Bölüm 190: Yetenek Çeşitliliği

avatar
1863 25

Lord Of Mysteries - Bölüm 190: Yetenek Çeşitliliği


Çevirmen: Dnightshade

 

Dük Negan’ın malikanesindeki dans salonunda.

 

Baron Gramir kılığınsaki Qilangos’un elinde kan kırmızı bir Aurmir üzüm şarabı vardı. İkinci kattaki uzun koridorda, tırabzanların önünde durmuş aşağıda dans eden insanları, muhteşem giysiler içindeki kadınları izliyordu.

 

Ancak bakışlarında şehvet yoktu; bu bakışlar donuk bir göl kadar sakindi. Başını hafifçe çevirip göz kenarıyla tavandan sarkan avizeye ve az ilerideki Dük Negan’a baktı.

 

Dük’ün üzerinde, omuzlarındaki madalyalara kırmızı kurdeleler iliştirilmiş, düzgün ütülü bir donanma üniforması vardı. Onca yıllık şanlı hizmetinin anısına, resmi davetlerde askeri üniformasını giymeyi tercih ediyordu.

 

Ancak o yıllardan bu yana çok kilo almıştı. Bir zamanlar keskin olan gri gözleri artık bulanık ve arzu doluydu. Yine de gözlerinin, dudaklarının ve alnının kenarlarındaki kırışıklıklar çok belirgin değildi, siyah saçları da hala gürdü, kendine olabildiğince iyi bakıyordu.

 

Bu, Loen Krallığı’nın en zengin ve güçlülerinden biri olan Başbakan Aguesid’in kardeşi, Muhafazakar Parti’nin ana destekçisi, şu anki Dük Negan, Pallas Negan idi.

 

Qilangos’un Backlund’a sızmasının sebebi de Dük’ün ta kendisiydi!

 

Böylesine önemli bir şahsı öldürme düşüncesi bile beni inanılmaz derecede heyecanlandırıyor… Qilangos gözlerini kapattı.

 

Kendisine oldukça cazip bir miktar teklif edildiğinden ve maceraları, zorlayıcı mücadeleleri sevdiğinden bu görevi kabul etmişti.

 

Bu suikast başarılı olursa, şanım Kuzey ve Güney Kıtalarına yayılacak, Dört Kral’dan daha üstün olacağım. Ve böylece, İmparator Roselle’in yarattığı, Tanrı’nın gizemini içeren bir kart elde edeceğim! Qilangos heyecanını bastırmaya çalışarak başını eğip sol eline baktı.

 

Ürpertici Açlık saydamlaşmıştı. Çıplak gözle bakıldığında, ya da tokalaşırken, “Baron Gramir”’in sol elinde bir eldiven olduğunu anlamak imkansızdı.

 

Bu çok büyülü bir nesne… Bu olmasa, bir Dizi 6 olarak asla Korsan Amiral rütbesini kazanamazdım… O anda Qilangos geçmiş pişmanlıklarını anımsamıştı.

 

Korsanlık yıllarında pek çok Beyonder görmüş, onlarla etkileşim kurmuştu. Bunların arasında, Sonia Denizi’nin uçlarında maceralara atılmaktan hoşlanan Aurora Düzeni üyeleri de vardı.

 

Bu nedenle Qilangos, Ürpertici Açlık’a sahip olmanın gerçek bir Çoban olmaktan farklı olduğunu biliyordu.

 

Birincisi, durum değiştirme hızı oldukça yavaştı, en azından bir saniye gerekiyordu. Ancak gerçek bir Çoban, anında dönüşümünü gerçekleştirebilirdi. İkincisi, kontrol edilen ruh, kişi ölmeden önce yalnızca birkaç yeteneği kullanabiliyordu. Kullanılabilen güçlere ve ne kadar güçlü olduklarına gelince, bu şansa bağlıydı.

 

Öte yandan, gerçek bir Çoban üç yetenek seçebilirdi. Kumar oynayıp işi şansa bırakması gerekmezdi. Son olarak da, Ürpertici Açlık aynı anda yalnızca beş ruhu barındırabilirken, gerçek bir Çoban yedi ruha aynı anda sahip olabiliyordu.

 

Tabii ikisinin de dezavantajları vardı, mesela ikisi de aynı anda tek bir ruhu kontrol edebiliyordu ve bu süreçte yalnızca ilgili Beyonder’ın güçlerini ve kendi güçlerini kullanabiliyorlardı. Ruhlardan birini yeni bir ruhla değiştirmek istediklerinde ise, bunun geri dönüşü yoktu.

 

Qilangos bu beş ruha, ancak yedi-sekiz yıl boyunca yaptığı düzenlemeler sonucunda karar verebilmişti. Beş ruhun yetenekleri, birbirlerinin eksiklerini kapatacak biçimdeydi ve kullanıcıyı oldukça korkunç kılıyorlardı.

 

Qilangos’un yıllar boyu yaptığı deney ve düzenlemeler sebebiyle, korsanlar arasında Tuğamiral Kasırga’nın her şeye kadir olduğuna dair söylentiler çıkmıştı.

 


Müzikler ve dans son hızıyla devam ederken, Qilangos zihninde adımlarını planlıyordu. 

 

Bir an duygularını gizleyemeyip pişmanlıkla iç çekti. Gezgin’i şimdiye dek bulamamış olmam kötü oldu. Aksi halde bu gece tamamen huzurlu olacaktım.

 

Bir Gezgin olduğuna inandığı kadını yakalamış olsaydı, sahip olduğu beş ruhtan birini bir an bile tereddüt etmeden Ürpertici Açlık’a yem edecekti.

 

Ona göre, Gezgin yeteneklerine sahip olmak paha biçilemez bir şeydi!

 

Qilangos tavandan sarkan devasa kristal avizeye son bir bakış daha attı, artık beklemek istemiyordu.

 

Şu anda kontrol ettiği ruhun tek bir yeteneği vardı, o da görünümünü değiştirme yeteneğiydi. Ancak diğer Beyonderlara karşı savaşma gücü taşımıyordu. Yine de, dönüşüm yeteneği oldukça işe yarardı, Qilangos bunca zamandır bu yeteneği başka bir şeyle değiştirmek istememişti.

 

Daha da önemlisi, hangi ruhu kontrol ederse etsin kendi Rüzgarla Kutsanan yeteneklerini de kullanabiliyordu.

 

Sonunda, güzel kıvrımlara sahip soylu bir kadını inceliyormuş gibi yaparak bakışlarını Dük Negan’a ve etrafındaki diğer beylere kaydırdı.

 

Dük Negan Fırtınalar Lordu’na inanıyor, ayrıca Fırtınalar Lordu Kilisesi’nin siyaset üzerindeki etkisinde de kilit bir figür. Muhakkak kilisenin Beyonderlarından biri onu korumakla görevlendirilmiştir.

 

Negan ailesi bin yıllık bir tarihi olan köklü bir aile olmasa da, bu adam krallıktaki en varlıklı ve güçlü adamlardan biri. Gizlice ya da Beyonderlar tutarak iksir formülleri aradığına eminim…

 

Qilangos düşüncelere dalmış olsa da, gözlerini asla Dük Negan’dan ayırmıyordu. Gözlemleri sonucu soylu ve memur olan beyleri elemiş, daima Dük’ün yanında duran tek bir kişiye odaklanmıştı.

 

Adamın saçları kahverengi, gözleri maviydi, üzerinde siyah bir smokin vardı. Daima temkinli bir şekilde çevresini izliyordu, yüzü ifadesizdi.

 

Qilangos belli belirsiz başını sallarken sağ elini hafifçe sıktı.

 

Vooşş!

 

Dans pistinin üstündeki alanda aniden bir rüzgar esti, avizedeki mumların hepsi sönmüştü.

 

Aydınlık ve karanlık arasındaki o anda, herkesin dikkati dağılmışken, kristal avizeyi destekleyen metal bir zincir üzerindeki bir noktaya, rüzgar kılığına girmiş birkaç bıçak saplandı.

 

Çatırt!

 

Keskin bir parçalanma sesiyle, devasa kristal avize dans pistinin ortasına düştü. Gürültü koptuğunda insanlar şaşkın çığlıklar atmaya başlamıştı. Etrafa saçılan parçalar konuklara saplanmış, korkunç bir sahne meydana gelmişti.

 

Karanlık salon artık fırsatlarla doluydu. O sırada Qilangos’un eldiveni kıvranarak değişim geçirmeye başladı, yüzeyi altın rengine dönmüştü.

 

Oldukça tehditkar görünüyordu, karanlıktan etkilenmeyen bakışlarını Dük Negan’ın yanındaki adama odaklamıştı.

 

O anda aniden, Qilangos’un gözleri yıldırımlar gibi parlamaya başladı.

 

Dük Negan’ı korumaktan sorumlu olan Beyonder trajik bir çığlık atarak elini başına götürüp yere düştü. Yerde bir sağına bir soluna yuvarlanıyor, acıyla mücadele etmeye çalışıyormuş gibi görünüyordu.

 

Bunu gören Qilangos, hemen harekete geçip Dük Negan’a doğru atıldı.

 

Ancak hedefinin yüzünde herhangi bir panik ifadesi yoktu. Adam kendinden oldukça emin görünüyordu.

 

Dük Negan’ın tombul figürü olduğu yerde dimdik duruyor, sanki ona tepeden bakıyormuş gibi, gelen suikastçıyı izliyordu.

 

Birkaç saniye sonra, izlemeyi bırakıp sağ elini kaldırdı ve eski Hermes dilinde mırıldandı, “Tutsak!”

 

Qilangos aniden durdu. Dört yanında, etrafını yapışkan bir sıvı gibi saran bir duvar meydana gelmişti. Bala düşmüş bir böcekten ya da hapishanedeki bir mahkumdan farksızdı.

 

Muhafazakar Parti soylularının lideri, Dük Pallas Negan da bir Beyonder’dı – hem de çok güçlü bir Beyonder!

 

Bu sırada Dük Negan’ın kısık sesi bir kez daha duyuldu,

 

“Kamçı!”

 

Pa! Pa!

 

Qilangos görünmeyen bir şey tarafından kırbaçlanıyor gibiydi. Giysileri ve derisi açılmış, beyaz kemikleri görünmeye başlamıştı.

 

Dük Negan hemen öne doğru eğildi, görkemli bir edayla haykırdı, “Ölüm!”

 

Pa! Bedeni, çok sayıda ardıl görüntü ile Qilangos’un kafasına çarptı, yumruğu da kaçınılmaz bir şekilde hedefinin başında patlamıştı.

 

Kacha! Qilangos’un başı parçalanmıştı, ancak bu, etrafındaki dört duvarın kısıtlamasından kurtulmasını da sağlamıştı. Dük Negan hala az önceki yerinde duruyordu. Bu yalnızca bir rüyaydı.

 

Korsan amiralin yeteneğini ne zaman değiştirip Kabus durumuna geçtiği bilinmiyordu.

 

Ancak o, sıradan bir Kabus’tan farklı olarak, insanları rüyaya sürükledikten sonra da hareket edebiliyordu!

 

Ve şu anda, gizlice Dük Negan’ın arkasında belirmiş, buz gibi bakışlarını adamın ensesine dikmişti.

 

Hızla dönen rüzgarlarla sarılı sağ yumruğu, keskin bir bıçak gibi hedefin yeleğine saplandı.

 

Voooş!

 


Qilangos’un sağ yumruğu, rüzgar uğultusu eşliğinde Dük Negan’ın kalbine saplandı. Ancak Dük Negan’ın figürü, bir hayalet gibi hızla saydamlaşıyordu.

 

Neredeyse biçimsiz olan figür dağıldığında, Dük Negan dolambaçlı koridorun diğer tarafındaki Fransız kapının önünde belirdi. Yüzünde irdeleyici bir gülümseme vardı.

 

"Bir Beyonder daha… Önceden mi hazırlanmışlar? Beni pusuya düşürmeye mi çalışıyorlar?

 

Bu nasıl olabilir?!"

 

Qilangos, bu gerçeği kabul etmek istemiyor olsa da sakinliğini korumayı başardı.

 

Sol elindeki eldiven bir kez daha kıvranıp koyu altın renginde pullara dönüştü. İrislerinin rengi solmuş, dikey hale gelmişti.

 

O anda, her yönden biçimsiz bir dalga yayıldı. Salondaki konuklar, kontrol edilmez bir korkuya kapılmıştı. Saklandıkları yerlerden çıkıp hedefsiz bir şekilde koşuşturmaya başladılar. Bu korkunç bir kaos sahnesiydi.

 

Beyonderlar, akraba ve arkadaşlarına zarar vermekten endişelendiklerinden hamle yapmaya cesaret edemiyordu.

 

Qilangos’un aradığı fırsat da tam olarak buydu, etrafında kasırgalar yaratarak hızla koşmaya başladı. Dinlenme odalarından birinin kapısını kırıp cumbalı pencereden dışarı atladı.

 

Cam parçalanma sesleri eşliğinde, rüzgarın yardımıyla Dük Negan’ın malikanesinden oldukça uzağa uçtu.

 

Yere konduğu anda karşısındaki ormana doğru koşmaya başladı. Burası bir belediye bahçesiydi, uzun süre önce keşfetmiş, kaçış yolu olarak kullanabileceğini doğrulamıştı.

 

Peşindekilerden kurtulduğunda görünüşünü değiştirip beş miyondan fazla insanı barındıran Backlund’un kalabalığına karışabilirdi.

 

Bu kadar zor bir görevi kabul edecek cesareti de buradan alıyordu!

 


Bir süre sonra, Dük Negan’ın malikanesine doğru bir rüzgar esmeye başladı. Fırtınalar Lordu Kilisesi’nin kardinali, Backlund başpiskoposu ve Tanrı’nın Büyük Büyücüsü As Yılan, yanlarında birkaç Manda Altındaki Cezalandırıcılar üyesiyle malikaneye doğru uçuyordu.

 

Diğer Beyonderlara haber verecek vakitleri olmamıştı.

 

Alger de başpiskopos As ile gelen üyelerden biriydi. Ancak kırık camları ve diğer Beyonderların malikaneden koşarak çıktığını görünce morali inanılmaz derecede bozulmuştu.

 

Bu sahne, Qilangos’un kaçtığı anlamına geliyord






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr