Lms 17.7 : Bir Kızın Hayatı

avatar
3472 24

Legendary Moonlight Sculptor - Lms 17.7 : Bir Kızın Hayatı


Çevirmen : Clumsy-nim



Weed, Hidra Kralı ve Imoogi derilerini çıkarttı. Onca doldurulmuş hayvan ve başarısız oyuncak bebek teşebbüsüne rağmen hala epeyce vardı. Derinin en iyi kısımları da duruyordu.

 

Sanat eserlerinin ilk yapılanı daima en iyisi olmaz, son yapılanı da mutlaka sağlam bir şekilde sonlanmazdı. Ancak duyguları harekete geçirmeyen bir heykel karşı tarafa herhangi bir duygu aktaramazdı.

 

Weed, gerçekten yapması gereken bir heykel olursa diye en iyi materyalleri saklamıştı!

 

"40 oyuncak yapabilecek olmalıyım. Yazık olacak ama yeter de artar bile herhalde."

 

Deyip deriyi keserek yeni doğmuş bir bebek heykeli yapmaya başladı. Sonuç, daha az önce doğmuş küçük bir kız oldu. Teni buruş buruştu ve gerçekten de dünyaya yeni gelmişçesine ağlamak üzereymiş gibi görünüyordu. Tek elle tutulabilecek kadar da ufaktı.

 

"Doğalı birkaç saat olmuş bir canlı. Annesinin rahminden çıktıktan sonra dünyayla ilk temasını gerçekleştiren bir bebek."

 

Mandol ve karısı hakkında bilgi almış olan Weed, bebeği yaparken onların hatlarından biraz faydalanmıştı. Buna rağmen yeni doğmuş bir bebek olarak ayırt edici özelliklere sahip değildi.

 

"Tamamdır. İlki bitti."

 

Weed bebeği yere yatırarak deriyi tekrar çıkarttı. Şimdi ikinci bebeği yapmalıydı.

 

Bebeği yaparken elleri büyük bir dikkatle hareket ediyordu. "Yeni doğmuş bir bebek. İlk yılında emeklemeye başlayacak ve o sıralarda bezini değiştirmek de korkunç olacak. Bir ebeveynin bakış açısından her daim endişelenmeden edilemeyecek bir dönem."

 

Mandol’un karısının doğurmuş olacağı küçük kızın geleceğini hayal eden Weed, büyük bir gerginlikle bebeği tamamladı.

 

"Kıyafeti de olmalı."

 

Yeni doğmuş bebek oyuncağını temiz bir kumaşla örtmüştü fakat bu defa bebek kıyafetleri dikebilmek için Terziliğini kullandı.

 

Ve ilk doğum günü partisinde agulayıp kıkırdayan küçük bir kız bebek oyuncağını tamamladı!

 

"Artık anne babasını tanıyor… öyle böyle büyüdüğü zamanlar."

 

Sıradaki oyuncağı birazcık daha büyüktü. Boyu uzamış, el ve ayak parmakları gelişmişti. Ayrıca saçlarını sevimli bir şekilde iki atkuyruğu yapmıştı.

 

"Konuşmayı öğreneceği ve yaramazlık yapmaya başlayacağı yaş."

 

Dördüncü bebeğine anaokulu üniforması giydirdi. Dünya tatlısı kıyafetler içerisinde bir bebek oldu, hatta sırt çantası bile vardı.

 

Beşinci bebek hızla büyüdü; ilkokula başlama vakti geliyordu.

 

O yaşa dek bebek yüzlü ve tatlı bir çocukken altıncı yaşıyla birlikte hafiften kadınsı bir hava taşımaya başlamıştı.

 

"Komşu oğlanlar eteğini açmayı fena halde isteyecek ve o, hoş gülümsemeli bir kız olarak büyüyüp serpilecek."

 

Yaramazlıklar yapıp mahallenin kraliçesi gibi dolaşan küçük kız, etkileyici bir şekilde büyüyordu. Gözleri hala aynı afacanlıkta olsa da daha bir parlıyor, boyu da uzuyordu.

 

Weed’in yaptığı her bebek bir öncekinden daha boylu poslu oluyor, saçları daha çok uzuyordu. Saç stili de arada bir değişikliğe uğruyor, erkeklerin tercih ettiği uzun düz saç ile kısa, hareketli saç kesimleri arasında gidip geliyordu.

 

"Bu da epey zor bir iş."

 

Oymacılık materyalleri dükkanına gidip saç alması ve tüm telleri tek tek dikmesi gerekiyordu: buna rağmen çabaları sonuç verdiği için hiç yorulmuyordu.

 

On dördüncü bebekle birlikte kız çoktan liseden mezun olarak bir yetişkine dönüşmüştü.

 

Son derece enerjik ve konuşkan bir kadın olup çıkmıştı. Ansızın erkek arkadaşını getirip ailesiyle tanıştırabilirmişçesine pespembe yanaklara, büyüleyici bir ifadeye sahipti. Weed, ona saç bandı veya kolye gibi tatlı aksesuarlar bile yapıyordu. Lise yıllarında tek ihtiyacı bir sırt çantası ve üniformayken artık üniversiteli bir kıza dönüşmüştü. Dolayısıyla Weed’in ona bir çanta ve kadınların yaşam kaynağı olan topuklu ayakkabılardan yapması gerekiyordu.

 

"Ama lükse hala karşıyım!"

 

Weed, kızın yanında taşıyacağı ıvır zıvır için makul fiyatlı bir tavşan derisini feda etmişti. Kız buna rağmen narin, zarif bir üniversiteli kız havası yayıyordu. İfadesine, kılık kıyafetine, genel hissiyatına ve hatta parfümüne uygun aksesuarlar taşıyordu. Bir ebeveynin evladına verdiği değer gibi Weed de o aksesuarları her şeyini katarak yaratıyordu; öğrenci kız, gerçek bir insanmışçasına sevilesiydi.

 

Heykel yapmak inanılmaz uzun zaman alsa da Weed her zerresiyle öylesine konsantre olup çabalıyordu ki geçen zamanın farkına bile varmıyordu.

 

On yedinci bebekle birlikte hiç kimse zamanın hızına yetişemezmişçesine o yeni doğmuş, minicik bebek büyüyüp iş bulma derdine düşmüştü.

 

Hatta on sekizinci bebek, insanlara zor durumlarında yardımcı olmak adına gönüllü işlere bile girmişti.

 

On dokuzuncuda eve erkek arkadaşını getirmiş ve yirmi birincide nihayet evlenmişti. Weed ona güvenilir ve düşünceli bir koca bile yapmıştı; birbirlerine muhabbetkuşu gibi yakışıp uyuşan bir çift olmuşlardı. Weed, deri veya tavşan derisinden düğün davetlileri hazırlamış, hep birlikte çiftin geleceğini kutlamışlardı.

 

Yirmi üçüncü bebekte bir çocukları olmuş, huzurlu bir yuvada yaşamaya başlamışlardı. Kadın kocasıyla birlikte bulaşıkları ve çamaşırları yıkıyor, temizliği yapıyor, işe gidip mutlu mesut yaşıyordu.

 

Tamamlanan her bebekte yaş alan kadının hoş bedeninde zaman geçtikçe kırışıklıklar beliriyordu.

 

Çocuk yetiştiren ve eşiyle yaşayan oyuncak bebekler…  

 

"Amma hızlı; insan ömrü bir filizin büyüyüşü kadar hızla gelip geçer ve giden geri gelmez derlerdi ama yine de çok üzücü."

 

Mücevher misali ışıl ışıl o genç ve tecrübesiz günlerini geride bırakan bebek için zamanın akışı hızlanıyordu. Otuz altıncıyla birlikte tek başına geçirdiği vakit çoğalmıştı; çocukları büyüyüp iş bulmuş, evlenmişti. Bir nineye dönüşmüştü, koltukta kestirip kitap okuyor, torunları için atkı örüyordu.

 

Bir zamanlar dağlar kadar olan Imoogi ve Hidra derileri tükenmeye başlamıştı.

 

O noktada kırk birinci bebek mutluluk ve huzur içerisinde, sessizce gözlerini yumdu. Ailesiyle bir aradaydı.

 

Bebekleri yapmayı tamamlayan Weed ise derin bir umutsuzluk içerisinde oturup kaldı. Deriler tamamen tükenmiş ve yapabileceği başka bir şey kalmamıştı.

 

- Lütfen yaptığınız heykele bir isim verin.

 

Weed oyma bıçağını kımıldatmadan öylece otururken bir mesaj penceresi belirdi.

 

Bir bebeğin tüm ömrünü kapsayan heykelini tamamlanmıştı.

 

Güçsüzce başını salladı. "İsim vermeyeceğim."

 

Şu anda içinden bu heykele bir isim vermek gelmiyordu.

 

- Bir isim belirlenmezse Oymacının ismi bilinmeyebilir ve eseriniz tamamlanmamış bir eser olarak görülebilir. Bu sizin için uygun mu?

 

"Önemi yok. Yapmak için yeterli nitelikte olmadığım bir işti zaten."

 

Ding!

 

****

 

İsimsiz Efsanevi Heykel.

 

Tanrı seviyesinde harikulade bir yetenek ve efor sergileyen bir Oymacının dünyaya bahşettiği hediye!

 

İnsan ömrünün doğumdan ölüme tüm süreci bir heykelle tasvir edildi.

 

Oymacının harikulade yetenekleri titizlikle yapılmış iğne işinde bile hissedilebiliyor – tam anlamıyla mükemmel iğne işinde en ufak bir gevşek dikiş veya atlanmış tüy bulunmuyor.

 

Böylesine büyüleyici bir sanat eserinin hangi Oymacının mahareti olduğu bilinmiyor.

 

Sanatsal Değer: Oymacılıkta bir nimet. Kıtanın oymacılık seviyesini bir adım yukarı taşıma fırsatı sunacak. 24,610.

 

Özel Seçenekler: İsimsiz Efsanevi Heykeli görenlerin Sağlık ve Mana yenilenme hızları bir günlüğüne %32 yükselir. Maksimum Sağlık ve Mana bir günlüğüne %30 yükselir.

 

Kutsama büyülerinin etkileri bir günlüğüne güçlenir.

 

Tüm statlarda 20 artış sağlar.

 

Çeviklik ve Cesareti ekstra %7 arttırır.

 

Hareket hızı %30 artar. Mesafe çoğaldıkça hareket hızı artacağı için harcanan süreyi kısaltabilir.

 

Heykelin bulunduğu şehir veya bölgedeki doğum oranı %100 artar. Bölge sakinlerinin şiddet eğilimi azalır. Güvenliğe büyük bir katkı sağlar fakat savaşçı ve asker sayısındaki doğal artışta azalma görülür.

 

Sağlık kalıcı olarak 500 yükselir.

 

İnsan ırkının Bilgelik ve Zekası maksimum 15 olacak şekilde kalıcı olarak yükselir.

 

Etkiler diğer heykellerin etkileriyle birleşmez.

 

Tamamlanmamış bir Efsanevi eser.

 

- Oymacılık yeteneği yetkinliği büyük oranda yükseldi.

 

- El Becerisi yeteneği yetkinliği büyük oranda yükseldi.

 

- Heykelleri Anlama yeteneği seviyesi 1 yükseldi.

 

- Ayarlama gereği eseri yapan sanatçı bilinmeyeceği için Şöhret 2 yükseldi.

 

- Sanat statı 89 yükseldi.

 

- Azim 41 yükseldi.

 

- Cazibe 26 yükseldi.

 

- Bilgelik 10 yükseldi.

 

Tamamlanmamış bir efsanevi heykel yaratılması karşılığında tüm statlar ekstra 5 puan yükseldi.

 

Oymacılık alanında bir nimet. Doğum ve ölümle ilişkili bir eser yapılması nedeniyle savaşla bağlantılı statlar bir haftalığına %8 yükseldi. Maksimum Mana miktarı ve onarım oranı %65 yükseldi.

 

****

Bu ödül, Weed’in zihnini allak bullak etmek için yeterliydi. Görünen o ki artık Oymacılığın Kılıç Ustalığı veya diğer meslekler kadar iyi olmadığı önyargısını tamamen kestirip atmak zorundaydı.

 

"Oymacılık Yeteneği kontrolü!"

 

****

İleri Düzey Oymacılık Seviye 7 (%65): Heykel yapılabilir. Ayrıca güzel heykeller sağlam fiyatlara satılabilir.

 

Muhteşem heykeller aracılığıyla isminizi Kıtaya yayabilirsiniz.

 

Kadınların ilgisini çekmek için faydalıdır.

 

Versailles Kıtasının sanatçı topluluğuna liderlik edebilecek seviyede. Bu eşsiz Oymacının yeteneklerine denk olabilecek bir halefi olmaması üzücü.

 

****

 

Oymacılık yeteneği yetkinliği tam %29 yükselmişti.

 

Her şeyini ortaya koyması sayesinde kendisinin bile anlam veremediği bir eser meydana getirmişti.

 

"Yalnızca oyuncak bebek yapmıştım..."

 

Weed derin bir farkındalık anı içerisindeydi. Çocuk ve kadınların oyuncak bebeklerden hoşlanmasının bir sebebi vardı.

 

Değerli mallar bulmak onların içgüdülerinde vardı!

 

Yalnızca 1 Bakır değerinde bir görev uğruna oyuncak bebek yapmıştı ama yine de ortada bir sıkıntı vardı. Tamamladığı oyuncak bebeklerin sayısı hafife alınamayacak cinstendi. Onları Lord Kalesinde atölye olarak kullandığı geniş bir alanda yapmıştı fakat Mandol ve karısı rahatça seyredebilsin diye başka bir noktaya taşımak zorundaydı. Aslında Morata Kalesinin boş bir odasını kullanabilirdi ama bunu yapmak istemiyordu.

 

"Çocukları için ayrı bir alan olmalı."

 

Diyen Weed sessizce mırıldandı. "Fısıltı ve sohbet kısıtlamalarını kaldır."

 

Ding!

 

- Sohbet kısıtlamaları kaldırıldı.

- Lonca sohbeti kısıtlamaları kaldırıldı.

 

Morata’ya dönerken kapatmış olduğu fısıltı ve sohbet fonksiyonlarını tekrar açmıştı. Kısıtlamaları başlattığında loncada gerçekleşen sohbetleri görüp duyamıyor ve biri kendisine fısıldadığında yalnızca izin verdiği takdirde o fısıltıyı işitebiliyordu. O dönem Weed’i arayan çok fazla kişi olduğu için aldığı bir önlemdi.

 

Sabrina: Acele et de vur hadi!

 

Edwin: Henüz yeterince darbe almadı.

 

Pin: Epey direniyor, amma can sıkıcı.

 

Edwin: Ama başarmak üzereyiz bence.

 

Görünen o ki Yaban Gezginleri Loncası özel bir avlanma sahasındaydı.

 

Weed lonca konuşmalarının büyük bir çoğunluğunu görmezden geldi, çünkü sohbet kısıtlamasını kaldırmış olsa da hala her zamanki gibi pusuda yatan pek çok kişi vardı.

 

- Bay Pavo.

 

Diyen Weed, Kuzey Seferinde tanışmış olduğu Mimar Pavo’ya bir fısıltı gönderdi. Gerçekten uzun zaman geçmişti ama kullanabileceği oyuncuları asla unutmazdı.

 

'Dikkat çekici bir Mimardı.'

 

Pavo, Morata’daki Tanrıça Freya Heykelini iyi gören merdivenlerin bile ardındaki kişi olan Mimardı.

 

- Weed! Sen misin?

 

Pavo da Weed’i unutmamıştı. E söz konusu Morata Lordu olunca elbette unutamazdı.

 

- Neredesin?

 

- Morata’dayım. Geri döndüğün ve bir heykel yaptığına dair söylentiler işittim. Ama meydanda bir dükkan yapımıyla meşgul olduğum için gelip seni göremedim.

 

- İşin bitmeye yakın mı?

 

- Yalnızca kapı yapması kaldı. Acele edersem bir saate bitirebilirim herhalde.

 

- Peki ya Bay Gaston?

 

- O da benimle çalışıyor. Şu anda bir tavan resmi çiziyor; bitirmek üzere.

 

- İyi. Bir talebim olacak; benim için bir ev inşa etmeni istiyorum.

 

- Morata Lorduna ev mi gerekiyor?

 

Pavo, pek iyi anlayamamışa benziyordu. Lord Kalesini kullanan Weed’in bir eve ihtiyaç duyması için hiçbir sebep yoktu. Sonuçta depolama alanı için de yatıp dinlenmek için de Lord Kalesini kullanabilirdi.

 

- Aslına bakarsan... Heykel bırakmak için bir yere ihtiyacım var.

 

- Gerçekten mi? Öyleyse büyük bir depoya sahip bir ev iş görür mü?

 

- Depodan ziyade derme çatma olmayan bir ev inşa etmeni isterim ki heykelleri bir odasında sergileyebileyim.

 

- Zor bir iş değil, peki heykeller nerede?

 

- Lord Kalesindeler. Gardiyanları heykellerin olduğu yere girmene müsaade etmeleri için bilgilendiririm.

 

- Tamamdır. Akşama doğru orada olurum. İşi bir göreyim, ücretine ondan sonra karar veririz.

 

- Teşekkürler.

 

Weed, Pavo’yla sohbetini bitirdiği sıralarda Hon isimli bir oyuncudan bir fısıltı aldı.

 

- Merhaba, ben yeraltı hapishanesi seferinden Hon. Zindan keşfi tamamlanmak üzere.

 

- Matallost Kilisesi mahkumlarını buldunuz mu?

 

- Evet. Şimdilik birini bulduk, diğer mahkumların da yakınlarda olduğu söyleniyor.

 

- Sıkı çalıştınız. Yakında ben de size katılacağım.

 

Weed’in görevi için yeraltı hapishanesine gitme vakti gelmişti.

 

* * *

 

Hareket portalıyla Morata’ya bağlanan Feryat Nehri havzası! S sınıfı zorlukta ikinci görev olan Matallost Kilisesi Rahiplerini Kurtarma görevi orada gerçekleşecekti. Sarı Oğlanla birlikte yeniden Feryat Nehrine dönen Weed, yakınlarda gruplar halinde toplanmış insanları görebiliyordu.

 

"Şu gelen Weed..."

 

"Savaş Tanrısı denen kişi mi?"

 

"Şşşş! Sessiz konuş. Seni duyabilir, dikkatli ol!"

 

Toplanıp konuşanlar, Morata’daki arkadaşlarından Weed’in heykel yapmayı bıraktığını ve Feryat Nehrine doğru yola çıktığını işiten ve onu görmek için önden gelen kişilerdi.

 

Kuzeyde bulunan hatırı sayılır miktarda yüksek seviyeli oyuncu, bedeli ödeyerek Feryat Nehri yakınlarında avlanmaya başlamıştı. Morata’ya olan uzaklık ve canavar seviyesi hesaba katıldığında buradan daha iyi bir avlanma sahası olmadığı söylenebilirdi. Grupların cesaret edip Kuzeyin derinliklerine daldığı nadir durumlar da oluyor fakat çoklukla ufak bir hata tüm grubun ölümüyle sonuçlanıyordu. Her daim yardım imkanı olduğu için de Feryat Nehri sağlam bir avlanma sahasıydı.

 

Weed, etraftaki oyuncuları soğuk ve mesafeli bakışlarla süzüyordu. 'Çok fazla kişi var.'

 

Morata’da yemek ve ganimet satan basit bir Lorddu fakat avlanma sahasında aynı şey mümkün olamazdı. Kendisine meydan okuyucu bakışlar atanların sayısı şimdiden epeyce çoktu. Tüm bu yüksek seviyeli oyuncular bir anda saldıracak olursa Weed bile ölmekten kurtulamazdı. Üzerinde Ruh Çağıran Büyü Kitabı, Talrock’un Zırhı, Antik Kalkan ve Kolderim'in İblis Kılıcı gibi nihai öğeler olduğu için daha da hassastı.

 

'Burası Morata değil.'

 

Morata’da Askerler ve Şövalyelerin varlığı nedeniyle Weed’e meydan okumanın hayalini bile kuramazlardı. Biri Lorda kılıç çekecek olsa ya Askerler tarafından kontrol altına alınır ya da Freya Kilisesi Şövalyeleri tarafından adamakıllı harap edilirdi. Fakat bir avlanma sahasında her şey mümkündü. Katillerle karşılaşıp bir öğesini bile düşürebilirdi.

 

Weed, kendisine tepeden bakmasınlar diye insanlara kayıtsız, umursamaz numarası yaparak tepeden bakıyordu.

 

"Her yerde beş para etmez tipler var."

 

"..."

 

Kalabalık sessizdi.

 

Hayal ettikleri Savaş Tanrısı Weed’e— Büyü Kıtasının en güçlü oyuncusuna yaraşır bir kibir gösterisiydi.

 

"Sırf bana bakmak için avlanmadan beni mi beklemişler? Halbuki her yer canavar dolu... cık cık."

 

Weed, cık cık sesleri eşliğinde insanları düpedüz aşağılıyordu. Morata’da ondan yemek veya heykel alanlar bile gördükleri bu bambaşka tavır karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyordu.

 

Halbuki o zamanlar neler düşünmüşlerdi!

 

'Gerçek Weed bu olabilir...'

 

'Yalnızca tek başına olanlara veya oyuna yeni başlayanlara mı kibar davranıyor ki? Biz burada grup halde toplandık ve bizi resmen eleştiriyor… belki de koyun kılığında bir kurttur.'

 

Burada 200ü aşkın yüksek seviyeli oyuncu toplanmıştı ama Weed onları düpedüz küçümsüyordu. Aslen bir oyuncunun gururu 300. seviyeyi aştığında tavan yapardı. Çeşitli noktalarda edindikleri şahsi bağlantılar ve avlanırken sergiledikleri güçle kıskançlık konusu olurlardı. Versailles Kıtasındaki oyuncu sayısı muazzamdı fakat sıralamada yukarılara çıkıldıkça daha az oyuncu bulunurdu. 300. seviye bir oyuncu hiçbir yerde küçümsenmezdi. O noktada prestijli bir loncaya katılabilir, küçük veya orta ölçekli loncalarda sözlerini geçirebilirlerdi. Yüksek seviyeli oyuncuların gururu ve egosu dağlar kadar yüksek olurdu fakat içlerinde Weed’e müdahale etmeye cesareti olan tek bir kişi dahi yoktu. Yalnız olsaydılar saldırabilirlerdi ancak diğer insanlar öylece dururken kendilerini öne atabilecekleri bir ortam söz konusu değildi. Weed birkaç sözle atmosfere hakim olmuştu.

 

"Ne kadar acınası."

 

"..."

 

İnsanlar bu sözlere tek kelimelik bir karşılık bile veremiyordu. Bir noktada Weed’in bu şekilde konuşması doğal hale gelmişti. Morata’da arkadaş canlısıydı ama yüksek seviyeli oyuncuların karşısında fazlasıyla küstah doğası gün yüzüne çıkmıştı. Bu da mutlak güçlünün kudretiydi, yani kim bilir ne zamandır hayalini kurdukları bir şeydi.

 

Fakat onun süregelen küçümseyişlerine içerleyen birkaç kişi de vardı. Avlanma sahalarını gezerek güçlenen bu kişilerin rekabetçi ruhları, her şeye kadir ve başına buyruk bir tip gibi davranan Weed karşısında alevleniyordu. Bu uğurda ölmek bile bir onur olurdu ve ona meydan okumak istiyorlardı.

 

Baskılanan kalabalığın içerisinde inceden inceye bir ruh hali değişimi gerçekleşiyordu.

 

Derken Weed, Aslan Kükreyişiyle, "Bingryong! Anka Kuşu! Ben buralara kadar gelmişken neden çıkıp beni karşılamıyorsunuz!" diye bağırdı.

 

Şimşek misali yayılan bir sesti!

 

Weed'in seslenişiyle Bingryong ve Anka Kuşu ikilisi kanatlarını yayarak uzaklardan uçmaya başladı. Yalnızca gövdesiyle bile bir Ejderhaya rakip olan Bingryong, kendisini ilk kez görenlerin tüylerini diken diken edecek kadar korkutucuydu. Bingryong ve Anka Kuşu ikilisi, gökyüzünde attıkları çığlıkların ardından taşlı dağın üzerine yerleşti.

 

ROOAAAR!

 

Dağdaki taşlar çatlıyor, kumlar dökülüyordu.

 

"Efendim, çağrınızla geldim."

 

"Geldim Efendim."

 

Bingryong hoş görünümlüydü—bir Ejderha ağırlığına, incelikli gözlere ve maharetli bir buruna sahipti! Anka Kuşu ise kuşlara özgü kayıtsızlığıyla soğuktu fakat hareketsiz her şeyi yakabilecekmiş gibi görünen patlayıcı bir güç taşıyordu. İşte bu Bingryong ve Anka Kuşu ikilisi, Weed’in önünde eğiliyordu.

 

"Ooh."

 

"İnanılmaz."

 

Kalabalık, vahşi kutsal yaratıkları andıran bu ikiliyi uysallaştırıp köşeye sıkıştıran Weed’le aralarında bir nevi duvar olduğunu hissediyordu. Sürekli şikayet edip duran çekingen ve korkak Bingryong ve aptallığından kazalara yol açıp duran Anka Kuşu! Esasında onları hüsran ve zorbalıkla köleleştiren Weed’le aralarındaki ilişkiden bihaber olan insanlar ister istemez bu işe olağanüstü bir başarı gözüyle bakıyordu. Bingryong ve Anka Kuşunun önünde başlarını eğişini gördükten sonra hiç kimsenin Weed’e meydan okumaya cüret etmesi mümkün değildi.

 

"Sizi aptallar. Sizi görmek bile tepemi attırıyor." diyen Weed, kaşlarını çattı.

 

Bingryong ve Anka Kuşu, bu durumu hiç direnç göstermeden kabullenmiş gibi görünüyordu.

 

'Acaba bu defa ne kadar pis bir öfke nöbeti geçirecek...'

 

'Duymazdan gelelim gitsin. Muhtemelen yanlış yaptığımız bir şeyler vardır.'

 

Weed, "Beceriksiz ve işe yaramaz piçler sizi." dedi.

 

Bingryong ve Anka Kuşu ikilisi anlamsız bir suçluluk hissi ve üzüntüyle gözlerini devirerek etrafa bakınıyordu. Weed ne zaman onlara hakaret etse belirgin bir sebebi oluyordu. Karşılık verip çıkışacak olduklarında hüsran ve hakaret seansı iyice uzuyordu, bu yüzden sebep sormuyor veya tartışmıyorlardı. Bu sefer de aynı şeyi yapıp sessizce beklemeye karar vermişlerdi.

 

Weed, canını sıkıyormuşçasına Bingryong ve Anka Kuşuna bakarak kafasını salladı. "Sizi görmek bile istemiyorum bok parçaları, defolun gidin!"

 

Özgürlük vakti diye düşünen Bingryong ve Anka Kuşu ikilisi kanatlarını açıp uçarak uzaklaşmaya başladı. Weed fikrini değiştirmeden oradan uzaklaşmaları gerekiyordu. Öyle hızlı kaçıyorlardı ki taşlı dağ sarsılıyor, sert rüzgarlar esiyordu.

 

Kalabalığın keyfi iyice kaçmıştı. Artık Weed’e rekabet veya mücadele ruhundan ziyade kıskançlık ve saygı dolu bakışlar atıyorlardı. Versailles Kıtasında bile denkleri zor bulunur canlılar olan Bingryong ve Anka Kuşunu bile böyle küçümserken bizi küçümsemesi gayet normal diye düşünüyorlardı.

 

Bu sırada Weed, Embinyu Kalesine doğru yürümeye başladı. Matallost Kilisesi Mahkumlarını Kurtarma görevi—Embinyu Kalesinin yeraltı alanındaki devasa labirentin içerisinde sürüyle canavar toplanmıştı.

 

'Böyle bir zindanı temizlerken fazla yardım göz çıkarmaz.'

 

Zehir veya lanet büyülerine yönelik endişeleri nedeniyle bir iki takım arkadaşının faydası dokunacaktı.

 

* * *

 

Bir kürek tutan Pavo, Gaston’la birlikte siyah kaleye doğru yürüdü.

 

Ve elinde mızrakla Lordun Kalesini kollayan gardiyan, "Lordun arzusunu yerine getirmek için mi geldiniz?" diye sordu.

 

Pavo Mimarlık lisansı sayesinde sık sık Lord Kalesine geliyordu, dolayısıyla gardiyan onu tanımıştı.

 

"Evet, öyle."

 

"Lord, eserlerini saklamak için sizden bir ev inşa etmenizi istemiş. Sizi heykellerin bulunduğu noktaya ben götüreceğim."

 

"Teşekkür ederiz."

 

Pavo ve Gaston gardiyanın peşinden Lordun Kalesine girdi. Normal şartlarda insanların giremediği özel bir alandı. Ancak duvarlarda tek bir süs bile asılmıyor ve kıymetli şeylere bakma fırsatı bulunmuyordu.

 

"Özel hiçbir şey yok." dedi Gaston, hayal kırıklığı içerisinde.

 

Bir Ressam olarak etkileyici bir sanat eserini takdir ettiği durumlarda Sanat statı veya kavrayışı gelişiyordu. Sanata dair mesleklere sahip kişilerin doğal tutkusu gereği de pek çok sanat eserini takdir etme arzusu taşıyordu.

 

"Bu oda."

 

Diyen gardiyan, Lordun kapalı odalarından birini açtı.

 

İşte o saniyede!

 

Odanın içerisinden kuvvetli bir ışık yayıldı.

 

****

 

Bir Efsanevi heykel keşfettiniz.

 

Doğum ve ölüm!

 

İnce işçiliğiyle Cüceleri kıskandıracak ve kralların uğruna savaşa girip elde etmek isteyeceği cinsten bir eser keşfettiniz.

 

Eseri yapan Oymacı, ismini açıklamadı.

 

- Dünyaya heyecan katacak bu keşif dolayısıyla Şöhret 1,290 yükseldi.

 

-Efsanevi Heykel Kaşifi unvanı elde ettiniz. Bir tavernada bu heykeli keşfediş hikayenizi anlattığınız takdirde sınırsız yemek ve alkole ücretsiz erişebileceksiniz. Güzelliğe hayran asiller ve kraliyet fertleri ziyaretinizi hoş karşılayacak ve sizden hikayeyi detaylı olarak anlatmanızı isteyecek.



****

 

Kapının açılışıyla birlikte yükseltilmesi çok zor olan Şöhret 1,000den fazla artış göstermişti.

 

Ve bu, Pavo ile Gaston henüz kendilerini toparlayamadan gerçekleşmişti.


****

İsimsiz Efsanevi Heykeli gördünüz.

 

Sanat güneşi olan bu eser, olağanüstü bir sanat eseri olarak adlandırılmaya layık.

 

Kimliği bilinmeyen bir Oymacı, yeteneklerini sergilemek adına doğum ve ölüm temalı bu heykeli yaptı. Heykeli gören ve anlayan kişiler onunla birlikte yaşamı kutlayacak.

 

Sağlık, Mana ve Dayanıklılık yenilenmesi %32 arttı.

 

Maksimum Sağlık ve Mana %30 yükseldi.

 

Tüm statlar 20 yükseldi.

 

Çeviklik ve Cesaret daha çok yükseliş gösterdi.

 

Hareket hızı %30 kadar yükseldi. Uzun mesafe yolculuklarda etki daha da artar.

 

Hayatta olmanın verdiği keyfin tadına bakılması sayesinde Sağlık kalıcı olarak 500 yükseldi.

 

Düşük Bilgelik nedeniyle bu eseri anlamak zor. Bilgelik ve Zeka kalıcı olarak 2 yükseldi.

 

Bu eseri anlamak adına dikkatlice ve sıklıkla bakmak gerekir.

 

****

Mimarlık şaşırtıcı derecede yüksek Bilgelik gerektiren bir meslekti. Çünkü bina inşa etmek adına basit büyüleri kullanmayı bilmek gerekliydi. Fakat Pavo’nun Bilgeliği ve Zekası bile bu eseri anlamak için yetersiz kalmıştı.

 

Ancak Pavo için durum buyken Gaston, yıldırım çarpmışçasına şoktaydı.

 

- Efsanevi bir heykeli takdir etmeniz nedeniyle Sanat statı 47 yükseldi.

 

Sanat statında muazzam bir artış!

 

Büyücüler söz konusu olduğunda bir öğretmenden eğitim alan bir çırak çok daha hızlı gelişebilirdi. Fakat sanatçılar kendilerini yalnızca kendi eserleriyle kanıtlayabilirlerdi!

 

Işıkta sergilenen oyuncak bebekler öylesine gerçekçiydi ki aslında deriden yapılı birer oyuncak olduklarına inanmak mümkün değildi. Giydikleri kıyafetler, bilhassa düğmeler özenle dikilmişti; yersiz tek bir detay bile yoktu.

 

"Bu heykellerin Weed’in gerçek yeteneğini yansıttığını düşünmek..."

 

Bebekleri yapan Oymacı tanınmıyordu fakat onları Morata Lordu Weed’den başka kim yapmış olabilirdi ki? Zaten Lord Kalesindeki eserler için bir ev inşa edilmesini istemesi sayesinde bundan eminlerdi.

 

Pavo, sesi titreyerek Weed’e bir fısıltı gönderdi.

 

- Ş-şu anda meşgul müsün?

 

Weed'in yanıtı hızla ulaştı.

 

- Sorun yok. Söyle lütfen.

 

- Merak ettiğim bir şey var.

 

- Nedir?

 

- Bu heykeli tamamladıktan sonra neden ismini paylaşmadın? Gerçi senin sayende kâşif şöhreti kazandık ama olsun…

 

Bu, Pavo ve Gaston’un tüm minnettarlıklarına rağmen gerçekten akıllarının ermediği bir meseleydi. Böyle bir heykel yapmışsa tabii ki onunla böbürlenmeli ve keşfedilmesini sağlamalıydı.

 

Mesela Gaston Efsanevi bir resim yapacak olsaydı bu haberi dört bir yana yayardı.

 

- Çünkü utandım.

 

- Neyden utandın?!

 

- Yeteneğim böylesine eksik ve kusurluyken ismimi duyurmaya çok utandım…

 

- *Hık*

 

Böyle Efsanevi bir heykel yaptıktan sonra ismini duyurmaya utanmıştı!

 

Weed'in alçakgönüllülüğü, ikilinin nefesinin kesilmesine yetecek düzeydeydi.

 

#Heykellerle ilgili kısmı okurken biraz duygulandım, böyle bir eser gerçekten yapılsaydı ve böylesine muazzam olsaydı da biz de görebilseydik keşke. Bu arada bunca çaba, zaman ve malzeme israfından sonra şu görevin ödülünü ne zaman alacağız çok merak ediyorum. Maalesef bu görevi şimdilik bir kenara bırakıp yeraltındaki mahkumları kurtarma görevine geçiyoruz.
Ve yine maalesef bir sonraki bölüm için sizi biraz bekleteceğim. Biliyorsunuz ki bu serinin standart bölümleri bile epey uzun, sıradaki bölümse 9bin küsür kelimeyle roman gibi. Ayrıca cumartesi günü memlekete 12 saatlik bir yolculuğum olacak. Hazırlığı, yolculuğu, kavuşmacası derken o romanı çevirmek de haftaya kalacak. Tam bir gün verememekle birlikte hafta içi upuzun, güzel bir bölümde buluşacağız umarım diyorum. Orada görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47109 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr