Bölüm 510: Kan İfritleri Saldırıyor

avatar
2576 55

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 510: Kan İfritleri Saldırıyor



 

Nie Yan Clemmy ile buluştu.

 

"Genç adam, Büyü Rün Taşı bulabildin mi?" diye sordu Clemmy.

 

"Evet."

 

"Tamam, onları bana ver. Tüm cevapları doğru tahmin eden ilk kişi siz olduğunuzdan, size iki kat ödül vereceğim.”

 

Nie Yan şaşırdı, yüzünde büyük bir heyecan ifadesi oluştu. Bu oldukça hoş bir sürpriz oldu. Bu şekilde Büyü Rün Taşlarını vermek çok daha stratejik bir hamle haline geliyordu.

 

Nie Yan Clemmy'nin görevini tekrarladıkça tecrübe çubuğu dolmaya başlamıştı. 62. Büyü Rün Taşı setini teslim ettiğinde vücudu parlak bir ışık yayarak seviye atladı. Artık Seviye 89'du. Kalan Büyü Rün Taşlarına baktığında henüz %10'unu bile teslim etmediğini gördü.

 

Caddenin köşesi oldukça kalabalıktı. Bölgeden çoğu kişi Clemmy ile konuşan kişinin seviye atladığını görünce şaşırmıştı.

 

Herkes Clemmy'nin ne kadar garip birisi olduğunu biliyordu, bütün gün burada takılmaktan başka bir şey yapmıyordu bu adam. Fakat kimse bu zamana kadar görevi tetiklemeyi başaramamıştı.

 

"Clemmy bir görev mi başlatmış?" bölgeye yakın bir oyuncu yanındaki arkadaşına sordu.

 

"Bilmem. Clemmy ile konuşmaya başladığında garip sorular ve cevabını bilmenin mümkün olmadığı bilmeceler soruyor. Ne hakkında konuştuğuna dair kimsenin bir fikri yok. Bu eleman acaba rastgele bir şeyler söyleyip bir görev mi tetikledi?"

 

Oyuncular kendi aralarında hararetli şekilde konuşuyorlardı, bu esnada Nie Yan'ın vücudu tekrar bir ışık yaydı.

 

Etraftaki oyuncular şaşkındı, hepsinin de suratında afallamış bir ifade vardı.

 

"Ne... Ne oluyor? Tekrar seviye atladı! İki defa üst üste seviye mi atladı şimdi?"

 

"Belli ki düşük seviyeli bir oyuncuymuş, öyle değil mi?"

 

"Hayır, bu imkansız." Oyunculardan biri kafasını iki yana sallayarak reddetti. "Clemmy Seviye 60'ın altındaki oyuncuları reddediyor, onlara görev vermiyor."

 

Seviye 60'ın üzerindeyken ne tür bir görev iki defa üst üste seviye atlatabilirdi ki?

 

Oyuncular ilk şaşkınlıklarını üzerlerinden atmak üzereyken Nie Yan'ın vücudu tekrar ışık yaydı, sonra tekrar, tekrar... Toplamda üç defa daha seviye atlamıştı. Herkes sanki hayalet görmüş gibi şaşkın bakıyordu.

 

"Ben halüsinasyon mu görüyorum? Az evvel gerçekten de böyle bir şey yaşandı mı?"

 

"Kim bu eleman?"

 

Nie Yan bu esnada elbette Gölge Yaya Pelerinini giyinmişti ve kimliğini gizliyordu.

 

Nie Yan karakter penceresine bir bakış attı. Şu anda Seviye 93 olmuştu, tahmininden iki seviye daha yukarıdaydı. Seviye 100 olmaya yaklaşıyordu. Yakında bir Gölge Dansçısı olabilecekti.

 

Uzun zamandır arzuladığı bu şey, bu hayatta mümkün olabilecek miydi?

 

Nie Yan yumruklarını sıktı ve önceki hayatında Gölge Dansçısı olmayı nasıl başaramadığını hatırladı. Bu hayatta kesinlikle başaracaktı!

 

Nie Yan Gölge Dansçısı olma görevinin Hırsız Derneği tarafından verildiğini ve tamamlamak için yaklaşık 2 ay gerektiğini hatırlıyordu. Fakat aklında bir başka şey daha vardı. Işık Tapınağına gidip Berrak Dansçı olmak. Bir Berrak Dansçı, sıradan bir Gölge Dansçısına göre çok daha güçlüydü. Doğal olarak bu durum sınıf geliştirme görevinin zorluğuna da yansıyordu.

 

Nie Yan'ın elinde şu anda Berrak Dansçı olma fırsatı vardı, doğal olarak bu fırsatı değerlendirmek istiyordu. En azından elinden geleni yapacak ve eğer ki başarısız olursa pişmanlık duymayacaktı.

 

Eğer Nie Yan ilerideki iki ay içerisinde Berrak Dansçı olmayı başarabilirse, İnanç içerisindeki bir numaralı Hırsız olacaktı, Gölge Dansçısı olabilen ilk kişi olacaktı!

 

Seviye 100 olduktan hemen sonra sınıf geliştirme görevini başlatmak biraz iddialı olurdu. Çoğu oyuncu Seviye 150-160 olana kadar bekliyordu. Fakat Nie Yan'ın harika ekipmanları ve statüleri kendine olan güvenini artırıyordu.

 

Büyü Rün Taşlarını Clemmy'e teslim ettikten sonra Nie Yan şahsi deposunun yolunu tuttu.

 

Nie Yan bölgeden ayrıldıktan sonra oyuncular Clemmy'nin yanına akın etmeye ve görev tetikleme çabasına başlamıştı. Clemmy'nin sorduğu bilmecedeki beş soru, sıradan oyuncuların bilebileceği bir şey değildi. Bu bilmeceyi çözmeye başlayabilmek için bile çok sayıda tarihi hikayeyi bilmek gerekiyordu.

 

Clemmy'nin bilmecesi meselesi yaygınlaştıkça bu bilmecenin cevabını arayan oyuncu sayısı da gittikçe artıyordu.

 

Guo Huai'nin tarafında ise hala Büyü Rün Taşı toplama işi devam ediyordu. Çok geçmeden, Nie Yan bir ya da iki seviye atlayacak kadar daha rün taşına sahip olmuştu.

 

Nie Yan şahsi deposuna gitti ve Hilton Kalesine yola çıkmadan evvel gerekli eşyaları yanına aldı.

 

Kılıç Parıltısı ve diğerleri çoktan Hilton Kalesine ulaşmıştı. Hala kalenin sınırları içerisindeydiler, dikkatsizce dışarı çıkacak cesarete sahip değillerdi. Öncelikle Büyücü İttifakı ve İlahi Muhafızların hareketlerini gözlemlemeleri için birkaç oyuncuyu görevlendirmişlerdi. Guo Huai de aynı zamanda geri planda bilgi toplamak için uğraşıyordu.

 

Büyücü İttifakı ve İlahi Muhafızların yanı sıra, Yarı Gölge İmparatorluğu, Katleden Kılıç ve diğer birlikler de Hilton Kalesine kuvvetlerini göndermişti.

 

Şeytani yaratıkların işgalinden sonra Hilton Kalesi her ne kadar hala harabe halinde olsa da, birçok bina yıkıldıktan sonra tekrar inşa edilmeye başlanmıştı. Oyuncular da inşaatlara yardımda bulunuyordu. Buradan bina, dükkan ve arazi satın alan oyuncuların ve organizasyonların sayısı gittikçe artıyordu. Doğal olarak Niuren Birliği de aynı çaba içerisindeydi. Burada Yıldızlı Gece İksir Dükkanının bir şubesi çoktan çalışmaya başlamıştı bile.

 

Nie Yan Şahinci Atıyla arazileri dolaşıyordu. Bu hızıyla 30 dakika içerisinde Hilton Kalesine ulaşırdı. Sıradan oyuncular için bu süre iki kat oluyordu.

 

Burası ıssız bir yere inşa edilmiş bir yapıydı. Şu anda oyuncuların sadece %0.01'i buraya gelebilmişti. Hilton Kalesinin farklı bölgelerinde doğan şeytani yaratıklar, sıradan oyuncuların baş edebileceği şeyler değildi.

 

Büyük birliklerin üst düzey oyuncuları Hilton Kalesinde toplanmıştı. İleride Seviye 100 olabilmek adına buraya gelip ekipman topluyorlardı.

 

Hilton Kalesinin dış tarafında beş adet Hırsız vardı. Ağaçların arasında bir şeylerle uğraşıyorlardı.

 

"Yeraltı, Nirvana Alevinin buradan geçeceğine emin misin?"

 

"Hilton Kalesine ulaşmak için herkes bu yolu kullanmalı. Niuren Birliğinin bütün elitleri burada. Nirvana Alevinin de buradan farklı bir yol kullanacağına inanmıyorum."

 

"Mantıklı. Gelen istihbarat çok zayıftı. Onun hala nerede olduğunu bilmiyoruz."

 

"Eğer Nirvana Alevini alt etmek o kadar kolay olsaydı, Büyücü İttifakı ve İlahi Muhafızlar onun kellesine bu kadar büyük bir ödül koymazdı. Bizim hizmetimizi satın alan kişiler de uzun zamandır bunun için çabalıyor."

 

Beş Hırsız kendi aralarında sohbet ederken aynı zamanda çok sayıda tuzak hazırlıyordu.

 

"Parşömenleri getirdiniz mi?"

 

"Elbette."

 

"Zamanı geldiğinde, emrimi bekleyin."

 

Hazırlıkları tamamladıktan sonra, beş Hırsız gizlilik moduna girerek görüşten kayboldu.

 

Nie Yan Şahinci Atının sırtındayken rüzgar gibi ilerliyordu. Birkaç dakika sonra Hilton Kalesine ulaşmış olacaktı.

 

Bu esnada arkasından keskin bir ıslık sesinin geldiğini duydu. Nie Yan'ın kalbi sıkıştı. Arkasına baktığında kendisine doğru hızla yaklaşan bir arbalet okunun olduğunu fark etti.

 

Nie Yan kaçınmaya çalıştı ama artık çok geçti.

 

Bir puf sesiyle beraber, gelen ok Şahinci Atının karnını deldi. Hayvan panik halinde bir çığlık atarak arka ayaklarını havaya kaldırdı ve Nie Yan'ı sırtından attı.

 

Nie Yan havadayken kontrolü ele aldı ve zemine sakin bir iniş yaptı. Şahinci Atının fazla canı kalmamıştı. Yere serildi.

 

Nie Yan henüz nefesini bile toparlayamadan, gökten devasa bir ağın üzerine geldiğini gördü.

 

Nie Yan'ın gözleri uzak mesafede ağaçların arasında pusmuş olan Hırsıza kilitlendi. Bu Hırsız 30'lu yaşlarında görünüyordu, kaslı bir vücuda ve kül rengi deri göğüs zırhına sahipti. Dullahan Arbaletine kıyasla daha büyük bir arbalet vardı elinde. Ateşlediği kolar da çok büyüktü.

 

İşte Şahinci Atını öldüren arbalet buydu. Neyse ki, Şahinci Atı tekrar çağırılabilen bir hayvandı. Fakat hayvanın sadakati biraz azalacaktı.

 

Nie Yan sol tarafında da, yaklaşık 30 metre uzaklıkta bir Hırsızın daha olduğunu fark etti. Bu Hırsız biraz daha genç görünüyordu ve gümüş deri zırh giyinmişti. Gelişmiş Ağ büyüsünü yapan Hırsız buydu.

 

Devasa yapıdaki ağ tam da üzerine düşecekken Nie Yan Rüzgar Adımını kullanarak yana kaçtı.

 

Bu esnada gökten parlak bir ışık yayıldı, 50 metre çağındaki her şeyi aydınlatıyordu. Nie Yan'ın figürü açık olmuştu. Aynı zamanda beş Hırsız bir anda üzerine atıldı.

 

Nie Yan istediği zaman Belirsiz Işınlanma Parşömenini kullanarak buradan kaçabilirdi. Fakat biraz daha burada kalarak bu Hırsızlarla oynamayı tercih etti.

 

Beş Hırsız kendisine yaklaştığında, Nie Yan artık görünüşlerinin nasıl olduğunu rahatlıkla görebiliyordu. Bu Hırsızlar Kan İfritlerine aitti.

 

Nie Yan karşısındaki yüzlere oldukça aşinaydı. Önceki zaman diliminde, bu oyuncuların savaş videolarını izlemişti. Bunların ismi, Dark, Coşkun, Gölge, Gece ve Mühür’dü. Bu beşli oyuna aynı zamanda giriş yapmıştı. Bunlar Kan İfritleri adında, sadece ismiyle bile korku salabilen bir organizasyonun parçasıydı. Hepsinin ismi de tek bir kelimeden oluşuyordu. Bu beşli üst düzey oyunculardı. Hepsi de vakti geldiğinde Gölge Dansçısı olacaktı.

 

Elbette beş adet Gölge Dansçısına sahip olan Kan İfritlerinin meşhur olası kaçınılmazdı. Önceki zaman diliminde, birçok büyük birlik bu organizasyona barış çubuğu uzatmış ve yüksek fiyatlar ödemeyi göze alarak onları bünyelerine katmaya çalışmıştı. Fakat hepsi de reddedilmişti. O zamanlar Kan İfritleri efsanevi bir organizasyondu.

 

Nie Yan ise geçmiş hayatında tam bir hiç kimseydi. O zamanlar Nie Yan'la karşılaşsalar bile önemsiz birisi olarak görüp aldırış etmezlerdi. Fakat bu hayatta ise, Niuren Birliğinin lideri olan, birçok insanın saygı ve hayranlık duyduğu Çılgın Hırsız Nirvana Alevini elbette dikkate almak zorundaydılar.

 

Kan İfritlerinden bu tarz bir hamle beklentisinde olan Nie Yan da hazırlıklarını yapmıştı. Geri çekilmek gibi bir niyeti yoktu.

 

Beş Hırsız tıpkı avına yaklaşan birer çita gibi Nie Yan'a doğru ilerliyordu. Nie Yan'a her yönden yaklaşıyorlardı. Yüzlerinde kana susamış bir ifade vardı ve sanki dünyanın sonu gelse yine de hedeflerinden vaz geçmeyecekler gibi görünüyorlardı.

 

Bire karşı beş, üstelik de beş kişilik grup da efsanevi oyunculardan oluşuyordu. Nie Yan elbette odağını bir an bile dağıtamazdı. Aniden geri çekildi. Zenard'ın Kılıcını çıkardı ve dokunduğunu yakacak gibi görünen parlak siyah alevler bir anda parıldamaya başladı.

 

Bu esnada yeraltı elindeki hançerle Nie Yan'ın boğazını hedef alarak ileri atıldı.

 

Savuşturma!

 

Nie Yan Zenard'ın Kılıcını kaldırarak bloklama hamlesi yaptı. Bir çınlama sesiyle, iki silah havada çarpıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr