridorda yankılanıyordu. Sesle beraber, kafes yavaş yavaş delikten yerin altına indi. Birdenbire Mayne bir ışık gördü.

 

O an oldukça geniş bir yeraltı mekanı görüyordu. Bu manzarayı kaç kez görürse görsün, kendisini her seferinde küçücük hissediyordu.

 

Yeraltının derinliklerinde olan bir mağara zifiri karanlık olmalıydı. Ancak burada durum böyle değildi çünkü mağaranın her yerinde Tanrı Gözü’nün İntikamı parıldıyordu. Yerden yükselen sayısız büyük taşlar kristal bir çiçek bahçesini andırıyordu. En küçük taş bile bir insan gövdesi kadar kalındı. En büyük olanlarıysa ancak 10 kişinin kollarıyla sarması ile kaplanacak kadar büyük idi. Taşların da yükseklikleri farklıydı. En uzun olanları tavana kadar değiyordu.

 

Taşların renkleride farklıydı. Ama genelinde en çok lavanta rengi vardı. Ondan sonra en fazla renk koyu mavi veya açık yeşil arasında değişiyordu. En az olanlarsa beyaz olanlardı. Katedralin kulesinden bile uzun olan Taş, lavanta rengindeydi ve aralarında en parlak olanıydı. Parlaklığı bir dolunayla yarışırdı. Mağaranın meşale olmadan görünür olmasını sağlıyordu.

 

Mağaralarda bu kadar çok Tanrı Gözü’nün İntikamı varken büyüler işlemezdi. Kilise’nin sattığı taşlar buradan çıkarılıyordu.

 

Mağara beş ya da altı Hermes Katedrali’nin sığacağı kadar büyüktü. Hermes Katedrali’ne benzeyen Gizemli Tapınak isimli bir yapı inşa etmişlerdi. Yine de yukardaki Kilise ondan daha yaşlı görünüyordu.

 

Kafesin inmesi yaklaşık sekiz dakika sürmüştü. Mayne en sonunda dışarı çıktığında elçiyi tapınağa kadar takip etti.

 

Vücut bulma töreni birinci kattaki salonda gerçekleştirilecekti.

 

Salona girdikten sonra başpiskopos, ışığın etrafını sardığını hissetti. Etrafında binlerce turuncu mum parlıyordu. Işıklar üzerlerindeki üç katmanlı mum avizelerden geliyordu. Salonun çevresine epey bir şamdan yerleştirilmişti. Etraflarında sayısız yıldızlar varmış gibi görünüyordu. Ateş sayesinde mağaranın soğukluğundan da kurtulmuşlardı.

 

İki vücut bulma sunağının arasında duran adam, Kilise’nin Yüce Lideri Papa O’Brien’di. Dikkat çekici bir kırmızıya karışmış altın renkli cübbesi ve kafasında da altından bir tacı vardı. O sırada törenin son hazırlıkları yapmak için vücut bulma malzemelerini kontrol etmeye yoğunlaşmıştı.

 

“Yüce Papa... diyen Mayne ileriye doğru yürüdükten sonra diz çökerek elini öptü.

 

“Kalk evladım... Papa’nın sesi boğuk ve yavaştı: Burada muhafızlardan başka kimse yok. Görgü kuralları için zahmet etmene gerek yok.”

 

“Nasıl isterseniz.diyen Mayne ayağa kalktı. Papa’ya baktığında gördüğü şey yüzünden şaşkına dönmüştü. Onunla son görüştüğü zamana göre Papa çok daha yaşlı görünüyordu. Yüzü derin çizgilerle doluydu. Beti benzi atmış gibiydi. Cildi sarkık ve donuktu. Yüzündeki kalın noktalı lekeler özellikle dikkat çekiyordu. Bunları gören başpiskoposun gözleri dolmuştu: “Siz... Acı içindesiniz...

 

O’Brien sakin bir sesle: “Zamanın bende bıraktığı izler... Hiç kimse zamanın akışına karşı direnemiyor. Artık benim de çok zamanım kalmadı. Korkarım ki adamlarımızın şeytanları yendiği günü göremeyeceğim. Sen ise düşmanlarımızla olan mücadelemiz bitene kadar savaşmaya devam etmelisin.”

 

Mayne de başını salladı ve: “Kanımın son damlasına, hayatımın son saniyesine kadar savaşacağım.” dedi.

 

“Çok iyi.” diyen yaşlı adam gülümsedi. Şimdiye dek çok iyi işler yaptınız. Kilise için Yargı Ordusuna 1.000’den fazla adam eklediniz. Şimdi de vücut bulma törenine katılmak için altmış iki başvuru var. Kilise, tarihindeki en yüksek Yargı askeri sayısına ulaştı.’’

 

“Yüce Papa... Bana şeytanları yenmem için kaç tane Tanrı’nın Ceza Ordusu askerinin gerektiğini söyleyebilir misiniz? Şeytanlar hakkında tüm bildiklerimiz Kutsal Kitap’tan gelmiş olsa da kayıtlar parçalar halinde. Nereden geldiklerini, sayılarını ve nasıl savaştıklarını bilemiyoruz. Papa olana kadar bu sırları öğrenemeyeceğimi biliyorum fakat...

 

O’Brien durması için elini kaldırdı: “Sabırlı ol evlat. Bir sonraki Papa olman çok da uzun sürmeyecek. O zaman tüm soruların, Gizemli Tapınak’ın üst katlarında saklanan dosyalarla yanıt bulacaktır. Sana şu an verebileceğim tek cevap şu: ‘’Ne kadar çok adam olursa o kadar iyi.”

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr