2. Cilt: Antik Hazine, Bölüm 7

avatar
328 0

Mathias - 2. Cilt: Antik Hazine, Bölüm 7


2. Cilt: Antik Hazine
Bölüm 7

"Bakalım doğru anlamış mıyım?" diye söze başladı Eleanor, soyluya tekrar bakarken. "Sizin şehrin dışındaki madenlerinizden birine haydutlar saldırdı ve değerli bir şeyinizi çaldılar. Bizden de çalanları bulmamızı istiyorsunuz."

"Evet, öyle." Soylu onayladı.

Mathias merakına yenik düştü ve "Peki bu değerli şey adı altında geçen şey nedir?" diye sordu.

"Bu sizi ilgilendiren kısımda değil." Pahalı kıyafetli kadın, kaşlarını çatarak genç büyücüye baktı. "Sizi ilgilendiren kısım sadece haydutları bulmak ve yapabilirseniz liderlerini yakalayıp bize teslim etmek. Yapamazsanız sadece yerlerini bildirseniz de olur. Geri kalanını bizzat halledeceğiz."

"Dedektifçilik oynamamızı mı istiyorsun?" Masasında oturan Garvin de söze karıştı. "Bizler savaşmak için buradayız, dedektiflik için değil."

Soylu, önce ona bir bakış attı. Sonra da "Haydut liderini getirirseniz loncanıza kişi başı 20 altın öderim." diye bir teklifte bulundu. Bu meblağ bir görev için oldukça yüksekti. Merkez bölgede yaşayanlar haricinde kimse böylesi bir miktarı öylece teklif edemezdi. "Sadece haydutların nerede olduğunu bulun ve bana lideri getirin. Yapamayacağınızı düşünürseniz sadece yerlerini bildirin. Onu biz yakaladıktan sonra size yine ödemenizi yaparım."

"Pekala, görevi kabul ediyoruz." Tavon, Eleanor'a bile bakmadan sakin bir şekilde konuştu. Bu cümlesi soyluyu gülümsetmişti.

"Bu arada," diye söze girdi kadın, gitmeden hemen önce. "Bu oldukça gizli bir görevdir. Sadece sizin loncanıza verildi. Başka kimsenin bu olaydan haberi olmamalı."

"Merak etmeyin." Yardımcı lider kadın gidene kadar bekledikten sonra loncaya döndü. "Bir süredir düzgün görev alamıyorduk. Ayağımıza gelen bu fırsatı kaçırmamız aptallık olur."

Mathias harici herkesin durumdan haberi vardı. Avları sadece lonca ihtiyaçları için yetiyordu ve düzgün bir görev alıp da ceplerini para doldurmayalı uzun zaman olmuştu.

"Eee, dedektifçilik oynamaya giden kim?" Garvin ilgisizce sordu. "Ne yazık ki ben olamam, bugün çok önemli bir işim vardı."

Tavon, ikizlere baktı. Mirabel hala önüne dönükken Admon ona doğru döndü ve "Bize başka bir görev vermiştin." diye hatırlattı. Yardımcı lider gözlüklerini düzelterek Dorian'a döndü.

"Ben de hala yorgunluğumu atamadım. Hem de tepeden aşağı yuvarlanmanın acısını hissediyorum hala." Şişman büyücü de bir bahane bulunca gri saçlı büyücünün alnındaki bir damar ortaya çıktı. Sinirlenmişe benziyordu. Sonra da Mathias'a döndü.

Karşısındaki adama bakan genç büyücü ağlamak istedi bir an. "Neden ben?" diye düşündü. Herkes bir şeyler söyleyince onu sinirlendirmişlerdi. Bu da yıldırım büyücüsünün onu reddetmesini imkansızlaştırmıştı.

"T-Tamam, b-ben giderim." dedi zorlukla.

"Bu çok güzel." Tavon biraz daha sakinleşmiş gibi görünüyordu. Dorian ise kıs kıs gülüyordu beyaz saçlı büyücüye bakarak. Bu durum gencin yüz ifadesinin iyice düşmesine neden oldu.

"Ama ben daha önce hiç yapmadım ki bu işi. Deneyimim yok, şehrin dışındaki çevreyi de bilmiyorum."

Gözlüklü büyücü, ona hak verdi. "Bu yüzden biriniz daha onunla gitmeli." diyerek lonca üyelerine döndü. Kimseden ses çıkmıyordu. Yine sinirlenirken "İstediğin birini seç, Mathias." dedi.

O an genç büyücünün yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti ve az önce kıs kıs gülen şişman büyücüye baktı. Onun bu bakışındaki anlam, Dorian'ın gülümseyen yüzünün bir anda kaskatı kesilmesine neden olmuştu. "Ben göbekliyi sevdim, göbekli gelsin benimle."

"Pekala, Dorian, onunla gidiyorsun." Yardımcı lider kesin bir şekilde konuştuktan sonra Eleanor ile birlikte lider odasına çıktılar. Lonca işlerini lider yerine genellikle o hallettiğinden, sürekli bilgi alışverişinde olmaları gerekiyordu.

"Niye beni attın lan ortaya!?" Şişman büyücü sinirliydi. Oturduğu yerden öfkeyle kalkınca göbeği bir süre sallanmıştı.

"Gülerken iyiydi? İşte böyle alırlar adamın aklını. Şimdi kaldır kıçını ve benimle gel."

Şişman büyücü onu tutarak bir anda yere yatırdı ve kalkmasına izin vermeden üzerine oturdu. "Bunu son birkaç olayın toplu ödemesi olarak say!"

O sırada liderin odasının kapısı tekrar açıldı ve gri saçlı büyücü dışarı çıkarak oraya doğru baktı. "Mathias nerede?"

Dorian'ın altındaki genç büyücü resmen görünmüyordu. "Tuvalete gittiydi, gelir şimdi." dedi şişman büyücü.

"Fazla oyalanmadan yola çıkın. Hem sen neden yerde oturuyorsun?"

"Hava çok sıcak ya yer biraz serin. O yüzden o gelene kadar az biraz serinleyeyim diyordum."

"Her neyse, fazla oyalanmayın." Tavon tekrar içeri girdi. Bu sırada o da oturduğu genç büyücünün üzerinden kalktı.

"Huuuuhhh! Lan sert götlü ayı! İki oldu bak üçüncüde alttan veririm elektriği bunu tekrarlarsan!"

"Konuşma da gidelim lan artık!"

"Alttan elektriği yediğin zaman göreceksin!"

Onların atışmasının ortasında yukarı kattan "KENDİ SESİMDEN ÇOK SİZİNKİ GELİYOR! DEFOLUN GİDİN LAN ARTIK!" diye yankılandı liderin sesi. İkisi de bir anda susmuşlardı.

"Eva, şehrin dışına geçit açabilir misin?" Mathias'ın isteği üzerine genç geçit büyücüsü onlar için geçit açtı. Oldukça geniş bir geçitti malum nedenden dolayı.

"Tam olarak madenin yanına açamam ama bulmakta çok zorlanmazsınız diye düşünüyorum." Onlar geçitten geçmeden konuştu sarışın kız.

"Yaşamayız, yaşamayız." diye geçiştirdi şişman büyücü ve ikisi de geçide girdiler.

----------

Öğleden sonra biri zayıf diğeri aşırı şişman iki kişi, bir madene doğru geliyorlardı. Aralarında durmadan birbirlerine bağırışları, maden işçileri tarafından bile duyuluyordu.

"Sağdan dedim ya lan ben sana! Niye bizi dolaştırdın o kadar!?" dedi şişman büyücü.

"Sağda yol yoktu ki, yumuşak göbekli! Nereden bileyim yolsuz bir maden olduğunu!?"

"Bilmiyorsan sus da bileni dinle lan o zaman!"

Madenin önüne gelene kadar devam etti tartışmaları. 10 civarı madenci, girişin önünde dururken onları izliyorlardı. İkili, yanlarına gelene kadar beklediler.

"Neyse, buna sonra devam edeceğiz. Beni bu güneşte o kadar dolandırmanın acısını çıkaracağım senden." Ölümüne terlemiş olan Dorian, nefesini dengelemeye çalıştıktan sonra madencilere döndü. "Bizi madenin sahibi gönderdi. Saldırının arkasındakileri bulup yakalamakla görevliyiz."

İşçiler bir süre birbirlerine baktıktan sonra usta olduğu anlaşılan biri öne çıktı. "Size durumu anlatacağım öyleyse." diye söze başladı. "Burada bir bakır madeninde çalışıyoruz. Dün gece bir saldırı gerçekleşmiş. Bizler gündüz vardiyasında görevli olanlarız. Gece vardiyasında görevli olanların neredeyse hepsi öldürüldü."

Onu dinlerken ikilinin yüzü ciddileşmişti. Küçük çaplı bir katliam olmuş gibiydi. Usta devam etti. "Gece hayatta kalan sadece bir kişi var. Fakat ondan bir şey elde edebileceğinizi sanmıyorum. Gördükleri onu çok etkilemiş. Yine de şansınızı deneyebilirsiniz."

Usta, işaret edince dün gece hayatta kalan tek kişi olduğu söylenen adamı onların yanına getirdiler. Biraz gençti, gözleri sonuna kadar açılmış bir şekilde yere bakıyordu. Hızlı hızlı nefes alıp veriyor ve tir tir titriyordu.

"G-Gölge... C-C-Ca-Canavar... C-Canavar..." diye tekrarladı sadece. Sadece bir bakışta bile işe yarar bir şey elde edilemeyeceği belliydi.

"Bu adamdan bir şey çıkacağa benzemiyor." diyen Mathias, onun psikolojisini bu denli bozabilecek şeyin ne olabileceğini düşündü. Çünkü onun bu hali sıradan ölümden kurtulan kişi hali değildi. Bu adam normalde olabileceklerden farklı şeyler görmüşe benziyordu.

Derken madenin içinden iki işçi, büyük bir kumaşın içine yığdıkları şeyleri dışarı çıkarıyordu. İkili o tarafa bakınca ikisinin de beti benzi atmıştı.

Kumaşın üzeri, aşağıya kan damlatan ve vahşice parçalanmış cesetlerle doluydu. Bir insan resmen 10 parçaya ayrılmış gibiydi. İlk bakışta göze kopuk kafalardan birinin yüzüne kazınmış gülümseme batıyordu. Genç büyücü daha fazla dayanamadı ve biraz öteye giderek kustu. Dorian mide bulantısı hissetmese de bakışları kumaşa kilitlenmişti. İkisi de dün gece burada olan şeyi tahmin edebiliyordu artık.

Şişman büyücü, kusmasını bitiren Mathias'ın yanına geldi. Beyaz saçlı büyücü, ağzını sildikten sonra "G-Gördün mü lan? Ne olmuş onlara öyle!? Bu ne be!? Nasıl bir yerde duruyoruz lan biz!? Bunu yapanın insan olduğundan emin miyiz!? Mahlukatlar saldırmış bu madene!" diye durmadan konuşmaya başladı. Hayatında ilk defa böyle bir şey görmüştü. Hoş, daha önce de görmüş olsaydı bile bu apayrı bir seviyeydi.

"Sakinleş biraz." Dorian, onu sakinleştirmeye çalışsa da asıl çabası kendini sakinleştirmeye çalışmaktı. Uzun bir süredir loncada olmasına rağmen o bile böylesi bir şeyi daha önce görmemişti. Parçalanmış bir ceset görmüştü ama burada, resmen cesetlerle oyun oynanmışa benziyordu. Birinin yüzüne gülümseme bile kazınmıştı. "Büyük bir psikopatın peşindeyiz sanırım."

"Psikopat da kelime mi? Manyak, manyak!"

"Biraz sakinleşelim. Sonrasında biraz daha ipucu toplamak için madene göz atmamız gerekecek."

----------

"Ne demek giremezsiniz?" Şişman büyücü, karşısındaki ustanın sözlerine şaşırmıştı.

"Üzgünüm, madene işçilerden başka kimsenin girmemesi için kesin bir emir aldık. Madene girmenize izin veremeyiz."

"Haydutu bulmamızı istiyorsunuz ama içeri bakmamıza izin vermeyecek misiniz yani?" Mathias da söze karıştı. Zaten içeriye bakmaya çok hevesli değildi ama gereken şey buydu. Onları nasıl olur da içeri almazlardı?

"Üzgünüm. Sizi içeri alamam."

"Hay böyle işin içine..." Dorian küfürler savura savura bir kenara geçti. Genç büyücü de onun yanına gelmişti.

"Şuraya bak," dedi şişman büyücü. "İpucu olmadan biz nasıl bulacağız ki o haydutu? Adamlar hem iş veriyor hem de işi yapmamıza engel oluyorlar."

"O soylunun aklından geçen ne? Hem bizi buraya yollamış, hem de içeri almamalarını söylemiş." Yıldırım büyücüsü de kızgındı. Karnında hala bir yanma hissediyordu.

"Böyle giderse elimiz boş döneceğiz. Bu kadar insan ölmüşken bizim de boş dönmememiz gerek. Bir şeyler bulmalıyız." O konuşurken genç büyücü biraz daha sakinleşebilmek için etrafa bakıyordu.

Bir ormanın içindeydi bu maden. Mahlulatları uzak tutabilmek adına simyacıların tasarladığı, güçlü bir his yayan kristaller kullanıyorlardı. Bu sayede mahlukatlar ormanın bu bölgesine gelmiyordu. Bu aslında tüm dünya için çözümmüş gibi görünse de onlar çoğalmaya devam ederse, loncalar mahlukat sayısını azaltmazsa bu kristaller de işe yaramayacaktı.

"Hey, şuna bak." Etrafa bakarken gözüne bir taş parçası takıldı. Dorian'a da gösterirken madene doğru dönerek kontrol etmişti. Elindeki taş tıpkı madenin hemen önüne yığılmış taşlara benziyordu.

"Bu taş madenden çıkarılanlara benziyor. Hem ucunda da küçük bir bakır kısmı var. Bu kesinlikle madenden gelmiş." Şişman büyücü onu onayladı. İkisi de taşı buldukları yere doğru baktıkları zaman biraz ileride bir parça daha gördüler.

"Sanırım bir şeyler bulabiliriz?" dedi yıldırım büyücüsü.

"Eh, denemeden bilemeyiz." Böylelikle ikisi birlikte yürümeye başladılar. Gerçekten de sanki ekmek kırıntısından bir izmiş gibi ardı ardına aynı taştan buluyorlardı. Birini bulduktan birkaç adım sonra bir başkası çıkıyordu.

Uzun sayılabilecek bir yürüyüşün ardından buldukları taşlar gittikçe küçülmüştü. Nihayetinde bir parmak ucundan küçük taşlar için çevreyi iyice aramaları gerekiyordu. Böylelikle bir süre daha devam ettiler.

Bulabildikleri tüm taşları bulmuşlardı. Artık en ufak bir parça bile yoktu. Çevreyi birkaç kere üst üste aradılar ama hiçbir şey bulamadılar.

"Bitti galiba?" dedi genç büyücü.

"Biraz daha bakınalım." diye karşılık verdi şişman olan. Ağır adımlarla yürümeye ve yerleri kontrol etmeye başladılar.

"Adamlar cidden buna dikkat etmemişler midir lan?" dedi Mathias. "Yani bu şekilde kolayca iz sürdük."

"Bunların çok da deneyimli kişiler olduğunu sanmıyorum. Kimse gelmesin diye alelacele çıkmış olmalılar."

"O da olabilir tabii ki de yani ne bile-" Daha cümlesini tamamlayamadan ayağı takıldı ve yüzükoyun yere yapıştı. "Acıdı lan." Ayağa kalkarken neye takıldığına bakmak istedi ama orada bir şey varmış gibi görünmüyordu. Ayağını bastığı yere tekrar bakınca ise orada bir açıklık olduğunu gördü. Dikkatle bakınca açıklığın aslında kare şeklinde bir kapağın kulpu olduğu anlaşılabilirdi.

"Hey, Dorian. Bir şey buldum galiba?"

Şişman büyücü onun yanına gelerek oraya baktı. Bu gerçekten de bir kapaktı. İzlerin burada kesildiğini de göz önünde bulundurunca yeraltına inmiş olmaları mantıklı bir çıkarım olurdu.

"Sanırım mekanlarını bulduk." diyen şişman büyücü "Loncaya dönüp haber verelim." diye ekledi.

Fakat daha yeni geldikleri yoldan gidebilmek için geri dönmüşlerdi ki arkalarında 3 kişi belirdi.

Genç büyücü ve arkadaşı durdular. Karşılarındaki kişiler ise onlara tek kelime bile etmeden ellerini kaldırıp bir anda büyülerini savurmuşlardı.

"Dikkat et!" Dorian, Mathias'ı kenara iterken bağırmıştı. Kendilerine doğru fırlatılmış yıldırım ve rüzgar büyüleri ortalarından geçip gidince şişman büyücü hemen elindeki taşı kullanarak bedenini onunla kapladı. "Arkama geç."

Mathias heyecanlanmıştı. Daha önce ölüm tehlikesini hissetmiş olsa da bu sefer karşılarındakiler insandı. Bu durum mahlukatlara benzemiyordu.

Haydutlardan biri sırtında taşıdığı balyozunu eline aldı ve diğerlerinin önüne çıktı. Arkada kalanlar büyüyle saldırmaya devam ederken o ön safta savaşacaktı.

"Yardımın gerekecek, Mathias." diye fısıldadı şişman büyücü. "Yaklaşınca onu çarpacaksın, tamam mı?"

Onun sözleri Mathias'ı biraz daha heyecanlandırırken başıyla onayladı. Arkadaki büyücüler bir kere daha saldırdıkları zaman Dorian'ın taştan vücuduna pek de zarar veremediler.

Balyozlu adam tüm gücüyle elindeki silahı savurdu. Şişman büyücü güçlüydü; ama hızlı değildi. Sadece kollarını kendini koruyabilmek için kaldırdı fakat balyozun ona yüklediği basınçla kollarında birkaç çatlak oluştu ve birkaç adım gerileyerek yere düştü. Adam hiç durmadan kafasını ezmek için geliyordu.

"Çarpma!"

Yıldırım büyücüsü onu vurdu. Çarpma'ya odaklanılmış eğitimin faydalarını daha iyi görüyordu. Adam acıyla inleyip olduğu yerde durdu. Bakışlarını Mathias'a çevirmişti.

Kendi etrafında dönerek savurduğu balyozu, genç büyücünün kafasını hedefliyordu. Saldırı yerini bulursa en iyi ihtimalle boynu kırılırdı. Lakin o, kaçınma konusunda oldukça iyiydi. Eğilerek bu darbeyi atlattıktan sonra bir kere daha "Çarpma!" diye haykırdı.

Balyozlu adam geri çekildi birkaç adım. Öfkelendiği çok belliydi. Bir elini ona doğru uzatıp bir anda çektiği zaman arkasından esmeye başlayan rüzgar, Mathias'ın dengesini kaybedip ona doğru sürüklenmesine neden olmuştu. O ise balyozunu çoktan hazırlamıştı.

Fakat daha balyozunu indiremeden Dorian onun ayağını tutup çekerek yere düşürdü. Bu sırada arkadaki haydutlar da saldırmaya devam ettiler. Onların ağır silahları olmadığı için şişman büyücünün taştan bedenine ancak büyüyle saldırabilirlerdi. Yine de Madde sınıfı bir Dönüşüm Büyücüsünün savunması hafife alınamazdı. Haliyle büyüler ona ancak öfkeli bir böceğin yapabileceği kadar zarar verebiliyordu.

Balyozlu adamın bir eli çok hızlı rüzgarlarla kaplanırken Dorian'ın eline vurdu. Bu vuruş rüzgardan dolayı onun elinde bir çatlak daha açtı. Haydut hemen ayağa kalktığı zaman o da kalkmıştı. Bu sefer saldırı gelmesini beklemeyecekti.

"Saldırı Dönüşümü!" dediği zaman sağlam olan eli kısa bir kılıca dönüştü. Haydudun üzerine gelip onun silahını kaldırmasına izin vermeden saldırdığı zaman adam mecburen geri atıldı.

Mathias onu izlemeye dalmıştı ki arkadaki iki haydut da aynı anda ona saldırmaya başladılar. Madem Dönüşüm Büyücüsüne zarar veremiyorlar, neden Yıldırım Büyücüsüne saldırmasınlar ki?

Genç büyücü bir anda kendine gelerek saldırılardan kaçındı. Dorian'a yaklaşarak onu önüne almaya çalıştı çünkü ona zarar veremiyorlardı. Fakat bunu yapmak demek balyozlu hayduda yaklaşmak demekti.

Genç büyücünün geldiğini gören haydut, şişman olanı bir anlığına unutup yine arkadan rüzgar estiren büyüsünü yaptı. Mathias bu sefer de ona doğru sürükleniyordu ki Dorian onu tutarak "Sırtıma çık." dedi. Bu mantıklıydı.

Genç büyücü onun sırtına atlarken bir kere daha balyozluya Çarpma attı. Bu saldırıyı yemek, onun hayatının hatası olmuştu. Acı ile bir anlık duraksadığı zaman şişman büyücünün kılıcı onun karnını deldi. Adam bir ağız dolusu kan kustuktan sonra yere düştü. Genç büyücü bir süre ona baktı.

Ölmek ya da öldürmek arasında kalmışlardı gerçekten de. Dorian tereddüt etmemişti. Çünkü o durumun farkındaydı. O öldürmezse onlar onu öldüreceklerdi. Genç büyücü, aynı durumda kalsaydı kendisinin de böyle tereddütsüz olup olamayacağını düşündü.

Balyozlu ölünce diğer iki büyücünün yüz ifadesi değişmişti. Çünkü bu taş vücuda zarar veremedikleri sürece kazanma ihtimalleri yoktu.

"Nihai Büyü! Yıldırım Yılanı!"

Haydut, Nihai Büyüsünü kullanınca onun ellerinden yere doğru bir yıldırım aktı ve uzun ince bir şekle girdi. Sonrasında hızla, bir yılan gibi kıvrılarak hareket etmeye başlayıp bir anda Dorian'ın bacağına, oradan da gövdesine dolandı. Ne olacağını anlayan büyücü, sırtındaki genci bir anda yere fırlatmıştı. O tam bunu yaptığı anda da yılandan gelen yıldırım güçlü bir şekilde çarptı onu. Acıyla bağırmaya engel olamamıştı.

Yıldırımın etkisi geçince şişman büyücü dizlerinin üzerine düştü. "Dorian!" diye bağırdı Mathias ama cevap gelmedi.

"Seni yüksek cızırtılı adi herif!" Genç büyücü parmağını ileriye doğru pek çok kez savurdu. Her savuruşunda parmak ucundan çıkan Enerji İpçiği, yıldırım büyücüsü hayduda yapışmıştı. "Çarpma!" diye haykırdığı anda ise kalan son enerjisiyle oluşan Çarpma, pek çok ipten ilerleyerek haydutla buluştu.

Adam saldırıyı engelleyemedi ve çığlığı büyük bir alanda yankılandı. Tüm saldırı bittiği zaman bedeninin bazı yerlerinde yanıklar meydana gelmişti ve gözleri kayarken geriye doğru düştü. Ölmemişti; fakat ciddi bir şekilde çarpılmıştı.

Mathias'ın hiç enerjisi kalmamışken Dorian da ayağa kalkıyordu. Kalan son haydut bunu görünce önce ölen hayduda, sonra da bayılana baktı ve arkasına dönüp bir anda koşmaya başladı.

"Kaçıyor!" dedi şişman büyücü.

"Kaçamaz!" diye karşılık verdi Mathias, elindeki küçük enerji misketini ona doğru fırlatırken. Misket büyüklüğündeki enerji, haydudun sırtına yapışmıştı.

"Bu neydi?" diye sordu Dorian. Bir yandan da ayağa kalmış ve koşmaya başlamıştı.

"Yıldırım Damgası. Bir dakika sonra yakalayabiliriz onu." diye açıkladı genç büyücü. Koşarken şişman olanla aralarındaki mesafe gittikçe açılıyordu. "Daha hızlı koşsana yumuşak göbekli!"

Taş bedeni yavaşça eski haline dönen Dorian, onun bu sözüne iyice sinirlendi ve "AZ ÖNCE ÇARPILDIM ADİ HERİF! BACAKLARIM UYUŞUK!" diye bağırdı.

"Lan çarpılmasan ne olacak!? Kaldır kıçını da daha hızlı koş!"

"Elime geçme, Mathias!"

Koşmaya devam ediyorlarken yıldırım büyücüsü ara sıra gökyüzüne bakıyordu. Bulutlar toplanmaya başlamıştı. Yıldırımın düşme zamanı yaklaşıyordu.

"Adam kaçtı, yetişemeyiz artık! Duralım!"

"Durma ayı! Kaçamaz dedim ya sana lan!"

Birkaç saniye daha koşmuşlardı ki aniden önlerindeki bir alana düşen yıldırım ve yükselen çığlık, şişman olanı durdurdu.

"Yakaladık!" dedi Mathias, koşmaya devam ederken. Dorian da şaşırsa da onun peşinden giderken tekrar sordu.

"Bu neydi?"

"Nihai Büyüm Yıldırım Damgası. Söylemesi ayıptır tek adam akıllı büyüm o iken 3. Kademe Büyücü Çırağı çıktıydım." Mathias gururla açıklama yaptı. "Sadece biraz geç çalışıyor."

Birlikte haydudun yanına geldikleri zaman onun kızarmış bir insana döndüğünü gördüler. Ölmüştü.

"İyi iş." dedi Dorian. "Onu haklamışsın."

Fakat Mathias bir şey demeden cesede bakıyordu. Onu öldürmek istememişti. Sadece yakalamak istemişti. Hem o kadar güçlü değildi ki? Bir büyüsü ne kadar güçlü olursa olsun birini tek hamlede öldürebilecek gücü yoktu. Bu yüzden bu büyüyü kullanmıştı. 

"Görünüşe göre senin saldırının nasıl işlediğini bilmediğinden dolayı savunma yapamamış. Eh, zaten biri Büyücü Ustasıydı, diğer ikisi de Büyücü Çırağı. Fark etse de çok bir şey değişmezdi."

"Bunlar... Büyükustalar değiller miydi?" Genç büyücü durgundu.

"Büyükustalar başkentte ayrıcalıklı kişilerdir. Her gördüğüne Büyücü Büyükustası diyemezsin." Şişman büyücü, Mathias'ın halinden durumu anlamıştı. İlk defa birini öldürmüştü ve bu istemeden olmuştu. Lakin buna alışması gerekecekti. Çünkü daha bir sürü haydut öldürmesi gerekecekti. Kendisi de ilk öldürüşünde kötü hissetmişti; ama bu zamanla aşılacak bir durumdu. Bu sebeple bir şey demedi.

"Bunlar en alt kademeler olmalı. Üzerlerini aramak gereksiz. Hadi loncaya dönelim. Bulduğumuz şeyden bahsetmeliyiz." Şişman büyücü, onu da alarak yürümeye başladı.

Hikaye İle İlgili Bilgiler #22

Haydutların da krallıklar gibi bir yapıları vardır. Topluluklar içinde güçlüler olduğu kadar güçsüz kişiler de yer alır. Yaptıkları şeylere göre bir rütbeye getirilirler. Aile kurmalarına izin verilmez ama yetiştirmek için köylerden bebekleri kaçırabilirler. Kaçırılan kişiyi haydut olarak büyütürler ve bu kişiler genellikle üst rütbelere gelenlerden olur. Her bölgede gizli sığınakları olduğu gibi bazı yerlerde hiçbir şekilde gizlenmemiş yerleşkeleri de vardır. Bunlar en tehlikeli olan yerlerden biridir çünkü bu denli korkusuzca varlıklarını ilan ettikleri yerde en azından bir Büyücü Kralı bulundururlar.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44447 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr