Bölüm 84: Nemein, Adresteia (2)

avatar
593 5

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 84: Nemein, Adresteia (2)


Beyaz saçlı güzellik şifonyerin önünde oturuyorken sosyetenin önde gelen tasarımcıları tarafından hazırlanmış şatafatlı gelinliği giymekteydi. Badem gibi büyük renksiz gözleri gelinliği ve saçıyla uyumluydu. Küçük yüzü ona eşsiz bir sevimlilik katıyordu. Normalden farklı olarak uçurumun kenarında açmış güzel bir çiçek gibiydi.

 

Kardelen gerçek güzelliğini ortaya çıkaran hafif makyajlı surata baktı. Bu hayatının en mutlu anı olmalıydı ama içinde ufacık bir sevinç kırıntısı dahi bulunmuyordu. Aslında yaptığını yanlış hissediyordu.

 

Neden bilmiyordu ama çok karmaşık duygular içerisindeydi.

 

Rona kusursuzluğun vücut bulmuş haliydi. İnsanlara karşı çok kibardı, konuşmasını iyi bilirdi ve görünüşü meleklerle yarışabilecek cinstendi. Üstelik önceden düşmanı olan Kayra’nın eski karısı olmasına rağmen Kardelen’e çok iyi davranmıştı.

 

Tüm bunlar göz önüne alındığında ve yıllarca baş başa geçirdikleri zamanlar göz önüne alınınca şu anda sevinç gözyaşları dökmeliydi.

 

“Karadeniz de gemilerin batmış gibi durursan bu anı mahvedeceksin.”

 

Arkasından melodisel hoş bir ses geldi. Derin siyah gözlere sahip çok güzel bir kadın; Gece kapıda duruyordu.

 

Zaman onda fark edilir izler bırakmıştı. Gözleri eskisinden daha soğuktu. Hiç hareket etmese de ona bakanlar boğazlarına hançer doğrultmuş gibi tedirgin hissediyordu. Kardelen bile ondan çekiniyordu.

 

Yapabileceği bir şey yoktu. Bu içgüdüseldi.

 

“Ne demek istiyorsun?”

 

“Yüzünü asmaya devam edersen makyajın bozulacak. Kardelen, Rona ve kendi mutluluğun için tüm korkularını bir kenara atmalısın.”

 

“Anlamıyorum…”

 

Kardelen kafasını düşünceli bir şekilde eğdi. Son günlerde kendini çok kötü hissediyordu. Kaderini büyük oranda değiştirecek korkunç bir şeyle karşılaşacakmış gibiydi. Bu da onu korkutuyor, bu mutlu günde mutsuz olmasına neden oluyordu.

 

“Evlilik iki kişinin hayatları boyunca birbirini destekleyeceklerini beyan ettikleri kutsal bir merasimdir. Dışarıda Yıldız Diyarı’nın önde gelen figürleri ya da onların halefleri bulunuyor. Burada yüzünü asarak ancak ve ancak Rona’nın itibarını lekelersin.”

 

Gece acımasızca konuşurken laflarını esirgemedi. Huzurlu bir harem ancak romanlarda olurdu. Gece’nin kocasının başka bir kadınla evlenmesini mutlu mutlu karşılamasına imkan yoktu. O kadar yüce gönüllü olan sadece bir kişi vardı.

 

Gece Takımı’nın kaptanı olarak çok sayıda göreve atanmıştı. Bunlarda sergilediği her başarı ile Rona’nın gözüne girmeyi amaçlıyordu ama Kardelen her defasında onu gölgede bırakıyordu. Gece onun, saf güç bakımından Rona’dan aşağı olmadığını düşünüyordu.

 

Açıkçası Kardelen’in gücü hayal edebileceğinin ötesindeydi.

 

Kader Gözü’nün efsanevi gücü ona yalnızca iyi fırsatları yakalama imkanı veriyordu. Hangisinin gelişimi için iyi olacağını bilmek ve buna göre hareket etmek, Gece’nin sahip olamadığı büyük bir avantajdı.

 

Gece gelişimi konusunda birçok hata yapmıştı.

 

Ancak Kardelen de bu hataların hiçbiri yoktu. Gelişimi kusursuz bir şekilde ilerlemişti ve ilerlemeye devam ediyordu.

 

Tabii Gece de hafife alınmalıydı. Kardelen, Katliam Tanrısı ve Rona’dan sonra en güçlü kişi oydu. Aydın Rüya ve Yeraltı Şeytanı bile ondan güçsüzdü. Bir tek Kara Çiçek onunla savaşabilecek kadar güçlüydü.

 

Buna rağmen Kardelen çok isteksizdi.

 

Bu kadar güçlü ve güzelken mutsuz olması mümkün değildi. Gece’nin aklına sadece bir neden geliyordu.

 

“Kayra’yı mı düşünüyorsun?”

Kardelen irkildi.

 

“Aranızda hiçbir şey yoktu, değil mi? Rona’dan birkaç şey duymuş olsam da ihtimal vermemiştim. Onun gibi bir deliyi düşünmek sence de alçakça değil mi?”

 

Gece iç çekti. Kayra kelimesi bile onu ürpertiyor ve midesini bulandırıyordu. Cesetlerden oluşmuş bir dağ bile onun isminden daha hoştu. Yan yana durma süreleri birkaç dakikayı geçmiş olmasa da Gece, Kayra’dan ölesiye tiksiniyordu.

 

Ancak Kardelen aynısını hissediyor gibi durmuyordu.

 

Kardelen derin bir iç çekti ve tekrardan aynadaki mükemmel yüze baktı. Kayra’nın ölümü geleceği tamamen değiştirmişti. Trajik ölümler azalmış, diyar katliamlardan korunmuştu. Belki de üzülmeyi bırakmalıydı.

 

Böyle duygusal olduğu için kendine kızdı.

 

“Endişelenmene gerek yok Gece, Kayra umurumda değil. Sadece bundan sonrası için endişelendim. Düğün de bir sorun…”

 

“Bir sorun çıkmasına imkan yok.”

 

Heybetli ve kalın bir erkek sesi odayı sardı. Gece ve Kardelen’in gözlerindeki soğuk bakışlar yerini daha yumuşak bakışlara bıraktı. Gece arkasını döndü ve takım elbise giymiş Rona’nın kucağına atladı.

 

“Hayatım! Çok geç kaldın.”

 

“Kusura bakma, biraz uğraşmam gerekti.”

 

Rona yakışıklı yüzünde bir gülümsemeyle Gece’nin saçını okşadı ve Kardelen’in nefes kesici görünüşüne baktı. Onu uzun yıllardır tanıyor olmasına rağmen nefesi istemsizce hızlandı. Bir kadın ancak bu kadar güzel gözükebilirdi.

 

“Çok güzel gözüküyorsun Kardelen. Hazır mısın?”

 

“Evet.”

 

Kardelen kararlılıkla başını salladı ve ayağa kalktı. Gelinliğinin eteğini nazikçe kaldırdı ve Rona’nın koluna girmek için ilerledi. O sırada Rona, Gece’ye baktı.

 

“Ezgi nerede? Birkaç gündür görmüyorum onu.”

 

Gece yanıtladı, “Bebeği ile ilgileniyor. Düğüne katılmak istemediğini söylediği için onu getirmedim. Malikanedeki odasında olmalı.”

 

“Anladım.”

 

 

Kutsal bir ışıkla dolup taşan koridorda muhafızlar ve şehrin önde gelen bürokratları saygıyla başlarını eğmişlerdi. Kardelen ışıltılı gülümsemesiyle Rona’nın koluna girmişti. Tüm insanların bakışları altında bahçeye adım attı.

 

Bahçeye adım attığı anda bir alkış tufanı koptu.

 

Diyarın dört bir yanından gelmiş kodamanlar yüzlerinde garip ifadelerle Kardelen ve Rona’yı alkışlıyorlardı. Birden tüm ilginin odağı olmak Kardelen’in kızarmasına neden oldu. Sessizce kafasını eğdi ve insanların gözlerine bakmaya cesaret edemedi.

 

Rona gülümseyerek kodamanların selamına karşılık verdi.

 

Bahçede keyifli bir atmosfer vardı. Rona ve Kardelen düğün masasına yürürken siyah, zarif bir elbise giymiş Kara Büyücü de malikaneden çıkıp düğün masasına yürüdü. Aynı esnada beyaz bir takım elbise giymiş orta yaşlı adam da düğün masasına yürüyordu.

 

Orta yaşlı adamın kılıç gibi keskin mavi gözleri, buğday rengi saçları vardı. Vücudu mükemmel bir orana sahipti. Adeta savaşmak için yaratılmıştı. Canavarlar onu gördüklerinde içgüdüsel bir korkuya kapılırdı.

 

Gittiği her yerde kandan bir deniz, cesetlerden bir dağ oluşurdu. Tüm Stella içinde Rona’ya tehdit oluşturan tek kişiydi.

 

Katliam Tanrısı.

 

Korku hikayelerine konu olmuş bu canavarın yakışıklı, orta yaşlı bir adam olduğunu görenler afalladı. Rona’nın sağdıcı mı olacaktı? Bu şaşırtıcıydı işte. Aldıkları istihbarata göre Katliam Tanrısı kana susamış bir canavardan ibaretti. Düğün, mutluluk gibi şeylere asla ilgisi olmazdı.

 

Gelin ve damat masalarındaki yerine oturdu. Katliam Tanrısı ve Kara Büyücü de yerlerine geçmişti. Her şey hazırdı. Sadece krallık tarafından gönderilmiş memurun işi resmiyete dökmesi için gelmesi bekleniyordu.

 

Sakince bekliyorlardı.

 

On beş saniye sonra malikaneden uzun saçlı, genç bir adam çıktı. Gözlerindeki ölümcül bakışı sezen insanlar tedirginlikle yutkundular. Genç adamın üzerinde memurların giydiği tören kıyafetinden olmasına rağmen kimse onun bir memur olduğuna inanmadı.

 

Genç adam istikrarlı adımlarla yürüdü.

 

Yürürken gözleri bir an olsun Evelyn Briache’nin yanında sakince duran Hector’a düştü. Hector’un gözleri Katliam Tanrısı’ndan ayrılmamıştı. Boş gözlerle orta yaşlı adamı incelerken ne düşündüğünü anlamak mümkün değildi.

 

Ama genç adam bunu düşünecek cesarete sahip değildi.

 

Düğün masasına gitti ve memurun oturması gereken koltuğa oturdu.

 

Rona ve Kardelen’e bakıyordu.

 

“Fazla zamanımız yok. Hemen başlayalım.”

 

 Rona ağzını açtı ama bir şey söylemeden kapattı. Bir arkadaşı Tören Bürosu’nda görevliydi ve güvendiği bir adamı göndermesi için ondan rica etmişti. Bu adam yüksek ihtimalle o arkadaşının gönderdiği adamdı.

 

Tavırları hoşuna gitmese de hiçbir şey söyleyemedi. Tüm misafirlerin gözü önündeyken rezil olmak istemezdi. Koruması gereken bir şöhreti vardı ve bu şöhret Stella’nın en büyük geçim kaynağıydı.

 

“Bugün burada iki muhterem insanın birlikteliğini resmiyete dökmek adına bulunuyoruz. Gelin, Kader Kraliçesi ismiyle nam salmış Kardelen Hanım – damat, Stella Lordu olarak nam salmış Rona Efendi. Ben Antonio Maxwell olarak sizi…”

 

Boom!

 

Cümlesini bitiremeden bir gümbürtü koptu.

 

Tüm malikaneyi küre gibi saran yüzlerce formasyon aynı anda parçalara ayrıldı. Formasyondan sızılan enerji gökyüzündeki kara bulutları dağıtmış ve bulutlar tarafından gizlenmiş bin metre boyutundaki göktaşını açığa çıkarmıştı.

 

“Neler oluyor?”

 

Her şey o kadar hızlı değişmişti ki Rona ve Kardelen tepki dahi veremedi. En hızlı tepki veren kişi olarak Katliam Tanrısı, Antonio’yu yakalamak için yerinden fırladı.

 

Ancak Antonio hayalet gibi ortadan kaybolmuştu.

 

“SALDIRI ALTINDAYIZ!!!”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44522 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr