Bölüm 465: Beşinci Karakter Özelliği

avatar
2738 62

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 465: Beşinci Karakter Özelliği


Nie Yan Berrak Dansçı olmak için sınıf geliştirme görevinin ne kadar süreceğini bilmiyordu. Eğer ki çok uzun süre boyunca meşgul kalırsa Yeraltına bu süre içerisinde gidemeyecek ve bu durumda da Niuren Birliği mali açıdan problem yaşayacak demekti. Bu kararı vermek gerçekten de zordu.

 

Nie Yan büyük bir çelişki içerisinde hissediyordu. Bu görevi yapmamak demek, Berrak Dansçı olmak gibi büyük bir fırsatı kaçırmak demekti, hayatı boyunca kendisini takip edecek bir pişmanlık anlamına geliyordu.

 

Kararsızlık Nie Yan'ın zihnini dondurmuştu.

 

Uzun süre içten içe düşündükten sonra Nie Yan Berrak Dansçı olmaktan vaz geçmeye karar verdi. Niuren Birliğinin gelişimi şu anda şahsi meseleler açısından çok daha büyük önem arz ediyordu.

 

"Rahip Anisen... Samimi şekilde özür dilerim, fakat bunu reddetmek zorundayım!" Nie Yan dişlerini gıcırdatarak konuştu.

 

Anisen reddedilmenin verdiği etkiyle şaşırdı.

 

"Genç, sen Tanrı'nın zafer mirasını almak istemiyor musun? Bu oldukça ilginç, hayatında sadece bir kez yakalayabileceğin bir fırsat! Dediklerimi yaparsan Berrak Dansçı olacaksın, Tanrı'ya en yakın isimlerden birisi olacaksın," Anisen konuşurken yüzünde bir hayal kırıklığı ifadesi vardı. Nie Yan'ın bu teklifi reddedeceğini hiç düşünmemişti.

 

"Rahip Anisen, aslında kadim geçmişe gitmekten daha çok isteyeceğim bir şey yok, elbette Tanrı'nın yolunu takip edip onun mirasını elde etmek isterim! Fakat ben bir birlik lideriyim. Benim ilgilenmem gereken çok sayıda insan var. Bana ihtiyaçları olduğu esnada onları terk edemem! Yollarımız bağlı. Ruhlarımız da bağlı!" Nie Yan samimi bir inanç ile konuşuyordu.

 

Anisen'in endişeli yüz ifadesi narin bir gülümsemeye döndü. "Demek öyle. Problem değil. Elinde yeterli zaman olduğunda bana haber vermekten çekinme. Sen birliğinin gelişmesi için kendi gelişimini ikinci plana atıyorsun ve bu oldukça takdire şayan bir hamle. Işık Tapınağının kapıları sana her daim açık olacak."

 

Nie Yan şaşkın bir ifadeyle nefes aldı. Berrak Dansçı görevi kaybolmamıştı! Daha sonra gelip bu görevi kabul edebiliyor olması harikaydı. Eğer Berrak Dansçı olma fırsatını tamamen kaybetseydi bu pişmanlık ömür boyu kalbinde yer tutacaktı. Fakat şimdi ise Anisen'in vereceği görevi birlik meselelerini hallettikten sonra da yapabileceğini öğrenmişti.

 

"Bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim, Rahip Anisen," Nie Yan minnettar bir ses tonuyla konuştu.

 

Anisen güldü. "Hadi git artık, Işık seninle olsun."

 

Nie Yan Anisen'e veda edip yola çıkmak üzereyken karakter sayfasına 'Özverili' sıfatının eklendiğini gördü.

 

Nie Yan birliğinin iyiliği için Berrak Dansçı olma görevini geri çevirdiğinde ödüllendirileceğini hiç tahmin edememişti. Özverili sıfatı başkaları için kendini feda edebilmek anlamına geliyordu. Bu sıfat da diğer dördü gibi yüce bir erdemi ifade ediyordu.

 

Cesur, Adil, Cömert, Samimi ve Özverili... Nie Yan bu kelimeleri daha evvel bir yerde gördüğünü hatırlıyor gibiydi.

 

Zihninin sınırlarını zorlamasına rağmen şu anda bildiklerinden daha fazlasını hatırlayamadı. Fakat önceki hayatında bu kelimeleri bir yerde gördüğüne emindi. Geçmişe dair bilgileri bu hayatının başlangıcından beri hafızasında saklı duruyordu, bu anıları tetikleyecek bir şey yaşamadığı sürece ne olduklarını hatırlayamıyordu.

 

Nie Yan şimdilik bu gizemli düşünceyi zihninde bir kenara itti.

 

Işık Tapınağından ayrıldı. Seviye 100 olmaya çok uzak değildi. Önündeki birkaç günü seviye kasmak için kullanmak muhtemelen en iyisi olacaktı. Sonrasında ise ticaretini tamamlamak için tekrar Yeraltına dönmeliydi. Karanlık Portalı kullanarak Niuren Birliğine mali destek sağlamak birliğin gelişimi açısından oldukça avantajlıydı.

 

...

 

Nisode.

 

Son zamanlarda şehir oldukça telaşlıydı. Tuoba Ailesi ve Savaş Tanrısı Kabilesi arasında sıcaklığını gittikçe artıran savaş, birliklerle direkt bağlantılı olmayan oyuncular da dahil olmak üzere bütün oyuncuların başını ağrıtmıştı. Her gün savaşın gidişatını tartışıyorlardı.

 

Tuoba Ailesinin beş birliğinin 300,000 oyuncusu Savaş Tanrısı Kabilesinin kalelerini kuşatıyordu. Başlangıçta elde ettikleri hızlı gelişim sayesinde savaşı kısa sürede bitirebileceklerini düşünmüşlerdi. Savaş Tanrısı Kabilesini aradan çektikten sonra Niuren Birliğinin oyuncuları Nisode'a giriş yapamayacaktı. Sonuçta, Niuren Birliği zaten kendi meselelerini idare etmekte bile zorlanıyordu şu anda. Büyücü İttifakı ve İlahi Muhafızların kenarda avını bekleyen kaplanlar gibi beklemesi, saldırmak için fırsat kollaması gerçeği varken nasıl olur da harekete geçebilirlerdi?

 

Bütün bunlar aklındayken, Tuoba Hongye astı olan beş birliğe Savaş Tanrısı Kabilesinin kalelerine tüm güçle saldırma emri vermişti. Kalelerden biri tam da düşmek üzereyken Savaş Tanrısı Kabilesinin oyuncuları bir anda yenilenmiş bir ruhla tekrar savaşmaya başlamışlardı, canlarını riske atarak savaşmaktan geri durmuyorlardı. İlk zamanlar karşısında korkak ve titrek duran Savaş Tanrısı Kabilesinin nasıl olup da böylesine cesur şekilde savaşmaya başladığını anlayamamıştı.

 

Savaş anında bir çıkmaza girmişti.

 

Hiçbir şekilde gelişme yaşanmadığını gören Tuoba Hongye iyice huzursuzlanmıştı. Niuren Birliği destek kuvvet göndermiş olabilir miydi? Fakat böyle bir şey olmamalıydı. Artık paranoyaya kapılmıştı, her tarafta düşmanlar görüyordu.

 

Tuoba Hongye Cripps Kalesi kuşatmasının videolarını izlemeye başladı. Niuren Birliğinin oyuncuları gerçekten de korkutucuydu. Her biri on oyuncu gücünde görünüyordu. Eğer Niuren Birliği bu savaşa dahil olursa sonucu kestirmek çok zor olurdu.

 

Tuoba Hongye aynı zamanda birkaç savaş alanının canlı görüntülerini de izliyordu. Kuşatma merdivenlerinin yardımıyla kuvvetleri birkaç defa kale duvarlarından aşmayı başarmışlardı fakat kendilerini bekleyen tek şey tekrar duvardan öteye savrulmaktı. Bu duvarlarda kaç cesedin yatıyor olduğunu kim bilebilirdi?

 

Tuoba Hongye için bu durum dayanılmaz bir çile gibiydi.

 

Nisode'da bir özel mülk. Çeşitli dekorlarla dolu şık bir odada sivil giyimli bir oyuncu çayını yudumluyordu. Bu kişi Tuoba Ailesinin başı, Tuoba Hongye'ydi.

 

An itibariyle birini bekliyordu, beklerken de savaşı canlı olarak izliyordu.

 

Bir süre sonra gümüş beyazı zırh giyinmiş bir genç salona giriş yaptı. Bu kişi Tuoba Zaman'dı.

 

"Otur," dedi Tuoba Hongye.

 

Tuoba Zaman sakin bir tavırla Tuoba Hongye'nin karşısına oturdu ve ikram ettiği çayı içmeye başladı.

 

"Nisode'daki savaş nasıl gidiyor?" Diye sordu Tuoba Zaman.

 

"Üç gün içerisinde, Savaş Tanrısı Kabilesinin kaleleri düşecek," Tuoba Hongye kendine güvenerek konuşuyordu.

 

"Oh, öyle mi?" Tuoba Zaman kayıtsız bir tonda konuştu.

 

"Bunu gerçekten de yapmak istediğine emin misin? Bunun sonuçlarını iyice düşünmelisin. Geri dönüş olmadığının farkında olmalısın. İkimiz arasındaki rekabette sadece bir kişi muzaffer olacak," dedi Tuoba Hongye. Gözlerinde acımasız bir parıltı vardı.

 

Tuoba Zaman basitçe güldü. "Sen artık yaşlandın ve bunadın. Geçmişte asla beni tehdit etmek için böyle sözler kullanmazdın."

 

Tuoba Hongye şaşırdı. Tuoba Zaman'ın sözleri acı bir yaraya parmak basmıştı. Yaptığı tehdit gerçekten de boş sözlerden ibaretti. Yüzyıl Mali Grubundan ayrıldıktan, her çevreden saldırı aldıktan ve pozisyonuna diğer aile bireyleri tarafından göz dikildikten sonra elindeki kaynaklarını gerçekten de büyük oranda kullanmıştı. Elindeki bütün numaralı kullanmasına rağmen bu savaştan galip gelememişti henüz. Gerçekten de artık yaşlanmıştı, gençliğindeki gibi cesur hamlelerde bulunamıyordu, bundan dolayı savunmaya çekilmek zorunda kaldığını hissediyordu.

 

Şu anda durum zaten çoktan kendisinin kontrolünden çıkmıştı. Tuoba Ailesindeki hisse oranı gözle görülür şekilde düşmüştü ve pozisyonu da sallantıdaydı. Daha evvel hiç dikkat etmediği eğeni şimdi kendisine karşı saf tutmuştu, Tuoba Ailesinin hisselerinden yüksek oranda satın alım yapıyordu, Tuoba Fengyuan ile ittifak kuruyordu. Tuoba Hongye'nin iki tarafı da düşmanla çevrilmişti. Tuoba Zaman'ın nasıl Tuoba Fengyuan'ı ikna ettiğini kendisi bile anlamamıştı.

 

Tuoba Hongye artık çaresiz kaldığını hissedebiliyordu. Eğer ki Nisode'da yaptığı yatırım yok olursa ailenin lideri pozisyonunu da kaybedecekti.

 

Tuoba Hongye aslında Savaş Tanrısı Kabilesine karşı hamle yapma planında değildi. Fakat, kör de değildi. Tuoba Zaman'ın Tuoba Ailesinin hisselerini almasının arkasında Nie Ailesinin yardımı olduğunu fark edebiliyordu. Savaş Tanrısı Kabilesi ise Nie Ailesine aitti. Bu ikilinin işbirliği içerisinde olduğunu anlamak kolaydı. Rakipleri tarafından yutulmayı beklemek yerine kendisi hamle yaparak Savaş Tanrısı Kabilesine saldırmak ve bu şekilde Tuoba Zaman'ın arkasındaki gücü kırmak daha mantıklı gelmişti.

 

Tuoba Hongye yaşlı olmasına rağmen bunları görebilmişti. Ya hamle yapacaktı, ya da ölecekti. Savaş Tanrısı Kabilesinin kalelerine hayatı pahasına saldırmasının sebebi de buydu.

 

Sonucun ne olacağını ise birkaç gün bekledikten sonra görebilecekti. Fakat, sabrı artık tükenmek üzereydi.

 

Tuoba Zaman gülümsedi. "Artık yoruldun. Artık geri çekilmenin vakti geldi, yeni neslin önünü açma vakti."

 

Tuoba Zaman ayağa kalktı ve ayrıldı. Buraya gelmekteki tek amacı bu sözleri Tuoba Hongye'ye söylemekti. Bu sözlerle resmi olarak savaş açtığını bildirmişti. Kazanan ise Tuoba Ailesinin lideri olacaktı. Kaybeden kişinin akıbeti ise belirsizdi, muhtemelen unutulacak ve kaybolacaktı.

 

Tuoba Zaman'ın sözlerini duyan Tuoba Hongye'nin gözleri parladı. Beni tahtımdan indirmeyi mi istiyorsun? Sandığın kadar basit olmayacak! Zaferini kutlamak için erken davranma!

 

Savaşın nasıl sonuçlanacağını kimse bilmiyordu. Herkesin dilinde bu savaş vardı, bu savaşın sonucunun Nisode'un kaderini belirleyeceği biliniyordu.

 

Niuren Birliğinin Savaş Tanrısı Kabilesini desteklemesi üzerine kimin kazanacağı iyice bilinmez bir hale gelmişti.

 

Nie Yan Nisode'daki durumu sürekli kontrol ediyordu, bu esnada Kara Goblinlerle dolu bir Seviye 90 harita keşfetti. Haritadaki mobları birer birer kesmeye başladı.

 

Eğer Seviye 100 olmak istiyorsa, ne kadar hızlı tecrübe puanı kazanırsa kazansın, bu hedefe ulaşması en azından 2-3 ay kadar sürecekti. Üstelik bu zaman periyodunda sürekli olarak Yeraltına gidip gelmesi gerecekti. Oldukça uzun süreli bir çaba gerekecekti.

 

Birkaç gün sakin geçti. Niuren Birliğinin oyuncuları için bu durum mutlak bir mutluluktu. Sonunda vakitlerini seviye kasmak için ayırabiliyorlardı. Bu boş kaldıkları zamanı oldukça verimli değerlendirmeleri gerekiyordu. Cripps Kalesi kuşatmasında aldıkları yaraların iyileşmesi büyük zaman alacaktı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44352 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr