6. Cilt: İsyankar, Bölüm 7

avatar
267 1

Mathias - 6. Cilt: İsyankar, Bölüm 7


6. Cilt: iSyAnQaR
Bölüm 7

"Ne yapıyorsun?" Dorian'ın sorusu, masanın üzerinde elma suyu şişelerinden yaptığı piramidin içinde bağdaş kurmuş oturan Mathias'ın, gözlerinden birini açmasına sebep oldu.

"Aydınlanma yaşayıp, güçleniyorum, dostum." dedi huzura ermiş bir edayla. "Elma suyula çevriliyken, insan nasıl da huzurla doluyor."

"Sen kafayı yemeye başladın ya. Elma suyuna biraz ara mı versen?"

"Hayır, dostum." dedi genç büyücü. Yavaş ve tane tane konuşuyordu. "Elma suyuyla kendimi buldum. Önümüzdeki mücadeleye hazırlanırken bunu kaybetmemeliyim."

"Yok, ben deviriyorum bu piramidi. Kendine gelmen lazım."

"Elleşme, it!" Az önceki huzurlu hava kayboldu. "Huzurlu moda girmişim işte ne güzel, ne gelip bozuyorsun!?"

"Salak salak şeyler söyleyip duruyorsun lan! Girme bi' daha bi moda."

"Sana ne lan!? Ben sana yemek yeme diyor muyum!?"

"Onla bu aynı şey mi, aptal!? Yemek yemeden nasıl yaşayabilirim?"

"Peki ben elma suyundan uzakta nasıl yaşayabilirim!?"

"NE BAĞIRIYORSUNUZ LAN SABAHIN KÖRÜNDE!?!?" Eleanor'un bağırışı tüm loncayı uyandırmıştı. Sabahın cidden de erken vakitleriydi. Öyle ki daha Tavon, milleti uyandırmak için dolanmaya başlamamıştı bile. Güneş daha yeni yeni kendini gösteriyordu.

"Biz mi bağırıyoruz!?" Mathias ona karşılık verdi. "Ha, doğru! Biz bağırıyormuşuz! Özür dileriz!"

"KES SESİNİ DE YAT!!"

"TAMAM LAN, NE BAĞIRIYORSUN!?"

"MATHİAS!!"

O sırada yan binanın camlarından birisi açıldı ve dışarı çıkan göbekli amca "Bağırmayın lan!!" diye bağırdı. Genç büyücü de cama çıkıp karşılık verdi.

"Sana n'oluyor, amca!? Bi' ağız tadıyla bağıramıyoruz!"

Başka pencereler de açıldı ve kısa süre içerisinde herkes birbirine bağırmaya başladı. Sokak tamamen bağrışmalarla dolmuştu. Kimse artık uyumuyordu. En derin uykusu olanlar bile kalkmış ve bağrışmalara katılmıştı.

----------

Mathias ve Dorian hariç herkesin göz altları koyulaşmıştı. Zaten geç uyumuşlarken bir de sabah erken kalkmak pek de yaramamıştı onlara. Herkesin yüzünden düşen bin parçayken kahvaltılarını ettiler. Yıldırım büyücüsü kendi üzerindeki bakışları hissediyordu.

"Hep dümbüğün suçu."

Bir anda tüm suçun kendisine atılması şişman olanı savunmaya geçirdi. "Alakası bile yok! Sabahın köründe kafayı yemiş gibi davranan sensin!"

Eleanor hafif çatık kaşlarla ona bakarken "Dorian," dedi. "Bağırma... Seni çatıya çıkarıp aşağı atarım. Bağırma..."

En son Mathias'ın başına gelenleri düşündükten sonra bir sessizlik çöktü herkese. Kendi başına gelenleri düşününce genç büyücü de hafif dolu gözlerle bakışlarını yukarı kaydırmıştı.

"Neden o kadar erken uyandınız? Normalde kaldırmadan kalkmazsınız." Tavon sorunca cevap vermek zorunda kaldılar.

"Gece uyuyamadım." dedi beyaz saçlı genç. "Her an gidecekmişiz gibi heyecanlıyım. Uykum gelmiyor. Ben de o yüzden geceyi meditasyon ve eğitim yaparak geçirdim ama canım sıkıldı. Bi' mekan hazırlayayım dedim. Onda da dümbük uyandı."

"Tabii uyanırım. Şişeleri o kadar değdirdin ki birbirine. Bir şişeyi koymadan beş kere vurmana gerek yoktu. Hala kulaklarımda onların birbirine değiş sesi var."

"Sen de haklısın. Sanki acemiymiş gibi davranmışım. Her gün piramit kuruyorum zaten. Ustalığıma hakaret oldu."

"Yeri gelince inşaat ustasıyım demeyi biliyorsun ama?"

"Şehri şişelerden mi kurdum, adi pislik?"

"Uzatmayın." Lonca lideri şu an kimseyi çekemiyordu. Başının ağrıdığı da belliydi. Kahvaltısını bitirince masadan kalktı.

"Bugün işimiz var mı?" diye sordu Aryn. Loncaya alışmıştı biraz daha. O yüzden görevlere hevesliydi.

"Ne yaparsanız yapın, umrumda değil. Beni rahatsız etmeyin de." Odasına geri giderken merdivenleri ağır ağır çıktı. "Ayrıca her an gitmeye hazır olun. Mathias giderken biz de onunla gideceğiz. Uyuyacaksanız ona göre uyuyun."

"Bu saatten sonra uyuyabilen de ne bileyim." Garvin bunu der demez kadının kızgın bakışlarıyla karşılaşınca sustu. "Yani iyi anlamda." diye ekledi sonrasında.

Lonca liderinin odasına girmesinin ardından diğerleri de yavaş yavaş masadan kalkmaya başladılar. Sabahları topluca kahvaltı etmek zevkli olurdu genelde. Mathias yine soğuk espriler yapar ama biraz da olsa güldürürdü insanları. Genel olarak esprileriyle dalga geçenler Dorian ve Garvin olurdu ama son zamanlarda buna Aryn de katılmıştı. Fakat yine de bugün herkes uykusuz kalmıştı. Kimsenin keyfi yerinde değildi.

"Görev yoksa ben biraz dolaşacağım." Büyü Hırsızı da masadan kalktıktan sonra kapıya doğru yönelince toprak büyücüsü de hemen peşinden kalktı.

"Ben de seninle geleyim. Uyuyamam bu saatten sonra." diyerek onun peşine takıldı. Birlikte çıktıkları zaman Tavon ve Eva da odalarına gitmişlerdi. İkizlerin uyumak gibi bir derdi yok gibiydi.

"Lan Admon, Mirabel," dedi Mathias. "Bütün gün o taburelerle kıçınız uyuşmuyor mu lan? Kalkın biz de az gezip stres atalım."

Kardeşler aynı anda "İstemiyoruz." diye cevapladılar. Fakat genç büyücü onları dinlemeyerek çekiştirmeye başladı.

"Hadi hadi, bir şey olmaz. Bacaklarınız açılsın az. Kıçınız düzleşmiş orada otura otura."

"İstemiyoruz dedik."

"Dorian, tut lan sen de. Çıkaralım şunları loncadan. Temiz hava alsınlar."

Dorian bunu duydu ama Admon ve Mirabel ile aralarında sert bir bakışma geçti. Son münakaşalarından sonra birbirlerinden pek de haz etmemeye başlamışlardı.

"Ne bakıyorsun öküz gibi? Tutsana."

"Gelmek istemiyorlarsa neden zorluyorsun?"

Şişman olanın da böyle demesi üzerine "Tamam be. Ne çok ağladınız." diyerek onları bıraktı. "Ben de size çok seveceğinizi düşündüğüm bir içecekten ısmarlayacaktım."

"Her seferinde böyle diyip her seferinde elma suyu ısmarlıyorsun. Sevmiyorum anla artık!"

"Az daha bağır da Eleanor seni çatıdan atsın." Kapıya yönelen Mathias tekrar duygulu bir sesle "Dediğine çok sadık bir lider." diye ekledi.

Kadın uyanmadan loncadan çıkmak isteyen dönüşüm büyücüsü de gencin peşine takıldı. Kardeşler ise yerlerinde kaldılar.

----------

"Hazırlıklar ne durumda, Eilif?" Saraydaki odasında danışmanıyla yalnız olan kral, ona sordu.

"Her şey planlandığı gibi ilerliyor, efendim."

"Güzel. Zırhlar dayanabilecek mi sence?"

"Sanmıyorum. Ama dayanmaları gerekmiyor zaten."

Odada ileri geri yürüyen Conrad, ellerini arkasında bağlamıştı. "Orada beni neden durdurdun?"

Kralın ne kast ettiğini gayet iyi anlayan Eilif, derin bir nefes aldıktan sonra ona baktı. "Çünkü varisin karşısında kendinizi kötü biri olarak belletiyordunuz. İleride onun yardımına çok ihtiyacınız olacak. Eğer bunu istiyorsanız, onu kendinize düşman etmemelisiniz. Krallığınızda sizin tarafınızda olan bir varis bulunması büyük bir şans. Ayrıca Kan İblisi'ni kontrol edebilmenin yolu da ondan geçiyor."

"Haklısın." diye cevapladı. "Markus'un nerede olduğuna dair bir bilgimiz var mı?"

"Ne yazık ki kesin bir kanıt yok. Fakat onun kişiliği göz önüne alınırsa, Erimer köyüne gitmek istediğini söyleyebilirim. Fakat Brogan Baldrick onu köye sokmayacaktır. Bu nedenle oraya yakın bir yerde bir süre durup kardeşiyle konuşmak için fırsat kollamış olmalı. Fakat uzun zaman geçtiğini de hesaba katarsak bunu da başarmıştır ve Mathias'a yakın bir yerde kendine hayat kurmaya çalışıyordur. Bu da onunla en az temasa giren yer olup onu tanıyan kişilerin en az olduğu ve buraya en yakın şehrimiz olan Shugan şehrinde olabilir. Erimer'in oranın kuzey tarafına geldiğini düşünürsek şaşırtmaca olması adına güneye gideceğini düşüneceğimizi düşünüp kuzeyde kalmış olmalı. Sıradan bir hayat yaşama isteği de onu 2. Bölgede yaşamaya zorlayacaktır. Yani tahminime göre şu anda Shugan'ın 2. Kuzey Bölgesinde olmalı."

"Onu bulması için birilerini göndermeli miyim sence?"

"Şu anki durumumuzda eğer peşinden birilerini gönderirsek anlaşmadan vazgeçtiğimizi düşünüp saldırması muhtemel."

"Peki ya çocuk giderse?"

"O zaman da çocuğun üzerinden oynayarak onu kullandığımızı düşünecek ve bize kin besleyecektir."

Kral birkaç saniye düşündü. Bunun üzerine Eilif devam etti. "Şu andaki hazırlıklarımız İsyankâr'ı bastırabilmek için yeterli olmalı. Onu tutan kişiyi öldürdüğümüz anda, kılıcın hiçbir gücü kalmayacak, yine. Ardından isteklerinizi sıralayabilirsiniz. Fakat önerim, toprak gibi boş bir istekte bulunmamanızdır."

"Öyle mi? Yani..."

"Evet, efendim. İsyankâr'ı istemelisiniz."

"Doğru söylüyorsun. O kılıç pek çok krallıktan daha değerli olabilir. Eğer tutan kişinin üzerindeki kontrolünü kırabilirsek..."

"Çok büyük bir güce kavuşursunuz, efendim." Eilif hafifçe tebessüm etti. Oldukça güven vericiydi.

"Pekala, o zaman. Elit birliklerin hazırlanması bitince oraya gideceğiz. Olabildiğince az kişi olmalıyız ki Asilik Tohumu bize karşı kullanılamasın. Fakat kayıp vermek bizim için kritik olacak. Onları yaşatmaya odaklanmalıyız. İsyankâr'ı bastıramasak bile varisin canlı dönmesini istiyorum."

"Ah, o konuda," Danışman krala biraz daha yaklaştı. "Aslında bu tür durumlarda kullanılabilecek bir taktik buldum. İsyankâr'ı bir süre için de olsa durdurarak savaşı bitirme imkanı verebiliriz varisimize."

"İşe yarar bir yöntem olmalı."

"İnanın bana, bu işin sonunda en kârlı çıkan kişi siz olacaksınız." Danışmanın tebessümü hala yüzündeydi. Kral da ona bakarken yavaşça gülümsedi. En kârlı çıkacak kişi olacağını duymak hoşuna gitmişti.

"Anlat bakalım."

Hikaye İle İlgili Bilgiler #85

Şehrin içindeki huzursuzlukları gidermek Şehir Polisi'nin işidir. Sıradan vatandaşların şikayetleriyle ilgilenirler ve kurallara uymayanlara para cezasından hizmete kadar pek çok ceza kesebilirler. Dükkanların denetlenmesi de onların işidir. Bu nedenle dükkanları denetim gününde indirim yapmışken görmek çok normaldir. Bazıları ise işini rüşvetle halletmeye çalışır. Şehir Polislerinin büyük çoğunluğunun asıl geliri bu rüşvetlerdir.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44437 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr