Bölüm-4 Ölümlü-4

avatar
230 0

Nu Wang - Bölüm-4 Ölümlü-4


8 gün sonra Ron Tanrı Dünyası kapandı. İçeriye giren her 10 öğrenciden 3'ü delirmişti. 

Bir süre tarikat bu kişilerle ilgilenmekle uğraştı, elderlerden birisi bile zihnine hakim olamamış ve dışarıya fırlayıp üç gün boyunca gördüğü her şeye saldırmıştı. 

Bu gibi davranışlar normalde devasa tepki çekecek olsa da bütün kıtada benzer manzaralar vuku bulmuştu. 

Kötülüğün yanında gelen iyilik de vardı, bir çok öğrenci iyi talihle karşılaşmıştı. 

Aralarında parlayan yıldız gibi yükselenler de vardı, tarikatın iç halka öğrencilerinden Huana Tain anlında bir izle birlikte uyanmıştı. 

Anlındaki iz sayesinde diğer insanları kölesi, daha detaylı açıklamak gerekirse bağımlısı haline getirebiliyordu. Bu gibi ölümsüz sanatları oldukça nadirdi, sonsuz yaşama ulaşamamış kişiler dışında kim başkalarıyla uğraşırdı ki!

Hei Ye'nin kazandıkları gerçekte ne olduğunu bile anlamadığı şeylerdi ama diğerlerinin gözünde basit bir yüce şeytan büyüsü ele geçirmişti. Ne çok iyiydi ne çok kötü, yeterli. 

Bu 8 gün boyunca sadece neyin değiştiğini bulmakla uğraşmıştı. 

Öncelikle gözünün garipliğine yoğunlaşmıştı, bir büyü daha elde etmeye çalışsa da başaramamıştı, tek fark ettiği gördüğü şeyleri unutmaktan aciz olduğuydu. 

Bu akla kazınan bir görüntü ya da kitabın bir sayfası değildi, o her şeyi hatırlayabiliyordu. 

Hatırlamak istediği anı düşünmesi yetiyordu, görüşü ve diğer bütün hisleri kayboluyor ve o anı tekrar yaşıyor gibi hatırlıyordu. İlk denemesinde korkuyla dolmasına sebep olmuştu, aynı anıya gittiği her seferinde her şey aynı olsa da o farklıydı, o sanki zaman nehrinde tersine yüzmüş, sonsuz uçuruma tırmanmış ve zamanın kendisini görebilir olmuştu. 

O anılarını görmüyordu, anılarındaki o anda var olan diğer her şeyi hatırlıyordu, kendisiyse o anda değildi. 

Daha sonra bu gözün oluşturduğu yüce şeytan büyüsüne çalıştı, o bir döngüydü, bir görüden doğmuş ve bir anlayışla doluydu. 

Yer ve gök, sonsuz miktarda Qi ile dolu diyarların kanunları, onların küçük ve büyük kuralları vardı. 

Karın yağması da bir kuraldı, eriyip su olması ve tekrar kar olması.

Bu yaşadığı hayattı, o bu döngüyü biliyordu çünkü o bu döngüyü yaşamıştı!

"Yanlış, bir şeyleri yanlış algılıyorum. Basit bir patlayış bunun ötesinde olmalı. "

Hei ye düşünmeye devam etti

"Su buhar olup yükselir, o göklere karşı gelir ve yukarıya çıktıkça gökler onu daha da reddeder. Üzerine binen ağırlığa karşı koymak için her seferinde bir kez daha dener ve her seferinde gökler onu reddeder. 

Döngünün bozulması için ne olmalı?

Ya kar tanesi daha fazla kar tanesi olmayacak ya da gökler daha fazla gökler olmayacak!

İşte bu!"

Elini salladığı anda parmaklarının üstünde halkalar oluştu. Mavi halkalar bu sefer hafif bir parlaklık yayıyordu, onlar üstündeki kontrolü gelişmişti. 

İşaret parmağını yatağının ayağına doğrulttuğunda küçük halka titreşti, ileriye atıldı. 

Ahşap yatağın ayağına değdiği anda sanki dokunduğu yerler bozunuyor ve parçalanıyordu. O kadar ince bir kesik olmuştu ki yatak hareket bile etmemişti. 

"Karın ve suyun döngüsü, bir şey bunu bozmaya mı çalışıyor. . . Ya döngüyü ezebilecek kadar güçlü olur ve döngü parçalanır ya da döngüyü bozamaz ve onun önünden çekilir."

Bunu fark ettikten sonra çeşitli şekillerde kullanmak için bu büyüyü denemeye devam etti. 

İnce işlemeler yapmak için oldukça başarılıydı, ayrıca su ve buz arasında geçiş yapması bir an alıyordu. 

Elini soktuğu bir kase suyun buhar olması ya da donması sanki Hei Ye'nin iradesine bağlıydı, o su ve karın döngüsünün kendisi gibiydi. 

9. günde odasında durmaya devam ederken göklerden bir ses kükredi. 

Yer ve gök titriyordu, bütün tepeler titremişti ve Hei Ye gibi yetişimi yeterli olmayan herkes bir avuç kan kusmuştu. 

"Konuşan Tang Rohan! Tang Hanedanı'nın Dokuzuncu Atası!

Bütün Ron Kıtasının yetişimcileri, Tang Hanedanı, Kara Doğu Tarikatı ve Yulan Kilisesinin düşmanı, şeytanlar arasındaki iblis, Tuha Qu bir köpek gibi zincirlendi ve ölümü kararlaştırıldı. 

Ölümü aşmak ve ölümsüz olmak isteyen yoldaşlarım, üç gücün sözcüsü olarak Yehan Noh tarikatını şarap eşliğinde bir köpeğin ölüşünü izlemeye çağırıyorum."

Dokuzuncu tepenin zirvesinde oturan yaşlı adam, gözlerini açtı ve yukarıya yükseldi. 

Dokuz tepenin dokuz gardiyanı, onlar karma alemi uzmanıydılar ama önemli bir farka sahiplerdi. 

Onlar gençti, ölümlerine binlerce yıl vardı ve kapalı kapıların ardına yatmaktansa dışarıda duruyor, öğrenciler alıyor ve iyi talih kovalıyorlardı.

Yehan Noh tarikati dört büyük tarikat arasına yeni girmişti, önceden hep bir adım geride kalan bu tarikat ataların risk oynayarak elde ettikleri tarikat büyüleri sayesinde dokuz tepe gardiyanlarını yetiştirebilmiş ve gelecekte de karma alemi uzmanı çıkartabileceğini fazlasıyla kanıtlamıştı. 

Sadece 10.000 yılda büyük güçlerin arasına yükselmişlerdi, antik tarikatlardan birisi olan Kara Doğu gibi değillerdi, tarihleri onlar gibi yüzbinlerce yıla dayanmıyordu. 

Tang hanedanı gibi kanlarındaki seçilmişlik de bu tarikatı yükseltmemişti. 

Yehan Noh 72.000 yıl önce bir gelişimciydi, göklerde bir delik açıp ölümsüzlüğün nefesini içine çektiği 1.000 yılını kıtayı sarsan bir hükümdarlıkla taçlandırmış ve ölümüne kadar böylesi bir tarikatı yükseltmişti. 

Sadece 14.000 yıl önce kapalı meditasyon alanına giren atalar geride kalan bir parça ruhunu bulmuş ve ondan yetişim büyülerini istemişti. 

O da arkasında kalan tarikata son bir iyilik yapmıştı ve ebediyen ölmüştü.

"Dokuzuncu tepe katılacak, öğrenciler hazırlansın! Sekiz gün sonra ayrılıyoruz!"

İlk sesin ardından diğer tepeler de aynı şeyi söyledi. Sadece ilk tepe konuşmamıştı, orası zaten garip bir yer olduğundan kimse umursamamıştı. 

İlk tepenin gardiyanı en genç olandı, o tarikata zaten kader kırma uzmanıyken katılmıştı, her zaman sarhoş gezer ve diğer sekiz tepe gardiyanı gibi öğrencilerden uzakta durmazdı. 

Bir çok öğrenci bu adamla uzun muhabbetlere girmişti, tabi ki bu kişiler ya iç ya da çekirdek öğrencilerdi ama yine de hayran olasıca bir olaydı. 

Tarikata katıldığı günün kayıtlarında geldiği zamanlar dokuz tepe gardiyanın her birinin kader kırma uzmanı olduğu yazıyordu. 

O ilk tepenin üstüne uçmuş ve sarhoş olana kadar içmişti, daha tarikat onu kabul etmemiş ve atalar katılmasını onaylamamış olsa da o bunu umursamamıştı. 

O gün bütün tarikata şu sözleri bağırmıştı. 

"Bu tepeyi sevdim, nasıl almalıyım?"

Atalar bu gibi bir burnu havadalığı beğenmediğinden ilk tepedeki gardiyana ona bir ders vermesini iletmişlerdi. 

Ona da şu sözleri söylemişlerdi. 

"Eğer bir kişi atalar tarafından onaylanır ardından da bir tepe gardiyanını yenerse, o tepe onun olur."

İlk başta basit bir düello olması gereken bu olay kanlı bir katliama birkaç saniye içinde dönüşmüştü. 

Eski tepe gardiyanı altın bir kılıcın parlayışıyla paramparça olmuştu, onun sevgili takipçileri öfkeyle saldırdığındaysa devamlı içtiği şarabı ilk tepeye dökmüş ve geride kalan herkesi öldürmüştü. 

Hala şarap nehri akan ilk tepe o günden sonra sadece dokuz öğrenci almıştı. 

Bir gün geçtikten sonra ilk tepenin de katılacağı dedikodusu dönüyordu.







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44599 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr