Cilt 6 Bölüm 52 [ Tanrım, Beni Bağışla ] (2/2)

avatar
1962 22

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 52 [ Tanrım, Beni Bağışla ] (2/2)


Çevirmen : Clumsy



Neden bağırmıştı? Neden oracıkta ölmesine izin verememişti?

 

「Haa, Haa……!」

 

Neredeyse nefessiz kalacak şekilde koşturan Subaru, kafasının içerisinde kendisine aynı soruyu sorup duruyordu.

 

Neden bağırmıştı? Neden oracıkta ölmesine izin verememişti?

 

Meili:『Ölmesine izin vermek onu bizzat öldürmekten farklı hissettirmiyor olmalı, haksız mıyım?』

 

Koşmakta olan Subaru’nun sırtına sarılan kızın gölgesi, duygusal bir şekilde dert yanıyordu.

 

O gölge, Reid’in belirişinden bu yana bir kez olsun açığa çıkmamıştı. Sesi, 『Onun tarafından boğazlanmış olmasına rağmen』lanet okurcasına Subaru’ya tam anlamıyla eziyet ediyordu.

 

Eh, bu da gerçekçi görünüyordu.

 

Subaru’nun eylemleri çelişkiliydi. Düşünceleri, hareketleri, arzuları ve hedefleri, hiçbiri bir diğerine uyum sağlamıyordu.

 

Ölü Kitabı meselesi mütemadiyen zihninin bir köşesinde duruyor ve o arzu, açgözlülükle bir fırsat kolluyordu.

 

Ölü kızın gölgesi Subaru’nun içsel çatışmalarını görebiliyordu. Öyleyse neden Subaru’nun o şüphe anında Julius’a seslenmesine ve fırsatı kaçırmasına izin vermişti?

 

「――――」

 

Julius’a ateş hattından kurtulması için bir bahane sunmuştu.

 

Ama neticede aşağıda, yani Reid ve Cadı Yaratıkları tehlikesinin hala son derece aktif olduğu yerde kalmıştı. Bu da birini ölmeye terk etmenin gönülsüzce bir yoluydu. Yoksa Subaru yalnızca o sahnenin bir parçası olmak istemediği için mi bunu yapmıştı?

 

Meili kendi elleriyle boğazlandıktan sonra kalbinin derinliklerine fevri bir korku kazınmıştı. Acaba biri gözlerinin önünde ölseydi o hesap kapanmış olur muydu?

 

Çaresizce kaçışı bu yüzden miydi?

 

Yani bunun Julius’un ona emanet ettiği görevle, sarf edilen kelimelerle de ilgisi yoktu――

 

「―Subaru!」

 

İşte bu düşüncelere dalmış olan Subaru’nun ayakları, baskın bir seslenişle birlikte ansızın hareketi kesti. Köşeyi dönerken duraksamış olmasaydı fark etmeden o sesin sahibiyle çarpışabilirdi.

 

Çünkü tam da döndüğü köşeden üzerine doğru bir gölge fırlamıştı.

 

O gölgenin sahibi de――

 

「Ben de seni arıyordum, doğrusu! Şu anda o tarafa gitmek çok tehlikeli, sanırım!」

 

「B- Beatrice……!? Ve……」

 

Elbisesinin eteklerini tutan Beatrice, ciddi bir ifadeyle birlikte koştura koştura gelmiş ve Subaru, Julius’un ardından bir kez daha birinin güvende olduğunu görerek rahatlama ve şaşkınlığı aynı anda yaşamıştı.

 

Fakat yaşayacağı şaşkınlıklar bununla sınırlı değildi. Çünkü Beatrice’e eşlik eden biri daha vardı.

 

Subaru:「Echidna!? Siz ikiniz neden birliktesiniz……」

 

Echidna:「……Seninle karşılaştığım bu yer olmalıydı,  Natsuki-kun.」

 

Hafiften nefes nefese kalmış şekilde Beatrice’i takip eden kız――Echidna, bu kelimeleri geveledi.

 

Subaru’nun kalbini bu beklenmedik buluşmanın verdiği şaşkınlıktan daha sağlam bir şekilde etkisi altına alan bir şey vardı; o da Echidna’nın soluk yeşil gözlerinin kendisine bakarken taşıdığı duyguydu.

 

「――Hk」

 

Subaru’nun konumundaki biri, o gün gibi açık şüphe karşısında ister istemez fark ederdi.

 

Reid, elbette ki hiçbir şey bilmiyordu. Julius ve Beatrice’in tavırları da hiçbir şey bilmediklerine işaret ediyordu. Fakat Echidna’nın tavrı farklı bir hikaye anlatıyordu.

 

――Echidna biliyordu.

 

Subaru, Emilia ve Ram’ın Meili’nin cesedinin gizli olduğu odadaki etkileşimlerini ve Subaru’nun buz kafesinde hapsedildiğini biliyordu.

 

Ve bunun yalnızca Echidna’yla sınırlı olmama ihtimali de vardı.

 

Subaru, Julius’un son anda attığı bakıştaki karmaşık duyguları anımsıyordu.

 

Yani Subaru’nun uyanışı sonrası başına gelenleri hep birlikte oturup tartışmış olmaları mümkündü. Bu durumda Echidna’nın bu tepkiyi vermesi çok doğalken bundan öte――

 

「Beatrice, sen……」

 

「――hk! Şimdi bunu konuşmaya ayıracak vaktimiz yok, doğrusu! Buraya gel, sanırım!」

 

Derken Beatrice, tek taraflı bir hamleyle tereddüdünü anımsayan Subaru’nun eline uzandı. Ve Subaru’nun elini tutan o minik el tarafından adeta göğsündeki deliğe bir bıçak saplandı.

 

Açıkçası Ram ve diğerleri Subaru’nun durumu hakkında bilgilendirildiyse bu eylemi gerçekleştirmenin nasıl bir kararlılık gerektireceği hesap edilemezdi. Öylesine pervasızca bir eylemdi ki Subaru, Beatrice’in akıl sağlığını sorgulamak istiyordu.

 

「Beatrice, sen ciddi misin? O kafesinden kaçtı! Böyle bir durum içerisindeyken neler yapıyorsun!」

 

Bununla birlikte Beatrice’in Subaru’nun elini tutuşu Echidna’nın da betinin benzinin atmasına ve bu şekilde çığlık atmasına yol açmıştı. Beatrice’in yaptığı şeyin artı ve eksilerini tartıyordu. Elini yukarı kaldırıp Subaru’ya doğru uzatmıştı ve parmağıyla onu işaret ediyor, bu hareketiyle daha da büyük bir baskı uyguluyordu.

 

Bu ölçülü görünen tavırsa Subaru’ya blöf gibi gelmiyordu. Onun gözünde bu durum, polisin namlusunun ucunda olmakla aynı şeydi.

 

Lakin Subaru, hayatta kalmanın hatırına bu durumu doğal karşılıyordu.

 

Echidna’nın Subaru konusunda temkinli olduğu barizdi. Beatrice ise her nedense ―şu anda bile Subaru’nun yanında ve Echidna’nın karşısında durmaya devam ediyordu.

 

Echidna:「Orada dur, Beatrice! Bu tuhaf tavırlarla onun tarafını tutman tehlikeli bir seçim, dolayısıyla buna müsaade edemem! Tam da Ram’ın uyardığı gibi, o Natsuki Subaru değil! 」

 

Beatrice:「Bu doğru değil, doğrusu! Onun elini bu şekilde tutarken… onunla bir kontratı olan Betty gerçeği bilir, sanırım! Subaru ve Betty hala aynı kontratla bağlı, doğrusu. Betty ile aynı pozisyona sahip biri olarak bunu anlaman gerekiyor, sanırım! 」

 

Echidna:「Durum bu olsa bile ona güvenemeyiz! Bu şartlar altında kafesinden kaçmış! Bu şekilde nasıl güven verebilir ki? Buna yapılabilecek hiçbir açıklama yok!」

 

Echidna bu şekilde bağırırken ifadesi, Subaru’nun onda gördüğü en güçlü duyguyu taşıyordu. O ana dek hislerini başarıyla zapt etmeyi başarmıştı – ancak her zaman bu havayı vermiş olan Echidna, şu anda acı verici bir şekilde endişeli görünüyordu. Mütemadiyen güçlü duran kız, şimdi çaresizce önündeki tehdidi ortadan kaldırmaya çalışıyordu. Çaresizce gayret ediyordu.

 

「――――」

 

Alt katlardan boğucu bir Cadı Yaratığı kalabalığı akın ediyor, bu kulede gerçekleşen her şeyden korkmak gerekiyordu. Böylesine imkansız bir durumun içerisine düşmüşken patlaması doğal, diye düşünüyordu Echidna’ya bakan Subaru.

 

Subaru:「Aman, neyse ne.」

 

Beatrice:「Subaru?」

 

Bu sırada Subaru’nun elini tutan ve fısıltısını işiten Beatrice’in gözleri şaşkınlıkla irileşti. Küçücük, yumuşacık elleri bir anda Subaru’nun elinden ayrıldı. Ve o ani sesle birlikte dank etti. Öylece dank etti.

 

Echidna:「……Ne yapmaya çalışıyorsun?」

 

Beatrice’i omuzlarından iten Echidna, bir adım öne çıkmış olan Subaru’ya kaşlarını çattı. Şaşkınlıktan öte bir temkinlilik hali içerisindeydi. Subaru’nun kalbi buna rağmen teklemedi.

 

Subaru:「Gördüğünüz gibi pes ediyorum……Hadi, bana ne yapacaksanız yapın.」

 

Aynen öyle, artık kendi duygularını hissedemiyordu.

 

Hatırlamadığı bir suç işlemiş, bunu çaresizce gizlemek istemiş, etrafındakileri şüphelendirmişti. Yalnızca huzur içerisinde olmak istiyor ama bunu başaramıyor, çünkü mütemadiyen『Natsuki Subaru’nun』gölgesi tarafından korkutuluyordu.

 

Echidna:「Bu takdir edilesi tavır karşısında gardımızı indireceğimizi mi sanıyorsun? Eğer öyleyse, hiç umut etme. Seni kalbimin en derinlerinden affetmem mümkün değil.」

 

Subaru:「İyi, öyle olsun. Endişelerine bunu da eklemekte özgürsün: Bu kulenin işi bitti.」

 

Subaru, bunu kaldıramayacaktı.

 

Zihinsel kapasitesini aşmış, çok fazla imkansız durumla karşı karşıya kalmıştı. Bu da onda yalnızca bu abluka içerisinde homurdanma arzusu doğurmuştu.

 

Ancak görünen o ki Echidna’nın düşüncesi farklıydı.

 

Echidna:「Bu kulenin işi bitti mi……? Başka bir deyişle hedefine çoktan ulaştın, öyle mi?」

 

Subaru: 「……Hedefim mi?」

 

Echidna:「Cahili oynama! Hedefin『Cadının』Mabedine ulaşmaktı, değil mi!?Hedefine ulaştığın için her şeyin gerçek yüzü açığa çıktı.…… Ana’nın içgüdülerini dinlemeliydim. Buraya başka hiç kimseyi getirmemeliydim.」

 

Echidna’nın acıyla yükselen sesi, pişmanlık ve vicdan azabı doluydu. Subaru, onun bu gerçek kimliğinden bihaberdi.

 

Şu anda daha önce hiç görmediği bir şeye dönüşmüştü. Dahası, Subaru’nun bununla bir ilişkisi olduğundan şüpheleniyordu. ――Ama bunun bir önemi var mıydı ki? Dünyanın sonu yakındı.

 

Beatrice:「Subaru, Subaru!Senin neyin var, doğrusu?! Konuşma şeklin kulağa hiç de Subaru gibi gelmiyor, sanırım!Böyle bir yerde duramazsın, doğrusu!」

 

Subaru:「Subaru… gibi mi?」

 

Beatrice, itiraz ederek ifadesini tamamen yitirmiş olan Subaru’yu kolundan çekiştirdi. O titrek ses kulaklarını sarsan Subaru’ysa gözlerini Beatrice’e dikti.

 

Subaru:「Subaru gibi olmak, nasıl bir şey ki? Sizin aradığınız bu Subaru gibi olmak, nerede ki?」

 

Echidna:「… Hafıza kaybı. Bu mide bulandırıcı saçmalığa devam etme niyetinde misin? Kız kardeşine dair her şeyi unutan Ram, herkes tarafından unutulan Julius gibi kişiler böylesine kıymetli hatıraları yitirmişken sen bu merhametsizce oyuna devam ediyorsun.」

 

Subaru:「Oyun mu!? Oyun diyorsun, öyle mi!? Bırak ya! Bu bir oyun olsaydı çok daha kararlı oynayacağım açık değil mi!? Kim…… kim isteyerek『Natsuki Subaru』 olur ki! Kim o iğrenç herif olur ki!!」

 

Beyni tamamen karman çorman olan Subaru, Echidna’ya öfkeli bir çıkış yapmıştı.

 

Seçme özgürlüğü, seçici davranma lüksü olduğu sürece kim『Natsuki Subaru』olurdu ki? Çarpık, katlanılmaz, işte böyle bir varlıktı.

 

―Sahiden kim『Natsuki Subaru』olmayı arzulardı ki?

 

Subaru:「Hepiniz bana karşı birlik oluyorsunuz! Siz kim olduğunuzu sanıyorsunuz! Ben her şeyimi kaybettim! Yalnızca marketten çıkıyordum! Tek hatırladığım yanımda sadece market görevlisinin olduğuydu! Oradan hooop ansızın farklı bir dünyaya? Kum Tepesine? Ne yapmam gerekiyordu! 『Sınav』! Sahtelik! 『Natsuki Subaru』! Benimle uğraşmayın! Benimle, uğraşmayın!」

 

Echidna:「――――」

 

Subaru:「Aynen öyle! Bu benim hatam olmalı! Gelmemiş olmam gerekirken buraya geldim! Eve geri dönmek istemedim! Sahte birinin yüzüyle annemi ve babamı rahatsız etmekten çok korktum! Bu yüzden başlangıçta çok heyecanlıydım. Ama yalnızca başlangıçta!」

 

Beatrice ve Echidna, Subaru’nun dışa vurduğu duyguları konusunda oldukça açık fikirliydi.

 

Ne kastettiğini bilmedikleri kesindi. Onların gözünde Subaru’nun bu ıstırabı bütünüyle anlamsızdı.

 

Ayrıca farklı bir dünyaya geldiğini de itiraf etmişti.

 

Bununla birlikte『Farklı Bir Dünya』kavramını gerçek anlamda çözebilmiş değillerdi. — Kavrayışları arasında sorgusuz sualsiz bir uçurum mevcuttu.

 

Subaru, onların aradığı『Natsuki Subaru』değildi.

 

Ve Subaru’yu kurtarsalar da aradıklarını bulamayacaklardı.

 

Subaru:「Neden, hepiniz bir anda bunu düşünmeye başladınız? Ben de bilmiyorum ki! Ama bir anda limitime ulaştım işte! Ben böyle olduğum için harika bir şey paramparça oldu! İstesem de elimden hiçbir şey gelmiyor! Hiçbir şey! Bu yüzden!」

 

「――――」

 

Subaru:「Bu yüzden…… beni bağışlayın gitsin. Lütfen bağışlayın beni. Lütfen, bana bağışlayıcılığınızı gösterin…… Eğer Tanrı, beni, cezalandırmak istediyse, anlarım ki……. bu benim hatamdır.」

 

Subaru, sesi yavaş yavaş kısılarak ve hissettiği tüm acıyı bastırarak, bunalmış bir şekilde böyle söyledi.

 

Ve alnını koridora yaslayarak af diledi. Bunu kimden isteyeceğini bilemediği için de Tanrıya dua etti. Bildiği tüm tanrıların isimlerini sayarak dua etti.

 

Kendisine, tembel benliğine verilen ceza için af diledi. Tüm bu çaresizliğin hayatında gerçekleşen köklü değişimden kaynaklandığı kesindi.

 

Hadi, affedin beni lütfen.

 

Artık Natsuki Subaru’nun aptallığından kaynaklanan cezaya bir başkasının dahil olmasını istemiyordu.

 

Kendisine zarar vermek istemiyordu, başkalarına zarar vermek istemiyordu.

 

「――――」

 

Subaru, çaresizlik ve gözyaşları içerisinde, sessizliklerini koruyan Echidna ve Beatrice’e yalvarıyordu.

 

İşte o anda Beatrice’in avcu, yanlarında çömelmiş olan Subaru’nun sırtını hafifçe okşadı.

 

Kendisiyle aynı cinsten olmayan birinin avcunun verdiği his, neden onunla kalmakta ısrarcıydı?

 

Bu sorunun cevabını almak Subaru için çok can yakıcı olurdu.

 

Echidna:「……Sana inanmıyorum.」

 

Beatrice:「Echidna……」

 

Beatrice, vardığı sonucu dile getirmiş olan Echidna’ya seslendi. Echidna ise bu sesleniş karşısında gevşedi.

 

Echidna:「Kafanı tutup hıçkırıklara boğulsan bile şüphelerim hiç dinmeyecek. Yanıtım hala aynı. Ben… Ana’nın bedenini ödünç alma sorumluluğunu üstlenmiş durumdayım. Ve onun sağ salim geri dönebilmesi için bana lanet okumanıza da benden nefret etmenize de katlanırım.」

 

Beatrice:「――――」

 

Echidna:「…Bununla birlikte, beni onun yüzüne bakamaz hale getirecek bir şey yapmak da istemiyorum.」

 

Diyen Echidna, parmaklarını ağır ağır Subaru’nun alnına doğru indirdi. O parmakların bu koridora geldi geleli ilk defa gevşediğini görmek, Subaru’nun hayatını elinde tutan o parmaklarla ilgili meselenin çözümlendiğini bariz kılıyordu.

 

Fakat bunun, Subaru’nun arzuladığı kurtuluşla hiç alakası yoktu.

 

Echidna:「Beatrice, sen onunla birlikte gitmekte özgürsün. Ben Julius’un yanına gitmeyi planlıyorum. Onunla kavuştuktan sonra bir sürpriz çıkmazsa en üst katta yeniden buluşuruz.」

 

Beatrice:「… Anlaşıldı, sanırım. Hey, Subaru, hadi ayağa kalk, doğrusu. Eğer kalkmazsan, Betty seni taşımaya bile hazır, sanırım.」

 

Echidna arkasını dönerek Beatrice’in inancına saygı duyduğunu gösterdi. Beatrice’in küçük omuzlarıyla destek vermeye çalıştığı Subaru’ysa onun meseleleriyle arasına mesafe koymaya çalışan Echidna’nın ardından bakakaldı.

 

― Echidna, Anastasia-sama sana emanet!!

 

Echidna:「―Bu hareketle, ne yaptığını sanıyorsun?」

 

Diyen Echidna, kafasını çevirerek gözlerini ― sol elini tutmuş olan ele dikti. Ve yanakları kaskatı kesilirken gözyaşları ve akmış burnuyla yüzü rezil halde olan Subaru’ya bu soruyu sordu.  

 

Subaru, ne yaptığının cevabını verebilecek durumda değildi.

 

Echidna’nın suçlamalarına dayanamıyordu. Fakat Echidna buna rağmen onun elini tutmamaya ve mantıksız isteğine uymaya karar vermişti.

 

Echidna:「Boş vermek niyetindeydim. Buna rağmen iş bu noktaya nasıl geldi?」

 

Subaru:「……Bunu benden, Julius, istedi.」

 

Echidna:「Öyle mi? Dalga geçme. O……. bu kararı verebilirdi ama…」

 

一Subaru’nun gözyaşlarının ardındaki sebep olan Echidna, o saniyede söyleyeceklerini gözden geçirdi ve “bundan önce” diyerek devam etti.

 

Echidna:「Buraya gelmeden önce onunla mı karşılaştın? Onun beş katı da gözlemesi gerekiyordu. Ve seninle karşılaştıysa…… Yo, daha ziyade, senden ne istedi? O şu anda……」

 

Subaru, bu kısa sorular karşısında göğsünde ezici bir sıkışma hissetti.

 

Daha kalbindeki çatlaklar bile iyileşmemişti. Peki öyleyse bedeni ne diye hiçbir şey yapamadığı, kontrolünün dışında bir dünya uğruna hareket ediyordu?

 

Neden Julius’a o sözü verecek kadar ileri gitmişti―

 

Echidna:「Ah, anlamıyorum. Her neyse, sonuç olarak, Julius’la en son nerede karşılaştın, söyle hadi……」

 

Subaru:「―Ah」

 

Sabırsızlığa kapılan Echidna, konuşmayı devam ettirecek kelimeleri seçerken onun bu çabalarını gören Subaru iç çekti.

 

Sebep, ona cevap vermekten yana tereddüt edişi değildi.

 

Sebep, Echidna’yla içerisine girdiği kaçınılmaz durumdan daha acil bir sorunun patlak vermiş olmasıydı.

 

「――――」

 

Gözlerini Subaru’ya dikmiş Echidna’nın arkasında – koridorun ötesinde kırmızı bir ışık beneği belirmişti.

 

Subaru’nunsa onun ne olabileceği hakkında hiçbir fikri yoktu.

 

Kırmızı ışık beneği, doğruca Subaru’nun kara gözlerini hedef almış şekilde karanlığın içerisinde ağır ağır ilerliyordu.

 

Subaru, yalnızca sezgileri sayesinde bunun biriyle veya bir şeyle “göz göze gelme” durumu olduğunu anlayabiliyordu.

 

O sırada gözlerini gözlerine kilitleyen varlık, karanlıkta belli belirsiz görünmeye başlıyordu. Parlak bir ışık beneği, garip bir şekilde gelişmiş bir çift keskin kıskaç ve hepsinden öte titrek, sivri bir kuyruk iğnesiyle karanlıkta duran o kara beden ―

 

Subaru:「AAH?」

 

―Kuyruğunu onlara çevirmiş inanılmaz irilikte bir akrepti.

 

Beatrice:「SUBARU ! !」

 

Ve o kuyruğu savurduğu saniyede, yanı başında durmakta olan Beatrice Subaru’ya seslendi.

 

―Işıklar koridora yayıldı, şok dalgaları ateşlenerek dört taş katmanını şiddetle un ufak etti.

 

#Güzel bir bölümdü. Subaru’nun kendini yerden yere vurduğu duygu patlamalarına fazlasıyla alışkınız ama beni her seferinde etkilemeyi başarıyor. Beatrice’in her şeye rağmen inançlı oluşuna da bir kalp bırakıyorum. Peki son anda gelen akrebe ne demeli? Aklıma Shaula’nın ‘at kuyruğu değil, akrep kuyruğu’ muhabbeti geldi. Olabilir mi? Hadi bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr