Bölüm 277: Asistan

avatar
4180 42

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 277: Asistan


 

Öğrenciler üçlü beşli gruplar halinde salonda toplanmışlardı. Yanlarında Yang Boyi eğitimlerini yönlendiriyordu. Huahai Lisesi'nin bu öğretmeni, 70. Kickboks Turnuvasına katılmış, ikinci olarak ustalığını ve yeteneğini kanıtlamıştı. Nie Yan da yetenek bakımından ondan aşağı kalmıyordu, ama fiziği Yang Boyi’ninkine kıyasla çok zayıftı. Tabii, Nie Yan hala gelişim çağındaydı. Vücudu olgunlaştığında gücü de bambaşka bir boyuta taşınacaktı.

 

Nie Yan’ın girişiyle Yang Boyi’nin bakışları ona döndü. “Küçük bir dövüşe ne dersin?”

 

Nie Yan’ın Liu Rui’yi tek tekmeyle indirdiği söyleniyordu, fakat Yang Boyi buna kendi gözleriyle şahit olmamıştı. Nie Yan’ı bizzat test ederek öğrencisinin gücünü tam manada anlamak istiyordu.

 

Yang Hoca Nie Yan’la mı dövüşecek? Öğrenciler bir anda heyecanlanmışlardı. Liu Rui’ye yakın olan bir grup özellikle keyiflenmişti. Nie Yan’ın feci bir yenilgi alacağına eminlerdi. Hatta en fazla birkaç hamleye dayanabileceğini düşünüyorlardı.

 

Nie Yan, öğretmeninin kötü düşünceleri olmadığını anlamıştı. O sadece işini yapıyordu. Öğrencisinin gücünü görmek de işinin bir parçasıydı.

 

Nie Yan saygı gereği eğildi. “Lütfen bana yol gösterin.”

 

Yang Boyi ise hafifçe başını salladı. Nie Yan görgülü biri olduğunu ispat ederek öğretmeninin takdirini kazanmıştı.

 

Taraflar salonun ortasına geçtiler. Dövüş öncesi standart haline gelen selamdan sonra formaliteler tamamlandı.

 

Giyinip salona gelen Xie Yao da izleyiciler arasındaydı. Yüzünde hayretinin izleri belirdi. Nie Yan duruşuyla Yang Boyi’ye denk bir rakip gibi görünüyordu. Hem de rakibi kickboks dünyasında ismini duyurmuş biri olmasına rağmen! 70. Kickboks Turnuvasının ikincisi olmak basit bir başarı değildi!

 

Nie Yan derin bir nefes aldı. Rakibi kuşkusuz şu ana kadar karşılaştığı insanlar arasındaki en güçlülerden biriydi!

 

Yang Boyi üstünlüğünü belirten ses tonuyla öğrencisine seslendi. “Gel bakalım, ilk hamleyi sen yap.”

 

“Anlaşıldı!” Nie Yan tereddüt etmeden öğretmeninin üzerine fırladı.

 

İkili öyle hızlı saldırılar yapıyorlardı ki, izleyenler neler olduğunu idrak etmede zorlanıyorlardı. Nie Yan rakibinin boynunu hedefleyen bir tekme savurdu. Yang Boyi bu tekmeyi kolunu kaldırarak karşıladı. Şiddetli bir çarpışma sesinden sonra ikisi birden birkaç adım geri çekildiler.

 

Yang Boyi Nie Yan’ın tekmesinin etkisiyle afalladı. Gücünün yarısının yeterli olacağını düşünürken tamamını kullanmak zorunda kalmıştı.

 

Hala büyüme çağında ve gelişim imkanı olan bir çocuk için bu tekme oldukça etkileyiciydi. Dahası, Nie Yan’ın sezgileri gerçek bir dövüşçünün sezgilerinden aşağı kalmıyordu. Yang Boyi kanının kaynadığını hissediyordu. Ne muhteşem bir yetenek! Düzgün eğitilirse kickboks turnuvalarında birinci olması işten bile değil! Tek eksiği kas gücü…

 

Öğrenciler gözleri fal taşı gibi açılmış halde dövüşü izliyorlardı. Nie Yan’ın bu kadar uzun süre dayanması bir mucizeydi. Sanki yaşıtlarında görülmesi mümkün olmayan bir güce sahipti. Sınıftakilerin geneli havalı hareketler öğrenmişler, işlevselliği önemsememişlerdi. Nie Yan’ın bilgisi ve yeteneği yaşıtlarını gölgede bırakacak cinstendi. Yani ona Liu Rui’den sadece bir tık daha güçlü demek hakaret olurdu.

 

Liu Rui’nin arkadaşları küçük dillerini yutmuşlardı.

 

“Enerjin ve yeteneğin olağanüstü, ama hız ve güç bakımından eksiksin” dedi Yang Boyi üzerine gelen balyoz tekmeyi karşıladıktan sonra. Kolundaki hafif uyuşukluk onu birazcık endişelendirmişti. Bu tekme sıradan bir insanın göğsüne inseydi hiç şüphesiz kaburgalarını paramparça ederdi. Tabii, profesyonel dövüşçülere kıyasla Nie Yan’ın daha gidecek çok yolu vardı.

 

Yang Boyi Nie Yan’ın göğsünü hedef alan bir tekme savurdu. Nie Yan iki kolunu birden kaldırıp tekmeyi karşıladı. Dengesini tekrar kazanana kadar 5-6 metre geri sendelemişti.

 

Nefesi de daralmıştı. Tekmenin gücü gerçekten sıra dışıydı. Bir turnuva ikincisine yakışacak cinstendi. Nie Yan’ın bu seviyeye gelmesi için yaklaşık iki yıl daha çalışması gerekiyordu. Gelişim hızı etkileyici olsa da profesyonel sporculardan çok daha gerideydi.

 

“Lakin bu yaşında bu seviyeye ulaşman takdire şayan. Bugünlük burada bırakalım. Başka bir zaman dövüşümüze devam ederiz.” Yang Boyi Nie Yan’ı övdükten sonra sınıfa döndü. “Ben sınıfta yokken sizi Nie Yan eğitecek. Sorun yaşadığınız noktalarda ondan yardım alabilirsiniz.”

 

Nie Yan, Yang Boyi’den geçer not almıştı.

 

“Nie Yan, benimle gel.”

 

İkisi birlikte Yang Boyi’nin ofisine girdiler.

 

“Dövüş müsabakalarına katılmakla ilgileniyor musun? Başvuru aşamasında sana yardımcı olabilirim. Bu gücünle zirveye bile oynayabilirsin.”

 

“Hala öğrenciyken bu tarz müsabakalara katılmamın uygun olmadığını düşünüyorum.” Nie Yan turnuvada kazanacağı şöhretin peşinde değildi.

 

“Katılmak istemiyor musun?” Yang Boyi başta şaşırmıştı. Ancak biraz kafa yorduğunda Huahai Lisesi’ndeki öğrencilerin güçlü ailelere mensup olduklarını hatırladı. Alelade bir turnuvada yarışmak onların ilgisini nasıl çekebilirdi?

 

Aldığı cevapla Yang Boyi’nin hevesi kaçtı.

 

Nie Yan Yang Boyi’nin öğrencilerine ilgili, iyi bir öğretmen olduğunu düşünüyordu. Onun halini fark edince kendini açıklamak için ağzını açmıştı ki, Yang Boyi elini kaldırdı. “Önemli değil. Gidip sınıf arkadaşlarınla ilgilen. Anlamadığın bir nokta olduğunda bana gelebilirsin.”

 

Nie Yan keyifle spor salonuna döndü. Sınıfın sorumluluğu onun üstündeydi. Asistan pozisyonunun avantajını kullanarak Xie Yao ile daha fazla zaman geçirebilirdi.

 

Yang Boyi ile dövüşünden sonra sınıf arkadaşları Nie Yan’ın rakibi olamayacaklarını anlamışlardı. Geriye söylenecek söz kalmamıştı. Bazıları önce davranıp Nie Yan’dan yardım istiyorlardı. Nie Yan da sabırla kendisine sorulan sorulara cevap veriyordu. Onun ne kadar cana yakın ve dost canlısı olduğunu gören sınıf arkadaşları zaman geçtikçe daha fazla soruyla Nie Yan’a yaklaşıyorlardı. Sınıfın en güçlüsü olmasına rağmen Liu Rui gibi kibirli olmayışı sayesinde sınıftakilerin hoşnutluğunu kazanmıştı. Zhai Hao gibiler ise farkına bile varmadan Nie Yan’ın takipçileri olmuşlardı.

 

Sınıftaki herkes güçlü ailelerden geliyordu. Onlarla arkadaşlık kurması Nie Yan için de iyi olurdu.

 

Öğrenciler Nie Yan’ın rehberliğinden büyük fayda görmüşlerdi.

 

Nie Yan bir süre sonra kızların antrenman yaptıkları kısma geçti.

 

“Ne durumdasınız?”

 

“Merhaba asistan.” Kızların çoğu Nie Yan’a unvanı ile hitap etmişlerdi.

 

Xie Yao az ileride başka bir kızla dövüşüyordu.

 

Kıvrak vücutlarıyla adeta bir dans gösterisi yapıyormuş gibi dövüşen kızları izlemek göze hoş geliyordu.

 

Nie Yan’ın bakışlarını hisseden Xie Yao’nun dikkati dağıldı ve hareketlerinde aksamalar meydana geldi.

 

“Hareketlerin tereddütsüz olmalı. Saldırılarını daha güçlü yap. Yerinde sabit durma!”

 

Nie Yan’ın uyarılarına rağmen Xie Yao daha fazla çuvallıyordu. Rakibinin tekmesine hazırlıksız yakalandığında kendini yerde buldu.

 

Ayağa kalkıp kıyafetindeki tozu çırptı. İçinde volkanlar patlıyordu. Nie Yan gelmeseydi kaybetmeyecekti! Ona iyi bir fırça çekmesi gerekiyordu. Etrafına bakınıp Nie Yan’ı ararken ortalıkta olmadığını anladı. Hah! Ne zaman kaçacağını iyi biliyorsun!

 

Nie Yan gün boyunca sınıf arkadaşlarına yardımcı olurken bir yandan da onlarla kaynaşıyordu.

 

Sınıfı emin ellere teslim ettiğini gören Yang Boyi’nin içi rahattı. Şahsi antrenmanlarında sınıfı bir başına bırakabilirdi.

 

Öğleden sonra son zil çaldığında herkes normal kıyafetlerini giyip salondan çıkmaya hazırlanıyordu.

 

Nie Yan sınıfı etrafında topladı. Öğrenciler dikkatle ona bakıyor, ne tür bir konuşma yapacağını merak ediyorlardı.

 

Önce düşünüyormuş gibi yapıp sonra konuşmaya girdi. “Sizinle çalışmaktan büyük keyif aldım… Bu kadar… İyi günler!”

 

“Ben de önemli bir şey söyleyeceksin sanmıştım. İki cümle için bizi bekletmene gerek yoktu.”

 

“Asistan! Görüşürüz!”

 

Veda edenler çantalarını alıp kapıya yöneldiler.

 

Nie Yan bu sırada Xie Yao’ya yaklaştı. “Çıkışa kadar birlikte yürüyelim mi?”

 

Xie Yao uzunca bir süre cevap vermedi. Ardından başını sallayarak onay verdi.

 

Nie Yan olumlu bir cevap beklemediğinden tarifi zor bir mutlulukla dolmuştu. Xie Yao nihayet onu kabullenmeye başlamıştı!

 

Xia Ling öteden Xie Yao’ya bakıp gülümserken kızları toplayıp yanında götürdü.

 

Öğrenciler ikili üçlü gruplar halinde ağaçlı bir yolda yürüyorlardı. Bazıları yanlarından geçen ikiliye meraklı bakışlar atıyordu. Ulaşılamaz yüksekliklerdeki Xie Yao’nun, yanında bir erkekle yürüyeceğini hayal dahi edemezlerdi. Haberler okula yayılsa kim bilir kaç erkeğin kalbi kırılacaktı?

 

Okul kampüsü sessiz sakin bir yerdi.

 

Birlikte yürürlerken derin sessizliği bozmak adına arada bir birkaç kelime konuşuyorlardı. Aralarında fark edilmesi güç ama samimi bir ortam oluşmuştu.

 

Dillendirmeseler de ikisi de bu anın sonsuza kadar sürmesini diliyordu.

 

Nie Yan, bütün hatlarıyla zihnine kazıdığı güzel yüze baktı. İki hayat yaşadıktan sonra Xie Yao daha da unutulmaz biri olmuştu. Önceki hayatında uzaktan hayran bakışlarla izlediği kızın yanında yürüyecek seviyeye yükselmişti.

 

Önceki zaman diliminde Xie Yao ile buluştukları zamanlarda onun ne kadar durgun olduğunu hatırlıyordu. Bu hayatta onu koruması altına alacak ve makus talihinden azat edecekti.

 

Göz açıp kapayıncaya kadar okulun çıkışına gelmişlerdi. Xie Yao’nun arabası onu bekliyordu.

 

Şirin gülümsemesiyle Nie Yan’a döndü. “Teşekkür ederim.”

 

Nie Yan bir anlığına donup kaldı. İki hayat yaşamış olmasına rağmen bu gülümseme hala aklını başından alıyordu.

 

“Ne demek.” Xie Yao ile geçirdiği her an dünyadan kopuyor, hayatın karmaşası, insanların sesleri, geçmişin üzüntüsü uçup gidiyordu. Kıpır kıpır olan kalbi onun yanında duruluyordu. Hepsinden öte, onunla olan geleceğini hayal ettikçe sonsuz heyecana boğuluyordu. Xie Yao ile aralarındaki mesafelerin yavaş yavaş kapandığını, her geçen gün daha da yakınlaştıklarını hissediyordu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44543 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr