Lms 14.5 : Ecel Ellerle Edilen Mücadele

avatar
3304 33

Legendary Moonlight Sculptor - Lms 14.5 : Ecel Ellerle Edilen Mücadele


Çevirmen : Clumsy-nim



Weed, heykeller sayesinde bir yangın başlatabilmişti.

 

Bir genç kızın gözyaşlarının çizdiği manzara!

 

Yol kenarına gömülmüş bir heykel!

 

“Tanımla!”

 

Babamız her gün balta yapardı. Annemiz her gün dikiş dikerdi. Küçük kardeşim ve benimle asla oynamazlardı. Bizimle oynayacak kimsemiz yoktu.

 

Görev Zorluğu: E Sınıfı!

 

Weed o Cüceleri bulmuştu. Fakat heykel yapılalı çok olduğu için kız büyümüş ve tamamen olgun bir Cüce kadına dönüşmüştü!

 

An itibarıyla bir şeyler dikmekle meşguldü.

 

“Affedersin. Oynamamın mahsuru var mı?”

 

Weed bu şekilde kadına seslendi. Ve Cüce çocukların bayıldığı elma aromalı bal liköründen alarak 30 dakika kadar kadınla oyun oynadı.

 

“Çocukluk düşüm böylece gerçek oldu. Bunlar benim yaptığım kıyafetler... Sana hediyem olsun.”

 

El yapımı bir Mavi Cüce Cüppesi!

 

130. seviye gerekliliği olan ama bu düşük gerekliliğe rağmen son derece önemli bir büyücü cüppesiydi.

 

Büyücüler defansları konusunda pek bilinçli olmazlardı. En güçlü hasar onlarda olduğu için mana yenilenmesi ve saldırı gücüne odaklanırlardı.

 

Açıkçası bir cüppe ne kadar iyi veya kötü olursa olsun ekstra sağlık veya defans sağlamazdı. Fakat bu Cüce yapımı Mavi Cüppe, her Büyücünün isteyeceği cinsten bir şeydi. Hızlı büyü yapımı veya ekstra mana seçenekleri sunuyordu ve 7,000 altına satılabilirdi.

 

Büyücülerin asaları en sağlam büyü saldırısı güçlendirmelerini sağlasa da Büyücü cüppeleri nadir bulunur ve dolayısıyla daha pahalıya satılırdı.

 

İşte heykel görevinin bedelinin absürt olma sebebi buydu.

 

“Heykeller gerçek sanatın çiçeklerine benzetilebilir!”

 

Weed cömertçe heykeli övüyordu.

 

“Hoş geldin, Hünerli Eller!”

 

“Merhaba, Saygıdeğer Bekçiler. Acaba bir süreliğine kulübenize girmemin bir mahsuru var mı?”

 

“Söz konusu sen olunca canın ne zaman isterse girebilirsin!”

 

Cüce Bekçilerin kulübesini bile ziyaret etmişti.

 

Hiçbir maliyeti olmayan yaltaklanmayı kullanan Weed, Bekçilerle aşina hale gelebilmişti. Bekçi kulübesinin içerisindeyse bir heykel vardı.

 

İnsanlar ve suskun Cüceler arasında büyük bir fark bulunuyordu.

 

Cüceler heykelleri ve resim gibi diğer sanat türlerini sevdiği için her evde mutlaka 1-2 heykel bulunuyordu. Hiçbir anlamı olmadan yalnızca sergilenmek için yapılmış az sayıda heykel varken sipariş edilen ve bir şeyleri sembolize eden çok sayıda heykel de mevcuttu.

 

“Bu harika bir heykele benziyor.”

 

“Ah. Atalarımdan yadigâr bir şey.”

 

“Yakından bakmam mümkün mü acaba?”

 

“Senin gibi yetenekli bir Oymacının heykelime bakmak istemesi benim için büyük bir onurdur.”

 

“Teşekkür ederim. Tanımla!”

 

- Kurueso’da yaşayan iğrenç ve uğursuz varlık hakkındaki gerçekten haberi olanların sayısı çok az.

 

‘Uğursuz varlık...’

 

Her nedense bu görev bayağı zorlu görünüyordu.

 

- O uğursuz varlık masum Cüceleri cezbetmek için şekil değiştirip ortalıkta dolanıyor. Kimliğini düzenli olarak değiştirdiği için kolay kolay bulunamıyor. Fakat genellikle küçümseyici bir Cüceyi andıran bir forma bürünüyor. Becerikli bir Cüce iyi bir öğe yaparsa bu uğursuz varlık ona yaklaşacaktır. Daima kendisini beceriksiz bir Cüce olarak yansıtmaya çalışacak ve yaptığı incelemelerden sonra daha iyi bir öğe üreterek becerilerinde uzmanlaşacaktır.

 

Becerilerini arttırmak adına sıkı çalışan Cüceler için aşağılık bir hareket!

 

Weed bunun son derece ekstrem olduğunda karar kıldı.

 

‘Onu ben de affedemem.’

 

Biri 1 altın kazanırken komşusu 2-3 altın kazanırsa bu, onarılamaz bir zihinsel travma yaratırdı!

 

- O uğursuz varlıktan intikam almalısın.

 

Onun Cüce topraklarına bir daha asla adım atmayacağından emin olmak zorundaydı.

 

Fakat Cüceler güçsüz ve savunmasızları koruduğu için o şeye öylece ceza veremezdi. Bunu yaptığı takdirde ırkın gururu onarılamazdı.

 

O uğursuz varlığın kimliğini açığa çıkartıp onu alenen meydan okuduğu bir beceri müsabakasında mağlup etmesi daha iyiydi.

 

Neyse ki o varlık her alanda başarılı değildi, yani kesin bir başarı şansı vardı.

 

Bu seferki görevin zorluk seviyesi C Sınıfıydı!

 

“Bence bu defa ödül bayağı iyi olur.”

 

O uğursuz varlıkla savaşıp onu dövmektense onu becerileriyle mağlup etmeliydi.

 

Weed o varlık olması muhtemel bir Cüceyi anında teşhis etmişti.

 

Ne zaman bir Cüce oyuncu bir öğe üretecek olsa başka bir Cüce de onun hemen yanında daha üstün bir öğe üretiyordu.

 

O Cücenin ismi Ecel Ellerdi!

 

“Keulkeulkeul.”

 

Yiğit Cücelerin aksine o, sürekli gürültü yapıp bir şeyler yaratıyordu.

 

Kurueso’da rastgele talepleriyle ünlenmiş bir Cüceydi.

 

‘Hiç bira içmezse şüphe yok demektir.’

 

Onu bir gün boyunca takip eden Weed, artık emindi.

 

Bira içmeyen bir Cüce anormaldi!

 

Hemen yanında oturup onu birlikte içmeye davet edercesine birasını yudumlarken hiç ilgi göstermediği anda şüphesi kalmamıştı.

 

“Tanrım, bu kılıçla karpuz bile kesilmez.”

 

“Keueuk...”

 

Ecel Ellerin önünde öfkeli bir Cüce daha vardı.

 

O Cüce tüm birikimini en üst kalite kemiklere harcamıştı. Canavar kemiklerinden yapılı bir kılıç!

 

Bir Ogre’nin(insan yiyen dev) uyluk kemiğinden oldukça iyi bir kılıç yaptıktan sonraysa bir sevinç nidası atmıştı.

 

“Tamamdır! Nihayet Ogre Kılıcını tamamladım!”

 

Ancak daha mutluluğunu diğer Cücelerle paylaşma fırsatı dahi bulamadan Ecel Eller yanına yaklaşmıştı.

 

“Heh, bayağı karmaşık görünüyor. Kemikten kılıç yapmayı nasıl başardın?”

 

Elindeki Ogre kemiklerinden bir kılıç yapmaya çalışmış ve birkaç başarısızlıktan sonra nihayet başarmıştı.

 

‘Yok artık.’

 

Ogre kemiklerinden kılıcı yapan Cüce tamamen Ecel Ellere odaklanmıştı.

 

‘Olamaz. Bu sefer öyle olmayacak.’

 

Demir, kılıç yapılması en kolay materyaldi.

 

Eritip dövdükten sonra şeklini değiştirmek de materyallerin kuvveti sayesinde kılıcı tamamlamak da kolaydı. Bileği taşında bilendikten sonra tamamlanan kılıcın dayanıklılığı da artıyordu.

 

Aşağı kalite kemik kılıcıysa tüm süreç boyunca hiçbir hataya yer vermiyordu ve materyalin kendisi oldukça hassastı.

 

Demircilik becerisi yüksek bir Cüce bile materyal üzerinde nasıl çalışacağını bilmedikçe kılıç yapamazdı. Ecel Eller ise bir iki başarısızlıktan sonra ansızın bir Ogre kılıcı çıkartmıştı.

 

“Hazine gibi, kıymetli bir şey...”

 

Ve sonra, yalnızca kısacık bir müddet üzerinde çalıştıktan sonra, inanılmaz bir şekilde bir Ogre Kemiği Kılıcı yapmıştı!

 

Hem daha iyi bir kılıçtı hem de ilginç bir şekli vardı.

 

Fakat Ecel Eller kılıcı yere fırlatıp çömlek gibi parçalamıştı.

 

“Kahretsin, bu bir rezalet! Bu kılıçla karpuz bile kesilmez. Elma bile kesilmez. Hatta muz bile kesilmez!”

 

“Keuheuheuheug!”

 

Ecel Ellerin o günkü son kurbanı acı acı bağırıyordu.

 

***

 

Weed hiçbir uyarı olmaksızın, gururla Ecel Ellere doğru yürüdü.

 

“Ahem, ne yapmalıyız? Yeteneksizliğini düşününce bir şeyler üretmek senin için zor olmalı.”

 

Kıyafetleri acemi bir Oymacı havası veriyordu. Bir sincap heykeli yapmasının 10 saatten fazla süreceği bir yeteneğe ve başlangıç seviyesi oyma bıçağına sahipti.

 

Kuyruğu yapmak 4, kafayı yapmak 2 saat almıştı, gövdeyi kabaca yapsa da uzun sürmüştü ve daha hala bacakların yapılması gerekliydi.

 

Sonuç bir sincaptı fakat tatlı ayaklarının nereye gittiğini bilemeyince bir porsuğu veya gelinciği andırıyordu.

 

Boyutu vahşi bir boğa kadardı ve kalitesi bahsini geçirmeye değmezdi.

 

- Başarısız bir heykel yapımı sonucunda şöhret 23 azaldı.

 

"Keulkeulkeul."

 

Heykel tamamlandığında Ecel Eller kahkaha attı.

 

Gören herkes sincap heykelinin başarısız olduğunu anlayabilirdi!

 

Weed bir kez daha yeni bir motivasyonla başlangıç seviyesi oyma bıçağını çıkarttı.

 

“Başarısız olmak sorun değil, çünkü gelişmek başarısız olmayı gerektirir!”

 

Bu defa bir inek heykeli yapmayı planlıyordu.

 

Nazik, uysal, çalışkan bir inek.

 

İnek heykeline sincap heykelinden daha çok çaba harcasa da sonuç öyle çirkindi ki bakmaya değmezdi.

 

Bacaklarının uzunluk ve kalınlığı dört farklı boyuttaydı ve kuyruğunun genişliği 1 santimdi!

 

Neyse ki bedeninin geri kalanı korkunç çıksa da kafası iyi olmuştu.

 

Yine de inek olduğunu belli eden belirgin bir yönü yoktu.

 

*Woodangtang!*

 

Tamamlanmış bir heykel olsa da ağırlığını destekleyemeyen yetersiz bacakları yüzünden yıkılıp yok olmuştu.

 

Ürkütücü bir manzaraydı.

 

Oymacılık yeteneği yavaşça azalıyordu!

 

- Başarısız bir heykel yapımı sonucunda şöhret 39 azaldı.

 

“Keul-keul-keul-keul! keu-hi-hi-hi!”

 

Ecel Ellerin kahkahaları daha da kuvvetlenmişti.

 

Başkalarının ıstırabını izlemek hoşuna giderdi ve şu an için favori kurbanı Weed’di.

 

“Bu tarz bir Oymacıysa muhtemelen canını sıkmama gerek yoktur ama...”

 

Ecel Eller ne düşünürse düşünsün Weed’i izlemeye son vermek istemiyordu.

 

“Onu mahvedeyim ki bir daha hiç heykel yapmasın!”

 

***

 

Ecel Eller ve Weed arasında bir Oymacılık mücadelesi!

 

Kurueso gibi küçük bir şehirde haberler hızlı yayılırdı.

 

Ecel Eller o ana dek yeteneğiyle her Cüceyi aptal yerine koymuştu. Yine de bu bir oymacılık mücadelesi olduğu için sonucu tahmin etmek zordu.

 

Tavernada biralarını yudumlayan tüm Cücelerin sohbet konusu Weed’di.

 

“Mantıklı konuşursak, sence kim kazanır?”

 

“Ecel Eller kazanır.”

 

“Hayır, bence Hünerli Eller bu işi halleder ve o kibirli, düz burunlu Ecel Elleri mağlup edip ezip geçer!”

 

Weed’le Shaspin Mağarasına giden Cüce Savaşçılar ona tezahürat ediyordu.

 

“Sen o yetenekleri elde etmek o kadar kolay mı sanıyorsun? Elverişsiz bir mücadelede ne kadar uğraşırsan uğraş el becerisi yalan söylemez.”

 

“Ama Hünerli Eller bu işin üstesinden gelebilir.”

 

“Bahse var mısın?”

 

“Varım! Kaybeden kazanana bugün de dahil olmak üzere tam yüz gün içki ısmarlayacak.”

 

“Nasıl istersen. Buraya iki bira!”

 

Herkes keyif alırken arada bir de bahse girenlere rastlanıyordu.

 

***

 

Ecel Eller, bir Hayalet Şövalye Balgest heykeli yapıyordu.

 

Devasa bir at üzerinde savaşa giden vahşi bir Şövalye!


Ne zaman bir Balgest Şövalyesi belirse canavarlar dahi dehşet içerisinde titrerdi. Mutlak güce sahip yüksek rütbeli bir canavardı.

 

"Keulkeulkeul."

 

Ecel Eller Balgest Şövalyesini inanılmaz bir hızla tamamlıyordu. Devasa olduğu için yapabilmek adına çokça kil biriktirmişti.

 

“Ah, Oymacılık cidden zor.”

 

Ecel Eller abartıyordu.

 

Çile çektiğini gösterecek sesler çıkarıyordu.

 

İlk başta oyduğu bacakların kalınlık ve boylarını farklı yapmıştı. Fakat memnun kalmadığı için birkaç oynamaya gitmişti. Bacakları oyarken gövdeyi de oymuş ve ön pençesi kalkacak şekilde değiştirmişti.

 

Ecel Ellerin ağzı şiddetle seğiriyordu.

 

“Bunu yapmaya çalışmıyordum bile… Şansım yaver gidiyor cidden.”

 

Bir atın sahip olacağı narin kaslar üzerinde durmamış ve sonuç muhteşem bir Balgest Hayalet Şövalyesi olmuştu.

 

Zincir zırhından demir topuzuna ve yırtık kıyafetlerine dek her şeyiyle Balgest Şövalyesi mükemmel bir şekilde şekillenmişti.

 

“Püüf. Elimden yalnızca bu kadarının geldiğini düşününce... Benim kadar beceriksiz bir Oymacı daha var mıdır acaba? Benim kadar alelade bir Oymacı ölse daha iyi. Bana yalnızca ecel uygun olur.”

 

*Kkeukkkeuk* Ecel Eller mutsuz feryatlar ediyordu.

 

****

Başyapıt! Balgest Elit Şövalye Heykeli. Harap Balgest Krallığının Hayalet Şövalyesi. Savaşın Gürleyişini gözler önüne seren bir heykel. Değersiz kilden yapılı ve siyaha boyanmış.
Sanatsal Değer: 416
Özellik: Savaşta hareket hızını %7 arttırır. Şövalyelerin becerileri 1 seviye artar.

 

****

“Tanrım, bundan böyle tek bir heykel bile yapmamalıyım. Bu düşük yeteneklerle bir heykel daha yapma hakkına nasıl sahip olabilirim?”

 

Ecel Eller, Weed’in önünde acılı sesler çıkartıyordu.

 

Meraklanıp gelen Cücelerse dillerini şaklatıyordu.

 

“Bir gariban kurban daha geliyor gibi görünüyor.”

 

“Lafı açılmışken, bu seferki cidden fena oldu; hele o tür bir atı işin içine katınca hiç umut kalmadı.”

 

Ecel Ellerin harikulade işi insanın özgüvenini yerle bir edecek cinstendi!

 

“Ama bu seferki rakibi Hünerli Eller olunca işler değişmez mi?”

 

“O mücadeleden geri çekilmez. O kadarı kesin.”

 

Cüceler Weed’in becerisini doğru düzgün hesap edemiyordu. Fakat B sınıfı zorlukta bir görevi alabildiğine göre şansı ne kadar yaver giderse gitsin hiç değilse sağlam bir temel beceriye sahip olmasını bekliyorlardı.

 

Fakat Weed yeni bir başlangıç seviyesi heykel yapmaktaydı.

 

“...”

 

Ecel Eller ve Cüceler onun her hareketini izliyordu.

 

Ancak Weed, oyma bıçağını kaldırıp bir müddet düşündükten sonra elini geri indirdi.

 

Ve o anda iç çekiş sesleri yükseldi.

 

“Hey!”

 

“Gerçekten çekilecek misin?”

 

Cüceler sabırsızlanıyordu.

 

“Oyma bıçağı gibi bir şeye ihtiyacım olmayacak.”

 

Weed umursamazca böyle söyleyerek çıplak ellerini kaldırdı.

 

Bir oyma bıçağı yoktu ve işin kötüsü heykel yapacak materyali de bulunmuyordu. Delinin teki gibi ellerini havada oynatmaya başlamıştı.

 

Derken büyü gibi, belli belirsiz bir ışık belirdi!

 

Ve Weed aynı eylemi sessizce tekrarladı.

 

“Bu Ay Işığı Oymacılığı, değil mi?”

 

Bir ay ışığı heykeli yapmak kolay ve rahatlatıcıydı. Heykel ışığını çocukça şekillendirdikçe sanatsal değer yükseliyordu.

 

Gerçek bir Ay Işığı Oymacısı, heykel yapmak için bizzat ışığı kullanabilirdi.

 

Weed ışık huzmelerini birer iplik yumağıymışçasına on parmağıyla açıyordu.

 

“Oha! O da ne?”

 

“Büyüye benziyor... Bir Cüce büyü mü kullanıyor?”

 

Cüceler etrafa toplanmıştı.

 

Heykel yapmak için ışığı kullanan Weed, sahnede performans sergileyen bir şarkıcıymışçasına ana karakter olmuştu.

 

Ecel Ellerin kendisi bile Weed’i hayretler içerisinde izliyordu.

 

***

 

İnce ışık huzmeleri sakin bir güzellik yayıyordu.

 

Işıkla herhangi bir renk yaratmak zor olsa da derin bir renk taşıyordu.

 

Weed’in elleri havada dans ediyordu.

 

‘Bir araya getir. Bağla. Yay. Dökülüyor. Genişlet. En ufak bir... hata olamaz.’

 

Weed konsantrasyonunu arttırıp büyütüyordu.

 

Ay Işığı Oymacılığı sanatını adamakıllı icra ettiği ilk seferdi.

 

Kazara kullanıp referans almanın yanı sıra böyle bir heykeli yavaş yavaş şekillendirmek imkansızdı.

 

Taş veya odun oymaktan tamamen farklı teknikler kullanılan bir heykeldi.

 

Bir ışık heykeliydi.

 

Weed’in parmaklarını her oynatışında yeni bir renk beliriyor ve manasından bir miktar tüketiyordu.

 

Ay Işığı Oymacılığının hassas ayarı.

 

Işığın rengi bile değişkendi.

 

Heykelin her bir parçasını farklı renkte yapmak, tamamlanan ürünü genel olarak değiştirirdi.

 

Binlerce farklı renkten yapılı bir heykel, piramit ölçeğini kolayca aşardı!

 

İnanılmaz derecede olağanüstü bir iş olsa da incelik katılmadıkça kaba bir sonuç çıkardı.

 

Weed’in birkaç gün boyunca konsantrasyonunu en üst düzeyde tutması gerekliydi ki bu, kolay bir iş değildi.

 

Bir Oymacının, bir Ay Işığı Oymacısının üstün yetenekleri!

 

Yeteneği kullanmaya devam ettikçe sürdürmek için çokça mana harcamak gerekiyordu ve herhangi bir renk eklenip değiştirildiğinde bu miktar daha da artıyordu.

 

‘Henüz yeteneğim yeterli değil.’

 

Weed farklı renkler eklemeye kararlıydı.

 

İlk önce parlak kırmızı ekledi.

 

‘Kırmızı renk. Oldukça cüretkar ve gösterişli.’

 

Artık heykel, kırmızıyla uyuşan renklerle sınırlanmıştı.

 

Derken Weed’in parmaklarında sarı renk açtı.

 

Kırmızıya benzer şekilde sarı da oldukça büyüleyici bir renkti.

 

Yeşiller, turuncular, maviler, siyahlar ve morlar değişime uğruyordu.

 

Pek çok farklı renk olsa da hepsi güzelce uyum sağlıyordu.

 

Belirgin ve göz alıcı renkler zihinleri ele geçirilmişçesine herkesin dikkatini çekiyordu!

 

Renk seçimleriyse Weed’in çocukluk anılarına dayanıyordu.

 

‘Kahretsin! Dosdoğru baksam da doğru renge karar veremiyorum.’

 

İlkokuldan bu yana yalnızca 8 renkli pastel boya kullanabilmenin, yoksulluğunun etkisiydi!

 

Somut olmayan renk duygusu nedeniyle bir rengi ayırt etmek zordu.

 

Renkler sürekli değişiyordu.

 

Ne kırk sekiz renk vardı ne de altmış.

 

Renk, ton ve kontrast, on binlerce rengin yumuşak değişimine yol açıyordu.

 

Weed içgüdülerine dayanarak renk seçimi yapmaya karar verdi.

 

‘En tatlı renk olmayacak ama seçimim bu.’

 

Çok fazla renk vardı ve hızla değişiyorlardı.

 

Muhtemelen hangi rengi seçerse seçsin sonrasında pişman olacaktı ama kalbine dokunan rengi seçecekti.

 

‘Tamamdır. İşte bu.’

 

En sonunda parlak gümüş ile asil bir açık mavinin karışımını seçti.

 

Gümüşi mavi, parlak bir tona sahip bir ışıktı.

 

Yalnızca 8 renk pastel boya kullanan Weed’in ne açıklayabileceği ne de algılayabileceği bir gümüşi maviydi!

 

Işığın ifade edebileceğinden çok daha asil ve güzel bir renkti.

 

*Paas!*

 

Weed’den akan ve o ana dek birikmiş olan tüm renkler hep birlikte silindi.

 

Ve yüzlerce renkli ışığın koca bir top şeklinde birleşip saniyesinde yok oluşuyla Weed’in elinde gümüşi mavi bir ışık parıldadı.

 

Bu, Ay Işığı Oymacılığının başlangıcıydı.

 

‘Ne yapmalıyım?’

 

Işığı gördüğü saniyede endişeleri silinmişti.

 

Oymacılık materyallerle çalışılan bir meslekti. Materyale bağlı olarak bazı şeyler kısıtlanıyordu.

 

En başta Ay Işığı Oymacılığını kullanma kararı aldığı için aklında çoktan bir iki fikir belirmişti.

 

‘Seoyoon. Onu çok fazla kullanıyor olsam da Ay Işığı Oymacılığıyla heykelini yaparsam bir Tanrıça kadar güzel olur, haksız mıyım?’

 

Fakat gerçek şu ki ışığı kullanarak bir insan yapmak fazlasıyla ağır bir işti. O güzelliği yakalamak, hele de teni belirtmek aşırı zor olurdu.

 

Bir gün denemeye değer diye düşündü fakat şu an için imkansızdı.

 

‘Bingryong veya Wyvernler de iş görür.’

 

Çoktan yapmış olduğu bir heykeli tekrarlamak rahatlatıcı bir tecrübe olurdu.

 

Fakat elinden çıkan derin ışıkları gördüğü anda fikrini değiştirdi.

 

‘Bu ışıkla uyuşan bir heykel yapayım.’

 

Böylece çoktan yapmış olduğu bir heykeli seçmektense içinden gelen bir motifi seçmeye karar verdi.

 

Ve Weed’in elleri havayı dokumaya başladı.

 

Işıklar birbirine karışıp titreşiyor, Weed ise kalıbı koruyordu.

 

Heykel yapmak için taş veya odun yerine ışığı kullanıyordu!

 

Bu titizlik ve detaylandırma gerektiren bir işti.

 

10 parmağı enstrüman çalarcasına nazikçe kımıldanıyordu.

 

Işığın kalınlığı yoğunluğun gücüne ve zamana bağlı olarak değişiyordu. Işınların kalitesi değişim gösterebildiği için de kişi olabildiğince konsantre olup duyularını kullanmadıkça heykel yapmaya kalkışamazdı bile.

 

Işık heykeli üzerinde çalışan Weed’in etrafında karizmatik bir aura şekilleniyordu.

 

Işığı toplayıp okşamak, ışık üzerinde çalışan Sanatçıların zirve noktasıydı!

 

Işık heykeli öyle büyüleyiciydi ki yanı başına bir yıldırım inecek olsa bile fark eden çıkmazdı.

 

Nihayet gümüşi mavi ışınlardan yapılı bir çift kanat tamamlanmıştı!

 

- Lütfen heykele bir isim verin.

 

Şekillenen heykele bakan Weed, şöyle dedi:

 

“Işığın Kanatları.”

 

Gözlemciler o anda heykele verilen ismi biliyor olsaydı kalplerine bir hüzün çökerdi.

 

Fantastik ışıklardan yapılı kanatlar.

 

Işığın Kanatları kendi kendini isimlendirmişti adeta!

 

Weed’in dudaklarına kocaman, sıcacık bir gülümseme yayılmıştı.

 

‘Beklenildiği gibi, isimlendirmekte üstüme yok.’

 

 

 

- “Işığın Kanatları” ismini kullanmak mı istiyorsunuz?

 

“Evet.”

 

***Ttiring!***

****


Oymacılık becerisi gelişti. El becerisi yetkinliği yükseldi. Ay Işığı Büyük Başyapıtı! Işığın Kanatları bir Büyük Başyapıt!

 

Versailles Kıtası çok uzun bir süredir ışıktan heykeller yapılmasını bekliyordu! Işıktan heykel yapmayı yalnızca bir avuç Usta Oymacı ile çırakları biliyor. Efsanelerde yer alan Işık Oymacılığı sanatı dirildi ve bir sanat eseri haline getirildi. Geleneksel değerleri kapsıyor ve oymacılık sanatının kanıtı olmaya layık bir eser. Kanatların mükemmel bir simetriden yoksun olmasıysa üzücü.

 

Sanatsal Değer: 17,900. Ebedi Oymacılık yolunda yürüyen bir insanın eseri.
Özellikler: Işığın Kanatlarına bakan kişinin bir günlüğüne sağlık ve mana yenilenmesi %15 yükselir. Tüm istatistikler 25 artar. Karanlığa direnç %35 artar. Körlük büyülerine bağışıklık kazanılır. Heykel sayesinde şehir veya kasaba, geceleri ekstra güvenlik kazanır. Geceleri aktif olan canavarların gücü %3 bastırılır. Işık Rahipleri yetenek ve İnançlarında %15 artış yaşar. Etkiler diğer heykellerinkiyle birleşmez. Şu ana dek yapılan Ay Işığı Büyük Başyapıt sayısı: 2

 

- Heykelleri Anlama Yeteneği 1 seviye yükseldi.
- Şöhret 332 yükseldi.
- Sanat 30 yükseldi.
- Bilgelik 2 yükseldi.
- Cazibe 7 yükseldi.

 

- Işığın Kanatları ışık heykelleri tarihine kaydoldu, bunu gören tüm Oymacılar Oymacılığı daha iyi anlayıp daha iyi eserler yaratacak.

- Bir Ay Işığı Büyük Başyapıtı yaratmanın sonucunda tüm statlar 4 puan yükseldi.


****

Fazlasıyla şaşırtıcı bir eser!

 

Ay Işığı Oymacılığını kullanarak birkaç heykel yapmış olsa da bu seferkinin gerçek bir Ay Işığı Heykeli olduğu söylenebilirdi.

 

Tarihi değeri sayesinde bu heykel, Weed’in bugüne kadarki en yüksek sanatsal değerli eseri olmuştu.

 

Zarif Işığın Kanatları çifti havada çırpılıp süzülüyordu.

 

Weed ise yerlerde dövünüyordu.

 

“Başarısızlık, büyük bir başarısızlık.”

 

“...”

 

Kanatlar, bakan tüm Cücelerin zihinlerine işlemiş durumdaydı.

 

Weed’e hakaretler etmek, onu eleştirmek istiyorlardı.

 

‘Kafayı mı yedin sen, deli Cüce!’

 

‘Böyle bir esere başarısızlık diyerek bizimle kafa mı buluyorsun!’

 

Bir efsane yaratılmıştı. Açıkçası oradaki hiçbir Cüce daha önce herhangi bir ışık heykeli görmemişti. Böylesi bir heykel yaratılmıştı ama yaratıcısı bu konuda dövünüp duruyordu!

 

“Benim gibi yeteneksiz bir Oymacı ölmeyi hak ediyor. *Heug-heug*. Böyle berbat bir şeyi nasıl yapabildim!”

 

"?"

 

“Gönülsüz çabalarım yüzünden kendimi suçluyorum. Keşke birazcık daha çaba sarf etseydim.”

 

Aslında Weed’in Işığın Kanatları heykeli o ana dek yaptığı tüm heykellerinden daha zorlu bir iş olmuştu.

 

Işığın renklerinin yoğunluğuyla uyuşsun ve onları tekdüze bir şekilde kontrol edebilsin diye sürekli parmaklarını hissetmesi gerekmişti. Yapım esnasında tereddüde düşmesine izin yoktu. Tüm cesur hareketleri doğru olmalıydı.

 

Oraya toplanan herkes, Işığın Kanatlarının yapımının yaklaşık 4 saat sürdüğünün farkındaydı.

 

Weed’in alnı ve sırtından soğuk terler dökülüyordu.

 

“Ecel Eller.”

 

“Ha? Ba-bana mı seslendin?”

 

Ecel Eller utanç içerisinde Işığın Kanatlarına bomboş bakakalmıştı. Serseme dönmüştü.

 

Weed ise ondan özür diliyordu.

 

“Özür dilerim.”

 

“Ne, ne? Benden ne diye özür diliyorsun ki...”

 

“Haklıydın. Benim gibi yetersiz bir Oymacı sanat icra etmeye layık değil.”

 

“...”

 

“Kaba becerilerimi böylesine üzücü bir başarısızlık uğruna kullandıktan sonra bu utançla yaşamaya gönlümün elvereceğini sanmıyorum.”

 

“...”

 

Işığın Kanatlarının ufak kusurları vardı.

 

Bir çift kanat yaparken iki tarafın da tıpatıp aynı olması gerekirdi ama yakından bakıldığında kanatların farklı boyutlarda olduğu görülebiliyordu.

 

Çıplak gözle fark edilmeyecek mikroskobik kusurlardı. Ama yakından incelenecek olduğunda o ufacık, mikroskobik kusurları fark ederlerdi.

 

Fakat mükemmel heykellerin nadir olduğu ve bunun Weed’in ilk ışık heykeli olduğu düşünülünce başarısızlıktansa mükemmeliyete yakın bir eserdi. Hatta Weed’in Büyük Başyapıtlarından biri olmuştu.

 

“Utanç verici ve yüz kızartıcı. Bir fare deliği olsaydı oraya girivermek isterdim. Benim gibi beceriksiz bir Oymacıya yakışan tek şey ölmek.”

 

Weed Ecel Ellerin sözlerini taklit ediyor ve onun yüzüne çarpıyordu.

 

“Heykelim kirlenmiş gözüküyor. Benim gibi Oymacılar gelecekte hiçbir işe yaramaz, Ecel Eller, sen ne düşünüyorsun?”

 

“Ben, ben...”

 

Kurueso'nun kötü şöhretli Ecel Elleri utancından konuşamaz hale gelmişti.

 

“Işığın Kanatları” yüzünden büyülenen Cücelerse toparlanmaya başlıyordu.

 

Weed ve Ecel Ellerin Oymacılık mücadelesi!

 

Galip Weed’di.

 

‘Hünerli Eller kazandı.’

 

‘Ecel Eller nihayet mağlup edildi!’

 

***

 

Weed ve diğer Cüceler Ecel Ellerin teslim oluşunu dinliyordu.

 

“Önceden yeteneğimle kibirli bir şekilde gösteriş yapıyordum, özür dilerim.”

 

- Kurueso’nun uğursuz varlığını yok ettiniz.

 

Böylece Bekçi heykeli görevi tamamlanmıştı!

 

“Yetenekli bir Cücesin. Oymacılık yeteneklerimi geliştirdiğimde sana yeniden meydan okumak için geri döneceğim.”

 

Diyen Ecel Eller göğsünden 15 santim uzunlukta bir heykel çıkartarak Weed’e verdi.

 

- Ecel Ellerden bir heykel aldınız.

 

“Bir dahaki karşılaşmamıza dek bu heykele iyi bakmanı umuyorum.”

 

Ecel Eller bu cümleden sonra hüzünlü bir şekilde arkasını dönerek oradan ayrıldı.

 

“Ne, tek bir heykel verip gitti mi yani?”

 

“Demek her şey böyle sonlanıyor...”

 

Cüceler omuzları düşük halde olup bitenleri izliyordu.

 

Balgest Şövalyesi mükemmel bir şekilde heykele dökülmüştü, iyi bir işti. Ayrıca Işığın Kanatlarının yapımı da unutulmaz bir hatıra olmuştu.

 

Fakat Ecel Ellerin saygınlığı ve kapasitesi düşünülünce daha sonun yakınına bile yaklaşılmamıştı!

 

#Tam bir ‘dinsizin hakkından imansız gelir’ bölümüydü. Heykel yapmalı bölümler hoşuma gidiyor, gümüşi mavi ışıktan kanatlar da cidden görülmeye değer bir eser olurdu. Hem sanatlı hem savaşlı hem gerçek hayatın acı ve tatlı yanlarını yansıtan bir seri, her bölümün ayrı bir tadı var cidden. Bu arada aklım 100 gün bedava içki detayında kaldı. O cüce ne içer beee, kaybedene yazık valla :D
Neyse, bir sonraki bölüm bunun bir buçuk katı olacak, orada görüşmek üzere!

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44252 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr