Bölüm 191: Belirsiz Güdüler

avatar
1938 22

Lord Of Mysteries - Bölüm 191: Belirsiz Güdüler


Çevirmen: Dnightshade

 

Qilangos, insan yapımı bir gölü geçtikten sonra rüzgarın da yardımıyla izini kaybettirmeyi başarmıştı.

 

Tussock Nehri’nden kaçmak için bir hendeğe girdiği yanılsamasını yaratmak amacıyla, etrafını dikkatle gözlemledikten sonra Backlund’un finans merkezi Hillston Bölgesi’ne döndü.

 

O sırada aniden görüşü bulanıklaştı. Gördüğü renkler oldukça doygun bir hal almıştı.

 

Ağaçlar daha yeşil, kırmızı meyveler daha kırmızıydı. Suyun koyu siyahlığı bile daha da siyah olmuştu. Her şey pastel bir örtüyle kaplanmış gibiydi.

 

Kızıl ayın gizlendiği gökyüzünün altında, anlaşılmaz, şeffaf figürler ve gizemli bilgiler içeren parıltılar vardı.

 

Qilangos, havada süzülürken aniden durduğunu fark etti. Ayaklarının altındaki karanlık su, durmaksızın ona doğru yükseliyordu. Suyun altında soluk, beyaz eller vardı, onu yakalamak istiyormuşçasına hamle yapıyorlardı.

 

Olamaz! Qilangos pusuya düştüğünü fark etti.

 

Ve onu pusuya düşüren kişi kesinlikle güçsüz biri değildi!

 

Aniden altında dev bir insansı iskelet belirdi. Canavar dört metre uzunluğundaydı, gözlerinin olması gereken yerde kara alevler yanıyordu. Kemikleri bulanık ve hayali bir görünüme sahipti.

 

Qilangos düşmanına ifadesiz bir bakış atıp sırıttı.

 

O anda, sol elindeki eldivenden parlak bir ışık yayılmaya başlamıştı. Eldiven saf altından yapılmış gibi görünüyordu.

 

Qilangos arkasına yaslanıp, güneşe sarılmak istiyormuşçasına ellerini açtı.

 

Gökten kavurucu bir parıltı inip dev iskeleti sardı. Pastele boyanan dünya sarsılmaya, karanlık suyun altındaki solgun eller birer birer buharlaşmaya başladı.

 

Bu, Işık Rahibi bir Beyonder’a ait olabilecek bir güçtü!

 

Güneş yolunu takip eden bir Beyonder’a!

 

Bu, yaşayan ölülerin düşmanı olan Beyonder yoluydu!

 


Parlak ışık sütunu dağıldı ve dev iskeletin alevleri anında söndü. Havada dağılmaya başlayan iskelet giderek saydamlaşıyordu.

 

Qilangos henüz Işık Rahibi yeteneklerini kullanarak görüşünü saran pastel renkleri dağıtmaya fırsat bulamadan donup kaldı, yüzünde korkunç bir ifade vardı.

 

Solunda yeni bir dev iskelet belirdiğini fark etmişti. Bu iskelet de dört metre uzunluğundaydı, gözlerinde alevler yanıyordu, az önceki iskeletin tıpatıp aynısıydı.

 

Kısa süre içinde, aynı iskeletten bir tane daha belirdi, sonra bir tane daha. Sayıları kısa süre içinde giderek çoğaldı, şu anda Qilangos’un çevresinde neredeyse yüzden fazla iskelet vardı!

 

İki yüzün üzerinde alevli göz, Qilangos’a odaklanmıştı.

 

Ayağının altındaki karanlık su giderek yükseliyordu, neredeyse parmaklarına değmeye başlamıştı.

 

Soluk beyaz eller de yukarı doğru uzanıp Qilangos’un ayaklarını yakalamaya çalışıyordu.

 


 


Dağılıp peşine düşün. Köşeye sıkıştırmaya çalışın,” Kardinal As Yılan gerekli talimatları verdikten hemen sonra bir tayfun yaratıp Qilangos’un kaçtığı yöne doğru hızla uçtu.

 

Dük Negan ve diğer soylular statüleri sebebiyle, Manda Altındaki Cezalandırıcılar’a yardım etme girişiminde bulunmadılar. Balkonlardan ve pencerelerden endişeli bir şekilde etrafı izlemeye devam ettiler. Etrafta çılgınca bağrışarak koşuşturan sıradan soylular da nihayet sakinleşmişti.

 

Karanlık ve gürültü sebebiyle, tam olarak ne olduğunu anlayamamışlardı. Tek bildikleri, birinin Dük Negan’a suikast girişiminde bulunmuş olabileceğiydi.

 

Alger Wilson öfkeyle dişlerini sıkıp Dük Negan’ın malikanesinden dışarı fırladı, Hillston Bölgesi’ne giden belediye bahçesine doğru gidiyordu.

 

Umutlar ne kadar azalmış olursa olsun, bu fırsatın ellerinden kayıp gitmesine izin veremezdi!

 

Aniden, rüzgarla gelen bir ses duydu, “Peşinden gitmeye gerek yok.”

 

Peşinden gitmeye gerek yok mu? Kardinal Yılan’ın sesi… Alger aniden durdu. Başını kaldırıp şaşkın bir şekile gökyüzüne baktı. 

 

Üzerinde fırtına sembolleri bulunan siyah bir cüppe giymiş olan Kardinal’e baktı, adam ormanın üstünde süzülürken durmuş, gölün olduğu yere doğru bakıyordu.

 

Alger kaşlarını çattı, olanlar anlam verememişti, bir an bile tereddüt etmeden Kardinal’in baktığı yere doğru fırladı.

 

Göle yaklaşırken, görüşünü kuvvetlendirmek için Denizci yeteneklerinden faydalandı.

 

Kardinal’in yüzü ifadesizdi, ancak duruşu oldukça ciddiydi. Siyah şapkasının altından çıkan beyaz saçları, rüzgarda hafifçe dalgalanıyordu.

 


Alger hemen ormanın dışına yöneldi.

 

Kızıl ay ışığının yansıdığı durağan gölet, kısa süre içinde görüş açısına girmişti. Göletin yüzeyinde, kıyıya yakın bir noktada, uzun boylu bir figür süzülüyordu.

 

Adamın çenesi oldukça genişti, kahverengi saçları at kuyruğu şeklinde bağlanmıştı. Koyu yeşil gözlerinde buz gibi, ancak boş bakışlar vardı.

 

Qilangos!

 

Tuğamiral Kasırga Qilangos!

 

Alger afallamıştı, ancak şaşkınlığının yerini hemen neşe aldı. Gözlerine inanamıyor, karanlık sebebiyle halüsinasyon gördüğünü düşünüyordu.

 

Henüz tepki bile verememişti. Öylece süzülen bedene bakarken bedenin hızla çürümeye başladığını gördü. Adamın etinden sarı-yeşil bir sıvı akıyordu.

 

Pat! Pat! Pat!

 

Qilangos’un yüzü saniyeler içinde kafatasına dönüşmüştü, iki yeşil göz bebeği, gölün kıyısına doğru yuvarlandı.

 

Qilangos tamamen parçalanmıştı. Kıyafetleri, çürüyen etinin ve kemiklerinin üstüne yapışmıştı.

 

Yedi Korsan Amiral’den biri olan Qilangos, yirmi saniyeden kısa süre içinde, Alger’in gözlerinin önünde gizemli bir şekilde ölmüştü!

 

Bu şok edici sahne, Alger’in zihnine bir daha silinmemek üzere kazındı. Korkunç bir kabusun içinde olabileceğini bile düşünüyordu.

 

Neler oluyordu?

 

Qilangos kaçmayı başaramadı mı?

 

Nasıl bu kadar basit, ancak gizemli bir şekilde öldü?

 

Neyle karşılaştı da bu kadar hızlı bir şekilde dünyadan yok oldu?

 

Bu adam bir Dizi 6 Rüzgarla Kutsanan, üstelik Ürpertici Açlık’a sahip!

 

Bunu kim yaptı?

 

Qilangos’u hangi güdülerle öldürdü…

 

Alger’in kafasında onlarca soru işareti vardı, sorularının birine bile yanıt bulamadan Kardinal’in sesini duydu, “Herhangi birine bilgi verdin mi?

 

Bunu bilen bir başkası var mı?”

 

Alger hemen kendisini toparladı. Qilangos’un kalıntılarına baktı, açıklamasını çoktan hazırlamıştı.

 

“Öğrendiğim anda size haber verdim.” 

 

O sırada iç sesi daha farklı şeyler söylüyordu; As Yılan, Tussock Nehri’nde yürüyüşe çıkarken beni de seninle gelmeye zorlamasan, Qilangos Dük Negan’ın malikanesinden bile kaçamamış olacaktı!

 

Tabii bu düşüncelerini, Yüksek Dizi bir Beyonder’ın karşısında söylemeye cüret edemezdi. Bu nedenle saygılı ve mütevazi bir tavırla devam etti, “Hatta bilgiyi doğrudan alan personel kendini feda etti, bu transfer sürecinde mektubu kimse açmadı, buna kefilim.

 

Ancak bilginin kaynağından sızıntı olup olmadığını garanti edemem. Biz öğrenebiliyorsak, başkaları da öğrenebiliyor olmalı.”

 


O sırada Alger, Qilangos’u kimin öldürmüş olabileceğine dair tahmin yürütmeye başlamıştı.

 

Belki de Qilangos’u Dük Negan’a suikast yapması için görevlendiren kişi ya da kuruluş öldürmüştür onu… Ancak Qilangos kaçmayı başarmıştı, bilgi sızdırma tehdidi söz konusu değildi, yani bunu neden yapsınlar ki?

 

Ben olsam, Qilangos’a saklanmasını tembihler, ve herkes onun Backlund’dan ayrıldığını düşündüğü anda bir girişimde daha bulunmasını isterdim. Dük Negan, Eylül’deki yasa teklifine hazırlanmak amacıyla son zamanlarda sık sık davetler veriyor, yani fırsat bol…

 

Qilangos’un kendisi dışında, ne zaman saldıracağını isabetli bir şekilde tahmin edebilecek kimse yok. Ta-tabi yeryüzünde bir peygamber yoksa… Ama bu pek de olası değil…

 

Başka hizipler? Mümkün değil. Bayan Adalet sorunu fark ettiği anda Bay Aptal’a haber verdi. Başka bir kuruluşun bilgiyi aynı anda almasına imkan yok…

 

Bay Aptal… Alger donup kaldı, bu olasılık onu şok etmişti.

 

Qilangos’u öldüren kişi Bay Aptal’ın takipçisi!

 

Backlund’daydı ve yardım etmek istedi!

 

Düşündükçe bu olasılık Alger’e daha da mantıklı geliyordu.

 

Yalnızca Tarot Kulübü üyeleri ve bu kişilerle bağlantılı olan kimseler bilgiyi zamanında almış olabilirdi!

 

Ancak Bay Aptal’ın hayranı bu ölümü bu kadar gizemli ve güdüşüzmüş gibi gösterebilirdi!

 

O sırada Kardinal, Manda Altındaki Cezalandırıcılar’a bildiri gönderdi, “Qilangos öldü. Yüksek Dizi bir Beyonder ya da benzer seviyede bir Mühürlü Eser kullanan biri onu öldürdü. Ancak bu çok tehlikeli ve hiç olası değil.

 

Ön analizlerim sonucu, söz konusu Yüksek Dizi Beyonder’ın Ölüm yolundan olduğuna, belki de Kutsal Piskoposluk üyesi olabileceğine inanıyorum, ancak benim tanıdığım biri olmadığına eminim. Başka bir gizli kuruluşun üyesi de olabilir.

 

Ne amaçla öldürdüğünü bilmiyoruz.”

 


Kutsal Piskoposluk, Güney Kıtası merkezliydi. Söylentiye göre, Ölüm’ü canlandırma amacıyla, Ölüm soyundan olanlar tarafından kurulmuştu. Güney Kıtası’nın sömürgeleştirilmesiyle, neredeyse yok olacak noktaya gelmiş, ancak hayatta kalmayı başararak Kuzey Kıtası ülkelerine de yayılmışlardı.

 

Yüksek Dizi bir Beyonder… Evet, yalnızca Yüksek Dizi bir Beyonder Qilangos’u bu kadar hızlı bir şekilde öldürebilir! Bay Aptal’ın hayranı Yüksek Dizi bir Beyonder! Kendisi bir yarı tanrı! Alger bakışlarını yeniden Qilangos’un kalıntılarına çevirdi. Her şeyden kopmuş, tüm duygularını yitirmiş gibiydi…

 

Eğer bir gün Bay Aptal’a ihanet edersem… Aklına bir anda bu korkunç düşünce gelmişti.

 

Qilangos’un hızla çürüyen cesedi zihninde yeniden canlandı.

 

Alger titreyip başını eğdi. Ancak aynı zamanda rahatlamıştı da.

 

Kaçma ya da mücadele etme şansı yoktu, bu nedenle itaatkar olmayı seçecekti.

 

Oh… Qilangos öldüğüne göre, artık kimse beni o sırla tehdit edemez! Alger’in endişeleri tamamen akıp gitmişti.

 


 


Dük Negan’ın malikanesinde, annesi ve diğer soylularla suikast hakkında sohbet eden Audrey, başını kaldırdığında babasının kapıda belirdiğini gördü.

 

Bir bahane uydurarak dinlenme odasından çıkıp ana salonun balkonuna yöneldi.

 

“Baba, bir sorun mu var?” Audrey yeşil gözlerini babasından değil annesinden almıştı.

 

Babası ona gülümsedi.

 

“Her şey halloldu evladım. Artık endişelenmene gerek yok.

 

Hmm… Baron Gramir’in aslında kılık değiştirmiş bir başkası olduğundan kimseye bahsettin mi?”

 

“Hayır.” Audrey keskin bir şekilde başını salladı.

 

Bir an düşündükten sonra da ekledi, “Sana söyledikten sonra lavaboya gittim, sonra da annemin yanına. Ona sorabilirsin.”

 

“Anlıyorum.” Kont Hall başını salladı, “Qilangos öldü. Biri onu öldürmüş.”

 

“Kim?” Audrey hem şaşırmış hem de heyecanlanmıştı.

 

“Hiçbir fikrim yok. Neden öldürdüğü de belli değil. Çok tuhaf bir olay.” Kont Hall bir an durakladıktan sonra devam etti, “Belki de biri ya da bir kuruluş, gizli ve güçlü bir kuruluş yapmıştır…”

 

 

Belirsiz güdüler… Gizli, güçlü bir kuruluş… Bay Aptal’ın hayranı olabilir mi? Bunu bizim Tarot Kulübümüz başarmış olabilir mi!? Audrey dehşete kapılmıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44421 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr