Bölüm 365. Yağmurluk

Çeviri: RassNt  

Saat onda Chen ge Doktor Gao'nun ailesinin kaldığı binaya vardı. Kafasını kaldırdığında pencerelerden birinin ışığının yandığını gördü. Orası olmalı.

Pencereler kapalıydı ve perdenin arkasında bir kadın duruyordu. Gergin görünüyordu ve aşağı bakmak için perdeleri açıp duruyordu. "Gao Ru Xue?"

Kız da Chen Ge'yi gördü ama sanki korkunç bir şey görmüş gibi ne keyif ne de şaşkınlık belirtisi gösterdi, sadece yüzü korkuyla doldu.

Görünüşe göre hala telefon ruhunun etkisi altında.

Bir insan korku eşiğine geldiğinde bayılırdı, bu insan vücudunun içsel korkuma sistemiydi. Fakat telefon ruhunun yarattığı korku farklıydı. Korku kurbanı yava yavaş etkiliyordu ve mental kırılma yaşamaya itiyordu. Bu şartlar altında kurban son derece mantıksız bir şey yapabilirdi.

"Aptalca bir şey yapma!" Chen Ge koridora daldı ve asansörün tuşlarına bastı ama asansör 13. kattaydı ve inmeyi reddetti. Başka şansı kalmayınca merdivenleri kullanmak zorunda kaldı. Birçok görev tamamladıktan sonra mantık ve cesarete kıyasla vücudundaki en büyük gelişme fiziksel kondisyon anlamında olmuştu.

Teybi açtı ve çekicini kavradı. Diğer kiracıları rahatsız etme endişesi yaşamadan yukarı kata koştu.

Hızlıydı!

Chen Ge 13. kata koşarken her katta sesle etkinleşen ışıklar yandı. Koridorda hırsızlık-önleyici kapısı açık olan tek bir daire vardı. "Buldum!"

Chen Ge kapıya koştu ve Gao Ru Xue'ye seslendi. İçeriden cevap gelmedi ama Gao Ru Xue'nin acıyla inlediğini ve bir şeyi yere vurduğunu duydu. Normalde sakin biri olan kız adeta delirmiş gibiydi. Chen Ge vakit kaybetmek istemedi. Çekiciyle iç kapıya vurdu.

Yivdeki kan damarları hareket etti ve Chen Ge defalarca kapıya vurduktan sonra kilit nihayet kırıldı. Chen Ge içeri daldı ve gördüğü ilk şey Gao Ru Xue'nin pencereden dışarı eğildiğiydi.

En korkutucu şey ise Gao Ru Xue'nin kafasında oturan son derece ince oğlandı. Onun kafasına sarılmıştı ve vücuduyla kulaklarını kapatmış ve elleriyle gözlerini engellemişti.

"Xu Yin!" Chen Ge'nin sesi birçok katta yankılandı ve o anda evdeki bütün ışıklar söndü. Hava adeta donarken kanlı bir gölge Gao Ru Xue'ye doğru fırladı!

Gao Ru Xue'nin kafasındaki oğlan Xu Yin'i görünce büyük bir korku yaşadı ve hiç tereddüt etmeden kafayı bırakarak ortadan kayboldu. Normale dönen Gao Ru Xue kendisine doğru koşan bir Kızıl Tayf görünce kendine tam olarak gelemedi. Çığlık atmak istedi ama sesi boğazında takıldı. Kolları zayıfladı ve vücudu geriye doğru düştü.

"Bana tutun!" Tanıdık ses bir kez daha belirdi. Gao Ru Xue'nin göz bebekleri odaklanmaya başladı. Biraz önce gördüğü kırmızı ölüm perisi gitmişti ve geriye sadece onun kolunu yakalayan Chen Ge kalmıştı. Işıklar kapanmıştı ve karanlıkta adama bakan Gao Ru Xue'nin zihni toparlanmaya başladı.

Bir bacağı pencere kenarında olan Chen Ge Gao Ru Xue'yi yukarı çekmek için elinden geleni yaptı. Şok içindeki Gao Ru Xue'ye bakınca onun da kalbi hızlandı. "Neyse ki dış kapı açık kalmış. Eğer o kapı kilitli olsaydı bu kadar çabuk giremezdim."

Yere devrilen Chen Ge hala Gao Ru Xue için endişeliydi. Kızı kanepeye sürükledi. "Şimdi iyisin. Biraz dinlen, Doktor Gao'yu arayacağım."

On dakika sonra evin ışıkları geldi ve koridorda ayak sesleri duyuldu. Chen Ge kafasını çevirdiğinde normal görüntüsünden uzak bir Doktor Gao gördü. Genel özgüven ve olgunluğu gitmişti. Nefes nefeseydi ve gözleri endişeyle doluydu.

"Xiao Xue." Doktor Gao kanepenin yanına diz çökerek kızının ellerini tuttu ve kız nihayet savunmasız tarafını gösterdi. Çekicini sessizce sırt çantasına koyan Chen Ge Gao Ru Xue'nin düşürdüğü telefonu aldı ve tek başına kapıdan dışarı çıktı.

Henüz bitmemişti. Ne olursa olsun telefon ruhunu almalıydı!

Kızıl Tayf olmayan hayaletler dış dünyada çok uzun süre kalamazlar, kendilerini bir şeye bağlamaları gerekiyor. O telefon ruhu çok uzaklaşmış olamaz.

Chen Ge körü körüne ilerlemedi. Zihni açıktı. Binaya girdiğimde asansör 13. kattan inmedi. O zaman telefon ruhu Gao Ru Xue'nin kafasında onun hislerini bastırıyordu, o yüzden asansördeki şey ya bir insan ya da bir hayalet olmalı.

Birisi telefon ruhunu kontrol ediyordu ve o kişi asansörü tutan kişi olmalıydı.

Eğer plan Gao Ru Xue'aklını çelmek olsaydı buna gerek olmazdı çünkü Gao Ru Xue'yi öldürmesine gerek yoktu. Plan başarısız olduktan sonra en iyi çözüm kaçmaktı, bundan fazlasını yapmak onu ifşa edecekti. O zaman neden planını Gao Ru Xue'yi öldürmeye çevirdi?

Chen Ge'nin zihninde birçok cevap vardı ama sadece bir tanesi muhtemeldi, Gao Ru Xue kazara katili görmüştü. Hayatta şahit bırakmayan istemeyen kişi Gao Ru Xue'yi öldürmeye niyetlenmişti.

Telefon ruhunu kontrol eden kişi beni Yeni Yüzyıl Parkı'ndan dışarı çekti ve Gao Ru Xue'yi eve gönderdi. Suçlu hayalet hikayeleri toplumundan olmalı. Chen Ge duvara yaslandı ve pencereden dışarı baktı. Bütün ipuçları sıralanmaya başladı. Bu geceden sonra sadece tek bir üyeleri kalmalı.

Chen Ge odaya döndü ve Doktor Gao'dan on üçüncü katın güvenlik kayıtlarını istedi. Kanepenin yanına çömeldi ve Doktor Gao gittikten sonra sonra, "Eve gelirken garip birileriyle karşılaştın mı?"

"Garip birileri mi?" Gao Ru Xue düşündü. "Beni eve getiren taksici garipti. Bana cinayetler hakkında konuşup durdu."

"Ondan başkası var mıydı?" Gao Ru Xue telefon ruhunun etkisi altındaydı, o yüzden herkesten şüphe duymuş olması normaldi.

Gao Ru Xue biraz düşündükten sonra aniden konuştu, "Daha önce asansöre binmek istediğimde yağmurluk giymiş birisi asansörden ayrılıyordu. Ona çarptım."

"Yağmurluk mu?" Chen Ge'nin ilgisini çekti. "Yüzün görebildin mi?"

"Hayır, tamamen yağmurluğun içine saklanmıştı." Gao Ru Xue biraz tereddüt ettikten sonra devam etti, "O asansörden indikten sonra nedense asansöre binmeye korktum. İçeride kapana kısılacağımdan korktum, o yüzden merdivenleri kullandım ama altıncı kata vardığımda birinci katın güvenlik kapısı açıldı ve birisi beni takip etmeye başladı."