4. Cilt: Kıyamet Fırtınası, Bölüm 4

avatar
299 0

Mathias - 4. Cilt: Kıyamet Fırtınası, Bölüm 4


4. Cilt: Kıyamet Fırtınası
Bölüm 4

"Neden biz şehri boşaltıyoruz?" Baygın Mathias'ı omzuna atan Dorian sormuştu. "Bir tuzak hazırlanması daha uygun değil mi?"

Tavon ise "Kahin Kulesi'nin söylediklerine uymalıyız." diyerek cevapladı. "Eğer şehri boşaltıyorsak, yapabileceğimiz bir şey yok demektir."

"Bir Kıyamet Varisi'nin gelmiş olması..." İkizler bile sakinliklerini koruyamadılar. Mirabel "Krallığın yapabileceği tek şey şehri boşaltarak onun ayaklarının önünden çekilmek." diye ekledi.

"Tüm bu fırtına bir Kıyamet Mirası'nın gücü demek." Eva hala dışarıdaki gök gürültülerini duyabiliyorken konuştu. Çoktan gündüz olmuştu. Fakat geceden farksızdı. Güneş ışıklarının en ufak bir parçası bile yeryüzüne ulaşamazken rüzgar gittikçe şiddetlenmişti.

"Hayır," dedi Admon. "Kıyamet Mirası'nın asıl gücünün bı fırtınayla alakası yok. Dünyayı saran fırtına, sadece küçük bir güç gösterisi."

Toprak büyücüsü yanına birkaç eşyasını alırken "Bildiğin bir şeyler varsa konuş da biz de öğrenelim." dedi. Şehri birkaç günlüğüne tamamen boşaltıyorlardı ve lonca binasından ayrılıyor olmak kimseyi mutlu ediyora benzemiyordu.

"Ne bekliyorsun? Davetiye mi lan?" Eleanor akşamdan kalma haliyle Garvin'e destek çıktı.

"Aber adında bir adamın hikayesine dayanıyor bu." Admon olabildiğince soğukkanlı kalarak Kör Kıyamet'in hikayesini anlattı. Sonunda ise "Aile kütüphanesinde okumuştum." diye ekledi.

Kıyametini de varisini de yiyeyim!" Lonca lideri toparlanmaya başlıyordu. Birkaç parça eşyasını yanına aldıktan sonra baygın olan genç büyücüye baktı. "Niye uyanmadı lan bu hâlâ?"

"Uykusu derin onun ya. Hep böyleydi, zor uyanırdı." Dorian geçiştirmeye çalıştıktan sonra "Bir de göğsü ağrıyordu ya, ondan derin uyumuştur." diye ekledi. Garip bir bakış atan Eleanor, bir şey demeyerek önüne döndüğü zaman şişman büyücü çaktırmadan yıldırım büyücüsünün nabzını kontrol etti. "Huh, ölmemiş."

"Kim ölmemiş?" Garvin ona yaklaşarak sorduğunda dönüşüm büyücüsü bir anda soğuk terler akıtmaya başlamıştı.

"İnsanlık... İnsanlık ölmemiş. Erken haber verdiler ya, gidiyoruz hani." Zorlukla gülümsemeye çalışıyordu.

"Garip davranıyorsun."

"Her gün şehri boşaltmıyoruz veya her gün bir Kıyamet Varisi gelmiyor. Bunca garip olay arasından benim davranışıma mı dikkat ediyorsun?"

"Her neyse."

Eva'nın geçidinden geçen lonca, tüm şehrin toplandığı yere gelmişti. Şehir boşaltılırken sığınak olarak daha önceden temizlenmiş haydut köyü ve sığınaklar kullanılıyordu. Büyücü Kralları'nın da içinde olduğu topluluklar, haydutların mekanlarına yerleşirken, güvenlik konusunda hiçbir tehdit hissetmiyorlardı. Sonuç olarak Örgüt, bu sığınaklara çok da önem vermiyordu. Haliyle ilk temizlenişin ardından buralar güvenli olacaktı.

"Bizim yerimiz neresi?" diye sordu sarışın geçit büyücüsü. Topluğun pek çok tarafında geçitler açık tutuluyordu. İnsanlar bunlardan geçmeden önce kontrole tabii tutuluyor, isimleri alınarak geçitten geçiriliyorlardı. Şehrin boşaltılması için yapılan planlamalarda, hangi sığınağa kaç kişinin gideceğinden hangi kişilerin gideceğine kadar ayarlanmıştı.

"Biz 34. Sığınak'ın güvenliğinden sorumlu gruptayız. Bu nedenle oraya gideceğiz." İyice ayılmış olan lonca lideri, yolu göstererek en önden yürürken herkes onun peşindeydi. Kalabalığın içinde hızla yol alarak geçitlerden birinin önüne geldiler.

"Eleanor Kincade ve Kılıçdiş Loncası." diye tanıttı lider, grubu. Grçidin önündeki şehir polislerinden birisi, elindeki kağıtları kontrol ettikten sonra Dorian'ın omzundaki Mathias'ı gördü.

"Onun neyi var?"

"Biraz hasta."

"Pekala, sığınaktaki şifacılara gösterebilirsiniz. Geçin bakalım." Onlara yol verildiği zaman sırayla geçitten geçtiler. Sıra şişman büyücüye gelmişti. Geçidin önüne geldi ama birkaç saniye durup geçit büyücüsüne baktı.

"Burayı işgal etme de geç artık." dedi büyücü. Dorian ona hiçbir şey demeden bedenini çevirdi. Göbeğinin enini daha rahat gören geçit büyücüsü, durumun farkına vararak geçidi biraz genişletmişti. Şişman büyücü yüzünde kızgın bir ifadeyle geçide girdi.

Geçidin içinde geçen on dakikanın ardından 34. Sığınak'a varmışlardı. İçerisi şehirden gelen sivil halkla doluydu. Yaklaşık 50 kişi var gibi görünüyordu. Bu sığınak için biraz fazla gibiydi.

"Sonunda geldiniz demek." Hilal bıyıklı, sert bakışlı, vücudunun çıplak üst kısmından resmen kaslar fışkıran bir adam, onlara doğru gelirken kalın sesiyle konuşmuştu.

"Geldik tabii lan. Tüm işi size bırakacağımızı mı sanıyordunuz?" Eleanor da aynı kızgın bakışlarla karşılık verirken hilal bıyıklı adamın arkasında birkaç kişi daha göründü. Hepsi kas yığınlarından oluşan bu grup, tıpkı Kılıçdiş gibi, başkentte bulunan loncalardan biriydi.

"Bıraksanız da sorun etmezdik. Cılız adamlarını da koruruz, dert etme." Yapılı adam yumruğunu ileriye doğru uzattığı zaman kadın da uzattı ve yumrukları çarpıştığında birbirlerinin ellerini ittirmeye başladılar.

"Yaşlanıyorsun gibi, moruk." Eleanor'un eli baskın geliyordu. Fakat durum tersine dönünce hilal bıyıklı adamın dudakları yukarı doğru kıvrıldı.

"Büyüklerinle nasıl konuşulacağını hala öğrenememişsin!" Lonca liderinin eli tamamen yenilince yapılı adam bir kolunu onun boynuna dolayarak kendine çekti.

"Bırak beni, Haggar!"

"Küçük kardeşlerin ağabeylerine bağırmamaları lazım! Yeterince sıkı çalışmıyor musun yoksa!? Kolların cılız adamlarınkilere dönmüş!"

Dorian ve diğer lonca üyeleri, Haggar'ın lonca üyeleri ile bakışıyorlardı. Aralarında net bir rekabet varmış gibiydi ve Eleanor'un az önceki güç yarışını kaybetmiş olması pek de iyi olmamıştı. Fakat ne yapılabilirdi ki? Haggar isimli bu adam, hem Çelik Yumruk Loncası'nın lideri, hem Eleanor'un ağabeyi, hem de şehirdeki birkaç Büyücü İmparatoru'ndan biriydi.

"Ulan, Eleanor bir ara şunun kıçını tekmelese de biraz da biz sevinsek." diye fısıldadı Dorian.

Loncalar arası bakışma savaşı sürerken kadın ve yapılı adam biraz uzaklaşmışlardı. Kaslı kadın, kollarını göğsünde birleştirirken "Neden buradasın? Senin soyluların yanında olman gerekmiyor mu?" diye sordu.

"Dorn benim yanıma gelip cılız bir veledin güvenliğinin sağlanması gerektiğini söyledi. Sizin loncadaki mirası olan çocuk."

Şimdi her şey daha mantıklıydı. Kıyamet Mirası ortaya çıkmışken, onlardan yana olan bir varisi korumak istemeleri çok normaldi. Fakat Mathias daha mirasını uyandırmamışken, ne yapabilirdi ki?

----------

Şehri boşaltma işlemi devam ederken, Kahin Kulesi'nde sadece Başkahin Dorn kalmıştı. Penceresinden fırtınayı izliyordu. Sürekli açılan geçit büyülerinin yaydığı enerjiyi kulenin tepesinden bile rahatlıkla hissedebiliyordu.

"Bir haftamız varken, hazırlanmak çok zor olacak." dedi kendi kendine. "Belki onun zihnine girip kontrol altına alabilirim. En azından öfkesini dindirirsem, bize büyük yararı olur."

O böyle düşünürken kuleye düşen bir yıldırımla, tüm bedeni titredi. Bakışları yavaşça terasa giden merdivene kayarken, alnında ter damlaları oluştu.

"Nasıl olur?" diye düşündü. "Bir haftamız olmalıydı."

Terastan yayılan bir enerji, onun bedeninde baskı yaratabilecek kadar güçlüydü. İçindeki büyük öfke, resmen enerjisine karışmıştı.

Yıldırımlar bir anda iyice sıklaşarak Kahin Kulesi'nin etrafındaki alana odaklanmıştı. Sanki kulenin etrafında göçüklerden bir çember, bir sınır çiziyorlarmış gibiydi. Durmadan aynı noktalara düşüyorlardı. Derken merdivenlerin en üzerinde bir ayak göründü. Ağır ağır attığı her adımla birlikte, kötü his çoğalıyordu.

Ondan yayılan güç, açık bir şekilde Büyücü İmparatoru'ndan üstündü!

Üzerindeki ayak bileklerine kadar uzanan paltonun bel kısmından aşağısında düğmesi yoktu. Mavi renkli giysileri, ona farklı bir hava katmıştı. Ne çok uzun, ne de çok kısaydı. Kapüşonu, siyah saçlarını tamamen örtmeye yetmemişti.

Merdivenleri indiği zaman, bakışları ihtiyarın yüzüne kilitlendi.

"Aber'a göre çok daha erken çıktın." Dorn, ona bakarken konuştu. Fakat o cevap vermedi. Sadece yaşlı adama doğru yürümeye devam etti. Mavi gözleri onun yüzünden ayrılmadı. Sağ gözünün irisi, siyahtan beyaza dönüp bir yıldırım şeklini almıştı.

"Şehri boşaltmamıza bile fırsat vermedin." Başkahin bir kere daha konuşmayı denedi. Fakat üzerindeki baskı artarken, karşısındaki genç konuşmadı. Nihayet  aralarındaki mesafe birkaç adım kaldığında, gencin yüzü tamamen görünmüştü.

"Şüphelerim doğru çıktı." dedi ihtiyar. "Salazar İorion... İorion Soyu'nun genç efendisi."

"Beni tanıyorsun." İlk cümlesi bu olmuştu.

"Elbette seni tanıyorum. Ben başkahinim."

Salazar, etrafına yavaşça göz gezdirirken "Buraya neden geldiğimi de biliyor musun?" diye sordu.

"Bilgi istiyorsun. Mirasının gücünü tamamen anlamak için. Her Kıyamet Varisi bunu ister."

Gencin yüz ifadesinde bir değişiklik olmadı. Yavaşça başındaki kapüşonu açıp siyah saçlarını ortaya çıkarmıştı. Oldukça yakışıklı bir yüze sahipti.

"Hayır."

"Hayır mı?" İhtiyar adam şaşkınlığını gizlemeye çalıştı. Kıyamet Mirası ile ilgili bilgi istemeyen bir Kıyamet Varisi... "Öyleyse, herkesi hemen öldürmek niyetinde misin?"

"Kimseyi öldürmeye gelmedim." Birkaç saniye sessizlik oldu. Ardından Salazar devam etti. "Benim hakkımda ne biliyorsun?"

Dorn pek çok soru bekliyordu. Fakat bu, onlardan biri değildi. "Adın Salazar İorion. İorion Soyu'nun genç efendisisin. Ayrıca..." Birkaç saniye duraksadı. "Bilinen büyü tarihi boyunca, büyü gücünden yoksun doğmuş ilk insansın."

Genç, acı bir şekilde gülümsedi. "Tanrının daha doğmadan önce lanetlediği ilk insanım. Ya da... Tüm bu lanetlenmişlerin arasında saflıkla doğmuş ilk kişiyim."

"Kıyamet Mirası, seni seçti."

Kıyamet Varisi, kenardaki masaya doğru bir adım attı. "Haklısın. Çünkü kaybedecek bir şeyi kalmamış biriyim. Bu dünyaya değişiklik getirebilecek birisi, ancak kaybedecek bir şeyi kalmayan biri olabilir."

"Kimleri öldürmek istiyorsun?"

"Hayır... Hayır... Öldürmek istediğim herkesi, çoktan öldürdüm zaten. İçimde hiç öldürme arzusu yok."

Peş peşe şaşkınlığa uğrayan Dorn, hissettiği baskıya rağmen konuşmayı sürdürdü. Şu anda burada kazandıracağı her saniye, şehrin boşaltılmasına katkı sağlıyordu. "Peki ne istiyorsun?"

"Büyü gücünden yoksun yaşamak nasıldır bilir misin, yaşlı adam?"

Bu soru üzerine başkahin sessiz kaldı. Onun bu halini gören Salazar devam etti. "İnsanlar sana çöp muamelesi yapar. Bir insan olduğunu unutup, sana her şeyi yapabileceklerini sanarlar. Seninle dalga geçmek günlük eğlenceleri olur. Bir yerden sana yardım eli uzatılınca o eli keserler. Ailen senden utanç duyar ve durumu saklamaya çalışır. Kimse seni kabullenmek istemez. Hiçbir şey yapmasan da, insanlara batan bir diken gibisindir."

Kıyamet Varisi, masadaki bir şişeyi eline alıp bakmaya başladı. "Peki bunun sebebi nedir? Senin büyü gücünden yoksun doğman mı? Yoksa onların büyü gücüyle doğması mı?"

"Yaşadığın durum, bir ilk. Senden önce kimsede olmamıştı. Bu nedenle seni anlayabilmem mümkün değil."

"Anlayamazsınız..." dedi, elindeki şişeyi bırakırken. "Fakat ben sizi anlıyorum. Sizden aşağıda birini gördüğünüzde, kalbinizde bir büyüklük, bir kibir oluşuveriyor bir anda. Ondan üstün olduğunuzu hissetmek istiyorsunuz."

"Bu doğru değil. Bazı insanların böyle olduğu doğru. Fakat tüm insanları bir tutamazsın."

"Neden tutamayayım? Hepiniz büyücü değil misiniz? Sizi birbirinizden ayıran ne?"

"Kalplerimiz, bizi birbirimizden ayıran şeydir. Kötü şeyler yaşamış olabilirsin. Fakat her insanın farklı olduğunu unutuyorsun. İnsanlık, senin gördüklerinden ibaret değil."

"Yani, beni öldürme planlarına başlamadığınızı mı söylüyorsun?"

Yaşlı adam duraksadı. Buna cevap veremeyince, Salazar başını hafifçe eğdi.

"Ben sizin düşündüğünüz gibi insanlığın üzerine çökmeye gelen biri değilim. İnsanları öldürmek istemiyorum. Krallıkları yok etmek istemiyorum. Benim istediğim şey... Bu düzeni yok etmek."

"Hangi düzenden bahsediyorsun?" Başkahin'in üzerindeki baskı yavaşça azalıyordu.

"Kaynak'tan haberdarsın, değil mi?"

Kaynak... Tüm büyünün kaynağı... Farklı bir boyutun içindeki kilit nokta... Öyle ki, tüm büyü ondan güç alır.

"Evet... Ben Nilus ile birlikte savaşanlardan biriyim."

"Nilus... Nilus Skydemon. Gökyüzü Şeytanı Tarikatı'nın yıldızı."

"Onu tanıyorsun?"

"Elbette tanıyorum. O olmasaydı, şu anda yok edilmesi gereken düzeni yok etmek imkansız olacaktı."

"İstediğin şey, tarikatları yıkmak mı? En güçlü olarak tepeye oturmayı mı hedefliyorsun?"

Salazar'ın yüzü düştü. "Beni nasıl böyle bir şeyle itham edersin?" Dorn'un hissettiği baskı bir anda arttı. "Sana sadece güç arzusuyla tutuşan bir aptal gibi mi görünüyorum?"

İhtiyar adam, düşmemek için yanındaki sandalyeden destek aldı. "Büyücü Atası'nın gücü..." diye geçirdi içinden.

"Hayır... Hayır... Her şey çok yanlış. En başından beri böyle olmamalıydı. Tanrı ya yok ya da kusurlu bir varlık. Onun hataları yüzünden acı çeken kişi ben oldum. Elinde gücü vardı ama asla düzeltmeye çalışmadı. Onun yerine insanlık bu hataları benimsedi ve kendine kattı. Bu yanlışlığa bir son vereceğim."

"Ne yapmayı planlıyorsun?"

Salazar birkaç adım atarak yaşlı adamın dibine kadar geldi. "Benim yok etmek istediğim şey... Büyünün kendisi."

Dorn'un gözleri biraz daha açıldı. Büyüyü yok etmek... Tüm büyücüleri büyü gücünden yoksun bırakmak... "Bunu yapamazsın. Sen büyü gücünden yoksun doğdun; ama şu anda belki de kıtanın en güçlülerinden birisin. Bunu yapmak, sahip olduğun gücü yok edecektir."

Büyüyü yok etmek, Salazar'ın gücüne sahip birinin aklından asla geçmeyecek bir şeydi. Onca sene büyü gücünden yoksun yaşayıp, sonunda muazzam bir güce kavuşmuşken, nasıl bunu yapabilirdi?

"Ben... 19 senedir büyü gücünden yoksun yaşıyorum. Kıyamet Mirası'nı nasıl kazandığımı biliyor musun?" Genç büyücü doğrudan onun gözlerine bakarken, ciddi bir edayla konuştu.

"Kaybedecek bir şeyim yok."

Hikaye İle İlgili Bilgiler #44

Kaynak, içinde bulunduğumuzdan farklı bir boyutta varlığını sürdüren, büyü gücünün asıl başlangıcı olan bir enerjidir. Büyü enerjisi tükenen kişilerin meditasyonla tekrar toplayabilmesinin sebebi olmakla birlikte, büyünün var olduğu tüm yerlere enerji akışının sağlandığı yerdir. Oraya gitmenin bir yolu bilinmez fakat varlığı, Nilus ile birlikte kesinleşmiştir. Büyü ile ilgili her şeyin kökeni olan Kaynak, mirasların da temelidir. Onun yok edilmesi halinde, büyücüler enerjilerini yenileyemeyecek ve tüm büyü, dünya üzerinden silinecektir. Fakat daha önce Kıyamet Varisleri bile Kaynak'ı yok etmeyi düşünmemiştir. Bu enerjinin varlığından haberdar olan kişiler, iki elin parmaklarını geçmez.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44431 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr