5. Cilt: Büyü Hırsızı, Bölüm 5

avatar
297 0

Mathias - 5. Cilt: Büyü Hırsızı, Bölüm 5


5. Cilt: Büyü Hırsızı
Bölüm 5

İki gün geçmişti. Mathias ve Dorian, Erimer Köyü Loncası'na yardım etmiş, yazıt kalkanına yaklaşan mahlukatları yok etmişlerdi. Lonca liderinin gücü, genç büyücüyü şaşırtıyordu. Kafasında Brogan'ın mı yoksa Eleanor'un mu daha güçlü olduğunu sorguluyordu. Şüphesiz ki zor bir soruydu.

Öte yandan şişman büyücü de ilk günkü tedirginliğini atlatmış ve loncadaki diğer kişiler ile anlaşmaya başlamıştı. Yıldırım büyücüsü ün gizlice haber vermesi üzerine onun en sevdiği tatlıdan yapılmıştı. Dorian tatlıyı yerken çok mutlu görünüyordu.

Malcer amcanın yanına da uğramışlardı. Karşısında Mathias'ı gören adam oldukça sevinmiş, şişman büyücüye ise çok sevecen davranmıştı. Ayrıca onunla Alain hakkında da konuşmuşlar ve adam, aldığı haberlerden dolayı mutlu olmuştu. Kendi oğluymuşçasına sevdiği yeğeninin Tapınak gibi bir toplulukta olması yetmezmiş gibi Salazar ile yapılan savaşta iyi işler başarması onu mutlu etmişti. Yine de hala onu özlüyordu.

Gitme zamanı yaklaşırken son geceyi de Mathias'ın evinde geçirmişlerdi. Diğerleri onları boş bırakmadığı için hiç uğrama zamanları olmamıştı. Gece olduğu zaman genç büyücü, büyükannesinin odasına girmiş, geçmişi yâd etmişti. Dorian ise mışıl mışıl uyumuştu. Yatağın ayakları kırılmıştı ama bunu sorun etmemişti. Yıldırım büyücüsünün aksine...

"Ulan ayı! Yatağımı kırmışsın!" diye çıkıştı.

"Sen buna yatak mı diyorsun lan!? Oturmamla yere inmesi bir oldu! Bir insan bu zayıf şeyin üzerinde nasıl yatabilir!?"

"Kendini normal insanlarla bir mi tuttun lan sen şimdi!? Loncadaki yataklar demir dayanaklı olmasa onları da kırardın sen, koca götlü!"

"Sesini kes de yemek yiyelim artık!"

"Yatağımın parasını alacağım senden."

"Alırsın elbet."

"İç çamaşırlarına kaşıntı tozu süreyim de gör."

"Elma sularını saklayayım da gör."

"Elma sularıma dokunursan o koca kıçını keserim! Yine!"

Sabah tartışmasının ardından köy pazarından aldıkları şeylerle kahvaltı yapmışlardı. Bugün gitme günüydü. Çünkü sırada Dorian'ın köyü vardı. Loncaya giderken bir kere daha Calley'in hanına uğradılar. Gitmeden önce yapmaları gereken bir şey kalmamıştı. Erimer tamamen güvendeydi.

Lonca binasına girdikleri zaman herkesle kısa kısa vedalaştılar. Nihayet sıra Brogan'a geldiği zaman genç büyücü "Sen de biraz güçlendin diye hemen havalanma. Bu kez olmadı, bir dahaki gelişimde tekmelerim seni de. Titreten Şamar'ın tekme versiyonu da vardır belki." dedi.

Kısa sakallı adamın yüzünde bir gülümseme vardı. "Bekliyor olacağım. Hem o zamana kadar kaşların da çıkar." Herkes yine gülmeye başladığı zaman genç büyücü elleriyle kaşlarının olması gereken yeri kapattı.

"Yıldırımla kaş yakmayı öğreneceğim senin için." dedikten sonra tek gözünü kapatıp hafifçe yana dönerken "Merak etme, sana takma kaş da getiririm." diye ekledi. "Şimdi, Rose bizi götürebilir mi?"

Uzun saçlı kadın o an belirmişti. İnsanların arasından çıkmaya pek hevesli değil gibiydi. Vedalaşırken pek belli etmemişti ama garip bir hüznü vardı.

Onu gören genç büyücü "Hah buradaymışsın. Ya Rose bi' geçit açsana sana zahmet. Dümbüğün köyüne gideceğiz daha." dedi.

"Seni..." Dorian onu yere yatırıp bir kere daha üzerine oturmamak için zor durdu. Bu sırada hepsi kadının yüzündeki ifadeyi fark etmişti.

Geçit büyücüsü gözlerini kaçırıp hafifçe başını eğdi. "Ben..."

Mathias o an kafasını duvara vurmak istedi. Nasıl da fark etmemişti? Bu loncanın yarısı yoktu artık. Haliyle çoğu kişinin büyü gücü gitmişti. Peki düşünmesi gerekmez miydi? Bunca insan neden her yere yürüyordu? Neden hiç geçit kullanmıyorlardı? Rose neden savaşlara katılmıyordu? Tabii ki tek sebebi olabilirdi.

"B-Ben üzgünüm..." dedi yıldırım büyücüsü, yavaşça. "Düşünemedim." Bu kadın için üzülmüştü gerçekten de. Küçüklüğünden bu yana kim bilir kaç kere onun geçitlerini kullanmış, kaç kere bu kadın tarafından hayatı kurtarılmıştı. Onunla mazileri vardı. Çocukluğundan beri tanıyordu onu. Büyükannesi hala hayattayken bile Rose bu loncadaydı.

Brogan ve diğerlerinin de bu duruma üzüldükleri belliydi. Fakat kadın "Dert etmeyin." dedi. "İhtiyacınız varken orada olabildiğim için şu anki durumu takmıyorum. Siz de takmamalısınız."

"Yine de..."

"Neden hala konuşuyorsun? Gitmeniz gereken başka bir yer ve kısıtlı zamanınız yok muydu?" Kadının yüzünde gülümseme vardı. Mathias'a tekrar sarıldıktan sonra "Küçüklüğünü hatırlıyorum. Büyüyorsun." dedi. Yıldırım büyücüsünün gözleri hafiften dolmuştu.

"Ben de gençliğini hatırlıyorum. Yaşlanıyorsun."

Bu cümle, kadının gülümsemesini bir anda yok etti ve onun kafasına sertçe vurmasına sebep oldu. Yeri öpen genç büyücü ayağa kalkarken ayağıyla onun kafasına bastırarak tekrar yüzünü yere yapıştırdı. "Ne dedin sen!? Yaşlı mı!?"

"Ne yaşlısı be! Yıllar diyordum! Seni daha da güzelleştirmiş! Kulakların duymuyor mu!?"

"Hala yaşlı iması yapıyorsun!"

"Ne yaşlı iması lan! Ben sadece kısık sesle konuştuğumdan şüphelendim! Senlik bir şey yoktu!"

Brogan, Rose'u yavaşça onun üzerinden çektiğinde genç büyücü ayağa kalktı. Beyaz saçlarında oldukça belirgin bir ayak izi vardı. "Neyse biz gidelim artık." dedi sakince lonca kartını çıkartırken.

Dorian da herkesi selamladıktan sonra geçit açılmıştı. Lonca üyelerine bir kere daha baktılar. El sallıyordu hepsi. Karşılık verdikten sonra içine girdikleri zaman geçit kapandı.

----------

Beyazlığın içinde süzülen ikili, bir süredir konuşmuyorlardı. Yol çok sıkıcı geçtiği için şişman büyücü, beyaz saçlı genci dürterek "Mutlu olmadın mı?" diye sordu. "Köyün güvende. Sizin lonca liderinin de sağlam tanıdıkları varmış. O yazıtı geçmek için en azından 8. Seviye mahlukat gerek. Köye hiçbir zarar gelmeyecek."

"Herkesin iyi olması güzel tabii ki. Fakat Salazar'ı tamamen durduramamış olmamızın sonuçlarını görmekten hoşlanmıyorum. Özellikle de sevdiğim kişilerin üzerinde."

"Ne demişlerdi: O, 19 sene bununla yaşamış. Yani yaşanabiliyor. Büyü gücünün aniden gitmesi kötü bir durum. Ama alışmak için zaman gerek sadece. İyi olacaklar."

"Umarım."

"Hemen dibe verme, adi herif. Daha benim köyüme gideceğiz."

"Sahi sen bana çok da endişeli görünmedin?"

Şişman büyücü biraz göğsünü gerdi. "Ailem sağlam büyücülerdir. Hele şirin kız kardeşim, çok sağlamdır. Köyü koruyorlar. Benim istediğim tek şey sadece yüklerini hafifletmek. Birkaç günlük yardım güzel olacaktır. Ayrıca onları özledim."

"Şirin kız kardeşim derken şu senden şişman olduğunu söylediğin kız kardeşin mi?"

"Evet? Ona yan gözle bakarsan seni bıçağına oturturum."

"Kalsın. Eğer yan gözle bakmaya karar verirsem ben kendim otururum."

"Kız kardeşim hakkında doğru konuş!"

"Ne dedim, salak herif!? Bakmayacağım diyorum işte, dümbük!" Genç büyücü birkaç saniye durduktan sonra "Ulan Brogan'da da ne gözlem yeteneği varmış, ha. İlk bakışta anladı senin dümbük olduğunu."

"Kes sesini!"

Yolculuk devam edip de nihayet geçidin diğer ucuna vardıklarında, manzara şaşırtıcıydı. Lonca binasında değillerdi. Aksine tepelerle çevrili geniş bir ovadalarmış gibi duruyordu. Etrafta ne bir şehir vardı, ne de bir canlı...

"Neredeyiz biz?" dedi şişman olan.

Mathias da "Galiba loncanın olması gereken yerde. Bu ne demek biliyor musun?" diye sordu. Yüz ifadesi fazla ciddiydi. Dorian'ı meraklandırdı.

"Ne demek?"

"Mekanda geçiş yerine zaman yolculuğu yaparak şehir kurulmadan önceki zamana geldik. Bu da demek ki Antik Çağ'a yakınız ve gücümüzü arttırıp Büyücü Tanrısı olabilir ve kendi krallığımızı kurarak dünyaya hükmedebiliriz!"

Lafını bitirdiği gibi kendini yerde buldu. Üzerindeki büyük ağırlıktan dolayı kafası toprağa gömülmüştü. Onun üzerindeki şişman büyücü "Sadece kristalde bir sıkıntı olmalı, aptal! Ben de ciddi bir şey anlatıyormuşsun gibi dinliyorum seni!" diye bağırdı.

Mathias nefes alamıyordu. Debelenmeleri yavaşlayınca dönüşüm büyücüsü kalkmıştı onun üstünden. Derin bir nefes aldı genç. "Bence gayet mantıklı konuştum ama sen ne anlarsın."

"Görüş lazım bize. Tepelerden birine çıkmamız gerekecek. Yine..." Etrafa göz gezdirebilmek için bir tepeye doğru yürüdükleri sırada ikisinin de nefes alış verişi hızlıydı. Yokuş yukarı çıkmayı hiç sevmiyorlardı. Ama tepedeki manzara çok daha iyiydi.

Başkent Linpond karşılarındaydı. En azından görüş alanlarına girmişti. Fakat şehir ile aralarındaki mesafe, mahlukat cesedi kaynıyordu.

"Hass... N'oluyor lan?" diye böylesi bir avı, kimin yaptığına bakındıklarında bir loncayı gördüler. Her büyücü adeta bir kas abidesi gibiydi. Bedenleri sadece kaslardan oluşuyormuş gibi görünüyordu. Erkekler de kızlar da aşırı iriydi. Silah kullanmıyorlardı. Bunu anlamak için yakaladığı bir mahlukatı kafasından tutup havaya kaldırdıktan sonra hızla yere vurarak öldüren kıza veya iki mahlukatın ayaklarına bastıktan sonra boğazlarından sıkıp hızla kaldırarak kafalarını koparan erkeğe bakabilirlerdi. Hele ki biraz daha ilerideki hilal bıyıklı adam, iki mahlukatı da boyunduruğa almış bir şekilde yürürken "En az öldüren kişinin kas çalışması 1 hafta yasak!" diye bağırdığında, herkes gaza geldi. Böylesi bir topluluk için kas çalışmak önemliydi tabii ki.

"Ha, şu adam..." dedi Dorian, hafifçe gülümseyip terlerken.

"Hangi adam lan?" Tabii ki genç büyücü o sırada baygın olduğundan bu adamın kim olduğunu öğrenememişti. Sonradan görse de kimliğini bilmiyordu. "Ha, şu mağaradaki."

"Haggar Kincade... Eleanor'un ağabeyi..."

"Eleanor'un ağabeyi mi vardı?"

"Birbirlerini severler ama pek görüşmezler."

"O da iyiymiş de zamanımız az. Hadi gidelim." Genç büyücü, hemen hemen tüm mahlukatların öldüğünü gördüğünden dolayı rahat bir şekilde tepeyi inip yürümeye başladı. Dorian da hemen arkasındaydı.

Çelik Yumruk Loncası gerçekten de güçlüydü. Yoksunlaşma olayı onların loncasından da kimseyi etkilememişti. Böylelikle güç sıralamasındaki yerlerini korumuşlardı. Yani birinciliklerini... Lonca 1 Büyücü İmparatoru ile birlikte 3 Büyücü Kralına da sahipti. Ayrıca birkaç tane de Büyücü Üstadı vardı içlerinde. Hemen hemen hepsi 5. Kademedeydi.

İkilinin yaklaştığını görenler, ellerindeki mahlukatları da öldürür öldürmez onların önünde belirdiler. herkes sağlı sollu dizilirken Haggar tam ortaya atlamıştı. İri yarı adamın bir anda önünde durması üzerine Mathias yavaşça başını kaldırarak onun yüzüne baktı. Adamın karnının biraz üzerine geliyordu sadece.

"Oha." dedi sadece. "Sizler Kas Yığınları Loncası'nın Kas Büyücüleri misiniz?" diye ekledi sonrasında. Dorian da çekinerek elini sallamıştı.

Hilal bıyıklı adam ciddi bir ifadeyle onlara bakarken boynunu hafifçe eğdi. Boyun kasları iyice belirginleşmişti. "Sen şu mirası olan veletsin, değil mi?"

Mathias dirseğiyle şişman büyücüyü dürttü. "Sana diyor, Dorian. Cevap versene adama."

"Bence bana demiyor." O da konuşunca kaslı adamın dikkati ona çekilmişti.

"Sen hala göbeği salmış şekilde mi dolaşıyorsun karşımızda? Kaybol."

"Hop bi' dakika şimdi." Yıldırım büyücüsü araya girdi. "O göbeğe laf ettirmem."

Haggar onu bir eliyle ensesinin altından, üzerindeki deri zırhtan tutarak havaya kaldırdı. Aralarında küçük bir bakışma yaşanırken genç büyücü zorlukla gülümsedi. "Dışarıda ne yapıyorsunuz? Sizin loncanızın günü değil bugün."

"Biz öyle bi' habis enerji havası alalım dediydik. O yüzden yaban arazide dolanıyorduk sadece." diyen genç büyücü, sözlerini "Siz de bi derin nefes çekin, bak daha iyi hissettiriyor." diye tamamladı.

Haggar onu yere indirdi. "Ayak altında dolaşmayın. Kaybolun, Eleanor hayırsızına da selam söyleyin."

"İletiriz." İkili oradan hızlıca ayrılırken lonca üyeleri onlara sert şekilde bakıyor ve pazularını şişirip göğüs kaslarını hareket ettiriyorlardı. Fiziksel güçte onları geçecek bir lonca yoktu.

"Kesin ilaç basıyorlar." Şehir kapısına geldiklerinde Mathias böyle demişti. "Bıçak çeksem ne yapabilirler ki?"

"Büyük ihtimalle bıçağı sana sokarlar."

"Doğru ama konumuz bu değil."

Kapı onlar için açıldı. Muhafızları selamlayıp da şehre girerlerken askerlerden içlerinden birisi, başka bir muhafızla konuşuyordu.

"Adamı kovalarken büyüyle saldıracaktım. Büyüm bir anda kayboldu anasını satayım. Üstüne adam bana benim büyümle saldırdı."

"Sallama lan. Senin de işin gücün kolpa, yalan dolan."

O sırada başka birisi de muhabbete katıldı. "Adamın 4 çeşit büyü kullandığını gören var."

"Sen de uyma şuna ya. Geçen de şehirde Büyücü Tanrısı var diyordu. Bi' görelim dedik. Büyücülerin Yemek Tanrısı restoranını diyormuş salak."

Mathias konuşulanlara kulak misafiri olmuştu. Yavaşça Dorian'ı dürttü. "Durumun önemini anladın mı?"

"Görünüşe göre garip bir büyücü var şehirde."

"Hayır ya. Büyücülerin Yemek Tanrısı dedi. Yeni restoran açılmış. Eleanor'u ikna edelim de gidelim bir ara."

"Mathias, lütfen sus ve yürü. Bak lütfen diyorum. Konuşmaya devam edersen ağzını yüzünü dağıtacağım."

"Tamam lan, sana da bir şey söylenmiyor." Böylelikle yürümeye devam ettiler.

Hikaye İle İlgili Bilgiler #68

Kristaller, Simyacı Birliği'nin en çok ürettiği eşyalardan birisi olsa da bazı sorunlar çıkması mümkündür. Ürettiği şeye uzun süreli garanti verebilecek simyacı sayısı azdır. Bu garanti sürecinde bir sıkıntı olması durumunda simyacı, eşyayı yenisiyle değiştirmekle mükelleftir. Bunun dışında, kristallere yüklenen enerji eninde sonunda biteceğinden, doğru çalışmama veya hiç çalışmama gibi durumlar yaşanabilir. Bu durumda yapılabilecek tek şey, kristali yenisiyle değiştirmektir.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44434 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr