3. Cilt: Felaket, Bölüm 7

avatar
312 0

Mathias - 3. Cilt: Felaket, Bölüm 7


3. Cilt: Felaket
Bölüm 7

"İşte burası." Beyaz saçlı büyücü, şişman olan ve kız, birlikte Kılıçdiş Loncası'na kadar gelmişlerdi. Sabah saatleriydi ama onlar yoldayken güneş biraz daha yükselmiş, şehirde hayat başlamıştı.

Mari önündeki binaya baktı. Birkaç katlı bu bina onun gördüklerinden çok daha iyiydi. Tamamı altın kaplama gibi görünen bu yer, resmen zenginliğini haykırıyordu. Kızın yüzünde şaşkınlık dolu bir ifade vardı. Böylesi bir yer beklemiyordu.

"Orası değil. Orası banka." diyen Mathias, onu asıl binaya doğru çevirince yüzündeki şaşkınlık dolu ifade yerini hayal kırıklığı dolu bir ifadeye bırakmıştı.

"Ben de ilk seferinde aynısını yaşamıştım. Uzun sürmüyor dert etme." 

Dorian "Artık daha fazla bekletmeden içeri girelim." diyerek onları uyardı. Böylelikle genç büyücü kapıyı açınca hep birlikte içeri girdiler.

Diğer lonca üyelerinin hepsi girişteydi, Eva hariç. O hala gelmemişti. Eleanor onları görünce oturduğu yerden kalkıp yanlarına geldi.

"Neden bu kadar uzun sürdü, aptal herifler? Siz gece de dönmeyince başınıza bir şey geldi sandık."

"Aslında geldi." dedi Mathias. "Ama müthiş yeteneklerimle bir sağ, sonra bir sol, hepsi yerde." Yumruklarını da sallayarak konuşunca liderin yüzü değişti. Dorian gülmemek için zor duruyordu. Çünkü bu adam buna devam ederse birazdan rahatça gülebileceği bir olay yaşanacaktı.

Lonca lideri, Mari'ye baktı. Tıpkı diğer herkes gibi. Tüm bakışlar bir anda üzerinde toplanınca heyecanlanan kız, kimsenin yüzüne bakmadı ilk başta. Sonraları başını yavaşça kaldırabilmişti.

"Sen Mari olmalısın." dedi kadın.

"E-Evet."

"Merak etme. Şimdi güvendesin." Lider önce onu rahatlatmaya çalıştıktan sonra "Adım Eleanor. Bu loncanın lideriyim." diyerek kendini tanıttı.

"Neden oturmuyorsunuz?" Masasının üzerinde oturup sırtını duvara dayamış olan toprak büyücüsü konuşmuştu. Eleanor da geçmelerini işaret edince hepsi bir masaya geçtiler.

"Mari, haydutların elinden kaçtığını duydum, doğru mu?"

"Doğru, yerleşkeden kaçtım."

Bu da doğrulanınca Eleanor sorguya tamamen başlayabileceğine karar vermişti. "Orada ne kadar zamandır tutsaktın?"

"Yaklaşık olarak 6 aydır." Bu oldukça uzun bir süreydi. Kızın bu şekilde görünmesine şaşmamak gerekiyordu.

Eleanor başını yana çevirip "Gidip bir şifacı getir, Garvin." dedi. O her ne kadar kalkmak istemese de emir emirdi. Böylelikle o, loncadan çıkarken sorgu devam ediyordu.

"Haydutlarla bir kere karşılaştık. Bazı şeyler planlıyorlarmış gibi görünüyordu. Fakat yerleşkeye saldırdığımızda kimseyi bulamadık. Terk edilmiş gibiydi. Bu konuda ne biliyorsun?"

"Cidden boş muydu?" dedi Mathias. Mari ona söylediği zaman inanmamıştı. Çünkü bu kız kendini Büyücü İmparatoru diye tanıtmaya kalkmıştı. Fakat şimdi Eleanor'dan duyunca ona hak vermişti.

"Oraya gittik. Birliğimizde birkaç Büyücü Kralı ve onlarca Büyücü Üstadı da vardı. Lakin dediğim gibi, bomboştu."

"Adama kaçman gerekmiyor muydu diye sorduğumda fazla ciddiye almış galiba. Heybetimden korkmuş olmalı." Parmaklarını sağa sola uzatarak Çarpma oluşturmuş ama fırlatmamıştı. Lonca liderinin yüzünde son anda gördüğü ifade buna engel olmuştu. Zorlukla gülümseyerek ellerini indirdi.

"Size bu konuda her şeyi anlatabilirim; ama öncelikle..." Kız, başını çevirerek Dorian ve genç büyücüye baktı. O zaman şişman büyücü lafa girmişti.

"Yardımımızı istedi. Kardeşini bulabilmek için yardım gerekiyormuş."

"Kardeşini mi?" Lider şaşırırken ikizler barda oturmuş ve yan gözlerle onları izliyorlardı.

"Bakın, tüm bu şeylerin kilit noktası benim kardeşim. Eğer onu buraya getirebilirsek, tüm planları çökecek. Hiçbir tehlike kalmayacak." Mari onu ikna etmeye çalıştı fakat Eleanor tatmin olmuş gibi görünmüyordu. Sonuç olarak kardeşini kurtarmaları için yalan söyleyip söylemediğini nereden bilebilirlerdi ki?

"Bunu yapabiliriz ama öncesinde bize cevap vermen gerekiyor. Haydutların ne zaman işe koyulacaklarını ve ne yaptıklarını bilmiyoruz. Belki de şu anda çoktan başlamış vaziyetteler."

"Hayır, hiçbir şeye başlayamazlar. Başlasalar bile ellerinden hiçbir şey gelmez. Şu anda tamamen elleri kolları bağlı. Ama eğer kardeşimi bizden önce bulurlarsa her şey bitecek. O zaman şansı kalmayan taraf burası olacak."

O bu kadar abartılı bir şekilde anlatınca kadın meraklanmıştı. "Kardeşin kim?"

"Tanınmış birisi değil. Sadece köyümde yaşayan genç bir delikanlı."

"Öyleyse neden onlar için bu kadar önemli?"

"Çünkü ona ihtiyaçları var." Eleanor'un sorgusu, Mari'nin umutlarını git gide kırıyordu. Tatmin edici bir sebep aradığı çok açıktı ama bu sebebi ona veremezdi.

"Neden ihtiyaçları olduğunu soruyorum, Mari. Neden ihtiyaçları olduğunu ve önemini bize anlatırsan, bizim de başkalarından yardım isterken anlatacağımız bir şeyler olabilir."

Genç kız cevap verecek gibi oldu ama kendini durdurdu. Bir kere daha Mathias ve Dorian'a baktıktan sonra "Söz vermiştiniz." diyip ayağa kalktı.

Artık kimseye bakmadan kapıya doğru yürüyordu. O sırada kapı açıldı ve içeriye yanındaki şifacıyla birlikte Garvin girdi. "Neler oluyor?" diye sordu.

"Mari, buraya gel ve otur." Lonca liderinin ses tonu, oldukça otoriterdi. Bu sesle söylediği şeyi yapmamak çoğu insana korku verebilirdi. Fakat genç kız sadece başını çevirdi.

"Siz de mi beni zorla alıkoymaya çalışacaksınız? O haydutlardan ne farkınız kalıyor?"

"Sakin ol, Mari. Onu daha fazla sinirlendirme." Şişman büyücünün uyarısı bile genç kızın gözlerindeki bakışı silemedi. O küçümseyici bakış, Eleanor'u her an patlamaya hazır bir bomba haline getirebilirdi.

"Mari," dedi lonca lideri. "İçinde olduğumuz durumu anlayamıyorsun anlaşılan. Burada senin kardeşinin hayatı ile birlikte binlerce hayattan bahsediyoruz. Sadece kendi aileni kurtarmamız için bize yardım etmeyeceksen, sana nasıl güvenmemizi bekliyorsun?"

"Size zaten söyledim. Kardeşimi yanımıza alabilirsek hiçbir tehlike kalmayacak. Bahsettiğiniz binlerce hayat tamamen güvende olacak. Eğer bu kadar güvenmiyorsanız size sadece şunu söyleyeyim: Bana yardım ettikten sonra söylediğim şeyler yalan çıkarsa o zaman beni öldürebilirsiniz. Hatta bunu yapmanız daha yararlı olur."

Herkes bir saniye için sustu. Eleanor birkaç parmağıyla alnını tutarken sakinleşmeye çalıştı. Mathias ve Dorian ise soğuk terler döküyorlardı. Lideri bu kadar sinirlendireceğini tahmin etmemişlerdi. Hele ki birinin Eleanor'a küçümseyerek bakması... Rüyalarında bile görmeleri düşük ihtimaldi. Ama ne var ki söz vermişlerdi.

"Kontrol etmek için biz gidebiliriz." dedi genç büyücü.

Şişman olan da "Sonuçta söz verenler bizlerdik. Bunun için üzgünüz ama bir kere söz vermiş olduk. Hem de sadece genç birini köyden alıp şehre getirmek ne kadar zor olabilir ki?" diye destek çıktı.

"Eva'nın burada olmadığını unutuyormuşsunuz gibi görünüyor. Şehirde yardım edebilecek bir tane bile geçit büyücüsü yok." Garvin araya girdi. Fakat genç büyücünün cevabı hazırdı.

"Atla gideriz."

Eleanor biraz daha sakinleşti. Onlara bir kere daha baktı. Böylesi tehlikeli bir zamanda onları tek başlarına yollayamazdı tabii ki de. Eğer Mari'nin dedikleri doğruysa, haydutların da köye gelmeleri kaçınılmazdı.

"Lanet olsun..." Kadın ayağa kalkıp "Herkes hazırlansın. Yakında yola çıkıyoruz." diye emir verdi. İkizler nihayet ayağa kalkıp silahlarını almak için odalarına gittiler. O sırada yardımcı lider, ilk kez söze girdi.

"Doğru söylüyorsundur umarım. Çünkü tüm loncayı bu göreve çıkarmak için izin almamız gerekecek." Onun da Mari'ye güvenmediği açıktı. Fakat Eleanor kararını vermişti. Karşı gelemezdi. Genç kız da sadece ona bakmakla yetindi. Onun bilmediği şey ise, böylesi bir zamanda tüm loncayı kaynağı güvenilir olmayan bir göreve çıkarabilme iznini almanın pek de kolay olmayacağı idi. Nihayetinde akşama kadar sürmüştü.

----------

Akşam olmuş, güneş tamamen batmıştı. Gece, tüm güzelliğini gözler önüne sermeye başlamışken, bir yeraltı sığınağındaki büyük odada, on civarı haydut, bir gencin önündeydi.

Siyah saçlı genç, yüzündeki mutluluk dolu ifadeyi silmeden "Evet! İtiraf ediyorum ben öldürdüm! Hepsini ben öldürdüm! Hadi bana saldırın!" dedi hevesle.

Büyük bir masanın etrafında toplanmış olan haydutlar, ona garip garip bakarken "Ne?" diye sordu biri. Ondan yayılan Büyücü Kralı enerjisi hissedilebiliyordu.

"Sizin şu Örgüt'ün yüksek rütbelileri hani? Öldürdüm ya onları. Hadi bana saldırın." Genç yine hevesle beklemeye başladı. Fakat kimse saldırmadı.

"Onlar bizim sorunumuz değil, Qudve."

Qudve'nin yüzü düştü bir anda. Hevesle biraz kaldırdığı elleri tekrar aşağı indi. "Savaş yok mu? Bana saldırmayacaksanız neden çağırdınız beni?" diye sordu ağlamaklı bir şekilde.

Lider ise "Sana bir teklifim var." diye cevapladı.

"Uuu demek iş görüşmesi." Boş sandalyelerden birine oturduktan sonra ayaklarını masanın üzerine uzattı. Küstahlıkla sınır tanımıyordu. "Görüşelim bakalım." dedi tekrar gülümseyerek.

Büyücü Kralı olan adam, onun bu tavrını görmezden gelerek söze başladı. "Gurmur köyünde bir genç var. Bu gencin ablasının adı Mari. Genci bize getirirsen sana 5.000 altın öderim."

"Sadece birini getirmem için beni mi çağırdın? Benimle dalga mı geçiyorsun?" Qudve sinirlenmiş gibi görünüyordu. "Bir çocuğu da gidip kendiniz alın. Bana birilerini öldürebileceğim görevler ver."

"Dinle, Qudve. Senin ne istediğini biliyorum." Haydut liderinin bu sözleri genci gülümsetti. Bir parmağını ona doğru uzatırken kocaman gülümsemesini hiç bozmadı. Hevesle bekliyordu.

"Bu gencin peşine şimdiye güçlü loncalar da düşmüş olmalı. Bizim baş edemeyeceğimiz bazı kişiler olabilir."

"İşte bu! İşte bu! Bana böyle şeylerle gel!" Kahkaha attı. İnsanların bakışlarını hiç umursamadan gülüyordu. "Eğer böyleyse fiyat değişir ama."

Herkes duraksadı bir anda. Onlarda kaç bin altın olduğunu düşünüyordu ki fiyatı değiştiriyordu bu adam?

"Sizden 1.000 altın alırım. 4.000 altını beni eğlendirecek kişilerle karşılaşacak olmama sayıyorum." Bu cümleler onları tekrar rahatlatmıştı.

"Öyleyse sana bir geçit açalım." Liderin bir işaretiyle o an orada bulunan bir geçit büyücüsü, Qudve için geçit açtı.

"Ne geçidi be? Gece olduğunun farkında değil misin?" Meşale ışıkları yavaşça azalırken gencin bedeni tamamen koyulaştı. Bir anda gözden kaybolup liderin arkasında belirmesi sadece göz açıp kapayıncaya kadar sürmüştü. "Geceleri benim her yerde olduğumu bilmiyor musun?"

Bu katilin bir anda bu kadar dibine girmesi lideri tedirgin etse de "Doğru, unutmuşum." diyerek yanıtladı.

"Oldukça unutkan olmalısın. Çünkü anlaşma kurallarını da unutmuşsun." diyen Qudve tekrar kaybolmadan önce "Görüşmeler yalnız yapılır." demişti. Meşale ışıkları tekrar yükselirken onun kahkahaları oldukça uzaktan geliyordu. Odadaki lider hariç herkesin boğazı kesilmişti.

Hikaye İle İlgili Bilgiler #35

Gölge İblisi Mirası, diğer miraslardan farklı olarak gündüzleri oldukça zayıf, geceleri ise muazzam derecede güçlüdür. Bu nedenle mirasın tarihi boyunca ona sahip olmuş tüm varisler her işlerini geceleri halletmişlerdir. Gece olduğu zaman varisine gölgelerle bir olmak da dahil pek çok güç verirken, gündüzleri kendini basit birkaç yetenekle sınırlı tutar. Bu nedenle geceleri en bulaşılmaması gereken kişiler, daima Gölge İblisi Varisleri olmuştur.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44427 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr