7. Cilt: Varise Suikast, Bölüm 4

avatar
276 0

Mathias - 7. Cilt: Varise Suikast, Bölüm 4


7. Cilt: Varise Suikast
Bölüm 4

"Her gün yaralanmayı bıraktığını sanıyordum." Mathias'ın yaralarını tedavi eden şifacı konuştu. "Ama anlaşılan hala değişmemişsin."

O an beyaz saçlı genç, şişman olana baktı gözlerini kısarak. "Hayat değişmemize izin vermiyor, abla."

"Cidden de, konuşman bile değişmiyor. Yine de buraya bu kadar sık gelmemelisin. Bu seferki nasıl oldu?"

"Yatağımda uyuyordum mışıl mışıl. Bir anda rüyamda elma suyu şişelerim elimden alındı ve kayısı ağacı dallarıyla dövülmeye başladım. Meğerse merdivenlerden yuvarlanıyormuşum işte."

"Tuhaf." Şifa işlemi bitince kadın ona küçük bir krem tüpü uzattı. "Olur da ağrın olursa kullanırsın."

"Teşekkür ederim." Dorian'ın yanına gelen Mathias, tekrar şifacıya dönerek "Şu an müsait misiniz?" diye sordu.

"Evet, ne oldu ki?" Derken cızırtı sesleri aniden yükseldi ve çarpılan şişman büyücü de yere düştü. "Arkadaşım çarpıldı da. O kadar dedim ara sıra dua et diye."

Zorlukla gülümseyen kadın, Dorian'ı iyileştirmeye koyuldu. Onun da işi bitince hastaneden çıkmışlardı. Rüzgarla birlikte yağmur da vardı. Sırılsıklam olmaları saniyeler sürmüştü. Hızlı adımlarla yürüdüler. Eva gelişim yaptığı için rahatsız etmek istemediler.

"Böyle de şerefsiz bi' insansın." dedi dönüşüm büyücüsü.

"Merdivenlerden yuvarladıktan sonra böyle diyorsun. Sen de böyle bi' karaktersizsin işte."

"Kafana elma suyu bile döktüm lan!"

"Salak herif, koklatsaydın ya! Koklasam uyanırdım, niye başımdan aşağı döküyorsun? Rüyamı daha da güçlendirdin sadece."

"Bu gibi durumlar için kayısı suyu saklayacağım artık."

"Bana dökersen seni kayısı ağacına oturturum. Ağırlıktan dolayı büyük ihtimalle zemine kadar inersin."

"Kes."

Bir süre yürüdüler. O sırada loncada bekleyen genci hatırlayan Mathias "O gelen kimdi lan hem?" diye sordu.

"O mu?" Toparlamış olan şişman büyücü "Bir kitap tüccarıymış. Seni duyup yolunu değiştirerek buraya gelmiş. Mirası bir kere görmek istiyor." diye devam etti.

"Artık nasıl meşhursam, başka bölgelerden hayranlar gelmeye başlamış. Bari yanında hediye olarak elma suyu falan getirseymiş."

"Açgözlü piç! Tüm şehirde sınırsız hakkın varken daha niye milletten istiyorsun!?"

"Sana ne lan!? İçen ben değil miyim!?"

Tartışa tartışa loncaya kadar geldiklerinde Aryn ve genç kitap tüccarı sohbet ediyorlardı. Mathias kapıyı tekmeyle açtı ve kasıla kasıla girdi içeriye. Gözlerini kısmış etrafa bakıyordu. Kimse yoktu tabii ikiliden başka ama yine de her yeri yavaşça inceleyerek en son onlara doğru baktı.

"Biz geldik." dedi kalın bir sesle.

Aryn ise "Sorduk mu?" diye cevaplayınca tüm havası kaçmıştı.

"Ben de sana dememiştim zaten."

"O da sormadı."

"Sana ne lan, pis hırhız!"

"Bozuldun mu?"

Genç büyücü tam cevap verecekti ki tuzak soruyu fark etti. Aryn pis pis gülümsüyordu. Onay veya red... İkisi de aynı şeye çıkacaktı. Bu yüzden bu soru yanıtsız kaldı.

"Sonunda geldiniz!" dedi uzun saçlı erkek. Hemen ayağa kalktı. "Ne zaman gidiyoruz?"

Onun bu heyecanı beyaz saçlı gencin de garipsemesine neden oldu. Hayatında bu kadar heyecanlı birini görmemişti. Kim bilir ne kadar zamandır bunu arzuluyordu da şimdi bu durumdaydı? Onun gibi birini bekletmek ayıp olurdu.

"Hemen gidebiliriz."

"Mükemmel!" Aryn de onlara katılınca Dorian ve Mathias ile birlikte Eva'nın odasına çıktılar. Miras kullanılacağı için mecburen geçit isteyeceklerdi. Çünkü şehirden belli bir mesafe uzağa gitmeleri gerekiyordu.

Genç büyücü kapıya tıkladığı zaman takır tukur seslerin ardından yavaşça aralandı kapı. Sarışın geçit büyücüsü başını uzatarak onlara baktı ve kapıyı tamamen açmadı. "Bir şey mi istemiştiniz, beyler?"

"Ah, evet. Mirası kullanabilmem için bizi şehrin dışına gönderebilir misin, Eva?"

"Tabii ki." Bir kolunu kapının dışına doğru uzatarak geçit açmayı denedi ama yanlış kolunu uzatmıştı. Eli olmadan geçidi açamazdı... Bunu fark ettiğinde onun da yüz ifadesi biraz düştü ve hızla diğer elini kullanarak onlara bir geçit hazırladı.

Bu sırada uzun saçlı genç de aşağıdan ciddi bir ifadeyle onlara bakıyordu. "Görev çoktan bitmiş olabilirdi. O kadar rahatlar ki sorgulamadılar bile. Hayatı hala tozpembe sanan aptallar sürüsü. Vergerd sayesinde nefes alıyorsun, aptal varis."

Mathias'ın yüz ifadesi de düşmüştü Eva'yı görünce. Yine suçluluk hissetmeye başladı ama kız bile gülümsemişken somurtmaya cesaret edemedi. Böylece geçide doğru adım atmadan önce "Hey!" diye seslendi aşağıya. "Sen de seri gel de tutumlu olalım az. Enerjiden yiyor açık kaldıkça."

"Ah, tabii, hemen geliyorum!" Koşar adım yukarı çıkıp yanlarına geldi. Nefes alışverişi çok da hızlı olmasa da normalden daha seriydi. Rolüyle bir bütün olmuştu resmen.

Hepsi geçide girdikten birkaç saniye sonra kendilerini boş arazide buldular. Etrafta tek tük mahlukatlar vardı ama temizlenmeleri çok uzun sürmedi.

"Biraz uzağa geçmeliyiz." Aryn'in uyarısıyla birlikte üçü, genç büyücüden uzağa geçtiler. Büyü Hırsızı ve uzun saçlı genç de sırılsıklam olmuştu.

Bu sırada mirasa odaklanmak için birkaç saniye zhnini boşaltan Mathias, o zamana kadar hissettiği o garip enerjinin, farklı bir şekilde dalgalandığını hissetti. Sıradan karmaşıklığından ziyade, his daha belirgindi. Fakat kesinlikle Fırtına Habercisi Mirası'na ait değildi. Yine de öncekilerden farklı olması, genç büyücüyü şaşırtmak için yeterliydi.

"Nihai Büyü! Fırtına Habercisi Mirası: Fırtına Golemi Çağrısı!"

Yıldırımlar eşliğinde gökyüzündeki fırtına yeryüzüne inerken uzun saçlı genç hayranlık dolu bir bakış sergilemiyordu. Dorian ve Aryn, Mathias'a odaklandıkları için onu yine görmemişlerdi. Fakat pek de heyecanlı değildi.

Yıldırım küresi, golemin içindeki yerini alırken onu izlediler. Hatta güce alışabilmek adına birkaç kez daha yıldırım atışına şahitlik etmişlerdi. Harekete alışmak için etrafta dolanmasına ve küreyi golemin içinde hareket ettirmesine...

"Muazzam..." dedi siyah uzun saçlı genç. Ardından bakışlarını uzakta, gökyüzünde süzülen bir karaltıya çevirdi. Baktığı şey o kadar küçük görünüyordu ki sadece bir nokta gibiydi. Dikkatle bakmayan birisi fark edemezdi.

Tekrar fırtına golemine döndüğü vakit kendini odaklayarak yıldırımların yoğunluğunu hissetmeyi denedi. Birkaç saniye sonra "Sadece 3. Kademe Büyücü İmparatoru gücü mü?" diye geçirdi içinden. "Bu mantıksız. Daha fazla olmalıydı. Martha bu mirasla neredeyse Büyücü Azizi gücü ortaya çıkarıyordu."

Birkaç dakika süren çalışma nihayet son bulduğu zaman fırtına golemi dağıldı ve gökyüzünü gökkuşakları doldurdu. Manzara iç açıcıydı.

"Sanırım bu yeterli olacaktır?" dedi Dorian.

"Evet, kesinlikle yeterli. Lütfen buyrun." Ona büyük bir kese uzattı. Fakat şişman büyücü bunu almak istemiyordu pek.

Mathias da "Koy onu yerine." diye oraya gelince, desteğini bulmuş oldu. "Zaten yapılacak bir şeydi. Senin için birazcık erken vakte aldık yalnızca. Bunun için senden para almayacağız tabii ki de."

"Ah, anlıyorum. Oldukça naziksiniz. Küçüklüğümden bu yana büyüttüğüm hayalimi gerçekleştirdiniz. Gerçekten de mükemmeldi. O baskı, o güç hissi ve sağa sola giden yıldırımların bile yoğun bir kudrete sahip olması... Tek kelimeyle müthişti."

Genç büyücü başını kaşıdı. Bu denli övülmeye pek alışkın olduğu söylenemezdi. Aksine hakaretlere alışkındı. O yüzden hakaret edilmeyince hakaret edilmiş gibi hissetti.

"Artık izninizle, yola koyulmalıyım. Buraya kadar getirdiğiniz için teşekkür ederim."

Uzun saçlı genç arkasını dönüp yürümeye başladığı sırada "Senin için geçit açmamıza ne dersin?" diye sordular.

Fakat "Teşekkür ederim. Yürüyerek yolculuk yapmayı tercih ediyorum. Siz bana yeterince iyilik yaptınız zaten. Daha fazlası için uğraşmanıza gerek yok. Kendinize iyi bakın." karşılığını aldılar. Kitap tüccarı gözden kayboluncaya kadar yürüdü.

"Hey, Mathias," Aryn ona doğru döndü. "Fırtına çıkalı çok uzun zaman olmadı, biliyorum. Fakat sanki öncekilere göre olması gerekenden daha zayıftı?"

Genç büyücü eline baktı. "Biliyorum." dedi yavaşça. "Tuhaf bir his yüzünden tam odaklanamadım."

"O ilk defa gördüğü için fark etmedi tabii. Ama biz fark ediyoruz. Acı gibi bir şey miydi bu his?"

"Hayır, daha çok... Nasıl desem?.. Garip bir şey. Anlamlandırmak veya betimlemek oldukça zor." Ardından lonca kartını çıkardı. "Neyse ama bu güzel havanın şerefine hepinize benden elma suyu!"

"Kalsın." dediler aynı anda.

"Siz işte böyle damak zevkinden yoksun, karaktersizlersiniz. Yürüyün gidin başka şeyler için siz. Ben tek başıma da içerim!"

Bir geçit istediklerinde birkaç saniye içinde belirmişti önlerinde. Girerken tereddüt etmediler.

----------

"Durum bu." dedi Louis. Yanındaki arkadaşlarına bakıyordu.

"Dürbünle sizi izledik. Ama beklediğimden çok daha zayıftı. Öyle ki savaşa girsek tek elimiz bağlıyken de öldürürüz." Vergerd oldukça kendinden emin konuşuyordu. Yeşil saçlı Armandine de konuşmaya girdi.

"Martha öldükten sonra miras yokluk mu çekti acaba? Yoksa neden kendine varis olarak böyle bir aptalı seçsin ki?"

"Miraslar, miraslar, miraslar!" Ennoc tek elli baltasını yerdeki kayalardan birine vurarak taşı un ufak etti. "Ne zaman savaşıyoruz?"

"Mirasın ne kadar zamanda döneceğini de gördükten sonra, uygun koşulları yaratıp olabildiğince eğlenceli hale getireceğiz işi."

"Güzel! Güzel!"

"Sonra da o-" Bir anda hepsi sessizleşti. Louis hemen önlerindeki ateşi söndürdü. Her biri başka bir ağacın arkasına saklandı.

"Lanet olsun... Burada ne işi var?" Armandine telaşla konuştu.

"Ben nereden bileyim?.. En son 10 sene önce karşılaştık..." Fısıltılarla konuşuyorlardı.

Uzaktan şehre doğru bakarken eski cübbeli bir silüetin şehre doğru ağır ağır ilerlediğini gördüler. Üzerinde rengi yeşile çalan, kenarları yırtıklarla dolu bir cübbe vardı. Başlığı kafasına takılıydı. Adımları yavaş olsa da bu mesafeden bile onu hissedebilmişlerdi.

"Bizi fark etmiş midir?"

"Sessiz olun."

Bir süre daha onu izlediler. Ta ki şehrin kapısına gelene kadar. O sırada kapıdaki muhafızlar onu durdurmuştu.

"Kendinizi tanıtın."

"Kapıyı aç, evlat." Başlığın altındaki yüz, oldukça yaşlıydı. Sakalı göğsüne kadar uzanıyordu ve bembeyazdı. Gözlerinin altı sarkmış, bakışları ise soluklaşmıştı.

"Kendini tanıtmanı söyledim."

"Büyüklerinle nasıl konuşacağını öğrenmelisin." Yaşlı adam bir elini onun omzuna koyduğu anda muhafız diz çöktü ve bilincini kaybetti. Bunu görenler hemen silahlarını çektiler. İçlerinden dönüşüm büyücüsü olan birisi, kendini kapının demiriyle kaplayarak onun üzerine koştu.

Fakat yaşlı adam hareket bile etmeden ona bakınca, muhafızın bedeninden çıkan mavi bir enerji, hızla onun bedenine girdi. Bir anda demir tabakası yok olan adam neye uğradığını şaşırırken ihtiyar sadece parmağını şıklattığı anda o an ona bakan tüm muhafızların bedenlerindeki tüm büyü enerjisi sanki bir sprey sıkılıyormuş gibi bedenlerinden dışarı zorla itildi.

Hepsi çektikleri acıyla yere düştükleri sırada sakallı ihtiyar, bir elini kapıya dayadı ve sağ kolunun tamamını demirle kapladı. Eli şekil değiştirerek bir topuz haline gelince ise kapıya bir kere vurarak komple yerinden çıkıp uçmasına neden olmuştu.

Başka muhafızların yardıma gelmesi uzun sürmedi. O sırada yaşlı adam çoktan demir tabakayı yok etmiş ve ağır yürüyüşüne tekrar başlamıştı.

"Hareket etme!" Muhafızlar bir anda etrafını sardılar. Büyüler ve kelepçeler çoktan hazırlanmıştı.

"Bana emir verebilecek konumda değilsiniz." Ayağını kaldırıp yere vurduğunda muhafızların hepsi bedenlerinde yoğun bir baskı hissettiler. Buna zar zor dayanabilenler ellerindeki büyüleri ona doğru fırlattı. Fakat daha büyüler havadayken tek parmak şıklatmasıyla hepsi yok olmuştu. "Size merhamet göstermek saçma."

İhtiyar ayağını bir kere daha yere vurunca bedenlerinde hissettikleri baskı öylesine arttı ki çığlık bile atamadan yere yığılıverdiler.

"Küçükler, büyüklerine karşı saygılı olmalı. Yoksa terbiye etmek gerekir. Bu şehir saygısızlarla dolu." Yaşlı adam yerde kıvranan askerlere aldırış etmeden yürümeye başlamıştı ki bir ses duydu.

"Biraz sakin ol, eski dostum." Bakışlarını sesin geldiği yöne çevirdiğinde tıpkı kendisi gibi bir ihtiyar daha gördü. Ona doğru bakan adam "Bunca kargaşaya gerek yoktu."

"Saygısızlığa tahammülüm yoktur, Dorn. Beni biliyorsun."

"Tabii ki biliyorum. Linpond'a hoşgeldin, Staraggradios."

Hikaye İle İlgili Bilgiler #94

Mahlukatlar, enerjinin yoğun olduğu bölgelere çekilirler. Yoksunlaşma olayının ardından dünyada büyücü olarak kalan kişilerin enerjileri daha belirgin olmuştur. Bu nedenle boş arazilerde dolanan mahlukatların büyük çoğunluğu şehir yakınlarına doğru gitmiştir. Mathias'ın mirası kullanmak için şehirden uzağa gittiği zaman etrafta hiç mahlukat bulamamasının veya az bulmasının sebebi bu hareketliliktir. Onlara daha açık av olarak görülen bu enerjilere karşı vahşilikleri de artmıştır.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44445 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr