5. Cilt: Büyü Hırsızı, Bölüm 6

avatar
278 0

Mathias - 5. Cilt: Büyü Hırsızı, Bölüm 6


5. Cilt: Büyü Hırsızı
Bölüm 6

"Burada parti falan mı vermişler?"

Mathias ve Dorian, 3. Kuzey bölgesindelerdi. Şehrin bu halini hiç görmemiş olan genç büyücü, oldukça şaşkındı. Her yer darmadağın edilmişti. Muhafızlar oradan oraya koşuştururken sivil halkın da durumu aynıydı. Kırık at arabası parçaları, varil tahtaları, bazı evlerin kırılmış camlarının parçaları ve daha pek çok şey etrafa saçılmıştı.

Şişman büyücü açıklamasına "Şehrin durumu şimdilik böyle." diyerek başladı. "Büyü gücünü kaybedenler, kaybetmeyenlerden ölesiye nefret ediyor. Hatta onlara saldırıyorlar. Bu durum büyü gücü olanlar için de geçerli. Sevmedikleri kişilerden kim büyü gücünü kaybettiyse ona saldırıyorlar. Şehir Polisi zor zamanlar geçiriyor."

Genç büyücü üzgün bir ifadeyle etrafını izliyordu yürürken. Tam o sırada bir şehir polisi, birkaç yoksun tarafından dövülüyordu. Bunu görür görmez hızla oraya koşup insanları ayırdı fakat tüm ilgiyi üzerine çekmişti.

"Büyücü piç!" diyen zayıf bir adam, belinden çektiği hançeri onun sırtına doğru savururken genç büyücü fark etti. Saldırıyı atlatmak zor olmamıştı. Hatta çocuk oyuncağı denebilirdi. Fakat aynı anda 5 kişi bıçak çekerek saldırdığı zaman, kendini taşla kaplamış olan Dorian yetişti. Kaya yumruğunu birinin çenesine geçirdiğinde herkes bir adım geri çekilmişti.

"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz!?" diye bağırdı şişman büyücü. Fakat aldığı tek cevap, içlerinden birinin elindeki bıçağı, yerdeki şehir polisine fırlatması olmuştu. Sanki 40 yıllık ustaymış gibi fırlattığı bıçak, daha yerde inlemekten kendine gelememiş olan adamın ensesine saplandı. Kısa sürede ölümüne neden olmuştu...

"Sen..." Mathias, ölü polise bakarken ne diyeceğini bilememişti. "Ne yaptın böyle?.."

Fakat adamın pişkin pişkin "Kraliyet köpeklerinden birini eksilttim! İnsanlar bana minnettar olmalı!" dediğini duyunca tepesi atmıştı. İki parmağını ona doğru uzattı. Tek yıldırımda küle çevirebileceğinden emindi.

"Kendini kontrol et, Mathias." Onun adamı öldüreceğini gören Dorian uyardı. Genç büyücü öldürmeye alışıyordu git gide. Üstelik kafasındaki öldürme prensibi "Öldüreni Öldür" olmuş gibiydi. Şimdiye kadar ölüme sebebiyet vermiş birini öldürürken pişmanlık duymamıştı. Tek pişmanlığı Thom'du. Fakat o olaydaki ölümlerin sebebi o değil, Qudve'ydi.

"Neden onu öldürdün!? Sana bir şey yapmamıştı!" diye bağırdı, polisi öldürene.

"Sonunuz aynı olacak!" Adamın bağırışından sonra insanlar onları taşlamaya başladılar. Şişman büyücü zaten taşla kaplıydı. Bu yüzden canı yanmıyordu. Mathias da onun arkasına geçti.

"Bu hale mi geldiler yani?" diye sordu.

"Ne yazık ki evet."

O sırada uzaktan fırlayan bir ok, taş atanlardan birinin göğsüne saplandı. Ağzındaki kanı kusan adam yere yığılırken ikilinin arkasından onlarca şehir polisi gelmişti. Hepsi silahlarını çekmişken içlerinden büyücü olanlar, saldırmak için büyü kullandılar. Mathias daha şoku atlatamadan taşkayan insanların hepsi ya buzla deşildi ya ateşle yakıldı ya başka büyülerle öldürüldü ya da silahlar sebebiyle canını verdi. Sokak kana bulanmıştı. Genç büyücü bu manzarayı izlerken sessiz kaldı. Muhafızı öldüren adamın yanarken attığı çığlıklar hala kulaklarındaydı.

"Siz iyi misiniz?" dedi şehir polislerinden biri. Yanlarına gelen bu adama baktıkları zaman yüzünde hala kan olduğunu gördüler. Kim bilir hangi yoksunun kanıydı?

"Endişelenmeniz gereken kişiler bizler değiliz."

"Bu mu yani kralın çözümü?" diye sordu genç büyücü. Kralı sorgulamak onların haddine değildi ama geri durmadı. "Herkesi öldürmek mi yani?"

Şehir polisi ona bakarken başını hafifçe eğdi. "Biz de bundan zevk almıyoruz. Fakat sözle kontrol altına alınacak raddeyi çoktan geçtiler. Diğer yoksunlar gibi olabilirlerdi. Şehir Polisi'nin içinde bile yoksunlar var. Onlar neden bu kadar sorun çıkarmıyor? Bu insanlar diğerlerine zarar veriyor. Hapishaneler doldu! Daha fazla mahkum alamıyoruz. Yeni inşa edilen yeri bile tıka basa doldurduk. Elimizden gelen bir şey yok. Onları ya şehirden atacağız ya da öldüreceğiz. İkisinin de sonu aynı."

"Lanet olsun." Yıldırım büyücüsü hızla yürümeye başlarken bir kere daha ensesinde bıçak olan cesedi görünce başını çevirdi. "İnsanlar çıldırmış."

"Hep böylelerdi." Dorian ona yetişmişti.

"Neden beni durdurdun!? Ölümlere alışmamız gerekiyordu hani!? Eğer onu öldürmeme izin vermiş olsaydın diğerlerini örgütleyemeyecekti! Daha az can gitmiş olacaktı!"

Şişman büyücü ona bir tokat attı. "Kendine gel. Onlardan birini öldürmek diğerlerini bastırmıyor. Sadece kinlerini arttırıyor. Öldürmeye alışman lazım derken kast ettiğim bu değildi."

Mathias cevap vermedi. Sadece yürümeye devam etti. At arabası aramayı düşünmüyordu. Kafasını biraz daha toparlayabilmek adına derin derin nefesler alıyordu. Sakinleşmeye başlayınca yapmaya kalktığı şeyin farkına vardı. Ama Dorian onu durdurmuştu da ne olmuştu? Bu sefer de şehir polisleri öldürmüştü onları. Değişen bir şey olmamıştı.

"Keşke Salazar'ı daha önce öldürebilmiş olsaydık." dedi yavaşça. Şişman büyücü elini onun omzuna koydu.

"Geçitte iken söylediklerimi hatırlıyor musun? Dünyaya biraz zaman ver. Alışmaları gerekiyor."

"Uzun bir zamana ihtiyaçları var."

Akşama doğru loncanın bölgesine varmışlardı. 3. Bölgeye kıyasla burası ne kadar da sakin, ne kadar da huzurluydu. Sanki kimse yoksunlaşmamış gibi, hayat aynı hızında devam ediyordu. İnsanların yüzlerinde gülümseme vardı.

"Tabii burası 1. Bölge, değil mi? Diğer yerler kimsenin umrunda değil."

"Bu ruh halinden kurtul, Mathias. Daha loncaya gidince şehre gönderdiğimiz kişilerin hesabını vereceğiz."

"Tabii, bakarsın ceza falan alırız insanları kurtardığımız için."

Dorian buna cevap vermedi. Çünkü ona hak veriyordu. Yine de onların ne buna karşı gelecek rütbeleri ne de güçleri vardı. Haliyle bir şey yapamayacaklardı.

Loncaya geldikleri zaman derin bir nefes alarak içeri girdiler. Çünkü ikisi de azar yiyeceklerini biliyordu. Fakat düşündüklerinden farklı bir ortam vardı.

İnsanlar her zamanki yerlerinde oturmuşlarken sakince başlarını çevirip onlara baktılar.

"Hoşgeldiniz, beyler." dedi Eva. Her zamanki gibi önünde bir kitap, yanında ise kahvesi vardı. Yardımcı lider Tavon, onlara oturmalarını işaret etti. Yüzündeki garip ifade, onları düşündürmüştü. Yine de ikiletmediler.

Onlar oturduklarında herkes ikisine doğru döndü. İllüzyon sınıfı zihin büyücüsü, onlara bakarken "Geçit açtığımızda sizi bekliyorduk." dedi. "Fakat başkaları çıktı."

Mathias kendini tutması gerektiğini biliyordu fakat bu sebeple azarlanmak istemedi. Bu yüzden ayağa kalkarak "Sırf kral daha fazla insan istemiyor diye onları ölüme terk etmeyecektim tabii ki de!" dedi.

"Otur, Mathias." Konuşma başından beri sessizce dinleyen Eleanor, onu uyardı. Genç büyücü kızsa da oturdu yerine.

Tavon sözlerine "Hemen parlaman gereksiz, Mathias." diye devam etti. "Burada seni ayıplamıyoruz."

Bu cümle ikilinin birbirlerine bakmasına neden oldu. Onların bu halleri, Garvin'in "Ne sandınız, salaklar? Onca insanı umutsuz bir ölümle baş başa bırakmadığınız için size kızacağımızı mı?" demesine neden oldu.

"Görünüşe göre öyle." diye ekledi lonca lideri de.

"Yani, biz..."

Yardımcı lider, onun sözünü "Sadece sizi bilgilendiriyoruz." diyerek kesti. "Onları 2. Bölgedeki tanıdıkların yanına yerleştirdik. 3. Bölgeler çok karışık."

Kadın ayağa kalkarak ikilinin yanına gelince onlar da kalktılar. Eleanor bir elini Mathias'ın, bir elini de Dorian'ın omzuna koydu. "Aslında bu hareketiniz beni gururlandırdı. Loncamdakilerin kalpsiz pislikler olmadığını görmek güzel."

İki dostun yüzünde hafif bir tebessüm oluşurken şişman büyücü, kadının elini kendi omzundan indirip yıldırım büyücüsününkine koydu. "Tüm plan Mathias'ın. Onun fikriydi." dedi. Bu olaydan bir ceza çıksaydı, buna ortak olmaya hazırdı. Fakat bu övgüden kendine pay çıkmasını istemedi. Mathias da mutluydu. Hiç bekledikleri gibi bir tepkiyle karşılaşmadılar.

"Teşekkür ederim." dedi genç büyücü. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

"Kaşlarına ne oldu senin?" Garvin'in bu sorusu, tüm dikkatleri onun kaşlarına çekerken gülümsemesini bir anda soldurdu. Şişman büyücü biraz kenara çekilirken gülmemek için kendini zor tutuyordu. Gülecekti; fakat yıldırım büyücüsünün bu durumla ilgili ne uyduracağını merak ediyordu. Kesinlikle olduğu gibi anlatmayacaktı.

"Ya tam kasabalıları buraya gönderdikten sonra orayı da bi temizleyelim dediydik. Ama işe bak ki birkaç tane üstün mahlukat varmış orada. Ulan içlerinden biri de ateş püskürten şekilsiz bir şey olmasın mı? Ben tabii biliyorsunuz hep en ön saftan dalarım savaşa, çok cesurumdur. Asla kaçmam. O yüzden ben de saldırdım buna. Tam ben bunun hesabını keserken son nefesinde ağzından az bir şey ateş çıktı. O ateş de sen gel, benim kaşlarımı yak."

"Aynen." diye destekledi Dorian, gülerken. "Oldukça görkemli görünüyordun, Mathias. Özellikle de savaş bittikten sonra."

"Brogan'ın enerji izini hissediyorum senin üzerinde." Eleanor tek kaşını kaldırdı.

"Kaşını kaldırıyorsun falan ama ayıp oluyor."

"O mu yaptı?"

"Bir şeyi de hissetmeyiver. Bir şey de kaçsın gözünden." Yıldırım büyücüsü bu sefer Garvin'e döndü. "Hem sen kristal yumurtanla oynasana lan! Niye kaşımdan konu açıyorsun!?"

"Kabak gibi ortada çünkü?"

"Ortada olan her şeyden konuşman mı lazım? Ortadaki masadan falan bahset. Niye benden bahsediyorsun?"

Tartışmaları bir süre daha devam edecekmiş gibi görününce Tavon tekrar araya girdi. "Markus'un durumu da sonuçlandı."

Tüm sesler kesilmişti. Mathias hızla ona döndü. "Artık serbest!" diye haykırdı sevinçle.

"Tam olarak öyle denemez."

Genç büyücünün gülümsemesi kayboldu bir anda. Kaşları hafifçe çatılırken "Nasıl yani?" diye sordu.

"Kral Conrad onu suçlular listesinden çıkaracaktı ama insanlar bunu pek hoş karşılamadılar. Özellikle de onun tarafından öldürülen kişilerin aileleri, ona karşı kin beslediğinden ötürü, tam olarak özgür olamadı. Yüzünün tanındığı şehirlere girişi yasak. Bununla birlikte artık yakalanmış olarak görünüyor. Yerini krallığa bildirdiği sürece istediği kasaba veya köyde yaşayabilir."

"Kral Conrad söz vermişti. Tamamen özgür olacağına dair söz vermişti."

"Biliyoruz. Fakat elden gelen bir şey yok. Bunun gibi bir dönemde bir de Markus yüzünden halkın isyan çıkarması pek hoş olmaz."

"Bu kral ne yaptığını sanıyor? Kral diye her şeyi kendi isteğine göre halledebileceğini falan mı?"

"Sakin ol, dostum." Garvin onu uyardı. Fakat çok geçti. Genç büyücü kendi içinde çoktan Conrad'ı reddetmeye başlamıştı.

"Hep sakin mi olacağız yani? Bu sakinlikle yanlışlar biraz zor düzelir."

Tavon "Kral böyle karar vermiş olabilir. Fakat yanlışları düzeltme işi sadece onun değil. Soylulardan birkaçı çoktan yoksun halkı yatıştırmak için 3. Bölgelere yardım etmeye başladılar. Halkı sakinleştirmeye çalışıyorlar, hediyeler ve başka şeylerle. Daha yeni gerçekleşen şeylerden dolayı insanlar kızgın. Zamanla düzeleceklerdir."

"İyi bari, en azından herkes umursamaz değil."

Bu konuşmanın ardından gerçekten yorulmuş olan ikili, dinlenmek istediler. Odalarına çıkmak için merdivenlere yöneldikleri zaman şişman büyücü arkaya dönerek "Kristale ne oldu? Bizi şehrin dışında geçitten attı resmen." diye sordu. Cevap Garvin'den gelmişti.

"Sarışın, geçit büyücüsünün teki, elinden bırakamadığı kitabına dalarak kristale doğru yürürken, önüne bakmadığı için takılıp, elinden bırakamadığı kahvesini kristalin üstüne döktü."

Eva hemen atıldı. "Bir kazaydı!"

"Evet, evet. Bir de kesin en heyecanlı yerinde kalmıştır."

Tavon "Sonuçta halledildi. Siz de buraya geldiğinize göre bir sıkıntı yok." diyince merdivenlere devam ettiler. Geçit büyücüsü, toprak büyücüsüne sanki dövecekmiş gibi bakıyordu. Onun yüzünde ise "Yalan mı?" bakışı vardı.

Bu geceyi dinlenmek için ayıran ikili, sabah erkenden Dorian'ın köyüne gideceklerdi. Neyse ki Eva daha önce oraya gitmişti. Bir geçit açılabilecekti. Bu yüzden işler daha kolay olacaktı.

İkili, yataklarına uzandıkları zaman Mathias, yatağıyla duvarın arasındaki zulasından bir şişe elma suyu aldı. Normale göre oldukça yavaş içiyordu. Bir şişeyi bitirmesi 10 saniye kadar sürüyordu artık.

"Hey," dedi Dorian. "Sence benim köyüm de iyi midir?"

İçmeye ara veren yıldırım büyücüsü, başını çevirerek ona baktı. Kendi halini hatırladı. Unarith kasabasını gördükten sonra ne kadar da endişelenmişti. Şişman büyücü de görmüştü aynı manzarayı. Her ne kadar ailesiyle övünerek kendini rahatlatmaya çalışsa da, onun da endişelendiği açıktı.

"Merak etme. Eğer ailen de senin gibiyse köyü korumuşlardır. Hem sen demedin mi, ailem sağlamdır diye? Hele ki şirin kız kardeşin. Onlara bir şey olmaz. Kendilerini de köyü de korumuşlardır."

"Onları daha tanımıyorsun bile."

"Salak, 'Oğluna bak ailesini tanı.' lafını hiç duymadın mı?"

"Öyle bir laf mı var lan?"

"Artık var. Salak salak konuşma da sizin köyde elma suyu var mı, ondan haber ver. Eğer yoksa buradan götüreyim."

Dorian birkaç saniye sessiz kalınca genç büyücü yine konuştu. "Hepsini sizinkiler mi içiyor lan yoksa?"

"Bizimkiler elma suyunu içmezler."

"Ne... Demek... İçmezler?.. Yoksa sevmiyorlar mı?" Genç büyücü tetiklenmişti.

"Öyle değil. Gidince görürsün. Anneme senin elma suyu sevdiğini söyleyeceğim. Sizin loncadaki kıyağını unutmadım. Çilekli pasta sevdiğimi söylemişsin. Ödeşmek adına bunu yapacağım."

"Eh, çok ısrar ettin. Bu kadar ısrar etmesen kabul etmezdim de madem yalvarıyorsun, tamam söyle o zaman."

"Yok ya, vazgeçtim. En iyisi kayısılı şeyler yapsınlar."

"Ya kayısı mevsimi değil sanki. Organik olmayan şeyler sağlıksız olur şimdi. O yüzden bence de elmalı şeyler yemek lazım. Boşver, sen söyle elmalı şeyler yapsınlar."

"Puştun tekisin." Şişman büyücü gülümseyerek ona sırtını dönüp yattı. Bu konuşma iyi gelmişti. Şimdi o kadar da endişelenmiyordu. Sonuçta ailesini överken abartmamıştı. Onlar gerçekten sağlam büyücülerdi. Köyü koruyabilirlerdi.

"Sen de şerefsizsin, adisin, salaksın, dümbüksün, benim geçit büyüm olmadığını da unutuyon, bunama da başlamış, biraz da zeka yoksunluğun var."

"Ölmedim hala."

"Ama seviyorum seni." İkisi de gülümseyerek uykuya dalarken 3. Bölgede olanlar genç büyücünün gözlerinin önünden geçti. Mutluluğu kaybolmuştu. Uykuya dalmak biraz zor olacaktı.

Hikaye İle İlgili Bilgiler #69

Bazı loncalar, her türden büyücü kabul etmek yerine sadece tek tür insanları kabul ederler. Bu şekilde loncanın bir konudaki gücü en yüksek düzeye çıkmış olur. Bunu yapan kişiler genellikle saldırı gücüne önem verseler de savunmaya veya destek gücüne yüklenenler de vardır. Fakat onların savaş gücü tabii ki de saldırıya yüklenenler kadar yüksek olmayacaktır. Bu tür bir yol izleyen loncalara aynı zamanda ... Büyücüsü Topluluğu da denir.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44439 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr