Bölüm 215: Bayan Sammer

avatar
1895 26

Lord Of Mysteries - Bölüm 215: Bayan Sammer


Çevirmen: Dnightshade

 

“Bir oğlan çocuğu gördünüz mü? Üzerinde eski bir ceket vardı!” Vagona dalan adamlardan biri kondüktöre seslendi.

 

Klein’ın iyice dikkati dağılmıştı, başını hafifçe kaldırıp göz kenarıyla adama baktı. Adam fit ve güçlüydü; uzun süre güneşe maruz kalmaktan teninin rengi koyulaşmıştı. Gözleri, tipik bir Loen Krallığı vatandaşından daha girintiliydi.

 

Kuzeyli mi acaba? Ya da melez? Klein düşünceli bir şekilde başını iki yana salladı. 

 

Kuzey Kıtası’nın ortasında, Hornacis sıradağlarının başladığı yerde, oldukça sıcak ve kuru, dağlık bir yerleşim yeri vardı. Arazinin büyük kısmı Feynapotter Krallığı’na, batıdaki ufak bir kısmı Intis Cumhuriyeti’ne, doğusu ise Loen Krallığı’na aitti.

 

Buranın yerlileri cılız ve barbardı, ancak aynı zamanda da cesur olmaları ve savaş becerileriyle biliniyorlardı. Uzun bir zaman önce, üç ulusun en büyük sorunlarından biri de bu bölgeydi. Baruttaki gelişmeler ve savaş biçiminin değişmesiyle, buranın insanları da sonunda gerçekliği kabul edip boyun eğmişti.

 

Pek çoğu yaşadığı yeri terk edip Backlund’a, Trier’e, Feynapotter Şehri’ne ve Kuzey Kıtası’ndaki diğer şehirlere yerleşmişti. Kimileri işçi olarak çalışıyordu, kimileri ise yerli gangsterlerin ayakçısı olmuştu. Öldürmekten çekinmiyor, zorlu durumlarda hiç korkmuyorlardı.

 

 

Kondüktör yirmili yaşlarında bir adamdı. Kuzeyli adamın sesini duyduğunda korku içinde üçüncü sınıf vagonunu işaret etti.

 

“Evet gördüm… Şu tarafa gitti.”

 

Siyah ceketli ve şapkalı adam hafifçe başını salladı ve arkasındaki diğer iki adamıyla birlikte hızla üçüncü sınıf vagona doğru ilerlemeye başladı.

 

O çocuğun yerinde olsam hemen üçüncü sınıf vagonundan inerdim… Klein başını yeniden gazetesine çevirdi.

 

Bir dakika sonra trenin ıslığı bir kez daha duyuldu, kapılar kapanıyordu.

 

Çuug! Çuug! Buharlı metro yavaş yavaş hızlanmaya başladı. O sırada Klein bir şey sezmişti, başını kaldırıp diğer ikinci sınıf vagonlara açılan kapıya baktı.

 

Az önceki oğlan, elindeki sırt çantasını sürükleyerek yavaşça vagona giriyordu. Düzgün yüz hatları olan çocuğun bakışları ağırbaşlı ve ciddiydi.

 

… Etkileyici. Üçüncü sınıf vagonundan inip yeniden birinci sınıftan içeri girmiş ha? Peşindeki adamların, metro istasyonunda bekleyen ortakları olduğundan mı şüpheleniyordu acaba? Çocuğun meseleyi bu kadar olgun ve dikkatli bir şekilde çözmesi Klein’ı şaşırtmıştı. Yirmili yaşlarında olan pek çok insan bu çocuğun yaptığını yapamazdı.

 

Sol azı dişine hafifçe dokunarak Ruh Görüsünü aktif hale getirdi. Çocuğu dikkatle incelediğinde onun ne kadar yorgun olduğunu fark etti. Ayrıca oldukça gergin ve neşesizdi. Ancak yine de, aurası sakin düşünmeyi temsil eden mavi rengini kaybetmemişti.

 

Etkileyici… Hem de bu yaşta… Klein sessizce mırıldanarak yeniden başını gazetesine çevirdi.

 

Çocuk, bir Beyonder tarafından incelendiğini fark etmeksizin, yeniden üçüncü sınıf vagona doğru ilerlemeye devam etti. Yolculuğun devamı oldukça sakin geçmişti. 20 dakika sonra, Cherwood Bölgesi’ndeki üç tren istasyonundan birine varmışlardı.

 

 

Klein sokağa çıkıp araç kiraladı, on dakika sonra Minsk Sokağı’nı bulabilmişti. Gazetedeki ilanda yazanları takip ederek 17. Birime gelip kapıyı çaldı.

 

Kukkoo! Kukkoo!

 

Zil sesi evin içinde yankılanırken, kapının üstünde çok da süslü görünmeyen mekanik bir kuş belirmişti. Avuç büyüklüğündeki kuş dişlilerden ve diğer metal parçalardan yapılmıştı. Sürekli olarak başını sallayarak kuş sesi çıkarıyordu.

 

Fena bir oyuncak sayılmaz. Yalnızca, pek iyi yapılmamış… Diye düşündü Klein içinden.

 

Koyu renkli kapı yaklaşık yirmi saniye sonra açıldı. Siyah beyaz bir elbise giymiş olan genç bir hizmetli şüpheci bir şekilde Kleina’a bakıyordu, “Size nasıl yardımcı olabilirim?”

 

Klein gülümseyerek elindeki gazeteyi havaya kaldırdı.

 

“Bayan Sammer’ın ilanını gördüm, kiralık ev için görüşmek istiyorum. Henüz tutulmamıştır umarım?”

 

Gazetede verilen tam isim Stelyn Sammer’dı.

 

“Tutulmadı. Lütfen bir dakika bekleyin.” Hizmetli kibar bir şekilde arkasını dönüp evin hanımına haber vermek için salona koştu. Dakikalar sonra yeniden gelip Klein’ı içeri davet etti. Bastonunu ve bavulunu elinden alıp antreye yerleştirdikten sonra ceketini de alıp askılığa astı.

 

İçeride Klein’ı sıcak bir hava karşıladı. Etrafını incelediğinde önce eşsiz bir şekilde tasarlanmış bir şömine gördü. Şöminenin içinde kırmızı, dumansız kömürler yanıyordu.

 

Sammer’ın oturma odası oldukça genişti. Moretti evinin neredeyse ilk katının tamamı kadardı. Bazı bölgeler halılar ya da güzel manzara tablolarıyla dekore edilmişti.

 

Hizmetli Klein’ı kanepelere doğru yönlendirdikten sonra soluk sarı elbiseli hanımına döndü, “Madam, konuğunuz burada.”

 

Evin hanımı otuzlu yaşlarındaydı. Sarı saçları, mavi gözleri vardı. Oldukça hoş görünüyordu, gençliğinden pek bir şey kaybetmemişti. Elinde gümüş kaplamalı, tüylü bir yelpaze vardı.

 

Evin ısısı iyi olduğundan, boynunun etrafına herhangi bir şey sarmamıştı, beyaz döşü ve parlak boynu gözler önündeydi.

 

“Merhaba Bayan Sammer.” Klein bir elini göğsüne bastırarak hafifçe eğildi.

 

Bayan Sammer gülümsedi, “İyi günler. Buyurun, oturun. Kahve ya da çay ister misiniz?”

 

Klein kanepeye oturdu, “Çay lütfen.”

 

“Julianne, Marquis Siyah Çayı,” Bayan Sammer hizmetlisine talimat verdikten sonra bakışlarını Klein’a çevirdi, “Size nasıl hitap etmeliyim?”

 

“Sherlock Moriarty. Bana Sherlock diyebilirsiniz.” Uzun zaman önce sahte ismine karar vermişti.

 

Mutfaktan gelen kokuları alınca başını kaldırıp baktı, dikkatini karmaşık borular çekmişti.

 

“Heh heh, bunlar eşimin tasarımları. Asıl işi Coim Şirketi’nde yöneticilik ancak kendisi bir makine sevdalısı. Aynı zamanda Krallığın Kurum Azaltma Derneği’ne üye,” diyerek açıkladı Bayan Sammer.

 

Hanımefendi, bu kadar detaya girmeye hiç gerek yok. Eşinizle randevulaşmak için burada değilim… Klein bu düşüncelerini kendine saklayarak gülümsedi, “Bayan Sammer, 15. Birimi kiralamak istiyorum.”

 

Bayan Sammer hemen zarif bir şekilde duruşunu dikleştirdi, “Bazı şeylerin altını çizmem gerekiyor. 15. Birimde bu tarz borular, sallanan sandalyeler, kart masaları, maun mutfak dolapları, porselenler, gümüş tabak çanaklar, altın işlemeli çay setleri ya da kaldırılabilir halılar yok…”

 

Konuşmaya devam ederken saydığı şeyleri de tek tek işaret ediyordu. Cümlesini tamamladıktan kısa süre sonra, Klein’dan cevap beklemeden devam etti.

 

“Orası aslında benim ablama ve kayın biraderime aitti, ancak işleri başarısız olunca Güney Kıtası’na taşınmaktan başka seçenekleri kalmadı. Balam’da bir tarlaları var. Tabii ben bu kararı hiç onaylamadım. Yeğenlerim için hiç adil değildi. Orada doğru düzgün gramer okulları yok; iyi bir ev eğitmeni bile bulunmaz.”

 

Hanımefendi, bunlardan bana ne… Klein hafifçe başını salladı, “Havası dışında, Güney Kıtası’nda Backlund ile kıyaslanabilecek hiçbir yer yok.”

 

Klein’ın onunla aynı fikirde olması Bayan Sammer’ı çok memnun etmişti.

 

“Bu evin hala üç yıllık bir kontratı var. Ben sizden bir yıllık kirayı tek seferde ödemenizi isteyeceğim. Haftalık 18 soli. Mobilya kullanımını da sayarsak 1 soli daha ekleniyor. 50 poundluk bir depozito almalıyım.”

 

Klein gülümseyerek başını iki yana salladı.

 

“Bayan Sammer, Backlund’a daha yeni geldiğimi anlamış olmalısınız. Zaman neler getirecek bilemiyorum. 50 poundluk bir depozito ödemek beni riskli bir durumun içine sokar. Sınırım yarım yıl, 25 pound.”

 

Backlund’un Doğu Bölgesinde tek odalı bir daire kiralamak gibi bir planı da vardı. Burayı kılık değiştirmek, peşine takılan birisi olursa onu başından savuşturmak için paravan olarak kullanacaktı. Planları için böyle bir yer tutması şarttı.

 

Stelyn Sammer hafifçe başını salladı, “Gramer okulunda mı okudunuz?”

 

Klein güldü, “Evet, sonrasında da kendi kendime tarih çalıştım.”

 

“Kimlik belgeleriniz yanınızda mı?” diye sordu Bayan Sammer.

 

“Üzgünüm. Evden ayrılırken çok acelem vardı, bu nedenle belgelerimi unuttum. Heh heh, kendimi tanıtmayı unuttum. Midseashire’den geliyorum.” Klein, sınıf arkadaşı Welch’in sık sık kullandığı aksanını kullanıyordu.

 

‘Unutmak’ kelimesi ona Dunn Smith’i hatırlatmıştı. Bu nedenle somurtmak yerine yüzündeki gülümsemeyi daha da genişletti.

 

O sırada Julianne de elinde iki fincan çayla salona gelmişti. Beyaz porselen fincanların üstünde çiçek desenleri vardı, bazı kısımları ise altınla kaplanmıştı.

 

Klein, çayından bir yudum aldığında kokunun pek de yoğun olmadığını fark etti. Ancak ekşi ve tatlılığın karışımı mükemmeldi, bunun normalde içtiği Sibe siyah çayından çok daha güzel olduğu aşikardı.

 

“Ne kadar otantik bir çay.” Diyerek risksiz bir yorumda bulundu.

 

Bayan Sammer’ın dudaklarının kenarı hafifçe yukarı doğru kıvrılmıştı, “O halde… Hadi dediğiniz gibi olsun. 25 pound.”

 

Klein kadına teşekkür edip kısa bir süre daha havadan sudan muhabbet etti. Bu sırada hizmetli de çalışma odasından kira kontratını bulup getirmişti.

 

İki taraf da imzasını attıktan sonra Klein, dikkatle saydığı 25 poundu Bayan Sammer’a uzattı.

 

Stelyn parayı sessizce sayıp gülümseyerek başını kaldırdı, “Bay Moriarty, Backlund’da bir iş bulacaksınız sanırım?”

 

“Evet,” dedi Klein tereddütle.

 

Stelyn’in yüzünde hoş bir gülümseme belirmişti, “Size birkaç öneri verebilirim. 3 pounddan düşük bir haftalık ücretle Cherwood Bölgesi’nde yaşamanız kolay olmaz. Kira, yiyecekler, su, gaz, kömür, ulaşım ve diğer şeyler hesaba katıldığında, en az 2 pound 5 soli ediyor.

 

İnanın bana, burası Backlund. Yeni kıyafetler, güzel tabak çanak ve çay setleri aldığınızdan da emin olmalısınız…. Haftalık 3 poundluk maaş bunları zar zor karşılar.

 

Haftalık 5 pound maaş alırsanız bir hizmetli tutabilirsiniz. Altı pound alırsanız bir şef tutmayı bile düşünebilirsiniz. 7 poundda bir uşak tutmanız uygun olur. 8 pound alırsanız da ekstra hizmetliler tutabilirsiniz…”

 

 

Bayan Sammer, bence varlığınızla övünüyorsunuz… Bir zamanlar haftada on pound kazanıyordum ben… Klein gülümsemesini bozmadan dikkatle dinlemeye devam etti.

 

O sırada aniden evin kapısı açıldı. Siyah kruvaze ceketli, deri eldivenli, iri yarı bir adam içeri girdi. Dudaklarının üstünde, ayrık duran iki zarif bıyığı vardı.

 

“Luke, bu Bay Moriarty. Kendisi komşumuz olacak,” diyerek Klein’ı tanıttı Stelyn Sammer.

 

Evin beyi olduğu her halinden belli olan Luke ceketini çıkarıp yanında duran uşağına verdi. Eşinin sözleriniş duyduğunda yüzünde nazik bir gülümseme belirmişti, “Bay Moriarty, akşam yemeğinde bize katılmak ister misiniz?”

 

Bu adam Coim Şirketi’nin yöneticisi, Loen Krallığı Kurum Azaltma Derneği’nin de bir üyesi… Klein gülümsedi, “Çok üzgünüm, Bay Sammer. Buharlı lokomotifte yedim; tabii o lezzet bende büyük etki bıraktı.”

 

Kısa bir sohbetin ardından Klein Julianne rehberliğinde evden çıkıp 15. Birime girdi.

 

Plan, Sammerların evinin planına oldukça benziyordu. Birinci katta kocaman bir oturma odası, yeterli ışık alan bir yemek odası, bir banyo, bir kiler ve arkaya kadar uzanan bir mutfak vardı. İkinci katta ise dört yatak odası, bir aktivite odası, bir solaryum, bir çalışma odası ve dev bir balkon vardı.

 

“Bayan Sammer odaları kiraya verebileceğinizi söyledi, ancak işçilerden kaçınmanızı söyledi, evin çok kalabalık ya da gürültülü olmasını istemiyorlar. Ah… Size temiz çarşaf, battaniye ve yastık kılıfları getireceğim.” Julianne koşarak Sammerların dairesine döndü.

 

Böylece Klein eşyalarını boşaltmış, artık resmen Backlund’a yerleşmişti.

 

 

Birinci kattaki boş salonda otururken aniden çok yalnız hissetti. Bu düşüncelerden uzaklaşmak için gelecek planları üzerine düşünmeye başladı.

 

Ne kadar can sıkıcı olursa olsun, intikam planı da, Dizi atlama planı da öyle kısa sürede olacak şeyler değildi. Bu nedenle, herhangi bir finansal sorunla karşılaşmamak için karlı bir iş bulması gerekiyordu.

 

Ancak aynı zamanda, iş yoğunluğunun planlarını engellemeyeceğinden de emin olmalıydı. Yani yeterli özgürlüğe ihtiyacı vardı.

 

Bir süre düşünüp birkaç şey elediğinde elinde üç seçeneği kalmıştı.

 

Eser hırsızlığı yaparak yazar olabilirdi. Ancak kimliği hassastı, tanınırlığı arttıkça sorunları da artacaktı. Bu nedenle isteksizce de olsa bu fikirden vazgeçmişti.

 

İkinci seçeneği muhabir olmaktı. Bu devirde, bu iş oldukça iyi bir iş olarak kabul ediliyordu. Ancak iş başvurusu yapmak için eğitim sertifikaları ve diğer belgeler gerekliydi. Ve bu konuda Klein’ın elinden bir şey gelmiyordu.

 

Böylece geriye tek bir seçeneği kalmıştı.

 

Özel dedektiflik!

 

Sahte isim seçmesinin sebeplerinden biri de buydu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr