Cilt 4 Bölüm 126 [ Ormanların Abanoz Kralı Guiltilaw'ın Saldırısı ] (4/4)

avatar
3297 2

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 126 [ Ormanların Abanoz Kralı Guiltilaw'ın Saldırısı ] (4/4)


Çevirmen : Clumsy 

 

 

Guiltilaw: “—!”

 

Kuyruğu gardırobu bir mızrak gibi delip geçerek alçaldı.

 

Ardında matkap tarafından açılmışçasına yuvarlak bir delik bıraktı—ve daha pek çok bozuk para ebadında delik art arda gardıroptaki yerlerini almaya, içeride gizlenen acınası avı şişlemeye başladı.

 

Guiltilaw yirmiyi aşkın delik olduğunda kuyruk saldırısını kesti.

 

Ön patisiyle uzanıp acınası, ölü avını görebilmek adına gardırobun kapısını yakaladı. Delik içerisindeki kapı kolaylıkla açıldı ve içerideki av—

 

Guiltilaw: “—Grawh!?”

 

Guiltilaw cesedin varlığını teyit etmeye niyetlendiği anda burnundaki yakıcı şokla geri çekildi.

 

Burun deliklerine korkunç yoğunlukta, pis bir koku dolmuştu, hissiyat öylesine acılıydı ki ağlayabilirdi. Acilen gardıroba baktığında renksiz bir sıvıyla dolup taşan, kırık, transparan bir şişeyle karşılaştı.

 

Kokunun kaynağı o şişeydi. Ve avı da gardırobun içerisinde değildi.

 

Dışarı taşan kıyafetlerse dolaba aitti.

 

Guiltilaw: “—!”

 

Guiltilaw bir kez daha odanın dışındaki koridordan adım sesleri işiterek kafasını çevirdi. Burnu işe yaramıyor olsa da gözleri ve kulakları iş görüyordu. Koridorda atılan bir gölgeyi fark etti ve işlevsiz hale gelen burnuna üzülerek gölgenin peşine takıldı.

 

Ömrü boyunca böyle bir aşağılanma tatmamıştı.

 

Bu, karşılaştığı tüm düşmanlara baskın gelen ve dişlerini kaçan avına kolaylıkla geçiren Guiltilaw için dürüst ve yürekli bir karşılaşma değildi. Canı için böyle acınası, korkunç bir mücadele veren bu tarz çarpık varlıklarla daha önce hiç karşılaşmamıştı.

 

Onları öldüreceği kesindi. Onları katledecekti. Onları hırpalayacak, toprağa atacak, ezip geçecekti.

 

Guiltilaw: “—”

 

Ayak seslerini kısmayı dahi unutan Guiltilaw’ın devasa bedeni odadan çıkarak ayak seslerinin peşine takılmıştı.

 

İkiz kapıların arasından rahatlıkla geçti. Onu bir öncekine nazaran fark edilir ölçüde büyük bir oda karşıladı.

 

Odanın ortasında iri bir masa, arkasındaysa bir şömine vardı.

 

Masanın beyaz örtüsünün üzerinde şamdanlar duruyordu. Yalnızca ayın aydınlattığı odada alevler titreşiyordu.

 

Guiltilaw: “—”

 

Ateş, Guiltilaw için can sıkıcı bir şeydi.

 

Gün içerisinde, büyük beyaz ateş küresinin gökte asılı olduğu zamanda bile ateşe yakın olmaktan nefret ederdi. Neticede Guiltilaw’ın yaşadığı orman alevler tarafından kuşatılmış ve Guiltilaw huzurlu yuvasını yitirmişti. Boynuzu kırılmış ve sonrasında Efendisinin emirlerine itaat etmeye başlamıştı, bu yüzden ateş onun için hem özgürlüğünün hem de aşağılanışının anımsatıcısıydı.

 

Guiltilaw: “—”

 

Artık adım sesi işitmiyordu. Ama farklı bir şey işitiyordu.

 

Geldiği kapının karşısında, büyük odanın öteki ucunda bir kapı daha vardı. Ardındaki sıkış tepiş alanda bir şeylerin varlığını sezmişti.

 

Koklamaya çalıştı lakin koku hissi henüz geri dönmemişti.

 

Avının korkudan altını ıslatışının kokusunu alamıyordu. Muhtemelen avına atıldığında kanının tadını veya kokusunu da alamayacaktı ki bu da tam bir hayal kırıklığıydı.

 

Ama bu hisleri bir başka zamana bırakabilirdi, avını katledebildiği sürece sorun yoktu.  

 

Şu anda onu teselli edebilecek tek şey göğsünde alevlenen aşağılanmayı yok etmek ve onurunu kıran avının ölüm çığlığını işitmekti.

 

Guiltilaw: “—”

 

Guiltilaw öne doğru ilerledi ve doğruca kapıya yöneldi.

 

Ardından keskin kuyruğunu kapıya sapladı. Aynı gardıroptaki gibi deliklerle doldurduktan sonraysa derin bir nefes aldı, kapıyı açtı ve içeri sıçradı.

 

Guiltilaw: “—σσσ!!”

 

Odaya kükreyerek girmişti.

 

Kükreyişi avını kışkırtacak, o güçsüzleri ürküterek pençelerini ve dişlerini etlerine geçirecekti.

 

Kuyruğunu savurarak odaya yıkım dağıtmaya başlamış, darmadağın çanta ve paketlerden tozlar yükselmeye başlamıştı. Ardından ön patisiyle zemine vurarak zemindeki kumaşı kaldırdı ve aşağıdan yeni bir toz bulutu doğurdu—ama yo, bu kalın toz bulutları Guiltilaw’ın görüşünü iyice engelliyordu.

 

Guiltilaw: “—!?”

 

Görüşü beyaza bulanmış, nefes aldığı anda soluk borusuna giren beyazlık öksürmesine yol açmıştı. Havada inanılmaz çoklukta un dans etmekteydi.

 

Hem görüşünü hem de kükremek için ihtiyaç duyduğu nefesi kesmeye yetecek kadar un mevcuttu.

 

???: “Yakaladık!”

 

Biri, bir yaratık konuşmuştu.

 

Guiltilaw bu odadan değil de bir öncekinden gelen sesi işitmişti.

 

???: “Al bakalım, bilimin ruhu—un patlaması!!”

 

Bir sesle birlikte beyaza bulanmış odaya bir şey daldı.

 

Bu titreşen, parlak şey az önceki odadaki şamdanlardan biriydi.

 

Şamdan duvara vurdu ve titreşen alevleri yere düşerek anında irileşti.

 

Guiltilaw: “—”

 

???: “H-ha...?”

 

Ama hepsi bu kadardı.

 

Şamdan yerde kalakalmış, dikkat çekici bir şey yaşanmamıştı. Konuşan kişi bir şeyleri yanlış anlamış gibiydi ve Guiltilaw da konuşmacının odanın dışında sersemlemiş halde olduğundan haberdardı.

 

Guiltilaw: “—ϡ!”

 

İçgüdüleri ona bu fırsatı bir daha elde edemeyeceğini söylüyordu.

 

Düşmanın başına bir aksilik gelmişti. Ve bu aksilik olmasaydı Guiltilaw’ın başı derde girebilirdi.

 

Bunu kavrayan Guiltilaw bedenini döndürerek odadan kaçmaya niyetlendi.

 

Eğer bu dar odadan çıkabilir, patilerini ve kuyruğunu rahatça hareket ettirebileceği bir yere ulaşabilirse avının ürettiği hiçbir plan sorun doğurmazdı. Aralarındaki bunaltıcı kuvvet farkından faydalanarak onlara boyun eğdirir ve galibiyeti elde ederdi.

 

Bundan fazlasına gerek yoktu—

 

???: “Evet, sana söylememiş miydim? O saçmalık yerine diğerini yapmalıydık!”

 

???: “Ama bunu yapmak daha pratikti!”

 

Guiltilaw odadan çıkmayı düşünür düşünmez iki av sesi daha işitmişti.

 

Biri kısık, biri yüksek iki ses. Avlarının farklı cinsiyetlerden olduklarını fark ederken de arkasındaki rafın kendisine doğru çökmekte olduğunu hissetti.

 

Girişten rafın bacağına bir ip bağlanmıştı.

 

Ve zor kullanarak çekilen raf Guiltilaw’ın sırtına düşmekteydi. Fakat raf, boyutu gereği yalnızca devasa sırtına vurmakla yetindi.  

 

Darbenin verdiği zarar sıfıra yakındı.

 

Darbeyi sakince karşılayan Guiltilaw ipi pençeleriyle parçaladı.

 

Ve bu defa kesinlikle odadan sıçrayarak çıkmaya hazırken—

 

Guiltilaw: “—?”

 

Dolap açıldı ve içerisindeki sıvı tüm bedenine döküldü.

 

Suyun aksine sümüksü hissettirmişti. Hafiften sarı bir rengi vardı ve kıymetli siyah kürkünün üzerinden kayışı hoşuna gitmemişti.

 

Fakat bu rahatsızlık anında ortadan kalktı.

 

Guiltilaw: “—!?”

 

???: “İşte Otto Swein'in şahsi yağ yatırımı—dilediğince alabilirsin!”

 

Avın sesi odanın dışından ulaşmıştı.

 

Fakat Guiltilaw’ın şu anda avının sesine odaklanacak hali yoktu.

 

—Çünkü üzerini kaplayan yağ yakılmış ve alevler tüm vücudunu sarmaya başlamıştı.

 

Guiltilaw: “—ϡ!!”

 

Arazisinden inip gelen ve ormanlık alandaki tahtına takıntılı olan Yaratıkların Kralı, neyin hezimetine uğradığını bile bilemeden aşağılanışı kadar yakıcı alevlere esir olmuştu.

 

 #Günün ikinci bölümünde Guiltilaw'ın evdeki macerasına tanık olduk, kibirli olması dışında en büyük fobisi olan alevlere esir olması birazcık üzdü. Tabii onu öldürmeseler o bizimkileri öldürecekti ama ana yüreği işte, hiç kimse ölmesin, sevgi, barış, kardeşlik hüküm sürsün istiyorum 
Hadi yeni bölümümüzün ilk kısmında görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47109 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr