Bölüm 98: Yeni Cadılar, Yeni Yetenekler Part -1

avatar
3738 13

Release That Witch - Bölüm 98: Yeni Cadılar, Yeni Yetenekler Part -1


 

 Çevirmen: Lodos

Üçüncü cadının adı Sinekkuşu’ydu. Küçük bir cadıydı. Yeteneğini kullanmak istediğinde diğer cadılardan daha dikkatli davranıyordu. Daha bu sene yetişkin olmuş, yanaklarında simetrik gamzeleri ve yumuşak sesiyle çok narin özellikleri vardı, kısaca çok şirindi.

 

Yeteneği “Nesneyi hafifletmek. idi. Büyüsünü bir nesneye gönderdiğinde o nesnenin ağırlığı büyük ölçüde azalıyordu. Açıklamasına göre neredeyse sıfıra yakın oluyordu. Roland, Sinekkuşu‘nun fincanıyla canlı bir gösteri yapmasını istemişti. Fincanı havada yüzüyor gibiydi. Başka bir deyişle, ağırlığı havaya eşitti. Tabii ki, bu çağdaki insanlara göre havanın bir ağırlığı yoktu.

 

Yeteneğini gördüğünde, Cadı Birliği’nin Geçilmez Dağ’ı nasıl aştığını anlamıştı. Bu genç cadının yardımıyla, buğday ve kurutulmuş balık dolu çuvallar kolayca taşınabiliyordu. Yani çok miktarda malzeme taşımak için sadece birkaç kişiye ihtiyaç duyulacaktı, bu da lojistik sorunu önemli ölçüde azaltacaktı.

 

Sinekkuşu çoktan bir yetişkin olsa da, hala herhangi bir büyü alanı gelişmemişti. Büyüsünü kullanmak için, hedefiyle temas halinde olması gerekiyordu. Ayrıca hedefi canlı bir varlık da olamazdı. Nesne ne kadar büyük olursa, ağırlığını azaltmak için gereken süre ve büyü tüketimi de o kadar artıyordu. Ama bir kez ağırlığını azalttığında bunun etkisi birkaç saate kadar sürebiliyordu.

 

Bu kapasiteyle, ulaştırma endüstrisi için çok uygun olmasıyla beraber, yaklaşmakta olan savaşta bazı umut verici kullanım alanları da mevcuttu. Ama hala çok fazla bilinmeyen unsur vardı bu yüzden de yeteneğinin önceden araştırılması gerekliydi.

 

Tüm bunları düşünen Roland, parşömenin alt kısmına şunları yazdı: Farklı ağırlıklardaki taşlarla eğitim alarak gerekli olan büyü miktarını kontrol etmeyi öğrenmeli. Böylece en sonunda büyüsünün ne kadar sürede etkili olacağını anlayabilir.

 

İlk üç eğitim programını bitirdikten sonra, görevlisine başka bir mum yakarak odanın daha da aydınlatılmasını emretti. Ancak bunu yapsa bile mum ışığında okuma ve yazma gözlerini çok yoruyordu.

 

Roland esneyerek dördüncü cadı hakkındaki bilgileri içeren parşömeni aldı.

 

Dördüncü cadının nadir bir soyadı vardı. Tam ismi Soraya Zoen’di. Gökhisar’ın bir tüccar ailesinden gelme idi. Kahverengi kısa bukleli saçları ve ince gözleri vardı. Burnunun üzerinde güzelliğini engellemeyen küçük çilleri vardı. Bunun yerine, gençliğin benzersiz canlılığı hissediliyordu.

 

On dokuz yaşındaydı ve yeteneği de çok özeldi. Gördüğü ya da hayal edebildiği her şeyin resmini yapabiliyordu. Buna ek olarak, alan büyüsü olan Sihirli Kalem yeteneği ile herhangi bir kağıt üzerinde boya kullanmadan fotoğraf gerçekçiliğinde resimler çizmeyi başarabiliyordu.

 

Tıpkı bir kamera gibi olan yeteneğinin, sınırsız olanakları vardı. Eğitimi için de her gün bazı resimler çizmesini isteyecekti.

 

Bir sonraki parşömeni çıkardı.

 

Beşinci cadının ismi Yankı idi ve kendisi uzak güneyden gelen bir kadındı. Uzun boyluydu ve cildi de kahverengiydi. Gözleri ve burnu tipik güney özelliklere sahipti. Bu ona çok egzotik bir görünüm kazandırıyordu. Hikayesine göre uyandıktan sonra, herhangi bir hayvanın sesini taklit edebilir olarak bulmuştu kendisini. Yetişkinlik gününden sonra ise sesi çok daha harika ve çekici hale gelmişti ama herhangi bir alan yeteneği gelişmemişti.

 

Roland yeteneğini “Sihirli Ses” olarak adlandırmaya karar verdi. Uzun vadede hangi konuda kullanacağına dair hiçbir fikri yoktu. Hatta eğitimlerde bile bir fikri yoktu… Sanırım yapabildiği kadar yüksek sesle kükremeliydi.

 

Görüşmedeki altıncı cadı on altı yaşındaki Lily idi. Roland’ın önünde otururken ifadesiz bir yüze sahipti. İkili at kuyruğu saçıyla narin bir bebek gibi yüzü vardı. Yeteneği, yiyeceklerin çürümesini önlemekti ve uyanışını sadece bir yıl önce gerçekleşmiş olmasına rağmen Cadı Birliği’nin en önemli cadılarından biri olmuştu. Herhangi bir yiyeceği muhafaza etmezlerse yolculukları sırasında bir çok yiyecek yenilmez hale gelirdi. Lily, Sinekkuşuyla birlikte, lojistik gücüne önemli bir katkı sağlayacaktı.

 

Yiyecekleri nasıl taze tuttuğuna gelince, bakterileri öldürüp öldürmediği veya başka yollarla mı yapıp yapmadığını gene de teyit etmeliydi. Roland her çeşit et ve meyve üzerinde pratik yapmasına karar verdi. Ayrıca büyü gücü ile besinlerin taze kalma oranını da hesaplamalıydı.

 

Karıncalanan boynunu ovuşturdu, altı cadının bilgilerini yığın haline getirip kenara koydu. Şimdi masasında son bir parşömen kalmıştı.

 

Bu Roland için hoş bir sürpriz idi aslında.

 

Yedinci cadı’nın adı Gizemli Ay idi.

 

Gizemli Ay Roland’ın ofisine girdiğinde çok gergindi. Hatta Bülbül bir süre onu rahatlatmak zorunda kalmıştı. Bülbül daha sonra Roland’ın kulağına neden bu kadar gergin olduğunun sebebini fısıldamıştı. Onun yeteneği bile bir gizemdi. Cadı Birliği’ndeki en kötü yetenek onda idi. Hatta büyüsünü kullanmaktan ziyade genelde mutfak işleri ile uğraşırdı. Sık sık Cara tarafından kınanması da bütün bunlarla birleşince çok çekingen bir insan olup çıkmıştı. Roland’ın onun yararsız olduğunu düşünüp kasabadan süreceğinden korkuyordu.

 

Ana yeteneği bir nesneyi manyetize etmekti, yetişkinliğe ulaşmadan önce sadece metalik nesneleri manyetize edebiliyordu ama daha sonra elini uzattığı herhangi bir nesneyi de manyetize edebilir olmuştu. Ayrıca, bildiği bir alan yeteneği de yoktu ve mıknatıslanma süreci de son derece yavaştı. Anlattığına göre küçük bir taş parçasını bile magnetize etmek yarım gün sürüyordu.

 

Bu yeteneğin, Cadı Birliği’nde pek fazla kullanım alanı yoktu. Mıknatıs onlar için yeni de değildi, denizlere yelken açan her büyük geminin altı noktalı pusula ile donatıldığından, yönlerini kolaylıkla tespit edebiliyorlardı. Aksine, mıknatıslanmış nesneler sorunlara neden oluyordu. Örneğin; Sinekkuşu tarafından hafifletilen metalik bir tencere her zaman manyetik nesnelerin yönüne doğru uçuyordu. Ama Cara, gücünü kullanmasını bile yasaklamıştı.

 

Ama Roland için bu sakin kız paha biçilemez bir armağandı.

 

Ayrıca o, Super-Star şarkısını mırıldanmak istemesinin de nedeniydi. Bu şarkının sözlerinden daha uygunu var mıydı: “Sen elektriklisin, sen ışıksın...

 

Magnetik elektrik, elektromanyetizma herhangi fizik çalışmış birisinin bildiği bir olgu idi. Roland şu an Faraday, Gauss, Ampere ve Maxwell’e yürekten teşekkür ediyordu. Elektrik varsa ışık da vardı. Belki de Sınır Kasabası’nda yeni bir mucize meydana gelmesi çok uzun sürmeyebilirdi.

 

Gücünü kullanması yasaklanan ve şeytanın ısırığından yine de kurtulabilen bir cadı, kırılgan ve zayıf biri olmadığını gösteriyordu. En azından yaşama arzusu, diğerlerinin çoğundan çok daha güçlüydü. Roland, onun bir yıl önce Cadı Birliği’ne katılmış olmasına sevinmişti. Aksi halde yıllar geçtikçe Cara’nın liderliği altında büyük ihtimalle yaşamı bir harabeye dönerdi.

 

Çok hevesli bir şekilde yazıyordu Roland. İlerleyen günlerde Gizemli Ay çeşitli öğeleri eğitim için magnetize edecek ve büyüsünün tüketimiyle, magnetizasyon boyutu arasındaki ilişkiyi belirleyecek.

 

Bu yedi yeni cadının ilavesi ile, Roland’ın cadılarının sayısı on ikiye çıkmıştı. Pek çok örnek gördükten sonra Roland’ın genel büyü hakkında bir anlayışı da olmuştu. Onları savaşabilen ve savaşamayan şeklinde sınıflandırmak mantıklı değildi, bunun yerine Roland, onları sihir yeteneklerinin özelliklerine göre ayırmayı tercih ediyordu. Özetle, cadılar temel olarak üç kategoriye ayrılabilirdi.

 

Birinci kategori kendini güçlendiren tipti. Bu tür yetenekler çok ender gibi görünüyordu. Şimdiye kadar sadece Scroll bu kategorideydi. Tanrı Gözü’nün İntikamı’nın etkisi altında bile, olağanüstü anılarını kaybetmiyordu.

 

İkinci kategori çağırma tipiydi. Anna, Bülbül, Nana, Şimşek, Wendy, Yaprak, Soraya, Yankı ve Lily bu kategoriye giriyordu. Ana özellikleri, büyülerini vücudunun dışında da çağırabilmeleriydi. Ancak etki alanları en fazla beş metre idi. Bu kategoriye giren cadılar, Tanrı Gözü’nün İntikamı tarafından en fazla acı çeken cadılardı. Tanrı Gözü’nün İntikamı’nın menziline girdikleri an büyü güçleri kullanılamaz oluyordu. Ama menzile girmeden güçlerini kullanırlarsa, sonuç kalıcı olurdu ve geri döndürülemezdi.

 

Üçüncü kategori ise eklenen büyü tipiydi. Bu kategoriye Sinekkuşu ve Gizemli Ay giriyordu. Büyülerini yalnızca hedefleri ile doğrudan temas halinde kullanabiliyorlardı ve büyünün yapılma süreci de çok yavaştı. Ayrıca çok büyü tüketilmesi gerekiyordu. Tanrı’nın Gözü’nün İntikamı yüzünden de bu büyü süreci her zaman kesintiye uğratılabilirdi. Bununla beraber, büyü tamamen yapıldıktan sonra, eklenen özellikler sanki o maddenin doğal bir özelliği gibi oluyor ve hatta Tanrı Gözü’nün İntikamı’nın menzili içinde bile etkili oluyordu. Büyünün ne kadar sürdüğüyse kullanılan büyü miktarına ve nesnelerin büyüklüğüne bağlıydı.

 

Muhtemelen bu aynı zamanda Tanrı Gözü’nün İntikamı’nın şeytanın ısırığını bastıramamasının da sebebi diye düşündü.Tanrı Gözü’nün İntikamı’nın birleşen büyüye veya içerideki büyüsel akışa etkisi yoktu sadece işlem sürecindeykenki büyüyü etkiliyordu. Herkesin anlayacağı bir şekilde tanımlarsa, dışarıdaki gücü etkilerken içerideki gücü etkilemiyordu.

 

Roland tüy kalemi yere koyarak gözlerini ovuşturdu. Önünde çok yoğun geçecek günler onu bekliyordu.

 

 

,






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44421 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr