Cilt 6 Bölüm 66 [ Sonuca Yönelik İkinci Şans ] (1/3)

avatar
1871 22

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 66 [ Sonuca Yönelik İkinci Şans ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy



ーーSubaru’nun yaptığı ilk şey, kalbine『Ölümden Döndüğü』gerçeğini kabullendirmek oldu.

 

“ーーーー”

 

Kollarının arasındaki endişeli Beatrice’in kafasını okşuyor, daha az önce karşılaştığı ve gelecekte de karşılaşacağı『Çıkmazlar』üzerine düşünüyordu.

 

『Ölümden Dönmüş』olması, başına gelen krizlerden sağ çıkamadığı anlamına geliyordu.

 

Başına geleceğini bildiği felaketleri kendi hallerine bırakıp yoldaşlarının hayatlarını tehlikeye atmıştıーー yo, bu saf bir söylemdi. Yaşanan bu değildi.

 

Subaru, yoldaşlarının hayatlarını tehlikeye atmamıştı. Onların ölmesine izin vermişti.

 

Başlarına gelecek olanları bilmesine rağmen ıskalamıştı.

 

Kuleye musallat olan beş engelin varlığını ihmal etmek zordu. Ancak Subaru, onları biliyor olmasına rağmen düşüncesizliği ve naifliğiyle onlardan kaçınmakta başarısız olmuştu.

 

Son andaysa belki de kesin olarak canını doğrudan alan şey, bizzat koskoca, devasa kulenin kendisini yok etmeye uğraşan o muazzam kara gölge olmuştuーー son ve en büyük engel de oydu.

 

Subaru, onun da dahil olduğu beş engeli bir kez daha zihninde sıraya koydu.

 

İlki, hep birlikte kuleye akın eden kalabalık Cadı Yaratığı sürüsüydü.

 

İkincisi, Subaru’nun『Hatıralarını』ve『İsmini』hedefleyerek kuleye gelen 『Oburluk』Günahı Başpiskoposuydu.

 

Üçüncüsü, bilinmedik bir anda kör bir noktada pusuya yatmasının ardından saldırıya geçen devasa akrepti.

 

Dördüncüsü, tüm düşmanlarını ve müttefiklerini hiçe sayarak kulede özgürce dolaşıp fırtınalar estiren Reid Astrea’ydı.

 

Beşincisi ve sonuncusu da her şeyi yutup mahveden kara gölgelerdi.

 

Her birinin koşulları aynı anda gelişiyor ve tek bir tanesini bile görmezden gelmek rahatlıkla tüm planın çökmesine yol açabiliyordu.

 

Haklı olarak korkulması gereken o simsiyah gölgenin bu adaletsiz ve absürt dünyanın Subaru'ya bir zaman sınırı bildirerek yaptığı bir nezaket jesti olduğu söylenebilir miydi? Subaru, bunun minnettarlık duyması gereken bir şey olup olmadığı konusunda ikilemdeydi.

 

Subaru: “İlkini, kalabalık Cadı Yaratığı sürüsünü Meili ve Shaula’ya emanet etmek…….”

 

Bu seçimin yanlış olmadığı onaylanabilirdi.

 

Geçen seferlerdeーー yo, artık geçen seferkinden önceki seferler denmeliydi. İşte o seferlerde beş engel de aynı anda ortaya çıkmıştı. Subaru da Cadı Yaratıklarının kuleyi istila ettiği senaryoya bizzat tanık olmuştu.

 

Bu durumda Emilia ve Julius gibi hayati güçlerin, onları durdurmak adına Cadı Yaratıklarıyla yüzleşmesi gerekmişti. Meili’nin hayatta kaldığı döngüdeyse bundan kaçınılmıştı.

 

Yani Meili’nin varlığının sağladığı gücün ileri atılan bir adım olduğu şüphesizdi.

 

Lakin yeterli değildi.

 

Kalabalık Cadı Yaratığı sürüsü geride tutulabilse bile Subaru ile diğerleri bir sonraki engel karşısında çaresizdi.

 

Emilia, açığa çıkan『Oburluk』Günahı Başpiskoposuna『İsmini』çaldırmıştı ve Julius’la birlik olarak bir şekilde Batenkaitos’la çarpışmayı başarsalar da hemen ardından Reid de savaş alanındaki yerini almıştı.

 

Bunun sonucunda Emilia ve Julius ikilisi hem『Oburluk』hem de Reid’e karşı bariz taktikler kullanmak zorunda kalmış ve en nihayetinde kıymetli vakitlerinin yitirilişiyle de tüm bunlar devasa akrebin izinsiz girişiyle ve doğrudan gölgenin sunduğu zaman beyanıyla sonuçlanmıştı.

 

Başka bir deyişle, bu defa bu dengenin kurulmaması gerekliydi. Hamle sayıları azdı.

 

Üstüne üstlük Subaru’yu korkutan şey, 『Oburluk』Günahı Başpiskoposununーー Louis Arneb’in söylediklerinin doğru çıkması ve iki『Oburluğun』gelecek olmasıydı.

 

Subaru, Ley Batenkaitos’la karşılaşmıştı. Ancak diğeri ortalıkta görülmemişti.

 

ーーBu kötüydü. Bu kötüydü bu kötüydü bu kötüydü. Bu ne olursa olsun kötüydü.

 

Durum her geçen saniye ilerliyor olsa da, tek başına tüm problemleri kavrasa da, onca『Ölüm』üst üste yığılsa da Subaru, resmin bütününü net olarak göremiyordu.

 

Bir adım atması çok uzun sürmüştü. Neden hiçbir şey yapmayarak bu kadar vakit harcamıştı kiーー

 

Beatrice: “Sakin ol, sanırım!”

 

Subaru: “Ahyah ~hk!”

 

Tam da Subaru’nun beyni fazla çalışmaktan neredeyse buharlar çıkartmaya başlayacakken Beatrice, onun yanaklarını iki küçük eliyle sıkıştırarak bilincini acıyla birlikte gerçekliğe döndürdü.

 

Ve ellerini yanaklarından ayırmadan, nefeslerinin birbirine değeceği yakınlıkta kalmayı sürdürerek,

 

Beatrice: “Subaru, kitapta neler olduğunu anlat, doğrusu. Her şeyi tek başına üstlenmeye çalışman fayda etmez, sanırım. Doğru düzgün anlat da hep birlikte düşünelim…… bu, Betty’in ve diğerlerinin en güçlü yanı, doğrusu.”

 

Subaru: “Kitapta neler olduğunu, ha…..”

 

Beatrice’in samimi ricasını işiten Subaru, içerisinde bulunduğu duruma tepeden baktı.

 

『Ölümden Döndüğü』gerçeğini kabullenmişti. Benzer şekilde geri döndüğü yeri de tanımalı ve zihnine kazımalıydı.

 

Burası, üçüncü kat『Taygeta』Kütüphanesiydi.

 

Sayısız『Ölü Kitabına』ev sahipliği yapan raflarla çevrili bu oda manzarası, Subaru’nun bilincinin Reid’in『Ölü Kitabına』meydan okumaktan döndüğü anın hemen sonrasına aitti.

 

Ve o kitabın içerisinde başına gelenlerden bahsetmek gerekirseーー

 

Subaru: “ーーAyağa kalk, oldu.”

 

Beatrice: “Ha?”

 

Subaru: “Yo, yani sırtıma tekmeyi yedim ve pes etmekten menedildim. Kahretsin, amma da acınası. Hiçbir ilerleme kaydedemedim.”

 

Subaru, gözleri irileşen Beatrice’in önünde kafasını kaşıdı.

 

Ardından Beatrice’i sarmayı sürdürerek ayaklandı ve yavaşça etrafınaーーEchidna ve Meili ikilisine baktı. Yani Subaru’nun uyanmasını bekleyen üyelere.

 

Ortalıkta olmayan Emilia ve Ram ile Shaula ve Julius ikililerinin ne yaptığını zaten biliyordu.

 

Koşullar zaten patlak vermişken duraksayacak zaman yoktu.

 

İşte bu yüzdenーー

 

Subaru: “Kısa keseceğim. 『Ölü Kitabında』Reid’in hatıralarını görmeyi başaramadım. Araya bir şey girdi. 『Ölü Kitapları』Od Lagna denen bir varlığın tabanlarıyla bağlantılıymış, ben de orada sorunlu bir şeyle karşılaştım.”

 

Subaru’nun kısa ve hızlı açıklamasını işiten üçlünün gözleri şaşkınlıkla irileşti.

 

Subaru ise durup düşünmelerine imkan tanımadığı için özür diledi ve konuşmaya devam etti.

 

İşte şu sözlerleーー

 

Subaru: “ーー『Oburluk』Günahı Başpiskoposu, Louis Arneb, bize savaş ilan etti.”

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

Echidna: “Şunu söylemezsem olmaz, doğu sınırının bu denli ucuna gelip de yine Günah Başpiskoposlarıyla karşılaştık, ha. Onlarla Natsuki-kun arasında derin ve ölçülemez bir bağ varmış gibi görünüyor.”

 

Subaru’nun açıklamasını dinleyen Echidna, bu yorumla Subaru’nun içerisinde bulunduğu şartları alaya aldı.

 

Onun yorumunu işiten Subaru ve diğerleriyse『Taygeta’dan』uzaklaşmış olan yoldaşlarıyla yeniden buluşmak adına sıçrayarak kütüphane merdivenlerinden alçalmaya başladı.

 

Subaru: “Maalesef hafıza kaybı yaşıyorum. Ve o Günah Başpiskoposu denen tiplerle derin denilebilecek bir bağım olması konusunda hiçbir fikrim yok…… Gerçekten o kadar mı bağlantılıyız?”

 

Beatrice: “Hiç değilse Betty ve diğerlerinin bu kuleye gelmesinin sorumluları onlar, sanırım. Çölde uzun bir yolculuk yaptık ve onların başının altından çıkan şeylere bir çözüm arıyoruz, doğrusu.”

 

Subaru: “Bu kuleye gelmemizin ardındaki sebebi sadece yüzeysel olarak işittiğimi sanıyordum, demek gerçek sorumlular onlarmış. Cidden ellerinden daha iyi bir şey gelmiyor anlaşılan.”

 

İç sıkıntısıyla kaşlarını çatan Subaru, tatsız kişilerle bir kader bağı olduğu gerçeği karşısında şaşkına dönmüş durumdaydı.

 

Bu konunun üzerine pek gitmese de Beatrice ve Echidna, kendisinin bağlantılı olduğu kişileri yalnızca『Oburlukla』sınırlandırmamıştı. Yani Subaru’nun fikirleri doğruysa belki de her biri birer Günah Başpiskoposu olan yedi kişi vardı ve dolayısıyla Subaru’nun ilişki içerisinde olduğu tek kişi『Oburluk』olmayabilirdi.

 

Subaru: “Bu benim canımı sıkıyor, o yüzden şu an için bundan bahsetmek istemiyorum…… oh.”

 

???: “Echidna! Subaru, sen de buradasın!”

 

Derken Subaru ve diğerleri dördüncü kata dönüş yaptı ve tam zamanında koridor boyunca koşturarak karşılarına çıkan kişiーー Julius, bir şaşkınlık nidası attı.

 

Julius geçen seferde Echidna ve Subaru’ya kuleyi etkileyen alışılmadık bir mevzu olduğu bilgisini vermek için『Taygeta’ya』gelmişti. Bu seferse karşılaşmaları daha erken gerçekleşmişti.

 

Subaru’nun『Ölü Kitabından』sağ salim dönmüş olduğunu gören Julius şöyle dedi:

 

Julius: “Demek güvendesin, Subaru. 『Ölü Kitabından』hayati bir bilgi elde edebildin mi?”

 

Subaru: “Beatrice ve diğerlerine yaptığım açıklamayı tekrar etmiş olacağım ama o iş başarısız oldu. Detaylı açıklamayı sonraya bırakalım, ilk önce anormal durumları çözmek isterim.”

 

Julius: “Başka bir deyişle, ne anlatmak istiyorsun?”

 

Subaru: “Durumu genel hatlarıyla tahmin edebiliyorum demek istiyorum. ーーAn itibarıyla Cadı Yaratıkları kulenin etrafını sardı, öyle değil mi?”

 

Subaru’nun bu soruyu yönelttiği saniyede kule yoğun bir şekilde sarsıldı.

 

Titreşim denilebilecek belli belirsiz ve daimi bir şey, kulenin içerisindeki herkese ulaştı. Sebebinin doğru tahmin edildiğini işitmekse Julius’un bakışlarına hafif bir şaşkınlık yerleşmesine yol açtı.

 

Bununla birlikte çenesini anında indirip başıyla onay vererek,

 

Julius: “Aynen öyle. An itibarıyla Pleiades Gözcü Kulesinin etrafı çok sayıda Cadı Yaratığıyla çevrelenmiş durumda. Shaula Hanım kulenin dış cephesinde agresif bir mücadele vererek Cadı Yaratığı istilasını engellemeye çalışıyor ama……”

 

Meili: “Bu titreşimlerin ardındaki şey bir kötü hayvan-chan sürüsüyse~ yarı çıplak onee-san ne kadar güçlü olursa olsun er ya da geç onları engellemeyi başaramaz hale gelecek ha~.”

 

Julius: “Bu nedenle senin gücünü ödünç almak istiyorum. Ne dersin, Meili?”

 

Meili konuşmaya dahil olurken Julius, yüzünü ona dönerek içtenlikle bu talepte bulundu. O içtenliği kabul eden Meili de son derece anlamlı bakışlarını Subaru ve diğerlerine çevirdi.

 

O bakışlarla eylemlerinin artılarını ve eksilerini sorgulamayı amaçladığı izlenimini edinen Subaru, hafifçe bir nefes alarak başıyla onay verdi.

 

Subaru: “Ben de senden aynı şeyi rica ediyorum, Meili, sen olmadan hiçbir şey yoluna girmeyecek. Çok ani olduğu için üzgünüm ama lütfen iş birliği yap ki hep birlikte bir adım atabilelim.”

 

Meili: “…….Hmm? Tanrım onii-san, böyle şaşaalı sö~zler söyledikten sonra bile amma acınasısın. Ama madem bu kadar ciddi bir istekte bulunuyorsun, öyleyse o işi bana bırakın. Minnetta~r olun.”

 

Subaru: “Ah, içtenlikle minnettarım! Seni seviyorum!”

 

Meili: “Ne kadar da de~ğersiz……”

 

Subaru’nun minnettarlığı karşısında yüzünü ekşiten Meili, Cadı Yaratıklarıyla baş etmeyi kabul etti. Böylece beş engelden biri ortadan kaldırılacaktı. Şu ana dek her şey geçen seferki gibiydi.

 

Ardındanーー

 

Julius: “Öyleyse onu Shaula Hanımın yanına götürelim……”

 

Subaru: “Yo, farklı bir yol izleyeceğiz. Meili, balkonun nerede olduğunu biliyor musun? Orada Shaula’yla birlikte hareket et ve bir şekilde Cadı Yaratıklarını oyala.”

 

Meili: “Koridorun sonunda, de~ğil mi? Gerçekten, insanlara nasıl davranıla~cağını bilmiyorsun.”

 

Subaru’nun sözlerini işiten Meili iç çekerek bir hışımla yola koyuldu. Gayretsiz ve hevessiz görünse de onun emirleri doğrultusunda hareket ettiğini gören Subaru, bunun pozdan ibaret olduğunu anlıyordu. Çünkü koşabildiği kadar hızlı koşuyordu.

 

Ve,

 

Julius: “Subaru, Cadı Yaratıkları meselesi bir yana, bir şeyleri teyit etmiş gibisin. Farkında olduğun şey ne?”

 

Subaru: “Sanırım öyle. Yolda açıklayacağım. Şimdilik benimle gelin. ーーAcele etmeliyiz, yoksa Emilia-chan ve diğerlerinin başı derde girecek.”

 

#Önceki bölümlerde olanları özetleyerek başlayan bir bölümdü. Subaru çok sınırlı olan vaktini daha verimli kullanmaya karar verdi. Bu defa Julius’un gelmesini beklemeden yola düştüler ve Meili’yi balkona tek başına gönderdiler. Yani hiç değilse birazcık zaman kazandılar. Peki kazandıkları bu zaman, Emilia’nın isminin yenmemesi için yeterli olacak mı? Subaru’nun bu sorusuna ‘Emilia da kim’ şeklinde bir yanıt gelebilir mi? Cevaplar için bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44335 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr