Cilt 4 Bölüm 118 [ Alpha Orionis'in Gülümsediği Gün ] (1/3)

avatar
3977 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 118 [ Alpha Orionis'in Gülümsediği Gün ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Emilia uzun ağaçlarla çevrili yolda deneyimli bir şekilde, ağır ağır yürüyordu.

 

Çimlere basıyor, taşları takip ediyor, otların arasında gizli çiçekleri çiğnememeye özen gösteriyordu. Ayağının altındaki sert zemini hissediyor ama bunu tuhaf buluyordu—sonuçta şu anda bir rüya görüyordu.

 

Sıradan bir rüyanın nasıl işleyeceği bir kenara bırakılırsa burada ağaçların yapısını hissedebiliyor, çiçeklerin tatlı aromasını içine çekebiliyor ve rüzgarın ılıklığını tadabiliyordu.

 

Emilia: “Bu bir hayal dünyası ama her şeyi normalmiş gibi hissedebiliyorum. Neden?”

 

Echidna: “Hayal dünyası bu durum için tamamen sembolik bir tanımlama. Burası Yargılamaya meydan okuyan kişinin hatıralarından şekillenen, yalnızca bilinci çeken bir ‘alternatif dünyadır’. Buradaki şeyler senin anılarından oluşuyor, tabii ki hislerin bu dünyayla iletişim kuracak. Aksine ben zemine veya ağaçlara dokunacak olduğumda hiçbir dokunsal his duyamam.”

 

Emilia: “Demek öyle...Peki tepem atıp ormanı darmadağın edebilir miyim?”

 

Echidna: “Ne barbar ve cadısal bir fikir. Evet, dokunsal hislerin var ama bu dünyada bir etki doğuramazsın. Ayrıca sen ve bu dünyanın yarattığı diğer canlılar birbirine dokunamaz bile. Gerçi Yargılama başka bir formda olsaydı bu mümkün olabilirdi.”

 

Emilia: “Başka bir form mu?”

 

Echidna: “Sorularla dolusun, değil mi… Bir kereliğine kafanı kullanmaya ne dersin? Biraz düşünürsen bulursun. Gerçi bu, senin gibi sürekli erkekler tarafından şımartılıp yalakalık yapılan birinin kapasitesi dışında olabilir.”

 

Emilia: “Hmp...”

 

Emilia öne geçmişti, Açgözlülük Cadısı ise onu belli bir mesafeden takip etmekteydi. Echidna zehirli nutkunu çekiyor, hiç etkilenmemiş görünerek Emilia’nın cehaletini küçümsüyordu. Fakat sergilediği düşmanlığa rağmen sözleri isabetliydi.

 

Emilia elini ağzına yerleştirerek düşünmeye başladı.

 

Dokunulabilir anılarla dokunulamaz anılar arasında bir fark vardı. Bu dünyada yalnızca zihniyle var olan Emilia’nın hatıralarındaki kişilere dokunması için bir yöntem bulunuyordu.

 

Emilia: “Düşündüm ama bulamadım. Yanıtı söyle lütfen.”

 

Echidna: “...”

 

Emilia: “Ne oldu? Karnın mı ağrıyor?”

 

Echidna: “Tavrın midemi ekşitiyor. Kesinlikle nahoş hissettirse de o ve arkadaşlarım dışında bende bu tarz bir duygu uyandırabilen tek kişi sen olabilirsin.”

 

Emilia: “Echidna, demek arkadaşların var.”

 

Emilia’nın mırıldanışında ‘ne kadar da güzel’ der gibi bir hava vardı. Echidna iç çekerek karşılık verdi.

 

Emilia’nın söylemini pek iyi algılamamış gibi görünüyordu. Emilia ise ne söyleyerek doğru düzgün iletişim kurabilirim diye düşünmeye başlamıştı.

 

Echidna: “Yargılamada göz atılan geçmişin pişmanlıkları herkes için tek bir sahneden ibaret değil.”

 

Emilia: “Erm?”

 

Echidna: “Pişmanlık duyduğun tek bir ana dair sabit geçmişler söz konusu. Ve onlardan ayrılarak süregelenler… Örneğin biriyle ilişkinden pişman olduğun geçmişler gibi… İkinci türde tekrar yaratılan geçmiş tek ve sabit bir sahneden ibaret olmuyor, bunun yerine o karakterler meydan okuyan kişinin içerisindeki şekliyle yeniden yaratılıyor. O zaman onlarla konuşabiliyor, onlara dokunabiliyor, hatta onlarla mutlu bir aşk bile yaşayabiliyorsun.”

 

Emilia: “... Peki. Demek böyle işliyor.”

 

Emilia anlayışlı bir şekilde başını sallayarak onay vermişti.

 

Sahiden de pişmanlıkların böyle bir ayrımı vardı. Kimileri biriyle kavga ettiği için pişman olurdu, kimileri de sonrasında olanlardan…

 

Hangisine yöneleceğiyse tamamen kişinin kendisine bağlıydı.

 

Emilia: “Benden hoşlanmıyorsun ama sorularımı yanıtlıyorsun.”

 

Echidna: “Çünkü çoook iyi biri olduğum şeklinde yanlış bir düşünceye kapılmanı istiyorum. Beni iyi bulacağın kadar aşağılayıcı hiçbir şey yapmadım. Sorularına cevap veriyor olmam tamamen yaradılışımdan kaynaklı.”

 

Emilia: “Doğru, doğru.”

 

Bu durum onu pek neşelendiriyor olmasa da Emilia buz soğukluğundaki Echidna ile nasıl iletişim kuracağını az çok çözmüştü.

 

Echidna’nın Emilia’ya bir yılana duyulacak gibi bir nefret beslediği kesindi. Ama Emilia Echidna’dan hoşlanmadığını söyleyemezdi, henüz onu böyle bir şeye karar verecek kadar iyi tanımıyordu.

 

Ters mantık yürütülürse Echidna Emilia’yı ondan böylesine nefret edecek kadar iyi tanıyor olmalıydı—ama Emilia’nın burada böyle bir şeyi sorma şansı yoktu.

 

???: “—Huhu! Ahahha! Burada! Bu taraftan!”

 

Emilia: “Eep!”

 

Arkasından ansızın gelen bir kız sesi Emilia’yı şaşırtmıştı.

 

O donakalırken küçük kız etrafında daireler çizerek koştu ve önüne geçti. Emilia fark etmeden bu kadar yaklaşmayı başarmış olması şaşırtıcıydı ama Emilia, bunun kendi dikkatsizliği veya ihmalkarlığından kaynaklanmadığını hissedebiliyordu.

 

Emilia’yı geçen kızın uzun, gümüş saçları darmadağındı.

 

Menekşe rengi gözler, çok kullanılmış bir elbise… Ormana özgüvenle dalan ve kahkaha atan suratıyla Emilia’ya son derece tanıdık gelen kız…

 

O kız kendisinin çocukluğuydu— pişmanlık nedir bilmediği zamanlardaki hali…

 

Echidna: “Dünyadan haberi yok, yine de şu aptalca neşesini görmek hayret uyandırıcı.”

 

Emilia: “Küçüklüğüm hakkında da böyle şeyler konuşmaya başlama. Hem... kötü bir şey olup olmayacağını az sonra göreceğiz.”

 

Echidna güle oynaya ilerleyen genç Emilia hakkında böyle bir önyargıda bulunmuştu. Onun değerlendirmesine itiraz ettikten sonra şakaklarında bir zonklama hisseden Emilia ise suratını ekşitti.

 

Puck ile kontratı sonlanmış, mühürlü anıları birer birer geri dönmeye başlamıştı.

 

Fortuna Annesiyle geçirdiği günler… Juice'in grubu ve köye tedarik getirişleri…

 

Mühür, Prenses Odasından kaçmasına yardımcı olan periler… Ve tanışmaması gereken Juice ile tanışıp arkadaş olduğu gün…

 

Emilia: “Bu anılar olmadan, tamamen normalmişçesine yaşamayı nasıl başarmışım?”

 

Emilia'nın hatıraları bölük pörçüktü ama bunda hiçbir tuhaflık bulmadan yaşayabilmişti.

 

Kim bilir Yargılamanın müdahalesi olmadan o eksiklikleri fark etseydi ne olurdu? Bundan dönüş olmazdı. Belki de Emilia’nın anormal hallerini herkesten iyi bilen Puck’ın ona bunu söylememe sebebi bunu anlamış olmasıydı.

 

Canlanan hatıralarının parçaları hala o yarı aralık kapının ardındaydı.

 

Yargılamaya meydan okumadan önce hepsini görememişti fakat sorun değildi.

 

Muhtemelen burada, bu Yargılamada mühürlü anıları açığa çıkacaktı.

 

Onları gördükten sonra içinde bir şeylerin değişeceğini hayal edebiliyordu.

 

Emilia: “Ama artık bundan korkmuyorum.”

 

Echidna: “Ağlayarak ve sızlanarak erkeklere veya babana tutunman… Bu tarz tipik aşağılık kadın kararlarını almayı bırakacak mısın?”

 

Emilia: “Beni muhtemelen mazur görecekler, bunu biliyorum... Ama bunu yapmak istemiyorum, kendimi veya Subaru’yu hayal alemlerinden çıkarmak istiyorum. Güçsüz olmak ve güçsüz kalacağımı düşünmek de istemiyorum.”

 

Echidna: “...Ne istersen yap. Benim yapacağım tek şey anılarıma yeni bir sonuç eklemek olacak.”

 

Echidna ne kadar kin güderse gütsün Emilia’nın sinirlerini bozamazdı.

 

Echidna belki de bu sonuca varıp pes ederek ağzını kapattı. Emilia ise iç çekerek ilgisini geçmişine kaydırdı.

 

Emilia önünde habersizce koşturmaktaydı. Ve-

 

???: “Lütfen bekle, Emilia-sama. Burada bu şekilde ilerlemek çok tehlikeli.”

 

Emilia: “Ben tehlikede değilim, iyiyim. Dizleri yaralı olan sensin, Juice.”

 

Juice: “Benim hiçbir yaramın önemi yok. Ama senin herhangi bir yaran vahim olabilir. Benim ölümüm bile senin görkemli cildindeki bir yaranın telafisi olamaz.”

 

Güle oynaya koşturan Emilia’yı takip eden uzun boylu, siyah giyimli bir adam vardı—Juice. Uyarılarına kulak vermeyen Emilia’ya söylenirken sert suratına belirgin bir şefkat ve nezaket yerleşmişti.

 

???: “Juice. Bunu söyleme tarzın kulağa çooook pis geldi.”

 

Juice: “Niyetim başkaydı... Emilia-sama’yı asla o şekilde göremem.”

 

Emilia’yı takip eden Juice’e arkasından seslenen kadın—kısa gümüş saçlı, keskin bakışlı ve güzel görünümlüydü.

 

Onu fark eden Emilia'nın boğazına bir yumru oturmuştu.

 

Emilia: “Fortuna Anne...”

 

Annesinin bu sağlıklı görünümünün bir hatıradan ibaret olduğunu bilse de ağlama dürtüsünü bastıramamıştı.

 

Emilia onu sevmişti. Ona herkesten daha çok saygı duymuştu. Bunca zaman sonra bile Fortuna Annesini en az Puck kadar değerli bir aile bireyi olarak görüyordu.

 

Bu sırada Fortuna endişeli görünen Juice’in yanına gitmiş ve ona bir bakış atmıştı.

 

Fortuna: “Sadece Emilia için değil, bu sözleri kime sarf etsen kulağa öyle gelir. Artık kaç yaşına geldin Juice.”

 

Juice: “Yaş benim için pek önem arz etmiyor. Uzun bir müddet yaşamaktan bahsedecek olursak benim bakış açımdan sen de Emilia-sama da bebek sayılırsınız.”

 

Fortuna: “Onun açısından bir bebek sayılırmışım... hrm.”

 

Fortuna bakışlarını indirerek hoşnutsuz bir şekilde mırıldanmıştı.

 

Juice kaşları endişeyle çatılsa da herhangi bir karşılık vermedi. Konuşan kişi, onlara doğru koşturarak yanaklarını şişiren Emilia oldu.

 

Emilia: “Aaugh! Fortuna Anne, Juice, neden beni kovalamıyorsunuz? Neden ebelemece oynamıyoruz! Beni kovalamanız lazım!”

 

Juice: “Ah! En derin özürlerimi sunarım, Emilia-sama. Bu ihmalkâr Romanée-Conti’nin başarısızlığı ömrü ve daha fazlası boyunca baki kalacak...”

 

Fortuna: “Onu böyle şımartma, Juice. —Emilia, annenin ve Juice’in seni neden kovalamaya başladığını hatırlıyorsun, değil mi? Annen ne yaptığını düşünmeyen kızlara çoook sinir olur.”

 

Emilia: “Eep!”

 

Fortuna’nın gülümsemesine işleyen öfke belirtisi genç Emilia’nın omuzlarının düşmesine yol açmıştı.

 

İkilinin kendisini neden kovaladığını düşündüğünde arı kovanına durduk yere çomak sokmuş olduğunu anımsadı. Bu meseleden kurtulmak için solgunlaşan suratıyla kıkır kıkır güldükten sonraysa arkasını dönerek yeniden koşmaya başladı ve—

 

Fortuna: “Hiç şansın yok. Fortuna Anneye yakalandın bile.”

 

Emilia: “Awuh! Özür dilerim Fortuna Anne! Sandığın gibi değil! Periler oynamak istedi, dışarı çıkalım dediler ve devamı geldi...”

 

Fortuna: “Başkalarını veya perileri suçlayan kızlar da anneni sinir eder. Anlıyor musun, Emilia?”

 

Arkasından sarılan kollarla yakalanan Emilia, Fortuna’nın kendisine fısıldayışı esnasında paniklemişti. Ardından mücadele etmeyi bırakarak kafasını teslim olmuş bir şekilde yana eğdi.

 

Emilia: “Özür dilerim Fortuna Anne. Oda çok sıkıcıydı ve Juice de benim arkadaşım, o yüzden onu görmek isteyip dışarı çıktım.”

 

Fortuna: “Sonra da ben seni fark edince kaçtın. Kötü bir şey yaptığını biliyordun. Bu hiiiç yapmaman gereken bir şeydi.”

 

Emilia: “Biliyorum...”

 

Fortuna: “Sözlerinden dönmemelisin. Sözünü tutmak önemlidir. Sözler güveni temsil eder ve onlardan dönmek o güvene ihanet etmek demektir. Bunu yapma.”

 

Ağlamaya yaklaşan Emilia başını eğmeye teşebbüs etti—fakat yüzü iki el tarafından kaldırıldı ve bir çift menekşe göze bakmaya zorlandı.

 

Fortuna: “Emilia, bana söz ver. Bundan böyle verdiğin sözleri tutacaksın.”

 

Emilia: “Mmhm... peki, söz veriyorum. Çok üzgünüm Anne.”

 

Fortuna: “Peki. Her şey yoluna girdi o zaman.”

 

Emilia'nın gözü yaşlı yeminini işiten Fortuna biricik kızını sarıp sarmaladı.

 

Ve Emilia’nın gümüş saçlarını kibarca okşayarak evladının olgunlaşışını bir iç çekişle karşıladı.

 

Ardından,

 

Fortuna: “Juice? Ne yapıyorsun orada?”

 

#Böylece Emilia'nın yeni anılarına girmiş bulunuyoruz. Yine Fortuna Anne ve Juice ile beraberiz. Şimdilik her şey sakin ilerliyor, enteresan bir şey yok gibi. Ama bölümün diğer kısımlarında daha ilginç karakterlerin geleceğini belirtmek isterim. Bakalım bu yargılama ne kadar sürecek, neler öğreneceğiz ve her şey başarıyla tamamlanacak mı... Bu soruların cevapları için okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr