Bölüm 165: Takip

avatar
3253 12

Release That Witch - Bölüm 165: Takip


 

 Çevirmen: Lodos

Şimşek Sınır Kasabası ile güneydeki tepelerin arasında kalan bölgede ileri geri giderken elindeki parşömeni tamamlamaya çalışıyordu.

 

Bu yeni aldığı görevdi. Soraya ile birlikte batı bölgesinin haritasını çizeceklerdi.

 

Soraya ile birlikte uçtukları zaman hızları düştüğü gibi yükseklikleri de azalıyordu. Bu yüzden Şimşek topografyanın kaba bir taslağını çiziyordu. Ardından da Soraya haritayı net bir biçimde tamamlıyordu. Haritayı sihirli kalemiyle çizdiğinde havadan görünüşüyle tıpa tıp aynısı çıkıyordu ortaya. Sanki her ayrıntı parşömenin üstünde hayat bulmuş gibiydi.

 

Şimşek, parşömeni bitirdikten sonra Sınır Kasabası’na geri dönmeyi planlıyordu. Birkaç aylık pratikten sonra artık daha hızlı uçuyordu. Majesteleri Roland, Şimşek’in tam gücüyle saatte 120 kilometre hızında uçtuğunu hesaplamıştı. Bu hızdayken güçlü rüzgar yüzünden, gözlerini açması da imkansız oluyordu. Yapabileceği tek şeyin bu olabileceğini düşünüyordu. Ama iki gün önce Majesteleri ona bir hediye vermişti: Deriden yapılmış bir kafa bandı, ortasında 2 bakır halka ve halkalara yerleştirilmiş şeffaf gözlük camı. Kafa bandını taktığı sürece, esen güçlü rüzgarlar onu etkilemiyordu.

 

Majesteleri buna rüzgar geçirmez gözlük diyordu ve birkaç cam eşyasının yakılmasıyla yapılmıştı. Bunu taktığında küçük Ezreal gibi gözüktüğünü söylemişti. Şimşek, Ezreal’in kim olduğunu bilmiyordu ama gözlük camının bakır halkalara takılmasının çok zaman aldığını anlamıştı. Deri parçasının tamamı çift katmanlıydı bu sayede bakır halkalar sıkı şekilde sarılmış oluyordu. Ayrıca derinin cildini sıkmaması için üzerinde kemer tokası benzeri birşey vardı. Bu sayede kafa bandının boyunu ayarlayabiliyordu. Her ne olursa olsun, sonuçta bu bant basitçe yapılabilecek bir şey değildi.

 

Hediyeyi aldığı gibi çok sevmiş ve kafasına takmıştı. Uyurken bile takıyordu. Rüzgar ne kadar güçlü eserse essin Şimşek rüzgar geçirmez gözlüğü taktığı sürece istediği hızda uçabilirdi.

 

Çok geçmeden Küçük Kasaba’ya ulaşmıştı. Haritayı Soraya’ya vermek için kaleye geri uçtuğunda gözlerinin köşesinden aniden solgun bir şekil geçiverdi. Döndüğünde, Uzun Şarkı’ya doğru uçan bir güvercin gördü. Güvercinler nadir değildi ama bu çok farklıydı. Çok şişmandı ve sadece kanatları bile Şimşek’in midesini tüm gün boyunca kaplayacak kadardı.

 

Şimşek yutkundu. O anda aklına eskiden adada yaşadığında, balıkları ve kuşları yakalayıp ateşin üstünde kızartması gelmişti. Şimdi Majesteleri’nin çatısı altında yaşıyordu. Her ay yağlı ekmek veya mantar çorbası olduğundan yemekler biraz tatsız hale gelmeye başlamıştı. Eğer kızartmak için güvercin yakalayabilse idi... Belindeki pakete dokundu. Paketteki tuzu ve biberi hissettiği anda kararını vermişti.

 

Şimşek yönünü değiştirdi ve doğrudan güvercine uçtu. Güvercin de Şimşek’i fark etmişti. Hızla kanatlarını kıvırdı ve sertçe aşağı doğru inişe geçti. Görünüşe göre tehditkar avcıdan kurtulmak için ormana kaçmak istiyordu. Bunu gören Şimşek şok olmuştu. Çünkü bir güvercinin bu kadar zeki olabileceğini asla düşünmemişti. Birkaç saniye sonra, yüzünde geniş bir sırıtış belirdi. Ani bir dönüşle aşağıya doğru inen güvercini takip etti. Şeytan Ayları’nın bitiminden beri hiçbir şeyin kendisinden kaçamayacağından emindi.

 

Güvercin bir anlığına ağacın tepesini sıyırarak geçtikten sonra yere aşırı yakın bir şekilde uçmaya başladı. Ancak, ikisi arasındaki mesafe daha da yakınlaşıyordu. Kanatlarını ne kadar hızlı çırparsa çırpsın Şimşek peşini bırakmıyordu.

 

Her yeri ağaçlarla dolu orman yavaşça geride kalıyor ve güneş ışıkları ara sıra dalların arasından geçerek, ışık ve gölge şeritleri oluşturuyordu. En sonunda geniş, açık ve parlak bir alanda uçmaya başladılar. Bu fırsatı yakalayan Şimşek, gücünü maksimuma çıkararak güvercini arkadan tutup yere devirdi.

 

Güvercin ne kadar çırpınırsa çırpınsın kaçamazdı. Şimşek bıçağını eline alarak avını öldürmeye hazırlandı. Ama o anda güvercin aniden: Dur!!! İmdat!!! diye sesler çıkardı.

 

Küçük kızdaki şok olmuştu. Birden: “Yoksa cadı mısın?” diye sordu.

 

Güvercin cevap olarak tekrar tekrar başını salladı.

 

Sonunda farklı bir lezzet tadabilecektim... diyen Şimşek pişmanlıkla bıçağını çekti ve: “Ben Şimşek, senin adın ne?” dedi.

 

Güvercin kabardı ve büyülü bir şekilde insan biçimine dönüştü. Sitemkar bir sesle: “Maggie. Bir kuşu yemeye nasıl cüret edebilirsin!” dedi.

 

“Aslında daha önceleri çok yedim.” diyen Şimşek omuzlarını silkti ve Maggie’yi kaldırmak için elini uzattı. Maggie tam kalkacakken birdenbire onun koynundan bir boncuk çıktı, yerde sekerek bir çukura düştü. Şimşek, boncuğu alıp Maggie’ye geri vermek üzere alırken kırmızı saydam boncuğun üstüne bir dizi garip harf oyulduğunu fark etti. Oldukça tanıdık geliyordu.

 

Kaşlarını çattı ve bir an düşündü. Sonra da boynundaki ipi kavradı ve yavaşça göğsünden koyu kırmızı bir kolye çıkardı. Yan yana koyduğunda, desenlerin tamamen aynı olduğunu fark etti.

 

“Ne?” diye şok olan Maggie omzuna doğru bakıyordu: Sende izleme mührü mü var?”

 

“İzleme mührü? O da ne?”

 

“Bunun ne olduğunu bilmiyor musun? Bu sihirli taşlara tepki verir, böylece taşın sahibinin konumunu bulmasağlar.” diyen Maggie o anda durdu ve: Hayır bunu sana söylememeliydim. Şu anda sadece beni yemek istiyorsun!” dedi.

 

“Böyle bir sihirli taşın var mı?”

 

“Evet. Hayır!” diyen Maggie başını salladı.

 

Şimşek merakla: “Konumumu takip edebilir misin?” diye sordu.

 

“Hayır yapamam. Sihirli taş yalnızca ilgili mührü takip edebilir. Bunu sadece cadılar kullanabilir... Eğer bunu bile bilmiyorsan mührü nasıl alabildin?”

 

“Bana babam verdi.” diyen Şimşek, boncuğu Maggie’ye geri verdi ve: “Ya sen?” diye sordu.

 

“Bu bir sır.” Maggie bu şekilde cevaplayınca Şimşek ona merakla bakmıştı. “Cadı Birliği’nin bir üyesisin, öyle değil mi? Ashes, Sınır Kasabasından ayrılmak istemediğinizi söyledi.”

             

“Sen onunla beraber misin?” diyen Şimşek dudaklarını küçümsemeyle kıvırdı ve: Söylentilerle gelen yeni bir cadı olduğunu düşünmüştüm. Burada iyi bir hayat yaşıyoruz, neden ayrılalım ki?” dedi.

 

“Çünkü tehlikeli. Kilise ordularıyla beraber herhangi bir zamanda gelebilir.”

 

“Bir kaşif potansiyel tehlikelerden korkmaz.” diyen Şimşek bundan bahsedince kızarmıştı. Taş kule sayılmazdı. Harabeyi tekrar ziyaret etmesi sadece bir zaman meselesiydi ve o ziyaretinde bodruma kadar girecekti. “Ayrıca Majesteleri Roland Wimbledon’un birçok inanılmaz buluşu var. Bir kere bu buluşları gördükten sonra anlarsın. Yumruk büyüklüğündeki bir topu silah haline getirebilir ve bir yere çarptığında orayı parçalar.”

 

Maggie haykırarak: Gerçekten mi? Onları bana gösterir misin?” diye sordu.

 

“Hayır. Cadı Birliği’ne katılmayıp bizden biri olmadıkça buna izin verilmez.”

 

Maggie tereddüt ederek: Ama Ashes’le birlikte geri dönmeliyim.” dedi.

 

“O zaman sonradan da gelebilirsin” diyen Şimşek tatlılıkla kandırmaya çalışıyordu: Burada oldukça ilginç şeyler var. Isıtılmış su kullanarak kendiliğinden hareket eden makinalarımız var. Ayrıca bir kilometre uzaklıktaki düşmanlara saldırabilecek silahlarımız bile var. Uh, bir kilometre ne kadar  diye mi soruyorsun? Bir kilometre uzaklıktaki bir insana bakarsan, ağacın dalı gibi gözükür.” O sırada elleri ve ayaklarıyla birçok jest yapıyordu. “Saklı Ormanda çok daha ilginç yer ve şeyler var. Bal peteklerini karıştırmak, sayamayacağımız kadar olan mantarları toplamak ve daha da ilginci kuş ve yaban domuzu avlamak. Kürkünü soyup, sadece tuz ve biber serpip sonra da ateşte kızartınca çok lezzetli oluyor.”

 

“Gerçekten mi?” diyen Maggie dudaklarını yalamasına engel olamıyordu.

 

Elbette, neden sana yalan söyleyeyim ki?” diyen Şimşek kolunu Maggie’nin omzuna atarak: Bir kuşu hemen şimdi avlayıp, kızartsak nasıl olur?” dedi.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr