Bölüm 321 - Büyülemek

avatar
4367 74

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 321 - Büyülemek


 

Bu şirketin metal işleri yürüttüğüne dair dedikodular vardı, askeriyenin de kendilerine destekçi olmasıyla beraber ülkeye cevher kaçakçılığı yapıyorlardı. Oyun kuruluşları ilk sıralarda bu dedikodulara fazla önem vermemişlerdi. Fakat şimdi bu dedikodular hakkında düşündükçe şoka giriyorlardı.

 

Nie Yan'a bakarlarken yüzlerindeki ifade çok farklıydı. Bakışları kararlı bir yapıdaydı.

 

Nie Yan'ın yerine Küçük Su geçmişti. Savaş Tanrısı Kabilesinin gelişim planlarını açıklamaya başlamıştı. Ortamdaki izleyiciler Küçük Su'nun sözlerini öncekine göre daha iyi kavrayabiliyordu.

 

"Bu kadar karizmatik bir konuşmacı olduğunu bilmiyordum!" Ah Chen Nie Yan'ın dönüşünü görünce ona şaka yollu takıldı.

 

Nie Yan ise sahte bir gülüş attı fakat düşündü. Bu kadar önemsiz bir şey beni nasıl bozabilir?

 

Baba Nie hafifçe kafasını salladı. Nie Yan'ın sergilediği performans onu memnun etmişti. Oğlum artık büyüdü. Ortamdakilerle sohbet etmeye devam ederken birden aklına bir şey geldi. "Bekle, oğlum, Tuoba Ailesi senin bahsettiğin Nisode müzayede evlerinin sahibi değil mi?" Baba Nie sordu.

 

Nie Yan müzayede evlerini ve dolayısıyla Tuoba Ailesinin iç kargaşasını nasıl satın aldığını açıkladı. Bütün işaretler Tuoba Zaman'ın Tuoba Hongye'ye karşı harekete geçeceğini gösteriyordu.

 

Baba Nie bir şey düşündü. Kalabalığa baktı ve konuştu: "Küçük Li, Tuoba Ailesinin durumu hakkında bana güncel bir rapor ver."

 

"Tuoba Ailesi toplamda yedi adet şirketi kontrolü altında tutuyor. Son zamanlarda Yüzyıl Mali Grubunun onların iki şirketini devralma girişiminden dolayı mali olarak sarsılmış durumdalar. Tuoba Hongye ve Tuoba Fengyuan şu anda bu mali sıkışıklığın yükünü hafifletmek adına hisselerini daha az önemli olan şirketlerine aktarıyorlar..."

 

Tuoba Ailesinin ve Yüzyıl Mali Grubunun birbirlerine böylesine şiddetli şekilde hamle yapmasıyla elbette etrafta kan kokusunu alan köpek balıkları dolaşmaya başlamıştı.

 

"Bu iyi bir fırsat." Baba Nie'nin gözleri ışıldamıştı. Nie Yan'ın Savaş Tanrısı Kabilesinin altın problemini çözmesiyle beraber yatırım için ellerinde büyük bir sermaye oluşmuştu. Neden bu fırsatı derin sularda balık avlamak için kullanmıyorlardı? Böylesine iki büyük grubun çatışmasında kartlarını doğru oynarlarsa ne kadar büyük bir kâr elde edeceklerini kim bilebilirdi?

 

Baba Nie bunların ayarlamasını yaparken Nie Yan ise Savaş Tanrısı Kabilesinin daha acil meselelerini halletmeye çalışıyordu.

 

Bütün ayarlamalar neredeyse tamamlanmışken gün bitmek üzereydi. Görünüşe göre Nie Yan istemeden bütün gün okulu asmıştı. Fakat buna yapabileceği bir şey yoktu. Eve gidip yemeğini yedikten sonra tekrar İnanç'a girecekti.

 

...

 

Huahai Lisesi.

 

Gün göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti. Güneşin batışıyla beraber günün son ışıkları olan turuncu ışık huzmeleri sınıfın pencerelerinden içeri sızıyordu.

 

Xie Yao sırasında oturuyor ve arkasındaki boş sıraya bakıyordu. Baktığı yerdeki boşluğu her hissettiğinde içinde bir kayıp hissi oluşuyordu. Çıkış yaptığında sinirliydi. Fakat Nie Yan okula gelmeyince siniri hafiflemişti, içinde sadece boşluk hissi kalmıştı.

 

Xie Yao dikkati dağılmış şekilde pencereden dışarı bakıyordu.

 

"Xie Yao, okul bitti. Hadi gidelim." Xia Ling yürüyerek yanına gelmişti.

 

"Hmm? Oh, pekâlâ. Çantamı toplayayım." Xie Yao dikkatini toparladı ve sırasının üzerindekileri toparlamaya başladı.

 

Xia Ling yüzünde alaycı bir gülümseme ile Xie Yao'ya bakıyordu. "Nie Yan bugün gelmedi mi?"

 

"Evet." Xie Yao kafasını salladı.

 

"Bu kötü olmuş. Genellikle günün sonunda seninle arabana kadar yürüyerek sana eşlik ederdi."

 

Xie Yao karmaşık duygularla son kez Nie Yan'ın sırasına baktı. "Hadi gidelim."

 

Xie Yao'nun karamsar ruh halini gören Xia Ling hemen konuyu değiştirdi.

 

Bu esnada beyaz eşofman giyinmiş genç birisi kızlara doğru yaklaştı. Bu kişi Liu Rui'ydi. Yüzündeki izler çoktan iyileşmişti, şu anda oldukça şık görünüyordu.

 

"Aman tanrım! Liu Rui, geri mi geldin? Yüzün nasıl oldu? Umarım iyisindir, iyi misin?" Xia Ling şaşırmış gibi davranıyordu ve ses tonunda fark edilir bir iğneleme vardı. Dürüst olmak gerekirse bu çocuğa hiç sıcak bakmıyordu. Daha önceleri bu çocuğun iyi olduğunu düşünüyordu. Fakat Nie Yan'ın ortaya çıkmasıyla Liu Rui'nin eksiklikleri de ortaya çıkmıştı. Liu Rui oldukça kibirli birisiydi, en ufak olaylarda bile egosunu konuşturuyordu. Her ne kadar Nie Yan kusursuz birisi olmasa da Liu Rui'ye göre çok daha iyiydi.

 

"İyiyim. Yao Yao[1], uzun zaman oldu!" Liu Rui utangaçlığını gizleyerek Xie Yao'yu selamladı.

 

"Hmm." Xie Yao kafasını salladı. Xie Yaıo'nun ifadesi kayıtsızdı.

 

"Hala İnanç oynuyor musun? Şimdi ne kadar güçlendin? Ben yakın zamanda 42 seviyeye ulaştım ve karakterimi tamamen Altın kademeli ekipmanlarla donattım.Seni Büyük Davul Deresine kasılmak için götürebilirim. Orası seviye 45 bir harita! Fakat endişelenme, ben Muzaffer Dönüşten birkaç kişiyi bizimle gelmeleri için ikna ettim. Hızlı şekilde seviye atlayabiliriz!" Liu Rui hevesli şekilde konuşuyordu. Xia Yao'yu uzun zamandır İnanç oynarken görmemişti, bundan dolayı onun şu anki seviyesi hakkında bir bilgiye sahip değildi.

 

"Pfft!" Xia Ling istemsizce güldü. Liu Rui gerçekten de kuyunun dibinde yaşayan bir kurbağaydı. Xie Yao şu anda 47. seviyedeydi ve seviye 45 Altın Kademe ekipmanların en kaliteli olanlarına sahipti, üstelik birkaç parça Kara Altın kademe ekipmanı bile vardı.

 

Liu Rui kaşlarını çattı, Xia Ling'in verdiği tepkiden memnun olmadığı belli oluyordu. Fakat Xie Yao tam yanlarında duruyordu ve bu iki kız çok yakın arkadaş olduklarından Liu Rui bir şey söylemek istemedi.

 

"Beni boş ver. Ben başka bir şey düşünüyordum." Xia Ling gülüşünü saklamak için eliyle ağzını kapattı.

 

"Elbette, seninle gelirim. Ama bir arkadaşımı daha davet etsem olur mu?" Xie Yao bir süre düşündükten sonra bu yaramaz fikir aklına gelmişti. Bu sıralar tam da Nie Yan'ın Kristal Mağaralardan çıkış vaktiydi. Xie Yao, Liu Rui'nin Nie Yan'ın oyundaki karakteriyle karşılaştığında nasıl bir tepki vereceğini merak ediyordu. Şaşıracak mıydı? Korkmuş bir aptal gibi mi davranacaktı?

 

"Bahsettiğin arkadaşın bir kız mı yoksa erkek mi? Eğer kızsa, benim grubumdaki kardeşlerim kesinlikle onun gelmesine itiraz etmeyeceklerdir." Liu Rui parlak bir gülümseme ile şaka yaptı.

 

"Üzgünüm ama arkadaşların hayal kırkılığına uğrayacaklar. O bir erkek." Xie Yao yanıtladı.

 

Liu Rui'nin gülümsemesi donuklaştı, fakat buna alınmamış gibi rol yaparak yeni bir gülümseme yerleştirdi suratına. "Erkek olması elbette problem değil. Bu bahsettiğin arkadaşının seviyesi kaç?"

 

"Sanırım seviye 30 olması lazım."

 

"Oh? Bu biraz düşük bir seviye. Grubumdaki kişilerin onu kabul edip etmeyeceğinden emin değilim. Ama endişelenme, eğer onlarla konuşursam ikna edebilirim." Liu Rui konuşmasını bitirince göğsünü okşadı.

 

"O halde seni rahatsız etmek zorunda kalacağız. Nerede buluşalım?" Xie Yao bunları sorarken zihninin içinde ellerini ovuşturuyordu. Nirvana Alevinin seviye atlamasına yardım etmek isteyen birisi vardı karşısında? Üstelik bu kişi Nirvana Alevinin seviyesinin standartların altında olduğunu düşünüyordu. Ha!

 

"Sunucular açıldıktan 30 dakika sonra buluşalım. Kalor'un doğu girişine ne dersin?" Liu Rui bunu önermişti.

 

Xia Ling ise bu esnada kenarda beklerken içten içe kahkahalar atıyordu. Xie Yao'nun yaptığının çok acımasız olduğunu düşünüyordu. Normalde bu kız oldukça nazik ve zarif birisiydi. Fakat Xie Yao elbette dolambaçlı planlar hazırlama yeteneğine de sahipti.

 

"Xie Yao, seninle yürümeme izin ver." Liu Rui bunu söylerken Xia Ling'e baktı. Bu istenmeyen üçüncü kişiden kurtularak Xie Yao ile kaliteli zaman geçirme niyetindeydi.

 

"Hep beraber yürüsek daha iyi olur bence." Xie Yao bunu söylerken Xia Ling'in elini tuttu. "Xia Ling, hadi gidelim."

 

İki kız sınıf kapısından çıktı, mutlu şekilde sohbet ederek ilerliyorlardı.

 

"Küçük Yue bizi görmek için geri geleceğini söyledi."

 

"Gerçekten mi? Ne zaman?"

 

"Bilmem. Duyduğuma göre ailesinin şirketinin işlerine yardım etmekten çok meşgulmüş. Sadece arada bir oyunda online olabiliyor."

 

Xie Yao ve Xia Ling mutlu şekilde sohbet ederlerken Liu Rui ise arkalarından geliyordu. Bu ikilinin yanında Liu Rui dış kapının mandalı gibi kalmıştı. Yüzündeki ifade karanlıktı çünkü astları okulda olan gelişmeler hakkında onu bilgilendirmişti, özellikle de Xie Yao hakkındaki gelişmeleri. Son zamanlarda Nie Yan ile çok fazla vakit geçirmişti ve onunla beraberken her daim gülümsüyordu. Bu durum elbette kalbinde bir huzursuzluk oluşturmuştu. Nie Yan'ın yetenekleri onu korkutuyordu. Bugün okula gelebilmesinin sebebi de zaten Nie Yan'ın okulda olmadığını bilmesiydi.

 

"Ben eve gidiyorum." Xie Yao aile arabasına binerken Xia Ling'e veda etti. Liu Rui'ye bir bakış bile atmamıştı.

 

Liu Rui Xie Yao'nun bu soğuk davranışından gerekli mesajı almıştı. Aptal sürtük! Senin yüz güzelliğinden başka bir şeyin yok. Bu kadar kibirli olacak neyin var ki? Liu Rui her şeyden çok Xie Yao'nun servetiyle ilgileniyordu. Dünyada bir sürü güzel kız vardı. İstediği her an başka bir güzel kızı elde edebilirdi.

 

...

 

Nie Yan ailesinin şirketinden evine doğru giderken Xie Yao'nun aradığını belli eden zil sesi tonu çalıyordu.

 

Cevaplama tuşuna bastığında Xie Yao'nun güzel yüzü ekranda belirdi. Nie Yan'ın neredeyse yoldan sapmasına sebep olacak şey ise Xie Yao'nun dantelli bir gecelikle uzanıyor olmasıydı. Tatlı görünümlü noktalı desenli kıyafetinin kol kısmı yoktu ve dolayısıyla yeşim beyazı rengindeki teni omuzlarına kadar görülebiliyordu. Cazibeli yanakları göz kamaştırıcıydı, gözlerinin altındaki kırmızılık ayrı bir çekicilik katıyordu. Xie Yao'nun naif görünümü büyüleyiciydi, dar eteği ve çıkıntı şeklindeki göğüs yapısı teninin ne kadar pürüzsüz ve çekici olduğunu açık ediyordu.

 

Nie Yan düşündü fakat Xie Yao'nun neden bu kadar çekici kıyafetler giyindiğini anlayamadı. Yine de gözleri resmen ekrana yapışıp kalmış ve ekrana bakmaktan vaz geçemez hale gelmişti.

 

Xie Yao ekranda Nie Yan'ın yüzünü gördü, nabzı artmaya başlamıştı. Nie Yan'ın bakışlarının vücudunda dolaştığını görünce utandı. Kalbinde garip bir his oluştu ve bu durumun gerçekleşmesinde kendisinin yaptığı hamlenin etkili olduğunu düşünerek daha çok utandı. Nie Yan sadece bir gün okula gelmemişti ve Xie Yao yine de içinde bir boşluk hissetmişti. Nie Yan'a ne zamandan beri bu kadar bağımlı hale geldiğini bilmiyordu.

 

Aile bireyleri bir tatile gitmişti ve birkaç ay boyunca geri dönmeyeceklerdi. Evde yalnız başına kalmış olması Nie Yan'a karşı olan hislerinin artmasına sebep olmuştu.

 

「Nie Yan, bugün neden okula gelmedin?Sonunda cesaretini toparlamış ve konuşmuştu.

 

「Ailemin şirketinde bir şeyle uğraşmam gerekti, bundan dolayı onlara yardım etmek için şirkete gittim.Nie Yan durumu açıkladı. Xie Yao'nun samimi düşüncesi Nie Yan'ın kalbine dokunmuştu. Kalbinin tanrıçasına kendisini bu kadar yakın hissettiği ilk andı bu. Bu görüntülü konuşma ikiliyi daha evvelkilerden çok daha fazla yakınlaştırmıştı.

 

Xie Yao'ya bakarken sanki onu en son gördüğünden bu yana bir ömür geçmiş gibi hissetti. Cazibeli ve büyüleyici duruşu kusursuzca tasarlanmış bir porselen bebek gibiydi. Nie Yan'ın iki hayatındaki toplam sevgi bir araya gelmişti.

 

「Okulda bir şey oldu mu?

 

「Çok şey olmadı. Liu Rui sonunda okula geldi. Görünüşe göre tam olarak iyileşmiş.

 

Nie Yan'ın gözleri parladı, ne kadar zaman geçtiğini hesaplıyordu. Çocuk çok daha erken iyileşmeliydi, ama neden benim okulda olmadığım gün ortaya çıktı? Hah! Acaba insanların bunun bir tesadüf olduğunu düşüneceğini mi sanıyor?

 

 

[1] Bu isim Xie Yao'nun oyundaki ismi olarak kullanılmamış. Bir kişinin 'ilk' ismini iki defa kullanmak Çincede bir sevgi gösterisidir.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr