4. Cilt: Kıyamet Fırtınası, Bölüm 19

avatar
292 0

Mathias - 4. Cilt: Kıyamet Fırtınası, Bölüm 19


4. Cilt: Kıyamet Fırtınası
Bölüm 19

Kızıl saçlı adam ve Alain'in bakışması biraz uzun sürünce Linette araya girerek gence "Neden gidip konuşmayı denemiyorsun, Alain?" diye fısıldadı. Fakat ondan bir cevap gelmedi.

Bu bakışmaların ardından Markus, yavaşça gözlerini kaçırıp başını eğerken geriye doğru bir adım atmıştı. "Üzgünüm, bilmiyordum."

O, kötü bir yüz ifadesiyle odasına girecekken genç kız "Lütfen durun, bay Markus." diyerek onu durdurdu.

Onun bu hareketi üzerine siyah saçlı şifacı "Ne yapıyorsun?" diye fısıldadı telaşla.

"Sanırım seni kurtarıyorum." karşılığını aldıktan sonra bir anda kendini babasının önünde buldu. Kız, onu itmişti. "İkinizin cidden konuşması gerekiyor. Ben bekleyebilirim."

Alain tam reddedecekken Markus "En azından 5 dakikalığına dinleyebilir misin?" diye sordu. Linette'in onu ittirmesi ve babasının bu sorusu üzerine, reddedemedi. Ağır adımlarla odaya girdikten sonra kapıyı kapatmışlardı.

"Burada olacağını bilmiyordum." dedi kan büyücüsü.

"Ben de senin burada olacağını bilmiyordum."

"Hatalarımı telafi etmeye çalışıyorum." İkili bir süre sessiz kaldılar. Ardından Markus "Mirasımı iyilik adına kullanacağım." diye ekledi.

"Kan İblisi Mirası nasıl iyilik adına kullanılabilir ki? Bugün olmasa yarın bir sıkıntı çıkacak. Mirasın doğası bu."

"Hayır, bu kez olmayacak. Alain, biliyorum benden nefret ediyorsun. Yaptığım şeylerin doğruluğunu asla savunamam. Ama benim isteğimle olmadı. Ben sadece kendimi senden uzak tutmuştum. Sana da zarar gelmesin diye."

Genç şifacı derin bir nefes aldı. "Biliyor musun, sen gittikten sonra, babası tüm ailesini katletmiş bir çocuk olarak kaldığımda, insanların bana bakışları değişmişti. Çünkü senin tek çocuğun olarak, bu mirası aldığımı herkes biliyordu. Benden çekinmeye ve beni dışlamaya başladılar. Sırf bu yüzden amcam beni şehrimizden alıp köyüne getirmişti."

"Neler hissettiğini en iyi ben anlarım, oğlum."

"İnsanların benden korkmamasını istediğim için iyi biri olmaya karar vermiştim. Gereksizce iyilikler yaptım. Her zaman fedakar olan kişi oldum. Bir kere bile insanları ayıplamamıştım. Hata yaptıklarında ve zarar gördüğümde bile. Tüm bu iyiliğin asıl amacı, Kan İblisi Varisi olduğumu unutturmaktı. Başarılı da olmuştu."

"Ben..." Markus duraksadı. Alain her şeyi düzene koymuşken, onun gelişi her şeyi batırmıştı. Yeni bir toplumda iyi biri olarak yer edinmiş, herkesin sevgisini kazanmıştı. Babası olarak ona yardım amacıyla çıktığı bu yolda, aslında yıllarca üzerinde çalışarak kurduğu düzeni yıkmıştı.

"Ama gözüm yavaşça açılıyor. Sana çok öfkeliydim. Bunun sebebi insanlardan korkmamdı. Ben iyi biriydim ve sen bir katildin herkesin gözünde. Kendi anne babasını bile öldürmekten çekinmeyen bir katil... Seni seversem, en baştaki duruma döneceğimden korkuyordum. Fakat artık böyle değil...

"Tapınak'ta, herkes kim olduğumu biliyor ama kimse dışlamıyor. Başrahip bana özellikle yardım ediyor. Mirası baskılamayı tamamen öğrendiğim zaman, ortada beni korkutucu yapan bir sorun kalmayacak."

"Alain... Mirasın şimdiye uyanmış olmalıydı. Onu kaç kere baskıladılar?" Markus'un yüzü endişeliydi.

"Başrahip 3 kere baskıladı. Bunu yapmayı bana da öğretiyor. Bedenimdeki enerjinin kontrolü konusunda ustalaşmam bir senemi aldı. Fakat artık bir Büyücü Büyükustasıyım. Mirasımı kendi başıma baskılamam yakında mümkün olacak."

"Hayır, hayır, bunu yapmamalısın. Onu baskılamak kanasusamışlığı yok etmez. Sadece biriktirir. Her seferinde daha da artacak. Sonunda tutamayacağın bir düzeye geldiğinde... Buna engel olamayacaksın."

Genç büyücü sessiz kaldı. Gözlerindeki şaşkınlık, cidden de bunu düşünmediğini haykırıyordu. "Ama Başrahi-"

"Seni kullanacaklar, Alain..."

"Ne? Hayır." Genç şifacı bu itham karşısında şaşkınlığa uğrarken babası, elini onun omzuna koydu.

"Ben bu yaşıma gelene kadar, pek çok şey atlattım, Alain. Öldürdüğüm herkes, emir kulları değildi. Sahip olduğumuz gücü kendi amaçları için kullanmaya çalışan pek çok insan gördüm... Dışarıdaki kıza bakınca, onun niyetinin iyi olduğunu anlayabiliyorum. Belki de durumdan habersiz. Fakat Başrahip dediğin kişiyi kendi içinde iyice sorgula. Çok geç olmadan sen de anlayacaksın."

"Şimdi de benim içime şüphe tohumları ekiyorsun."

"Alain, ben senin babanım. Sana zarar gelmesini asla istemem. Çok geç olmadan Tapınak'tan ayrılmanı tavsiye ediyorum sana. Fakat bunu yapmadan önce mutlaka benimle konuş. Seninle birlikte geleceğim. Sana zarar vermeye kalkan olursa acımadan öldürürüm, Alain. Bundan asla pişmanlık duymam. Sana bu miras ile yaşamayı öğretebilirim. Gücüyle savaşmak yerine gücünü kontrol altına almayı. İşte istediğine bu yolla ulaşacaksın."

Bir süre daha sessizlik oldu. İlk baştaki heyecan ikisinden de gitmişti. "Sanırım gitmeliyim." dedi genç şifacı, arkasını dönüp kapıya doğru yürürken.

Markus birkaç saniye onu izledikten sonra "Bu işten sonra kral tüm suçlarımın bağışlanacağını söyledi. Sıradan bir insan olarak sıradan bir hayat sürebileceğim. Kimseyi öldürmem gerekmeyecek." dedi.

Tam kapıyı açmadan önce ona bakan siyah saçlı büyücü, sessizce tebessüm etti sadece. Ardından odadan çıktı. Sondaki tebessümü, Markus'un zihnine kazınmıştı. Yıllar sonra, oğlunun ona ilk tebessümüydü...

Kapının ardında Linette ve Prenses Avelin konuşuyorlardı. Alain'in gelişini gördükleri zaman sohbete ara verdiler. Onun yüzündeki gülümseyişi gören varis "Sanırım işe yaradı." dedi gülümserken.

"Yaptığın şey oldukça yanlış bir davranıştı." Fakat genç şifacı bunu söylerken bile gülümsüyordu. Babasını anlamaya başlamıştı. Küçük yaşlarından beri kendine oturttuğu bu düşünce kalıbını kırma yolunda ilerliyordu.

"Kim bilir?" dedi Linette. "Belki yanlış, belki doğru. İşe yaradı ama."

Onların konuşmasına dahil olan Prenses Avelin "İzninizle şimdi gitmeliyim." diyerek ikisini de selamladıktan sonra oradan ayrıldı. İkili de biraz dinlenmek için odalarına geçmişlerdi.

----------

İki gün geçti. Gelişim konusunda uzman olan Markus, Büyücü İmparatoru seviyesinin 2. Kademesine ulaşmıştı. Bu sırada Alain ve Linette de kendilerini hazırlamışlardı. Bu savaşta siyah saçlı genç de yer alacak ve yeni şifa büyüleri ile yardımcı olacaktı.

Bu sırada saraydaki odalardan birinden durmadan cızırtı sesleri geliyordu. Odanın içinde bağdaş kurmuş gencin bedeninden sürekli etrafa saçılan ince yıldırımlar, değdikleri yerde kapkara yanık izleri bırakıyordu. Lacivert saçlı kadın, ellerini göğsünde kavuşturmuş, onu izlerken bazı yıldırımlar bedenine isabet etti. Çok ince ve zayıf görünmelerine rağmen çarpan her yıldırım, güçlü saldırılarda aktifleşen Yıldırım Yazıtı'nın parlamasına neden oluyordu.

Genç büyücünün yüzünde ciddi bir ifade vardı. Gözleri kapalıydı ve tamamen odaklanmış durumdaydı. Bedeninin üzerinde dolaşan yıldırımlardan kendisi acı çekmiyormuş gibi görünüyordu. Derken bir anda kendisi de çarpıldı ve acıyla inledi.

"Yine kontrolü kaybettin!"

"Uğraşıyorum lan işte!" diye karşılık verdi ama ağzının üstüne bir tekme yedi. Yıldırımlar bu tekme kadar acıtmamıştı.

"Yeterince uğraşmıyorsun! Böyle gıdım gıdım ilerleyerek ne yapabileceğini sanıyorsun sen!? Kıyamet Varisi'nin karşısında da kendini çarparak mı savaşacaksın!?"

"Bir kere kendini çarpmak kötü bir saldırı değil! Düşmanın kafasını karıştırır! Bu adam manyak, ben buna bulaşmayayım diye düşündürür!"

"Salak salak konuşma!" Bir tekme daha yedi. "Tekrar!"

"Umarım bileğin burkulur da düzgün yürüyemezsin!"

Mathias tekrar meditasyona döndüğü sırada kapıya tıklandı ve bir muhafız içeri girdi. "Usta Shandri, Başkahin Dorn bir toplantı olduğunu söylememi istedi. Durum çok acil."

"Tamam, geliyorum."

Yıldırım dövmeli kadın kapıya doğru bir adım atmıştı ki bir anda bileği burkuldu. Ona bakan Mathias'ın yüzünde tarifi imkansız bir mutluluk vardı. Alaycı bir şekilde gülümserken "İşte tanrı böyle çarpar adamı." dedi. Kadının öfkeli bakışlarını görünce hiçbir şey dememiş gibi meditasyona döndü. Shandri de karşılık vermeden topallaya topallaya ayrıldı oradan.

O gidince Mathias gözlerini açtı. "İnsan giderken kapıyı kapatır." diye söylenr söylene kapıyı kapadıktan sonra yerine geri döndü. "Ulan aslında bazen istediklerim tam oluyor ha. Şunun düzenini çözersem bir sonraki isteğim bir elma suyu fabrikasına sahip olmak olacak."

Birkaç saniye kapıya baktı. Gelen giden olmayınca yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi. Elini parmağındaki depolama yüzüğüne uzatıp birkaç şişe elma suyu çıkardı. "Neyse ki Markus amcayı götürürken yanlışlıkla da olsa depoya denk geldim. Birkaç şişe elma suyunu umursamazlar herhalde." diyip lıkır lıkır içmeye başlamıştı bile. Kısa bir süre içerisinde 5 şişe bitirdikten sonra "Saraydakiler de tam ağzıma layık ha. Elma suyu içmeye başladığımdan beri miras konusunda da ilerledim. En baştan verseler belki şimdiye uyandırmıştım." dedi kendi kendine.

----------

Bu sırada toplantı salonunda işler kızışmıştı. Herkes başka bir şey söylerken kral onları susturunca Dorn devam etti.

"Kıyamet Mirası'nın bir süredir aynı derde durduğunu ve orada yüksek miktarda enerji topladığını tespit ettik. Varisin amacını bildiğimizi de hesaba katarsak, buna ulaşmanın bir yolunu bulduğuna inanıyoruz. Artık bekleyemeyiz. Saldırmak zorundayız."

"En başında saldırmalıydık zaten!"

"Şimdi gelişimizi bekliyor olacak!"

"Kendi şansımızı azaltıyoruz!"

"Harekete geçelim!"

Herkesten farklı bir cümle yükselse de istek daima aynıydı. Kral da oturduğu yerden kalktı ve "Diğer krallıklara haber verin! Tüm birlikler hazırlansın! Simya destekleri hazırlansın! Bugün saldırıyoruz!"

Salon hızla boşaltılırken herkes harekete geçmişti. Markus birkaç saniye Linette'e baktı. Bu savaştaki kilit roller ikisi olacaktı. Artık zaman gelmişti. Kıyamet Varisi ile yüzleşme zamanı... Bir Büyücü Atası olsa da, Kıyamet Fırtınası Mirası'nın yetenekleri ona seviyesinin üzerinde bir savaş potansiyeli veriyordu. Sıradan bir Büyücü Atası olsaydı, Büyücü İmparatorları sayı üstünlüğüyle kazanabilirlerdi. Fakat karşılarında bir Kıyamet Mirası varken... Tüm krallıklar toplansa bile, durum zor olacaktı.

Bu sırada Mathias dışarıdaki gürültüleri duysa da meditasyonuna devam etti. Bedeninden saçılan yıldırımlar bir tık daha kalınlaşmıştı. Shandri, bileğini iyileştirtmiş bir şekilde odaya girdiği zaman yıldırımlar yine ona isabet etti. Fakat yazıt onu korudu.

"Kes meditasyonu, beceriksiz."

Onun sesiyle genç yıldırım büyücüsü ara verip ayağa kalktı ve "Ne oldu?" diye sordu.

"Savaş vakti geldi ve sen onca zamanda bir işi beceremedin!"

Mathias şaşkındı. Bu kadar yaklaşmışken hala biraz daha zamanı olduğunu düşünmüştü. "Bir dakika, bir dakika! Nasıl lan!?"

"Bunu dert etmene gerek yok. İnsanlar senin için ölmeyi hak ediyorlar, değil mi? Şimdi otur oturduğun yerde de başkalarının hayatını tehlikeye atmasını izle, seni zavallı."

"Böyle bir planım yok. Ben de geleceğim."

"Sen de mi geleceksin?" dedi Shandri, alaycı bir sesle. "Ne yapacaksın? Küçük yıldırımlarınla Kıyamet Varisi'ni mi öldüreceksin? Yoksa şu misketini kafasına fırlatarak canını yakmayı mı deneyeceksin? Mirasın olmadan bu savaşta ayak bağından başka bir şey değilsin! Orduda sana bakıcılık yapacak kimse yok!"

"İlla ki bir işe yararım. Ayrıca insanların öylece ölüşünü burada oturup izleyecek değilim."

Kadın, onun dibine kadar gelip yüzüne iyice yaklaştı. Gözlerinde, gencin daha önce görmediği bir şey vardı. Bu sanki... Gerçek öfke gibiydi...

"Eğer seni savaş alanında görürsem, Salazar'dan daha büyük sorunların olur. Beni anladın mı?"

Bu tehdit karşısında Mathias'ın kaşları çatıldı. Cevap vermedi ama bu kadına gerçekten sinirlenmişti.

"Sana beni anladın mı diye sordum! Gitmeden önce yürüyememen için bacaklarını mı kırayım yoksa emirlere uyacak mısın!?"

"Tabii ki." dedi genç büyücü. Hafifçe başını eğdi. Shandri başka bir şey demeden odadan çıktı.

"Tabii ki." diye tekrarladı Mathias. "Tabii ki uymayacağım."

Hikaye İle İlgili Bilgiler #59

Savaş potansiyeli, büyülerin etki alanları ve harcadıkları enerji ile ölçülür. Bir büyücünün büyüleri ne kadar fazla alana etki edebiliyorsa savaş gücü o kadar yüksektir. Bu nedenle Felaket Büyücülerinin savaş potansiyelleri en yukarılarda kabul edilir. Fakat bu konuda en tepede olan büyücüler, kesinlikle Kıyamet Varisleridir. Kıyamet Mirası'nın büyüleri normalde az enerji harcarken, Salazar büyü enerjisine sahip olmadığından dolayı mirasın kendisinden enerji aldığı için enerjinin tükenmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Ayrıca büyüleri oldukça büyük alanlara etki edebilen çok güçlü saldırılar ve sağlam savunmalardan oluşur. Bunlar birleştirilince, Salazar İorion, gelmiş geçmiş en yüksek savaş potansiyeline sahip Kıyamet Varisidir.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44433 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr