Cilt 4 Bölüm 97 [ Şafaktan Önce ] (1/3)

avatar
4435 4

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 97 [ Şafaktan Önce ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

[Roswaal: Evinizdeymiş gibi rahat edin. Uzun bir konuşma da kısa bir konuşma da olsa raha~~tımıza bakmalıyız, değil mi?]

 

Tek gözünü kapatan Roswaal sarı gözünü kapıda dikilen ikiliye çevirmişti.

 

Bu yoğun bakışların hedefi olan Otto, bakışların şeytaniliğinde boğulurcasına yutkundu. Ancak aynı şeytanilikle yüzleşen Subaru, kendisini önden hazırlamış olduğu için tek bir öksürük eşliğinde sakinleşerek yenilgiye izin vermedi.

 

[Subaru: Bizim için mi makyajını yapıp giyinip kuşandın? Utanacağım şimdi.]

 

[Roswaal: E~~ndişelenme. Sonuçta bana yeniden ma~~kyaj yapmamı söyle~~yen sendin.]

 

[Subaru: Ah doğru… Söylemiştim.]

 

Subaru sahiden de bahis ve kontrat işinin sonuna gelindiğinde odadan ayrılmadan önce bu söylemde bulunmuştu. Tabii Roswaal’ın bunu gerçekten yapacağını hiç düşünmemişti.

 

[Roswaal: Görüyorsun ya, makyaj malzemeleri benim için savaş boyası görevi görüyor. Dünyayı İncilin önderliğinde ilerletebilmek adına ih~~tiyatı asla elden bırakmamalıyım. Bu yüzden makyajımı yaptım, kendime bunu daima hatı~~rlatabileyim diye.]

 

Bu beklenmedik arkaplanı işiten Subaru Roswaal’ın yüzüne aval aval bakakalmıştı.

 

Beyaz pudralı yüzün üzerinde büyüleyici göz kalemleri. Kırmızı boyalı dudaklar ve sol göze mahsus bir şekil. Yani tüm bunlar sohbet arkadaşıyla uğraşmak dışında bir anlam da taşıyordu.

 

[Subaru: Bunları sadece benimle dalga geçmek için mi söylüyorsun acaba?]

 

[Roswaal: Bana inana~~bilirsin, biliyor musun? Ne~~yse, bunu senin hayal gücüne bırakıyorum. Yaşananlar İncilde yazılanlardan saptığı için bu dünyadan vazgeçmeye hazırdım ve makyaj yapmayı da bırakmıştım…… ama bir kez daha yineledim. Bunu da~~ gönlü~~nce yorumlayabilirsin.]

 

Roswaal’ın dolambaçlı sözlerini işiten Subaru ifadesini sabit tutabilmek adına dişlerini sıkmaktaydı.

 

Eğer Roswaal makyajını savaş boyası mahiyetinde yaptıysa sebep açıktı.

 

Motivasyonunu ve yaşama arzusunu geri kazanmış demekti.

 

Sebep bu dünyayı sona erdirmeye, her şeyi bir sonraki dünyadaki benliğine bırakmaya ve Subaru’nun ummadığı bir neticeye ulaşmaya niyetlenmesi de olabilirdi.

 

[Roswaal: O ruhsu~~z halimi sürdürmem senin için daha mı iyiydi?]

 

[Subaru: Pek sayılmaz. Emilia-tan’ı tahta çıkartabilmek için senin ününe, pozisyonuna ve etkine ihtiyacımız olacak. Bir anda ölü rolü oynamaya başlaman sorun yaratır. Sahip olduğun motivasyonu yok edip farklı bir umut görmeni sağlayarak seni takımımıza dahil edeceğim.]

 

[Roswaal: İddialı sözler.…… Yapabili~~yorsan denemekte özgürsün tabii.]

 

Subaru’nun küstah savaş ilanıyla karşılaşan Roswaal’ın dudakları memnuniyetle kıvrılmıştı. Ardından o rahatsız edici gülümsemeyi yüzünde tutarak [Her neyse] dedi ve Subaru’nun yanındaki kişiye döndü.

 

[Roswaal: Bu ya~~nındaki… önceden tanıştırdı~~ğın Otto-kun herhalde? Eski canlı haline kıyasla korku~~nç şekilde somurtkan görünüyor, de~~ğil mi?]

 

[Subaru: Somurtkan değil, sadece afallamış durumda. Biraz yaltaklanabilmeyi umuyorken kendisini bekleyen ürkütücü bir palyaço suratıyla karşılaştı. Birazcık altına işemesi çok normal değil mi?]

 

[Otto: Birinin altına işediğini söyleyerek ne yapmaya çalışıyorsun!? Ayrıca buraya utanmaz bir şekilde iyilik koparmaya gelmişim gibi de konuşma! Hakkımdaki izlenimi iyice kötüleştiriyorsun!]

 

[Subaru: Senin hakkındaki izlenimi ona karşı çıkıp bana yardım etmeyi seçtiğinde zaten en kötü halini aldı, bilesin. Hiç değilse hatırı sayılır bir rakip olduğunu gösterirsen popülerlik anketlerinde sıralaman biraz yükselebilir.]

 

[Otto: Neden bahsettiğin hakkında sahiden hiçbir fikrim yok!?]

 

Subaru, her zamanki gürültülü ve kavgacı iletişimlerinde bulunmanın Otto’nun gerginliğini azalttığını görebiliyordu. Ve bunun kendisini rahatlatmak için yapıldığını fark eden Otto’nun yüzüne de karmaşık bir ifade yerleşmişti.

 

İkili arasındaki bakışları inceleyen Roswaal ise bir parmağını yanağına götürerek anlamlı bir kahkaha koyuverdi.

 

[Roswaal: Birbirinize her şeyi gözlerinizle aktarabiliyor olduğunuza göre ikini~~zin arasında sağla~~m bir bağ olsa gerek. Oysa ki Subaru-kun’la benim aramdaki ilişki daha eskiye dayanıyor. Biraz kıska~~ndım.]

 

[Subaru: İğrenç şeyler söylemeyi bırak. Kalbimin bir ve iki numarası çoktan belirlendi. Sizlere en ufak bir boş yer yok…… özellikle de senin kıçını sıkıştıracak bir yer hiç yok.]

 

[Roswaal: Yazık. Ama bu~~ …… Be~~atrice’e de yer kalmadığı anlamına gelmiyor mu? Ona karşı ne hissediyorsun?]

 

[Subaru: ――――]

 

Subaru’yu daha etkin bir şekilde susturabilecek başka bir kelime olamazdı. Roswaal’dan hiç beklemediği bir anda Beatrice ismini işitmek suratının ortasına bir tokat yemeye bedel olmuştu.

 

[Subaru: Beatrice……]

 

[Roswaal: O çocuk İncilin rehberliğini takip ediyor. Bu~~ bağlamda n aynı~~kafada olduğumuz söylenebilir. Gerçi ben İncilimde yazılanları aktif bir şekilde takip ediyorum ancak o kendininkini pasif bir şekilde tutmayı sürdürüyor, yani yaklaşımla~~rımız arasında bir fark var.]

 

[Subaru: Yalnızca bekleyerek bir sonuç alabilecekse kendimi yormama gerek yok mu yani? Buna katılsam da…… ona verilen bekleme emri lanet gibi.]

 

[Roswaal: Gerçekten de öy~~le olabilir.]

 

Beatrice, yaratıcısının -Echidna’nın- talimatıyla Roswaal’ın Köşkündeki Yasak Kütüphanede var olmayan “Birini” bekliyordu. Doğduğundan beri tek bir amaca hizmet eden bir ruh olarak bu emre düşüncesizce tutunmak yaşamına anlam katan tek şeydi.

 

Beatrice inatçılık bağlamında Roswaal’ı fazlasıyla andırıyordu. Ölmek için ettiği ricalar hala Subaru’nun anılarında son derece canlıydı. Aynı şekilde Köşkte yaşanan tüm olaylar neticesinde son saniyede yüzünde beliren o ifade de…

 Bu yüzden――

 

[Subaru: O laneti ortadan kaldıracağım. Onu o kokulu odadan çıkartacağım ve kitabı ve elbisesiyle birlikte güneşte kurutacağım. ――Hisleriyle ilgilenmeyiyse sonraya bırakacağım.]

 

[Roswaal: ――――]

 

Subaru’nun sözlerini dinleyen Roswaal gözlerini göz kamaştırıcı bir şeye bakıyorcasına kısmıştı. Ardından uzunca bir iç çekti ve bakışlarını konuşmaya katılmayı bekleyen Otto’ya çevirdi.

 

[Roswaal: Ee~~ ? Onu buraya getirmiş olmana ve aranızdaki iletişime bakılırsa…… Otto-kun gizle~~diğin kozun herhalde?]

 

[Otto: Y-yo, ben sadece taraflar arasında hakem olmak için geldim. Asla niyetlerize karşı çıkacak yüzsüzlüğe erişemem, Margrave……]

 

[Subaru: Son anda niye dönüyorsun! Açık ol da söyle işte! Palyaço makyajı yüzünden tepen attı ve onu yenilir yenilmez Kumadori-stiliyle kırmızı beyaz boyamak istiyorsun!]

 

[Otto: Böyle bir şey söylediğimi hatırlamıyorum! Hem Kumadori de neyin nesi!]

 

Otto’ya söylediğini hatırlamadığı bir şeyle çıkışan Subaru anlamsız bir başparmak hareketi yaptı. Subaru’yu yan taraftan izlemekte olan Roswaal ise bir gözünü düşünceli bir şekilde kapattıktan sonra anlamlı bakışlarını yeniden Otto’ya çevirdi.

 

[Roswaal: Benim izlenimim…… Subaru-kun’un özgüvenini se~~nin sayende geri kazanmış olduğu yönünde. İzle~~nilesi bir sahne yaşandığına emi~~nim.]

 

[Subaru: Bunu reddedemem ama…… şimdi düşündüm de, hikaye bağlamında erkek bir karakterin yardımı sayesinde iyileşmem biraz garip değil mi? Normalde beni ayaklarımın üzerine kaldıranın kadın bir kahraman olması gerekmez miydi?]

 

[Otto: Beni bu şekilde değerlendiriyorsan sana ne söyleyeceğimi bilemiyorum!]

 

Subaru Otto’nun muhalif bakışlarını ellerini çevirerek, yapacak bir şey yok dercesine karşılamıştı.

 

Şimdi kendisine tekrar ayağa kalkacak güç bahşedilen Subaru’nun kahramanını elinden tutup ayaklandırma sırasıydı. Hiç değilse kalbinin verdiği karar buydu.

 

Subaru gözlerini kapatıp açtı ve açılan gözlerindeki keskinliği fark eden Roswaal yataktaki duruşunu düzeltirken odanın atmosferi de değişim gösterdi.

 

Çarşaflarının arasındaki Roswaal iki parmağını birleştirerek [Şi~~mdi] şeklindeki açılışını yaptı.

 

[Roswaal: İnsan iyileşmesi adına izole edilince yapacak bir şe~~yler bulmak zorunda kalıyor. Aksi takdirde sıkılmadan edemezdim. Ve bu yüzden…… Kulaklarımı bir hayli açık tuttum.]

 

[Subaru: Ehh, tatsız bir hobiymiş.]

 

[Roswaal: Öyle diyebilirsin ama görünen o ki hain ku~~mpasında ilerleme kaydetmişsin…… Sığınağın nasıl oluştuğu ve ne karmaşık şartlar barındırdığıyla ilgili biraz bi~~lgilenebildin mi?]

 

[Subaru: Evet, tüm o karmakarışık detaylar sahiden de baş ağrıtıcı. Bu karışıma senin problemlerini ve Emila’nın Yargılamalarını da ekleyince “Her yönden göte gelmek” tabiri bile yetersiz kalır.]

 

Subaru mevcut şartların zorluğunu itiraf etmişti ancak zayıf başarı olasılığını değerlendirmeye katmayı da ihmal etmeyecekti.

 

Roswaal’a da Otto’ya söylediklerini söylemek, henüz vazgeçmeye hiç niyeti olmadığını göstermek adına bir parmağını kaldırdı.

 

[Subaru: Kontratımız ve bahsimiz üç gün içinde sonlanacak. Yarın ve sonraki gün işleri büyük ölçüde ilerletmeye niyetliyim…… yani yoluma çok fazla çıkmasan iyi edersin.]

 

[Roswaal: Ko~~rkarım ki çıkmak zorundayım. İncile uymak benim yegâne arzum. Bunu sana de~~falarca söyledim sanıyordum?]

 

[Subaru: Üç gün içerisinde Emilia’ya Yargılamayı geçirtecek ve Garfiel’i bana katılmaya ikna edeceğim. Birliğimizi kuvvetlendirmek senin için de kötü bir şey olmamalı, değil mi? Benim geleceğimin senin İncilinin getireceğinden daha parlak olacağını garanti edebilirim.]

 

[Roswaal: İlla öyle diyorsan belki de o geleceğin bi~~r fazileti vardır.]

 

Subaru bu aşamada ne kadar nafile olursa olsun Roswaal’ı ikna etme girişiminde bulunmuştu. Roswaal ise başını eğip Subaru’nun bahsettiği geleceği irdelercesine mırıldanmaya başladı.

 

Ancak bir kez daha kaldırdığı başındaki uyumsuz gözlerinde en ufak bir kararsızlık dahi yoktu.

 

[Roswaal: Yine de kesin değil. ―― Senin teklif ettiğin geleceği reddetmem için bu sebep yeterli. Eğer İncilime itaat edersem tasarladığım gelecek kesin olacak. Bunu elde etmek için sayısız fedakârlık yapmam gerekiyorsa bile ne olmuş yani? Sonuçta arzuladığım tek bir şey var.]

 

[Subaru: Senin için en önemli şey uğruna sana bakan onca kişiyi bir kenara mı atacaksın? Sana yardım eden herkesi… ve Ram’ı… onlara ne olacak peki?]

 

[Roswaal: Ne~~yse neyse, bu kadarı yeter Subaru-kun. ――Bu noktada benim kararlılığımı sorgu~~lamanın sana ne getireceğini sanıyorsun ki? Yanıtım da başarman gereken şeyler de değişmedi.]

 

[Subaru: ――――]

 

Bu tam olarak beklenen sonuç ve retti.
Roswaal’ın Subaru’yu dinlemeye niyeti yoktu. Subaru nasıl Roswaal’ın teklifini ve Echidna’nın kontratını reddettiyse Roswaal da yalnızca kendi zihnindeki en uygun çözüme odaklanmıştı.

 

[Subaru: …… Ama bilirsin, asla senin gibi olmayacağım Roswaal.]

 

[Roswaal: Öyle mi……Bu gerçekten pek yazık, Subaru-kun.]

 

Ağırlığını arkasındaki yastığa veren Roswaal sessizce iç çekti. Hayal kırıklığının sebebi Subaru’ya yönelik beklentileri olsa gerekti――


――Yani Natsuki Subaru’nun tüm yolları tıkandığında kendisi gibi olacağı ve her şeyiyle savaşacağı beklentisi.

 

[Otto: Konumuza geri dönmeliyiz. Bu size uyar mı, Margrave?]

 

Otto bir adım öne çıkmış ve odaya çöken sessizliği bozmuştu. Roswaal sarı gözünü gri saçlı gence döndürerek sessizce onay verdi.

 

Otto başını çevirdiği Subaru’dan da bir baş onayı aldıktan sonra devam etti.

 

[Otto: İki taraf da Sığınaktaki şartları şekillendirmek için üç gün kaldığında hemfikir görünüyor. Yani bu, Margrave’in Natsuki-san’ı etkilemeye niyetlense dahi o zamana dek kenardan sessizce gözlemlemekten öteye gitmeyeceği anlamına geliyor, doğru mu?]

 

[Roswaal: Sessizce gözlemlemek……  Bu~~ tarz bir söz verdiğimi anımsamıyorum?]

 

[Otto: Yine de beni şu ana dek kül etmemiş olmanız bu niyetinizin göstergesi, değil mi? Lugnica Krallığının Baş Büyücüsü Margrave Roswaal L. Mathers’in istediği takdirde beni göz açıp kapayıncaya dek yakabileceğine inanıyorum. Bu Natsuki-san’ın planlarını bahis sınırları dahilinde kalarak baltalamanın en kolay, en doğrudan yöntemi olmaz mıydı?]

 

[Roswaal: Ho?]

 

Subaru, Otto’nun ölçülü ve akıcı mantığını dinlerken nefesini tutmuştu. Bunu daha önceden hiç prova etmemiş olsalar da Otto her hecenin hakkını veriyordu.

 

Roswaal bile Otto’nun sözlerindeki niyeti çözerken şaşırmıştı.

 

[Roswaal: Eğlenceli birisin. Gerçi sana daha önce de benzer bir övgüde bulunmuştum…… müsaade et de düzenleyeyim. ――Nadir görülen bir yeteneksin, düşündüğümden çok daha eğlencelisin.]

 

[Otto: Onur duydum ama…… bu bir iltifattı, değil mi?]

 

[Roswaal: Saf ve katıksız bir iltifattı. Aah~~a, ne mükemmel. Subaru-kun’un yanında durarak argümanını canın pahasına kanıtlıyorsun. Sahi~~den takdir edilesi bir kararlılık, pe~~k hoşuma gitti. Az ö~~nce yaptığın şeyi herkes yapamazdı.]

 

[Otto: Şey…… teşekkürler.]

 

Roswaal’ın cüretkarlığı karşısında bir şekilde ezilen Otto her şeye rağmen korkusuzca yüzleşmeyi başarmıştı. Sonuçta kendisinin de söylediği gibi, kendisini bir parmak şıklatışıyla küle çevirebilecek bir Büyücüyle karşı karşıyaydı.

 

Doğrusu Roswaal tüm oyunları bir kenara bırakıp Subaru’ya kontratı zorla dayatmak isteseydi tek yapması gereken tam olarak Otto’nun tarif ettiği hain yöntemlere başvurmak olurdu. Ve bunu yapmamış olsa da Sığınağı ateşe vermek veya erkenden kar yağdırarak Büyük Tavşanı buraya çekmek de Subaru’nun önüne geçemeyeceği şeylerdi. Subaru’nun bahsi o noktada kaybedilmeye mahkûm olurdu.

 

Ölümden Dönüş hakkında hiçbir bilgisi olmayan Otto, Subaru’nun hayatta kalışının bahis için geçerli bir şart olduğunu varsayıyordu. Ancak Ölümden Dönüşü bilen Subaru ve Roswaal için bu önemsiz bir şeydi. Kontratın mühürlenişi esnasında Subaru’nun en büyük endişesi Roswaal’ın arkasını döndüğü anda kendisini yakıp yakmayacağıydı.

 

Peki Roswaal’ın hem şiddete başvurmaması hem de kenardan izlemeyi kabullenmemesi ne anlama geliyordu?

 

[Otto: Her halükarda garanti almak isterim, Margrave. Biz ne planlıyor olursak olalım…… üç günlük süre sona ermeden ekstrem tedbirler almayacaksınız.]

 

[Roswaal: Benden garanti istiyorsun, ne gözü~~pekmişsin.]

 

[Otto: Sürekli arkamızı kollarken bu bahsi kazanma şansımız olabileceğinden şüpheliyim. Hem ayrıca, Natsuki-san’ın başarısız olacağından bu kadar eminseniz ve bu bahsi çoktan kazandığınızı farz ediyorsanız hiçbir şekilde karışmamak da bir sorun yaratmamalı, haksız mıyım?]

 

[Roswaal: ――――]

 

Sözlerinin yanı sıra mimiklerini de kullanan Otto’nun dudaklarının köşeleri konuşurken kıvrılmıştı. Bunu gören Roswaal’ın bakışları keskinleşti.

 

Pazarlıkları nefesini tutarak izlemekte olan Subaru ise kritik anın geldiğinin farkındaydı.

 

Odaya ağır, nefes kesici bir sessizlik çökmüştü. Ancak--

 

[Roswaal: An~~lıyorum. Subaru-kun, böyle ha~~rika bir arkadaşa sahip olduğun için çok şanslısın.]

 

[Subaru: …… Evet, haklısın. Yoldan saptığımda bana sağlam bir dayak atacak cinste bir dost, bilesin.]

 

Sırıtan Roswaal’ı yanıtlayan Subaru’nun bakışları uzaklara dalmıştı.

 

Ve ansızın şunu fark etmişti: Muhtemelen Roswaal’ın asla Otto gibi bir arkadaşı olmamıştı. Subaru onunla aynı yola girmek üzereyken Otto’nun yumruklarıyla kendine gelmişti. Muhtemelen Roswaal’ın etrafında onun inatçı ve çarpık fikirlerini düzeltecek hiç kimse yoktu.  

 

[Subaru: Yapacak bir şey yok o zaman. ――Dört yüz yıl geç kaldık ama şimdi bir şeyler yapacağız.]

 

[Roswaal: ――――]

 

[Subaru: Roswaal! Az önceki tavrını bir kabulleniş sayabilir miyim?]

 

Roswaal Subaru’nun tavrı karşısında burukça gülümsedi ve palyaçomsu suratını kaldırarak karşılık verdi.

 

[Roswaal: Peki, söz veriyorum. Her halükarda üç gün sonraki kar yağışı için Mana toplamam gerekiyor. Bilesin ki benim kadar gü~~çlü biri için bile hava durumunu kontro~~l etmek muazzam bir efor gerektiriyor. Hem de sadece geçici süreliğine ve kı~~sıtlı bir alan için olsa bile.]

 

[Subaru: Yani bundan sonra vaktini meditasyona mı ayıracaksın? Bir de seni meditasyon yaparken en çok neyin rahatsız ettiğini söylersen çok makbule geçer.]

 

[Roswaal: Düşmanlarıma karşı bu kadar eli açık olma alışkanlığım yo~~k. ――Neyse, zaten herhangi bir şey yapmama gerek yok, çünkü planlarınızın başarılı olmayacağını biliyo~~rum.]

 

Görünüşe göre bu konuda bir taviz vermeyecekti. Subaru bu alaylı kelimeler karşısında homurdanırken Otto da bitkin bir ifadeyle iç çekti.

 

Ne olursa olsun buraya gelmekteki en büyük amaçlarını başarıyla yerine getirmişlerdi. Onlar her şeyini bu bahse adarken Roswaal herhangi bir müdahalede bulunmayacaktı.

 

Sırf bu garantiyi almak bile zafer sayılırdı.

 

[Roswaal: Bu arada, Subaru-kun.]

 

[Subaru: ――a?]

 

[Roswaal: Ulu Ruh-sama’nın Emila-sama’nın yanından a~~yrıldığını işittim?]

 

#Otto'ya bakın hele! Korkak ve yalaka Otto Roswaal'ın karşısında nasıl da yürekli konuştu, işte gerçek bir dost! 
Aldıkları üç günlük garanti de önlerine daha rahat bakmalarını sağlayacaktır. Tabii her halükarda yapacak tonlarca şey var ve vakit fazlasıyla kısıtlı. Neler olacağını göreceğiz. Okumaya devam! 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr