"Xu Yan, savunman kaç?" diye sordu Chu Chenghao. "En yüksek seviyeli Dövüşçümüz sen olduğundan, ana tank için en uygun kişisin."

Xu Yan Xia Tianyu ve Fei Zhe'ye döndü. İkisi başlarıyla onayladılar. Neticede aynı takımda yer alacaklardı. Statülerini saklamasına gerek yoktu.

"Yakın zamanda ekipmanlarımı yükselttim. Savunmam şu anda 7.000 üzerinde."

Chu Chenghao bir anda ayağa fırladı. "Ne?! 7.000 mi? Yalan söylemiyorsun değil mi? Gerçekten 7.000 üzerinde mi?"

Diğer öğrenciler de şaşırmışlardı. Xu Yan'ın bu seviyede 7.000 üzerinde savunmaya sahip olması inanılmazdı.

Chu Chenghao'nun nefesi kesilmişti. "7.000 savunma... seninle birlikte Araknit Cehennemini temizleyebiliriz. Kara Gece Deresi bile mümkün!"

"O savunmayla büyük loncaların ana tankı olabilirsin!"

"Niuren Birliği hepten delirmiş. 7.000 savunma ikinci sınıf takımların ana tankı olmaya bile yetmiyor!"

Öğrenciler doğal olarak Xu Yan'ın savunmasının yüksekliğini, Niuren Birliğinden aldığı kaliteli ekipmanlara bağlamıştı. Onun gibi bir tankları olduğu sürece beş gün içinde bütün takımın ekipmanlarını yenileyebilirlerdi.

"O savunmayla Fu Guangtao senin yanından dahi geçemez." Chu Chenghao hayran kalmıştı. "Senin yerinde olsam uzun zaman önce ona haddini bildirmiştim."

Sırada Xia Tianyu ve Fei Zhe vardı. Statülerini paylaştıklarında takım bir kez daha şoka uğradı.

Xu Yan'ın savunmasının yüksek olmasını anlıyorlardı. Ancak Xia Tianyu ve Fei Zhe Niuren Birliği üyesi değildi. Onların statüleri neden yüksekti? Komuta bölümünde onlarla boy ölçüşebilecek biri yoktu.

Xia Tianyu ve Fei Zhe uzakta oturan Nie Yan'a baktı. Bir şey demeden sadece gülümsediler.

"Şu andan itibaren üçünüze güveniyoruz. Hepimiz yetenekli oyuncularız. Sadece bugüne kadar düzgün bir takım bulamadık. Zhao Shiyu'nun takımını geride bırakacağımıza eminim. Neyse, takım için bir lider seçelim. Üçünüzden birinin olması uygundur." Chu Chenghao, Xu Yan, Xia Tianyu ve Fei Zhe'nin gücünü gördükten sonra liderlik için ortaya çıkmanın anlamsızlığını anladı.

Xia Tianyu bir öneri sundu. "Xu Yan kaptan olsun. Chu Chenghao da yardımcı kaptan." 

"Bana uyar."

"Bence de uygun."

Chu Chenghao aday gösterilmeyi beklemiyordu. "Ha? Ben mi? Hayır hayır hayır! Ben layık değilim!"

"Uzatma Chu Chengbao. Karar çoktan verildi," dedi Xu Yan.

"Sana inanıyoruz."

Etraftan gelen ısrarlar sonucunda yardımcı kaptan seçilmiş oldu.

Böylece takımın iskeleti oluşturulmuştu.

Xu Yan, Xia Tianyu ve Fei Zhe, diğerlerini yanlarına çekerken Nie Yan gülümsüyordu. Komuta fakültesi öğrencileri gelecekte toplumun elitlerinden olarak yüksek nüfuza sahip olacaklardı. Onları takıma alıp arkadaş edinmek, gelecekte faydalı olacaktı.

Yaşam, ölüm ve yeniden doğum sonrası Nie Yan'ın hayat tecrübeleri zengindi. İnsan bağlarının önemini anlıyordu. Xu Yan, Xia Tianyu ve Fei Zhe ona önemli bir konuda yardım ediyorlardı. Sırada yapılması gereken bu öğrencilerle ilişkilerini geliştirerek sınıftaki pozisyonunu sağlamlaştırmaktı. Nihai amacı onların lideri olup kendisi için çalışmalarını sağlamaktı.

Nie Yan yeni kurulan takımın yanına gidip kaynaşmaya başladı. Her açıdan sınıfın en iyi öğrencisiydi. O yüzden öğrenciler ona pek yaklaşmıyorlardı. Ancak onun herkesle içtenlikle konuştuğunu gördüklerinde hakkındaki düşünceleri değişmişti.

Nie Yan günün kalanını komuta bölümünden arkadaşlarıyla geçirmişti.

Akşam olduğunda oyuna giriş yaptı.

Gözlerini açtığında karşısında Antik Dünya duruyordu. Sık ağaçların arasındaydı. Yukarıda sabah güneşinin yaprakları aydınlattığını görüyordu.

Son günlerde topladığı ganimetleri şöyle bir düzenledi. Elindeki 180 mesleki beceri kitabının arasında bazıları oldukça nadirdi. Bazılarına bakacak fırsatı bile olmamıştı. Beceri kitapları haricinde 120 yuvalı çantalar da bulmuştu. Eski çantalarını yenileriyle değiştirdiğinde 720 yuvalı bir envanter alanına sahip olmuştu, ki bu da her türlü durum için yeterliydi.

Biriktirdiği şifalı bitkiler tükenmeye yüz tutmuştu. Simya Ustası becerisini geliştirmek için bitki stoklarını hızla eritiyordu. Sonuç olarak elinde hiç düşük kademeli şifalı bitki kalmamıştı. Geri dönüp yeniden Altın Orkide toplamalıydı. Birkaç istif topladığında iksir üretimine başladı. Üretimi ilk defa Antik Dünyada tecrübe ettiği halde çabuk uyum sağlamıştı. Mana İksirlerini üretip birer birer atıyordu.

Ürettiği iksirleri yalnızca kendisi kullanabilirdi ve bir Hırsız olarak manaya ihtiyacı yoktu. Yani iksirler hiçbir işe yaramıyorlardı. O yüzden ürettiklerini atıp envanter alanını işgal etmiyordu.

Nie Yan malzeme toplamadan eşya üretimine kadar her şeyi yapabiliyordu. Böyle birini bulmak çok zordu. Savaş sınıfları ile üretim mesleklerinin birleşiminden doğan kuvvetin farkına varıyordu. Özel üretim becerileriyle kendi ihtiyaçlarını tamamen kendi karşılayabilirdi. Sıradan oyuncular ellerindeki sarf malzemeleri bitince belirli aralıklarla şehre dönüp ikmal yapardı. Lakin Toplayıcı ve Simya becerilerini öğrendikten sonra Nie Yan'ın tek yapması gereken uygun otları bulup ihtiyacı olan iksiri üretmekti. Ağzına kadar şifalı bitki dolu bir yerdeyse sonsuza kadar şehre gitmesine gerek kalmayabilirdi.

Nie Yan çantasına baktı. Parşömen Üretim Ustası, Hendese Ustası gibi son derece yararlı beceri kitaplarına gözü ilişti. Kitapların tamamında aynı kısıtlama söz konusuydu. Üretilen eşyalar yalnızca şahsi kullanımla sınırlıydı.

Nie Yan'ın zihninde garip bir fikir belirdi. Bütün bu becerileri öğrenirse, üreteceği eşyaların büyük faydasını görecekti.

Antik Dünya üretim malzemeleri bakımından zengindi. Bütün malzemeleri toplayarak üretim becerilerini müthiş bir hızla yükseltebilirdi. Çok kısa sürede hepsinde Usta rütbesine ulaşabilirdi. Bütün ihtiyaçlarını karşılayabilen bir Hırsız kulağa hile gibi geliyordu. Ancak Nie Yan için bu gerçeğin ta kendisiydi. Sınıf atlama görevini temizlerken üretim sınıflarının gücünden de yararlanacaktı.

Muhtelif hasat ve üretim becerilerini inceledi. Toplayıcı ve Simya aynı kolun parçasıydı. Yabanda bulduğu bitkilerle kendi iksirlerini üretebilirdi. Parşömen Üretimi ve Büyü Yazımı da aynı koldandı. Yaratıklardan düşen deri gibi malzemelerden boş parşömenler üretilirdi. Ardından Büyü Yazıcıları bunları büyülü parşömenlere çevirirlerdi. Madencilik, Metalurji, Demircilik ve Mühendislik de başka bir kola aitti. Oyuncuları çıkardığı cevherler çeşitli silah veya Mühendislerin kullanması için metal parçalara dövülürdü.

Ayrıca Yıkım, Efsunculuk ve Tamircilik gibi meslekler mevcuttu.

Nie Yan bu meslekleri yüksek rütbelere geliştirebilirse elinden gelmeyen iş kalmayacaktı! Bu gelişmeler savaş gücüne artış olarak yansıyacaktı.

Ormanda Altın Orkide toplarken bir derenin kayalık kıyısına geldi. Diğer taraftaki gür bitkilerin arasında bir cins parıltısıyla dikkat çekiyordu. Bunlar küçük yeşim heykeller gibi güneş ışığında parıltılarını yayıyorlardı.

"Yeşim Altın Orkideler!" Nie Yan'ın gözleri parladı. Bunlar sıradan Altın Orkidelerden bir kademe yüksek bitkilerdi. Gelişmiş ve Usta Sağlık ve Mana İksiri üretiminde kullanılıyorlardı. Ayrıca birkaç Gelişmiş İksirin üretiminde de kullanılıyorlardı. Eğer büyük miktarlarda Yeşim Altın Orkide toplayabilirse, Simya Ustası becerisini gün bitmeden Gelişmiş rütbesine yükseltebilirdi.

Yeşim Altın Orkideler derenin karşısında her yerde büyüyordu!

Ancak etrafta dolaşan bir çeşit tayf görmüştü. Başıboş dolanan yaratık arada bir soğuk havayı dışarı atıyor ve etrafındaki bitkilerin üzerini ince bir buz tabakasıyla kaplıyordu.

Nie Yan bu yaratığı ilk defa görüyordu. Kamuflaja girip 30 metre kalana kadar yaratığa sokuldu.

Üstün Sezi!

Kaşlarını çattı. Kademe 3 yaratıklarla nasıl baş edeceğini bilmiyordu. Şu ana kadar savaştığı en güçlü yaratık Kademe 2 Elit olan Altın Yeleli Aslan Kraldı. O da güçlüydü, ama Buz Tayfıyla aynı seviyede değildi.

Bir tereddüt anının ardından kararını verdi. Eninde sonunda Kademe 3 yaratıklarla uğraşması gerekecekti. Şimdi denemesinden zarar gelmezdi.

Buz Tayfı buz tipi yaratıklardandı. Oyuncuların bu tip savaşlarda Buz Direncine ihtiyaçları olurdu.

Neyse ki Nie Yan'ın elindeki Buz Direncini artıran beceriler hala duruyordu. Ek olarak Kış Kalbine sahipti. Yüksek Buz Direnci ile buz tipi yaratıklarla savaşmak kolaydı. Bunun dışında Usta Buz Direnci iksirlerine sahipti. Yani daha hazırlıklı olamazdı.

Buz Tayfına arkadan yaklaşıp saldırı için fırsat kolladı.

Yaratığın ışığı sönmüş gözleri etrafı tarıyordu.

Nie Yan, epey uzakta olduğu halde ortam sıcaklığının en az on derece düştüğünü hissetti. Titremeye başlarken hareket hızında düşüş gördü. Buz tipi yaratıklarla savaşmanın en can sıkıcı tarafı buydu.